Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZİYA-YI KALB Kalbin ziyası, nuru, ışığı Kalbin iman nuruyla ziyalanması, uyanması, gafletten halâs olması
ZİYA-BÂR (Ziya-efşan - Ziyapâş) Işık saçan
ZİYA-DÂR Ziyalı, ışıklı, parlak * Aydın Akıllı, münevver
ZİYADE Artan, fazla kalan Çok bol Fazladan * Artma, çoğalma
ZİYA-EFŞAN f Işık saçan, ziya saçan
ZİYAF (Zeyf C ) Kalp ve silik paralar Karışık akçeler
ZİYAFE Merdut olmak * Tenbel * Değişmek
ZİYAFEŞAN f Işık saçan, ziya saçan
ZİYAFET Misafire yedirip içirme, ikram etme Misafir kabul etme (Görünüyor ki; bu âlemin sâhibi -yaptığı şu kadar fiillerin delâletiyle- hârika bir sahâvete sahib olduğu gibi nur ve ziya ile dolu güneşler ve meyve ve semereler ile hâmile eşcar ve ağaçlar misillü pek çok hazineleri vardır Binaenaleyh bu ebedî sahâvet, tükenmez servet, ebedî bir ziyafetgâhı ister ve devam ile muhtaçların da devam-ı vücudunu iktiza eder  M N )
ZİYAFET Karışık ve değişik olma
ZİYAİ (Ziyaiyye) Işığa ait Ziyaya dair ve mensub olan
ZİYAL Uzun kuyruklu at
ZİYAME Ayıplı olmak
ZİYAN f Zarar, ziyan, kayıp, hasar
ZİYANİSAR (Ziya-nisâr) f Işık saçan, ışık serpen
ZİYANKÂR f Zarar veren, ziyancı Zarar ve ziyan edici
ZİYAPAŞ f Işık ve aydınlık veren Ziya saçan
ZİYA PAŞA (Mi: 1825 - 1880) İstanbul'da doğmuş ve Adana'da vali iken vefat etmiştir İslâm-Türk hürriyet-perverlerinden olan Ziya Paşa, "zekâvette alemdar" bir şahsiyet olmasına rağmen, kâinatta cereyan eden hâdiselerin gaye ve hikmeti karşısında şaşırmış, bu sebebten ıztırab çekiyor " Eyvah kimden kime şekvâ edeyim, ben dahi şaştım" diye feryad etmiştir Yine kâinattaki İlâhi güzellik ve zahirde çirkin olarak gözüken, fakat neticesi hayır ve hikmetler dolu olan hadiseler karşısında da; Cenab-ı Hakk'ı tesbih ederek ruhunun feryadını dindirmeğe çalışmıştır Yeni Osmanlılar Cemiyetine girmiş ve Namık Kemal ile 1876'da Paris'e hicret etmiştir Zafernâme ve üç cildlik Harabât adlı -Divan edebiyatı şairlerinin seçme şiirlerini toplayan- kitabı vardır
ZİYAR Yavşa denilen nesne (Baytarlar) onunla davar dudağını kıstırıp zebun ederler
ZİYARE Meşhur, şöhretli
ZİYARET Görüşmeğe gitmek Bir kimseyi görmeye varmak
ZİYARET-GÂH f Ziyaret yeri * Türbe Makbul ve dine büyük hizmeti olan ve veli tanınanların kabrinin bulunduğu yer
ZİYY (C : Ezyâ) (Zeyy) Dış görünüş * Libas Kılık, kıyafet Hey'et
ZİZA' Ot ve su olmayan yer
ZİZEFUN Ihlamur ağacı
