Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (F Harfi)-Osmanlıca Sözlük (F Harfi)İle İlgili Osmanlıca Kelimeler..
RE: Osmanlıca Sözlük (F Harfi) FASİKA
Fâre
FASİKÜL
Fr Bir kitabın ayrı bir kapak içinde satılan bölümlerinden her biri
FASÎL
(C: Fisâl-Fuslân) * Hâkim * Kale duvarından kısa duvar * Deve yavrusu
FASÎLE
(C : Fesâil) Anababa, ebeveyn, âile * Familya, bir cinsten olan bitkilerin hepsi
FASÎS
Seyelan etmek, akmak
FASİT DAİRE
(Bak: Fâsid daire)
FASL
(Fasıl) İki şey arasındaki ek yeri Mafsal * Hak söz Hak ile bâtılın arasını fark ve temyiz ile olan hüküm ve kaza (Buna "Faysal" da denir) Halletmek Ayrılma Çözme * Bölüm * Mevsim * Aynı makamda çalınan şarkı * Çocuğu memeden kesmek * Birini zemmetmek Gıybet
FASL-I BAHAR
İlkbahar
FASL-I GÜL
Gül mevsimi, ilkbahar
FAZÎZ
Meni denilen sıvı
FAZL
Âlimlere yakışır olgunluk * İmân, cömertlik, ihsan, kerem, ilim, ma'rifet, üstünlük, hüner, tefâvüt, inayet * Artmak * Artık, (bunun zıddı naks'tır) Bir şeyden bakiye kalmak (İman ile hikmet, adâlet, şecâat ve iffet sıfatlarına "fezâil-i asliye" tabir edilmiştir Çünkü bu sıfatlar ile birçok faziletler doğar Onun için bunlara, temel ve esas olan faziletler denilmiştir) (İ'lem Eyyühel - Aziz! Cenab-ı Hakk'ın günahkârları afvetmesi fazldır, tâzib etmesi adldır Evet zehiri için adam, âdetullaha nazaran hastalığa, ölüme kesb-i istihkak eder Sonra hasta olursa, adldir Çünki cezasını çeker Hasta olmadığı takdirde, Allah'ın fazlına mazhar olur Mâsiyet ile azab arasında kavi bir münasebet vardır Hattâ Ehl-i İ'tizal, mâsiyet hakkında, doğru yoldan udûl ile mâsiyeti, şerri Allah'a isnad etmedikleri gibi, mâsiyet üzerine tâzibin de vâcib olduğuna zehab etmişlerdir Şerrin azabı istilzam ettiği, rahmet-i İlâhiyeye münâfi değildir Çünki şer, nizam-ı âlemin kanununa muhaliftir M N )
FAZLA
Çok ziyâde, artık, artan * İleri *Gereksiz, lüzumsuz * (C: Fazalât) Kazurat, pislik
FAZU'
Çocukları korkutmak için yapılan çok korkunç suret
FAZZ
Kaba ve kötü huylu olan kimse * Karın suyu, mide suyu
FAZZ
Kırmak Dağıtmak * Fethetmek, açmak
FE (FA)
(Buna ta'kib edâtı denir) "Sonra, hemen" mânalarını ifâde için fiillerin başına getirilen edât harfi (Bak: Harf-i atıf) Bazan mecaz olarak vav yerinde de kullanılır
FE-BİHÂ
Daha iyi, bu halde, pek a'lâ, ne a'lâ
FEAME (FEUME)
Dolu olmak
FEC'
Bir kimsenin, musibetten dolayı elemli olması * İncinmek * Tasalı olmak, kederli ve hüzünlü oluş
FECA
Kirişi çıkmış yay
FECAAT
(Fecâet) Merak edilecek hâl, kederlenecek kötü durum Felâket
FECACE (FİCÂCE)
Çiğlik, hamlık
FECAYİ'
(Fecîa C ) Belâlar, musibetler, felaketler
FECC
(C : Ficâc) Açık yer İki dağ arasındaki geniş yol Tarik-i vâsi'
FECCAC
Döşek döşeten * Erkek, zevc
FECERE
(Facir C ) Günah işleyenler, günahkârlar, zinakârlar, fâcirler
FEC'ET
Birdenbire
FECFAC (FECÂFİC)
Çok söyleyen
FECÎ'
Çok acı veren, acıklı
FECÎA
(C : Fecâyi') Belâ, felâket, âfet, musibet, fâcia
FECİR
(Bak: Fecr)
FECM
Geniş * Bevletmek, işemek
FECR
