Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (D Harfi)-Osmanlıca Terimler Sözlüğü-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...
RE: Osmanlıca Sözlük (D Harfi) DÜNB(E)
f Kuyruk
DÜNBAL(E)
f Kuyruk
DÜNBEK
f Bekçi davulu * Dümbelek
DÜ-NİM(E)
f İki parça, ikiye yarılmış, bölünmüş ikiye ayrılmış
DÜNU'
Horluk, hakirlik
DÜNÜVV
Ulaşmak, yakın olmak
DÜNYA
(Müz: Ednâ) (Denâet veya dünüvv den) En yakın, en aşağı * Şimdiki âlemimiz (Ahirete veya ölüme en yakın olmasından bu isim verilmiştir ) (Dünyâ, âhiretin tarlasıdır Bir kitab-ı Samedanîdir Hem bir mezraadır Hem birbiri arkasında dâim gelen geçen âyineler mecmuasıdır Hem seyyar bir ticaretgâhtır Hem muvakkat bir seyrangâhtır Hem bir misafirhânedir )(Ehl-i dalâletin vekili der ki, ehadisinizde dünya tel'in edilmiş "Cife" ismiyle yâdedilmiş Hem bütün ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat, dünyayı tahkir ediyorlar "Fenadır, pistir" diyorlar Halbuki: Sen bütün kemalât-ı İlâhiyyeye medar ve hüccet, onu gösteriyorsun ve âşıkane ondan bahsediyorsun?Elcevap : Dünyanın üç yüzü var: Birinci Yüzü : Cenab-ı Hakk'ın esmâsına bakar Onların nukuşunu gösterir Mâna-yı harfiyle, onlara ayinedarlık eder Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubât-ı Samedaniyyedir Bu yüzü gayet güzeldir Nefrete değil, aşka lâyıktır İkinci yüzü : Âhirete bakar Âhiretin tarlasıdır Cennet'in mezraasıdır Rahmetin mezheresidir Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir Tahkire değil, muhabbete lâyıktır Üçüncü yüzü: İnsanın hevesatına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel'abe-i hevesâtı olan yüzdür Şu yüz çirkindir Çünkü: Fânidir; zâildir, elemlidir, aldatır İşte hadiste varid olan tahkir ve ehl-i hakikatın ettiği nefret bu yüzdedir Kur'ân-ı Hakim'in kâinattan ve mevcudattan ehemmiyetkârane, istihsankârane bahsi ise; evvelki iki yüze bakar Sahabelerin ve sair ehlullahın mergub dünyaları, evvelki iki yüzdedir Şimdi dünyayı tahkir edenler dört sınıftır:Birincisi : Ehl-i mârifettir ki, Cenab-ı Hakk'ın mârifetine ve muhabbet ve ibadetine sed çektiği için tahkir eder İkincisi : Ehl-i âhirettir ki ya dünyanın zaruri işleri onları amel-i uhreviden men'ettiği için veyahut şuhud derecesinde imân ile Cennetin kemalât ve mehâsinine nisbeten dünyayı çirkin görür Evet Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm'a güzel bir adam nisbet edilse yine çirkin göründüğü gibi; dünyanın ne kadar kıymetdar mehâsini varsa, Cennetin mehâsinine nisbet edilse, hiç hükmündedir Üçüncüsü : Dünyayı tahkir eder Çünkü; eline geçmez Şu tahkir, dünyanın nefretinden gelmiyor; muhabbetinden ileri geliyor Dördüncüsü : Dünyayı tahkir eder Zira dünya, eline geçiyor Fakat durmuyor gidiyor O da kızıyor Teselli bulmak için tahkir eder "Pistir" der Şu tahkir ise; o da, dünyanın muhabbetinden ileri geliyor Halbuki, makbul tahkir odur ki; hubb-u âhiretten ve mârifetullah'ın muhabbetinden ileri gelir Demek makbul tahkir, evvelki iki kısımdır Cenab-ı Hak, bizi onlardan yapsın Âmin S ) (Bak: Alessevri velhut)
DÜNYADÂR
f Dünya işleriyle uğraşan, mal ve mülk sahibi olan Dünya hayatına fazla meyilli olan
DÜNYALIK
t Zenginlik, para ve mal