ZORBAZ f Kuvvet oyunları gösteren sanatkâr Bu oyunlar hünerden çok güce, kuvvete dayandıkları için, zor oyuncusu demek olan bu tabir meydana gelmiştir Eskiden cambazlar kuvvetli adamlar oldukları için ekseriyetle vücutlarının kuvvet ve metanetine delil olan görülmeğe değer numaralar da gösterirlerdi Meselâ bazı cambazlar koca bir taşı yerden alıp havaya atarlar ve taş aşağıya inerken, başlarının üstündeki lâstik topmuş gibi kâh göğüsleriyle, kâh arkalarıyla, kâh başlarıyla karşılayıp taşa vururlar, yere düşmeden tekrar havaya çıkarırlar ve böylece oynarlardı Bazan da koca su küplerini karşılarına alıp, koç dövüşür gibi karşıdan hızla gelip başlarıyla vurarak küpü parça parça ederlerdi Bu çeşit kuvvet oyunları gösteren cambazlara, zorbaz denirdi (O T D S )
ZÛ Kelimenin başına gelerek "sâhip, mâlik olan" mânasını verir (Bak: Zâ)
ZÛ' Gece uçan kuşlardan birisi * Erkek baykuş
ZÛ' (C : Azvâ'-Ziyâ') Işık, aydınlık
ZUAFA (Zayıf C ) Zayıflar Zayıf olanlar
ZUAK Tuzlu su
ZUAMA (Zaim C ) (Zeâmet den) Kefiller * Büyük tımar sâhipleri
ZU'BAN (Zi'b C ) Canavarlar, kurtlar
ZUBE Bir taraf
ZUBBAN (Zabb C ) Kelerler, kertenkeleler
ZUCRET Yürek darlığı, iç sıkıntısı
ZUCRETVER f Sıkıntılı
ZUD f Çabuk, tez, hemen olan, acele
ZUD Üçten ona kadar olan develer
ZUDAŞNA (Zud-âşnâ) f Her gördüğü kimseyle dost olan
ZUDENDAZ (Zud-endâz) f Akla geldiği şekilde, düşünülmeden söylenen söz
ZUDHİZ f Vazifesini çok çabuk gören hizmetkâr
ZUDÎ f Tezlik, çabukluk
ZUDRES f Çabuk erişen
ZUDSİR f Faydasız Menfaatsiz * Kötü huylu * Bir şeyden çabuk bıkan, usanan
ZUDTER f Daha çabuk
ZU-ESMAR Meyveli Semereli
ZUFR Tırnak
ZUFUR (C : Ezfâr-Ezâfir-Zufir) Tırnak * Yay başında kiriş takılan yerden ucuna varıncaya kadar olan miktar
ZUGLE Her nesnenin bakiyyesi ve bölüğü * Birşeyin bölük bölük olması
ZUGLUL Yeyni, hafif * Küçük oğlan
ZUGR Şam vilayetinde bir yerin adı
ZUHAL (Bak: Zühal)
ZUHAR Ok yeleği Kanat yeleği
ZU-HAZZ Nasibi olan, nasibli * Hoşlanan, zevk alan
ZUHR Öğle vakti Öğleyin
ZUHR(E) İhtiyaç zamanı için muhafaza edilen, saklanan şey Zahire * Sâlih amel Âhiret için yapılan hazırlık
ZUHR Sahavetli zenginlik * Yüksek şeref
ZUHREFE Süslemek, bezemek
ZUHRUF Yaldız Yalancı süs Gösteriş Zinet Altın
ZUHRUF SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 43 suresidir Mekkîdir
ZUHUR Meydana çıkmak * Ansızın meydana gelmek * Baş göstermek Görünmek * Hulul * Galip olmak * Âlîkadr
ZUHURÂT Birden oluveren şeyler Hesapta olmayan umulmadık hâdiseler * Sünuhat (L R )
ZUK' (C : Ezkâ) İki uyluk arası
ZUKAK (C : Ezikka) Sokak
ZUKK Kuşun yavrusuna ağzından birşey yedirmesi
ZUKL Harâmi * Küçük dar gemi
ZU'KUK (C : Zeâkık) Yaramaz huylu kimse
ZULAME Mazlumun hakkı
ZULEL Gölgelikler
ZULEM Karanlıklar
ZULEMAT (Zulmet C ) Zulmetler, karanlıklar
ZULLAME (Zalime) Zâlimin zulümle aldığı mal
ZULLÂN (Zelil C ) Zeliller
ZULLE (C : Zulel) Gölgelik * Gölge eden bulut * Sofa
|