Tan yerinin ağarması Şafak Sabah vakti, güneş doğmadan evvel şarkta hâsıl olan kızıllık * Bir şeyi genişçe ikiye ayırmak * Günah işlemek Fücur ve fısk işlemek Yalan söylemek * Tekzib eylemek * İsyan ve muhalefet eylemek * Haktan sapmak Meyletmek * Söğmek * Bühtan eylemek * Su akıp gitmek * Karışmak (L R )
FECR-İ ÂTÎ
Gelecekteki fecr 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır
FECR-İ KÂZİB
(Bak: Fecr-i sâdık)
FECR-İ SÂDIK
Sabaha karşı şark ufkunda yayılmaya başlayan beyaz bir aydınlık Bunun mukabili birinci fecirdir ki, bir aydınlıktan sonra tekrar aydınlık gider Bu birinci aydınlığa fecr-i kâzib denir Sabah namazının vakti, fecr-i sâdıkta başlar
FECR SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in 89 suresi
FECS
Büyüklenmek, ululanmak, kibirlenmek
FECVA
Kirişi çıkmış ve ayrılmış olan yay
FECVE
Avlu * Genişlik
FE'D
Kebap yapmak * Kül içinde ekmek pişirmek
FEDA'
Kurban * Uğruna verme, gözden çıkarma * Bir yere toplanmış arpa, buğday veya hurma * Hurma ve üzüm kurutulan yer
FEDÂ-YI CÂN
Canını verme, canını fedâ etme, kendini kurban etme
FED'A
El ve ayağı eğri olan kadın (Müz: Efdâ)
FEDA'
El ve ayağın eğilmesi
FEDAÎ
Dâvası ve gayesi uğruna herşeyini çekinmeden feda edebilen
FEDAKÂR
f Her türlü zahmetlere göğüs gererek dâvası uğruna sebat eden
FEDAKÂRANE
f Canını ve herşeyini feda eder derecesinde Her türlü eziyet ve zahmetlere göğüs gererek, dâvası uğruna sebat edene yakışacak surette
FEDAKİL
Emirlerin büyükleri
FEDAME (FEDUME)
Yorgunluk * Tembellik
FEDAVİYYE
Fedailer Fedai takımı, serdengeçtiler
FEDDAD
şiddetli ses Ekinci * Çoban
FEDDAN
(C: Fedâdin) Bir çift öküz * Bir günde bir çift öküzle sürülebilen arazi * Daha çok mısırda yer ölçülerinde kullanılan bir kelime
FEDEK
Irak diyarında bir beldenin adı
FEDERAL
Fr Bir devletler federasyonu ile alâkalı, yahut ona ait
FEDERASYON
Fr Bir kaç devletin bir devlet meydana getirecek şekilde birleşmesi * Aynı çeşitten bir çok kurulların meydana getirdiği birlik
FEDEVKES
Arslan, esed
FEDFED
(C: Fedâfid) Düz yer * Büyük sahrâ * Yaban * Yüksek mekân * Sığır buzağısı
FEDG
Baş yarmak
FEDGAM
(C: Fedâgım) Güzel, gökçek kişi
FEDH
Bir kimseyi borca sokmak * Ağır işe giriftar etmek
FEDÎD
Ses, savt, sada
FEDİR
Akılsız, ahmak kimse * Zayıf ve âciz kimse
FEDK
Atmak * Tezyin etmek, süslemek
FEDM
Ahmak, bön, kalın kafalı, budala * Yaşamak * Yaşlanmak, ihtiyarlamak * Yorulmuş, sakil kimse
FEDN
Kısaltmak
FEEL
(C: Fuul) Fal tutmak
FE-EMMA
Buna gelince, kaldı ki Ammâ  (mânasına asıl söze başlama edâtıdır )
FE'FE'
Bir söz söylerken, dile "fe" harfi gelip, her kelimenin başına "fe" getirerek söylemek
FE'FEE
Dilini "fe" lâfzına döndürmek
FEGA
Buğdayın çürümesi * Hurma koruğunun çürümesi ve çürüğü
FEGAK
Haremini yabancılardan sakınmayan, kaltaban
FEGAM
Haris olmak
FEGANE
f Düşük (çocuk)
FEGV
Kına çiçeği
FEHA
Horultulu uyku * Şişman kadın * Ayaklarda olan gevşeklik
FEHA
(C: Efhâ) Çorbaya katılan veya dövüp yemek üzerine ekilen bir ot * Soğan
FEHAHE
Yorulmak * Aciz olmak, güçsüzleşmek
FEHALE
Erkeklik, aygırlık
|