Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (C Harfi)-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...
RE: Osmanlıca Sözlük (C Harfi) CE'R (CUÂR)
Tazarru etmek, yalvarmak * Çağırmak
CER'
Suyu yudumlayarak içme
CER
f Yarık, çatlak
CER'A
Kumlu, otsuz yer
CERA'
Suyu sora sora içmek
CERAB
Torba, dağarcık
CERAD
Çekirge * Mc: Yağmacılar gürûhu
CERADE
(C : Cerâd) Çekirge
CERAHAT
Yaradan akan irin Yaralı vücudda toplanan kandaki küreyvât-ı beyzâdan (ak yuvarlardan) mürekkeb kan Yaradan akan beyaz akıcı cisim
CERAHOR
Tar: Osmanlılarda ordu hizmetlerinde kullanılan Hıristiyanlara verilen isim
CERAİD
(Ceride C ) Cerideler Gazeteler
CERAİD-İ YEVMİYYE
Günlük gazeteler
CERAİM
(Cerime C ) Cerimler, suçlar, kabahatlar, cinayetler
CERAİM-İ MÜŞTEREKE
Müşterek işlenen suçlar Ortak kabahatlar
CERA'KUK (CERA'KİK)
Ekşi yoğurt
CERAM
Hurma çekirdeği * Kuru hurma
CERAME
Gövdeli olmak Vücudu iri olmak * Cesâmet
CERAMİKA
Musul yakınında Acem asıllı bir kavmin adı
CERAYE
Vakıf tarafından verilen erzak ve yiyecek
CERAYET
Câriyelik hâli
CERAZET
Oburluk
CERBA
Uyuz kadın
CERBAN
Uyuz hastalığına tutulmuş olan, uyuz
CERBEYA
Mağrib ile şimâl arasında esen yel
CERBEZE
Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme Fazla sözlerle aldatıcılık Haklı ve haksız sözlerle hakikatı gizleme * Beceriklilik, fetânet ile temyiz ve cesaret-i mutedile ve kuvvet-i idareden ibâret olan sıfat-ı zihniye (Bu kelime, Arabçada: Hilekârlık, kurnazlık gibi aşağılayıcı bir mânâda kullanıldığı halde; Türkçede: Beceriklilik ve konuşma kabiliyeti gibi medhedilir bir sûrette geçmektedir )(  Kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi, gabâvettir ki, hiç bir şeyden haberi olmaz İfrat mertebesi, cerbezedir ki; hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya malik olur Vasat mertebesi ise, hikmettir ki hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, içtinab eder İ İ )(  Cerbeze nedir?C- Müteferrik büyük işlerde, yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır Cerbezenin şe'ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek hasenata galib etmektir  Meselâ: Bir aşiretin herbir ferdi, bir günde attığı balgamı, cerbeze ile vehmen tayy-ı mekân ederek birden bir şahısta o muhassalı temsil edip, başka efradı ona kıyas ederek, o nazar ile baksa  Veyahut bir sene zarfında birisinden gelen rayiha-i keriheyi, cerbeze ile tayy-i zaman ederek, bir dakika-i vâhidede, o şahs-ı hâzırda sudurunu tasavvur etse acaba, evvelki adam ne derece mustakzer; ikinci adam ne derece müteaffin  Hattâ hayal, gözünü kapasa, vehim dahi burnunu tutsa mağaralarından kaçsalar, akıl onları tevbih etmeğe hakkı olmayacaktır İşte şu cerbezenin tavr-ı acibi; zaman ve mekânda müteferrik şeyleri toplar, bir yapar O siyah perde ile herşeyi temaşa der Hakikaten cerbeze, envaiyle garâibin makinesidir Görülmüyor mu ki, cerbeze-âlûd bir âşıkın nazarında, umum kâinat, birbirine muhabbet ile müncezib, rakkasane hareket edip gülüşüyor  veyahut, çocuğunun vefatıyla matem tutan bir validenin cerbeze-âlûd me'yusiyeti nazarında umum kâinat, hüzün-engizâne ağlaşıyor Tuluât)
