Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü  
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü 
Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DA'S
Cimâ etmek * Süngü ile vurmak * Az olan nesne ve eser
DA'SA
Güneşten çok ısınan yumuşak, çukur yer
DA'SA
Yumuşak yer
DASAR
(Dâstâr) f Tellal, simsar
DASDASA
Depretmek, tahrik
DASE
f Orak
DA'SERE
Yıkmak
DÂSİTÂN
(Dâstân) f Destan, sergüzeşt Geçmiş hâdiseleri anlatan nesir veya nazım halinde yazı * Şöhret
DÂSİTÂNE-İ AŞK
Aşk hikâyesi ve destanı
DAŞ
İsimlerin sonlarına eklenerek eşlik, refakat ve ortaklık bildirir Meselâ: Arka-daş $ : Refik
DA'ŞERE
Yıkmak
DAŞTE
f Köhne, harab olmuş, eskimiş, yıpranmış * Mâlik olmuş
DAŞTEN
f Tutmak, elde etmek, mâlik olmak, zimmetine geçirmek * Zabtetmek, gasbetmek, almak * Görüp gözetlemek * Eskimek, yıpranmak, harab olmak, köhneleşmek
DAV'
Hoş kokular kokmak Depretmek DAV' : Şule, ziya, ışık
DAV'
Kaymağı alınmış sığır sütünden yapılmış ekşi yoğurt ve ayran
DA'VÂ
Takib edilen fikir, iddia * Bir kimsenin hakkını aramak üzere mahkemeye müracaat etmesi * Hakkı olanın iddia etmesi Kendini haklı görüp veya zannedip üstün fikirlilik iddia etmek * Mes'ele * İnat Ayak diremek * Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek * Bir kimseyi bir şeye sevketmek * Birisinin hâkimin huzurunda başka birisinden hak istemesi
DA'VÂ-YI HALK
Yaratmak iddiasında bulunmak, halk etmeyi, yaratmayı dâva etmek (Kâinatta hiçbir kimse da'vâ-yı halk ve iddia-yı icad edemez Halk eden ancak Cenab-ı Hak'tır )(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmıyan kimse, kâinatta dâva-yı halk ve iddia-yı icad edemez Zira her şey, her şeyle bağlıdır H )
DA'VÂ-YI NÜBÜVVET
Peygamberlik dava etmek Peygamber olduğunu ilân etmek
DAVACI
t Dava açan
DAVAHİ
Memleket köşeleri
DAVAHİ-S SEB'
Yedi kat gök
DA'VAT
(Duâ C ) Duâlar, niyazlar, çağırışlar (Bak: Ed'iye)
DAVAT
Devenin başında olan verem
DAVA VEKİLİ
Baro teşkilatının olmadığı yerlerde kanunî izin ile vekil sıfatı kazanan ve dava takibine salâhiyeti olan kişi
DAVBAN
Güçlü, büyük deve
DAVC
(C : Edvâc) İki şeyin birbirine eğilip ulaşması
DAVDA'
Meş'ale * İnsan sesleri
DÂVER
Cenab-ı Hakk'ın (C C ) bir ismidir * Âdil, insaflı ve doğru olan hükümdar, vezir veya hâkim
DÂVERÂNE
f Doğruluk ve adaleti seven bir büyüğe yakışacak tarzda * Hâkim ve vezirle alâkalı olan
DÂVERÎ
f Hâkimlik, hükümdarlık * Mahkeme ve dâvâ * Kötü ile iyiyi birbirinden ayırt etme * Kavga, mücadele
DA'VET
Çağırma Ziyafet Duâ * Bir fikri kabul ettirmek için deliller söylemek
DAVİTA
Havuzun dibinde olan balçık * Çöküklük * Suyu çok olduğundan elde durmayan sıvı hamur
DAVİYE
Otsuz çöl
DAVKAA
şişman ve ahmak olan kimse
DAVLUMBAZ
Çarkları yandan olan vapurlarda çarkların döndükleri yerleri örtmek için vapurun iki tarafında bulunan iki büyük yarım daire
DAVMERAN
Fesleğen denilen iyi kokulu çiçek
DAVR
Ziyan etmek, zarara girmek
DAVTA
Fakir * Gövdeli, cesim
DÂVUD (A S )
Kur'an-ı Kerim'de ismi geçer ve Benî İsrail Peygamberlerindendir Hz Süleyman'ın (A S ) babasıdır Hem Peygamber, hem Sultandı İbranice Zebur kitabı kendisine nâzil olmuştur Sesi çok güzeldi M Ö 1010 da vefat ettiği nakledilir (Bak: Yuşa)(Telyin-i hadid, en büyük bir ni'met-i İlâhiyyedir ki; büyük bir peygamberinin fazlını, onunla gösteriyor Evet, telyin-i hadid, yâni demiri hamur gibi yumuşatmak ve nühâsı eritmek ve mâdenleri bulmak, çıkarmak; bütün maddi sanâyi-i beşeriyyenin aslı ve anasıdır ve esası ve mâdenidir İşte şu âyet işaret ediyor ki: "Büyük bir Resule, büyük bir Halife-i Zemine, büyük bir mucize suretinde, büyük bir ni'met olarak; telyin-i hadiddir ve demiri hamur gibi yumuşatmak ve tel gibi inceltmek ve bakırı eritmekle ekser sanâyi-i umumiyeye medar olmaktır " Mâdem bir Resule; hem halife, yâni hem mânevi hem maddi bir hâkime, lisanına hikmet ve eline san'at vermiş Lisanındaki hikmete sarihan teşvik eder Elbette elindeki san'ata dahi tergib işareti var Cenâb-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor:"Ey beni-Âdem! Evâmir-i teklifiyeme itâat eden bir abdimin lisanına ve kalbine öyle bir hikmet verdim ki; herşey'i kemâl-i vuzuh ile fasledip hakikatını gösteriyor ve eline de öyle bir san'at verdim ki; elinde balmumu gibi demiri her şekle çevirir Halifelik ve pâdişahlığına mühim kuvvet elde eder Mâdem bu mümkündür, veriliyor Hem ehemmiyetlidir Hem hayat-ı içtimâiyenizde ona çok muhtaçsınız Siz de evâmir-i tekviniyeme itâat etseniz o hikmet ve o san'at, size de verilebilir Mürur-u zamanla yetişir ve yanaşabilirsiniz " İşte beşerin san'at cihetinde en ileri gitmesi ve maddi kuvvet cihetinde en mühim iktidar elde etmesi; telyin-i hadid iledir ve izâbe-i nühas iledir Âyette nühas "kıtr" ile tâbir edilmiş Şu âyetler, umum nev-i beşerin nazarını şu hakikate çeviriyor ve şu hakikatın ne kadar ehemmiyetli olduğunu takdir etmeyen eski zaman insanlarına ve şimdiki tenbellerine şiddetle ihtar ediyor  S )
DAVUDÎ
Hz Davud'un (A S ) sesini andıran kalın gür ses
DAVVE
Ses, sadâ
DAVVÎ
Yurt tutmak
DAVY
Arıklık * Zayıflık
DAVZ
Zulmetmek, zulüm yapmak * Çiğnemek
DAYE
Çocuk hizmetçisi Çocuğa süt veren Dadı Mürebbi
DAYET
Yan, taraf, cenb
DAYF
(C : Ezyâf-Zuyuf-Zayfân) Misafir * Meyletmek, yönelmek
DAYFEN (DAYFÂN)
Misafiriyle gelen kişi
DAYGAM
Arslan, esed * Isırmak
|