Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (F Harfi)-Osmanlıca Sözlük (F Harfi)İle İlgili Osmanlıca Kelimeler..
RE: Osmanlıca Sözlük (F Harfi) FEHAME
Ululuk, büyüklük
FEHAVA
(Fehavi) (Fehvâ C ) Mefhumlar, kavramlar, anlamlar, mânâlar
FEHC
(C: Efhac-Fahcâ) İnsanın veya hayvanın iki baldırının arası birbirine yakın olması
FEHCA'
Râzı olmak
FEHD
(C: Fühud) Pars denilen canavar * Semer ortasındaki mıh * Gafil olmak
FEHEK
Dolu olmak
FEHEKA
(C: Fihâk) Buzağı başı
FEHEM
(Fehim - Fehm) Anlayış Zihnen kavrayış
FEHH
(C: Fihâh-Fuhuh) Avlanacak âlet * Kapan
FEHH
Yorulmuş âciz kişi
FEHHA
Uyku içinde horlamak * Çağırmak
FEHHAD
Parsa av öğreten
FEHHAM
Çok anlayışlı, pek zeki, en çok anlayan
FEHHE
Zillet, horluk * Yaramaz söz
FEHÎC
Yılan sesi
FEHÎL
Kerim, cömert adam Ulu ve kuvvetli kimse
FEHİM
(Bak: Fehem)
FEHÎM
Kömür
FEHÎM
(Fehm den) Anlayışlı, akıllı, zeki (kimse )
FEHÎRE
İçine kızmış taşlar bırakarak kaynatılan ve üzerine un konulan ayran
FEHLEL
Bâtıl
FEHM
Ulu kişi
FEHME
(C: Fuhem-Fuhum) Kömür * Karanlık
FEHS
Diliyle elini yalamak
FEHS
(C: Efhâs) Her nesnenin içi
FEHT
Ay aydınlığı, ay ışığı
FEHUR
Fahirlenen, övünen * Nazlanan * Büyük nesne * Büyük deve
FEHVA
(C : Fehâvi) Mefhum, kavram, anlam, mânâ
FEHZ
(C: Efhâz) Kişinin gayet yakın olan kabilesi * Uyluk
FE-İLLA
Eğer olmazsa Olmadığı takdirde (gibi mânalara gelir )
FEK' (FÜKU)
Üzüntü veya kızgınlıktan dolayı başını aşağı eğip, nereye gittiğini bilmeden gitmek
FEKAHE
Latife etmek, şaka yapmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek
FEKAHET
(Bak: Fakahet, Fakih)
FEKAHET
Lâtifecilik, şakacılık
FE-KEYFE
Nasıl? anlamına kullanılan eski bir tabir
FEKİH
Mütekebbir, gururlu ve şerli kimse
FEKK
Açmak Ayırmak * Kırmak * Kaldırmak * Kesmek * El ve bilek, yerinden burkulup çıkmak * Rehin verilen şeyi kurtarıp çıkarmak * Köle azadetmek * Pir-i fâni olmak
FEKK-İ İZAFET
(Bak: İzafet-i maktu')
FEKK-İ MÜHÜR
Mühürü bozma
FEKK-İ RÂBITA
Alâkayı kesme Bağı koparma
FEKK-İ REHN
Rehini kurtarma
FEKKEYN
İki çene Alt ve üst çene
FEKN
Nâdim olmak, pişmanlık duymak
FEKR
Etraflıca düşünme
FEL'
Yarmak
FELÂ
Öyleyse O zaman O halde  (gibi mânalara gelir )
FELÂ CEREM
Şüphesiz Muhakkak * Düşündürücü değil
FELA (FELAT)
(C: Felevât) Sahra, çöl
FELAH
f Başlangıç, mebde' İbtida
FELÂH
Selâmet Saadet Kurtuluş Hayır ve ni'metlerde refah, rahatta dâim olmak Fevz ve zafer Necat ve beka * Sahur yemeği * Şakketmek
FELÂH-I VATAN
Vatanın kurtuluşu Vatanın selâmeti * Tar: 10 Şubat 1920'de İstanbul Mebuslar Meclisi'nde teşekkül etmiş olan bir grup
FELAHAN
f Sapan Taş atmaya mahsus âlet
FELAHAT
Çiftçilik, ekincilik, ziraat, haraset (Bak: Filahet)
FELAH-YAB
f Kurtulan, kurtuluşa eren, felah bulan
FELAK
Tan zamanı, subh, fecir * İki tepe arasındaki düzlük * Bütün mahlukat * Suçlunun ayağına vurulan tomruk, falaka * Cehennem
FELAK SURESİ
Kur'an-ı Kerim'de 113 suredir Nâs Suresiyle beraber ikisine Muavvezeyn; İhlâs suresi ile beraber olursa üçüne Muavvezât adı verilir (Bak: Muavvezetan)
FELAKET
Belâ, musibet, âfet, dâhiye Bedbahtlık
FELAKETDİDE
Felakete düşmüş Felâket görmüş olan
FELAKETZEDE
f Belâya uğramış, bir musibete düşmüş, acınacak hale gelmiş olan
FELAN
İnsanlar içinde alem isimlerden kinâye bir isim
FELASİFE
Felsefeciler Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar * Düşüncesiz, kaygısız, rahat yaşayanlar * Dinsizler
FELASİFE-İ YUNAN
Yunan feylesofları
FELAT
Sahrâ, çöl şenliksiz yer
FELC
Nüzul, inme Vücudda bir kısmın veya çok kısımların hareket etmekten âciz kalışı * İki kısma yarılmak * Küçük nehir * Fevz, zafer
FELCES
Haris kimse * Baldırı ve mak'adı zayıf olan kadın
FELEC
Küçük nehir * Dişlerin seyrek olması * El eğriliği
FELEHDEM
Büyük deniz * Hafif nesne
FELEK
Gök, gök katı, devir * Tâli', baht * Büyük ve dâirevi olan şey * Her gök seyyaresinin gezdiği âlem * Dünyâ, âlem, * Bir zilli âlet * Yuvarlak kütük, kızak (Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten N Kemal)
FELEK-ÜL A'ZAM
(Bak: Felek-i eflâk)
|