CERBEZE-ÂLÛD
Cerbezeli Cerbeze ile olan faaliyet
CERBİYYE
Uyuz böcekleri
CERCAR
Yaban maydanozu
CERCER
(C : Cerâcir) Kağnı
CERCERE
Deve sesi
CERCİS
(A S ) : (Circis) Taberi tarihine göre: İsâ Aleyhisselâmdan sonra gelmiş ve Filistinde yaşamış ve onun şeriatı ile amel etmiş olan bir peygamberdir Yedi sene içersinde tebliğde bulunarak çok işkencelere maruz kalmış, müteaddid defalar öldürülmüş ve mu'cize ile dirilerek tekrar tebliğ vazifesine devam etmiştir Kendisine düşmanlık eden kavim ateşle helâk edilmiştir En sonunda yine Cercis Aleyhisselâm şehid edilmiştir
CERD
Elbisesini çıkarma, elbisesinden soyma, çıplak hâle getirme * Ot ve ağaç yetişmeyen yer
CERDA
Mahrum, çıplak * Tüysüz, dazlak * Çorak, verimsiz toprak, arazi * Karıştırılmamış
CERDAHL
Büyük gövdeli deve * İnsanların her işine itiraz eden
CERDAK(A)
(C : Cerâdik) Yufka ekmeği
CEREA
(C : Cere') Ot bitmeyen kumlu yer
CEREB
Uyuz hastalığı, uyuzluk
CEREB-NAK
f Uyuz hastalığına tutulmuş kimse, uyuz kişi
CEREC
Yüzüğün, parmağa geniş olması * Taşlı, sert yer * Muztarib Iztırab ve acı çeken
CERECE
Büyük, geniş yol * Ulu yol
CERED
f Yaralı, mecrûh
CERED
Çıplak olma
CEREF
Bir kimsenin, kederden dolayı tükrüğünü yutkunup durması
CEREM
Ayrılmak * Günâh Cinâyet * Hurma toplarken yere düşenleri yemek
CERENFEŞ
Yanları etli ve büyük olan kişi
CERENG
f Kılıç veya topuzun çarpmasından çıkan ses Zil veya çan sesi
CERES
Çan * Zindan, hapis yeri * Hayvanın boynuna asılan çıngırak
CERES-DAR
f Çıngırak taşıyan, çıngıraklı
CEREŞ
Bir şeyi iri dövme, iri öğütme
CEREVHAK
İplik yumağı
CEREYÂN
Akma, akış, gidiş Hareket Akıntı Gezme Mürûr Vuku, vâki olma * Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket Bu hareket; dinî, fikrî veya siyasî hareketler gibi birbirlerinden farklı sahalarda olabilir
CEREYÂN-I HEVÂ
Hava akımı
CEREZ (CÜRÜZ)
Suyu kesik olan * Otsuz yer
CEREZ
Davarın art sinirinde olan bir hastalık
CERF
Ahzetmek, almak * Yıkmak, harap etmek * Yerden bel veya kürekle bir şey atmak
CERGAND
f Bumbar dolması denen bir yemek çeşiti * Işık Işık konacak yer
CERGE
f Bir mevki'de bulunan insan topluluğu
CERH
Yara * Baş ve yüzden başka uzuvlardan birisini yaralamak * Bir kimseye söğmek Taan etmek Sözle gönül incitmek * Birisinin fikrini çürütüp kabul etmemek * Şahid, yalancı ve fâsık olduğundan dolayı mahkemede hâkimin şâhidin şehâdetini reddetmesi * Kesb u kâr eylemek Kazanmak
CERH-İ AMÛD
Bir kimseyi her ne ile olursa olsun, haksız olarak kasden yaralamak