DÜNYAPEREST
f Dünyaya tapacak derecede ehemmiyet verip âhiretini düşünmeyen Maddiyatı çok seven
DÜNYEVÎ
(Dünyeviye) Bu âleme mensub ve müteallik Dünyaya âit ve dünya ile alâkalı
DÜ-PA
İki ayaklı
DÜR
(Bak: Dürr)
DÜRAHİS
Katı nesne * Gövdesi etli olan insan veya hayvan
DÜRAMİH
Yürürken sallanan kişi
DÜRB
(Bak: Derb)
DÜRBE
Âdet Haslet * Cür'et ve mümareset Tecrübe
DÜRC(E)
Kutu, kutucuk, küçük kutu * Mücevherat kutusu * Hokka gibi olan ağız, biçimli ağız
DÜRC-İ ZER
Altın kutusu
DÜRD(E)
f Tortu, çöküntü, posa, işe yaramayan kısım
DÜRDAKIS
Başla boyun arasında olan kemik
DÜR-DANE
f İnci tanesi * Mc: Çok güzel ve sevimli çocuk
DÜRDÎ
f Çöküntü, tortu
DÜRDÜR
Dişin kök yeri * Çocukların dişlerinin çıkıp bittiği yer
DÜRECE
Süllem, merdiven * Bağırtlak kuşu (Kanatlarının içi siyah ve dışı boz olan bir kuş )
DÜRER
(Dürr C ) f Büyük inciler
DÜRER-İ SEMAVÎ
Aslı vahiy ile gelen, parlak hakikatlı mânalar Semâvi inciler
DÜRER-BÂR
İnciler yağdıran * Mc: Çok kıymetli ve güzel sözler söyleyen
DÜRHAMİN
Belâ Zahmet, meşakkat
DÜRNUK
(C : Derânik) Bir cins döşek
DÜRR
(Dürdâne, dürre) f İnci İnci tanesi
DÜRRE-İ BEYZÂ
f Parlak, büyük inci
DÜRR-İ CÂN
f Canın incisi Çok sevgili
DÜRR-İ DIRAHŞÂN
Parlak inci
DÜRR-İ MEKNUN
Mahfazalı parlak inci
DÜRR-İ MİSÂL
f Misâlin incisi İnci misâlinde, misâlin parlağı
DÜRR-İ NÂB
Beyaz, parlak inci
DÜRR-İ ŞİRAB
İri, büyükçe inci
DÜRR-İ YEGÂNE
Eşi ve benzeri bulunmayan tek inci
DÜRR-İ YEKTA
f Benzeri olmayan, tek inci * Mc: Hz Peygamber (A S M )
DÜRR-İ YETİM
f Sadef içinde tek olan inci * Mc: Hz Peygamber Muhammed (A S M )
DÜRRACE
(C : Derrâc) Türac denilen kuş
DÜRRAE
(C : Derâri) Ferâce, kaftan, elbise
DÜRRAT
(Dürre C ) Büyük, iri inci taneleri
DÜRR-DANE
(Bak: Dürdâne)
DÜRR-EFŞAN
f İnci serpen Söylediği sözler inci olan ağız
DÜRRÎ
Dürr'e mensub, inci ile ilgili
DÜRŞE
Hâcet, ihtiyaç
DÜRU'
(Dır' C ) Zırh gömlekler
DÜRUC
Dürmek * Geçmek * Koymak
DÜRUD
f Dua, medih, tahiyye, selâm * Ekin biçme * Yontmuş ağaç, kereste
DÜRUG
f Yalan, Doğru olmayan söz
DÜRUG-ZEN
f Yalancı
DÜRUR
İnmek * Akmak, seyelân
DÜRUS
(Ders C ) Dersler * Müfret olarak: Bir şeyin eseri mahv ve müzmahil olmak
DÜRUS-İ NÂFİA
Faydalı olan dersler
DÜRÜST
f Sıhhati yerinde, sağ, sahih, salim * Doğru, hatasız * Bütün, tam
DÜRÜSTÎ
f Doğruluk, düzgünlük, sağlamlık
DÜRÜŞT
f Katı, kalın, yağun * Kaba, sert
DÜRÜŞTÎ
f Kabalık, sertlik, katılık, kalınlık, yoğunluk
DÜRYE
Bilmek
DÜRZİ
(C : Düruz) Suriye'nin güneyi ile Ürdün ve İsrâil'de yaşayan ve sonradan Araplaşmış olan bir kavimdir Arapça konuşurlar Dalâlet fırkalarından en bâtıl yolda olan bir fırkadır
DÜSME
Toz bulaşmış olan nesne * Adi, alçak kimse
DÜSSE
Başa soğuk geçmek
DÜSSE
Arap çocukları arasında meşhur olan bir oyun
DÜSTUR
f Umumi kaide Kanun, nizam * Örnek, nümune * Üslub İzin, müsaade * Mu'teber ve mu'temed kimse * Destur
DÜSUM
(Desem C ) Yağlar
DÜ'SUR
(C : Deâsir) Yıkılmış havuz
DÜSUR
Mahvolma Eseri kalmama Ortadan kalkma Nişanı belirsiz olma * Kaftan eskime * Ev köhne olma
DÜSÜR
(Disar C ) Perçinler, halatlar, kenetler Geminin tahtalarını birbirine bağlayan rabıtalar
DÜSÜR
(Disar C ) Üste giyilen kaftanlar, elbiseler * Yatak çarşafları
|