CERHA
Yaralı, yaralanmış
CERHETMEK
Yaralamak Herhangi bir meseleyi hak ve hakikatle çürütmek Yanlış veya yalanını bulup hurafe ve bâtıl olduğunu isbât edip herhangi bir kimsenin veya cereyanın fikrini kabul etmemek
CERİ'
(Cür'et den) Cesur, yiğit, delikanlı, gözü pek, cesaretli, yılmayan
CERİ'-ÜL LİSÂN
Sözünü esirgemiyen, çekinmeden söyliyen
CERİB
Uyuz hastalığına tutulan Uyuz marazına tutulmuş olan Uyuz
CERİB
İmparatorluk zamanında Arabistan ülkelerinde kullanılan takriben 216 litrelik bir hacim ölçüsü * Dönüm * Eni ve boyu 60 arşın olan arazi ölçüsü
CERİD
(C : Cerâyid) Hurma budağı * Yaprağı dökülmüş olan hurma ağacı
CERİD(E)
Çorak ve verimsiz yer
CERİDE
f Yalnız, tenhâ
CERİDE
Gazete * Resmi dâirenin büyük hesablarının kaydedildiği defter
CERİDE-İ HAVÂDİS
1840'da Çörçil ismindeki bir İngiliz tarafından çıkarılan ilk hususî gazete
CERİH
(Cerh den) Mecruh Yaralanmış, yaralı
CERİHA
Yara Çürüklük
CERİHA-DÂR
f Cerihalı, yaralı
CERİM
Kabahatli, câni, suç işlemiş * (C : Cirâm) Kuru hurma * Hurma çekirdeği
CERİME
Suçludan alınan para cezası, cereme * Günah, zenb, suç
CERİN
(C : Ecrân-Ecrine-Cürün) Hurma kurutma yeri
CERİR
(C : Cürür) Devenin boynuna taktıkları ip
CERİRE
Kabahat, suç
CERİR-İ TABERÎ
(Bak: Taberî)
CERİŞ
İri bulgur * İri dövülmüş tuz
CERİZ
Tasalı kimse Hüzünlü, kederli olan kişi
CERM
(C : Cürüm) Bir cins Arap sandalı * Kat' Kesme * Günahkâr olma, günah işleme * Koyun kırkma * Sıcak, sıcaklık
CERMEN
Germen, Alman
CERMÜZE
f Sefer ve misafirlik
CERR
Kendine doğru çekmek Çekmek Cezb * Para almak * Uçurum * Kale hendeği
CERR-İ MAGNEM
Menfaat celbetmek
CERRAH
Yarayı açıp tedavi eden, ameliyat yapan Operatör
CERRAHHÂNE
Osmanlılarda ordu için cerrah yetiştiren müessese Yüksek dereceli okul
CERRAHHÂNE-İ ÂMİRE
Geçen asırda yeni usullerle cerrahlık yapılan Osmanlı tıp müessesesi, cerrahhânesi
CERRAHÎ
Tıpta operatörlük * Ameliyatla ilgili
CERRAR
Cer yapan, para toplayan * Yavaş yavaş giden asker alayı veya ordusu Harp âletleri ile cihazlanmış ordu * Desti satıcısı * Ağır ağır giden * Traktör
CERRARE
Sarı renkte küçük ve zehirli akrep
CERRE
(C : Cürr-Cirar) Topraktan yapılan desti ve bardak * Ağaçtan yaptıkları su kabı
CERRE ÇIKMA
Eski zamanda medrese talebelerinin, mübarek üç aylar olan Receb, Şaban ve Ramazanda köylere dağılıp halka, ahaliye dini nasihatlarda bulunmak, namaz kıldırmak veya müezzinlik etmek suretiyle para ve erzak toplamaları
CERS (CİRS)
Gizli ses * Arının ağaçtan ve çiçeklerden emmesi * Bir miktar zaman
CERŞ
Bir şeyin kabuğunu soyma, bir şeyi kazıma
CERUR
Çok miktar yemek
CERUZ
Obur, çok yiyen
CERV
Küçük meyve * Vahşi hayvan yavrusu Enik
CERVEL
Taş
CERY
Suyun ve diğer sıvıların akması Cereyan
CERZ
Kat', kesme * Yok etme, mevcudiyetini kaldırma * Katletme, öldürme
CERZE
(C : Cürüz) Yaş ot bağı
|