Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (C Harfi)-Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...
RE: Osmanlıca Sözlük (C Harfi) CİL
Cemaat, insan güruhu Millet Boy, aşiret, kuşak
CİLÂ
Parlaklık, parlatma, perdaht, lostura
CİLÂ-BAHŞ
Parlaklık veren, parlatan
CİLAHİK
Eskiden kemankere ile ve şimdi de tüfek ile atılan yuvarlak nesne
CİLANGER
f Çilingir
CİLAS
Beraber oturma
CİLAZ
Kamçının ucuna bağlanan kayış
CİLAZ
Toz, gubâr
CİLBAB
Kadın feracesi Çarşaf (Bak: Celâbib, Tesettür)
CİLBEND
Büyük cüzdan Evrak koymaya mahsus birçok gözlere ayrılmış cüzdan şeklinde çanta ki, koltuk altına alınır
CİLD
Deri * Meşin * Kitab kabı * (Masdar olarak) Kitabın dikilip kap geçirilmesi * Bir büyük kitabın bölündüğü kısımların her biri
CİLD-GER
f Ciltçi, mücellit
CİLDİYYE
Cilt hastalıkları bölümü
CİLEN BA'DE CİLİN
Devirden devire, asırdan asıra
CİLF
Boş küp * Kırılmış, ufanmış köpek esfeli Arı kovanı * Kuru ekmek parçası Kuru ekmek kenarı * Yüzülüp karnı çıkmış ve başı ile ayağı kesilmiş koyun * Her nesnenin parçası * Hoyrat, kaba Ayak takımından
CENK-ÂVER
Harpçi, fedakâr
CİRİS
Sazan balığı
CİRİŞ
Ceset
CİRİT
Düşmana atılmak üzere yapılmış ucu demirli, sert tahtadan kısa mızrak Sulh zamanlarında talim mahiyetinde yapılan karşılaşmalara cirit oyunu denirdi Türklerin makbul bir sporu idi
CİRİYYA
Tabiat, mizac, fıtrat, yaradılış * Huy, haslet Adet, alışkanlık
CİRM
Vücud, ten, cüsse, hacim, büyüklük * Cansız cisim * Yıldız
CİRMAN
Organlarla birlikte vücut
CİRO
ing Bir senet veya havalenin alacaklı tarafından diğeri namına çevrilmesiyle üzerine buna dair şerh verilmesi
CİRRE
Devenin karnından çıkarıp çiğnediği geviş * Yapağı denilen yün
CİRRİYYE
Kursak
CİRS
Temel, kök, menşe, kaynak, menba
CİRSAM
Divanelik, delilik * Öldürücü zehir * Zatülcenb
CİRŞAB
Hasta olduktan sonra zayıflayıp gövdede çıban çıkmak
CİRYAL
Altının kırmızılığı * Bir cins kırmızı boya * Temiz renk * Şarap
CİRYE
Suyun akması ve şırıldaması * Cereyan
CİSAD
Kan Safran
CİSİM
(Cism) Varlığı bilinen, hayyiz olan, mekânı, ciheti, uzunluğu, genişliği ve derinliği olan şey
CİSM-İ NÂTIK
Söz söyleyen cisim Konuşan cisim İnsan
CİSM-İ NİZÂR
Zayıf vücud
CİSMANÎ
(Cismaniye) Bedene mensub, vücutla alâkalı * Mânevi ve ruhani karşılığı Maddi ve cisimli olmak
CİSMANİYET
Cismânilik Maddi beden sahibi olmak hâli (Sual : Kusurlu, noksaniyetli, mütegayyir, kararsız, elemli cismaniyetin, ebediyetle ve cennetle ne alâkası var? Madem, ruhun âli lezâizi vardır; ona kâfidir Lezaiz-i cismaniye için bir haşr-i cismâni neden icab ediyor?Elcevab : Çünki, nasıl toprak suya, havaya, ziyaya nisbeten kesafetli, karanlıklıdır Fakat, masnuat-ı İlâhiyenin bütün envaına menşe ve medar olduğundan bütün anâsır-ı sâirenin mânen fevkine çıktığı gibi; hem kesafetli olan nefs-i insaniye, sırr-ı camiiyet itibariyle, tezekki etmek şartıyla bütün letâif-i insaniyenin fevkine çıktığı gibi öyle de cismaniyet, en câmi, en muhit, en zengin bir ayine-i tecelliyât-ı esmâ-i İlâhiyedir Bütün hazain-i rahmetin müddeharatını tartacak ve mizana çekecek âletler, cismaniyettedir Meselâ: Dildeki kuvve-i zaika, rızk zevkinde, enva-ı mat'umat adedince mizanlara menşe olmasaydı, herbirini ayrı ayrı hissedip tanımazdı; tadıp tartamazdı Hem ekser esmâ-i İlâhiyenin tecelliyatını hissedip bilmek, zevk edip tanımak cihazatı, yine cismaniyettedir Hem gayet mütenevvi ve nihayet derecede ayrı ayrı lezzetleri hissedecek istidatlar, yine cismaniyyettedir S )( $ âyetinin sarahat-ı kat'iyesiyle: İnsan, en ziyade ünsiyet ettiği ve dünyada numunesini tatmış olduğu cismani lezzetleri cennete lâyık bir tarzda görecek, tadacak Ve lisan, göz ve kulak gibi âzaların ettikleri hâlis şükürler ve hususi ibadetlerin mükâfatları, o uzuvlara mahsus cismani lezzetler ile verilecektir Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyan o derece cismani lezzetleri sarih bir surette beyan eder ki, başka te'viller ile mâna-yı zâhiriyi kabul etmemek imkân hâricindedir ş )
CİSMEN
Cisim itibariyle, cisim olarak Vücutça, bedence
CİSR
(C : Cüsûr-Ecsür) Köprü Ağaçtan olan köprü
CİSR-İ MUALLÂK
Asma köprü
CİVAN
f Cevan Taze Genç
CİVANAN
(Civân C ) f Gençler
CİVANÎ
f Gençlik
CİVANMERD
Sözünde sağlam İyilik sever Kahraman
CİVAR
Çevre, yöre, etraf * Yakın yer, yakın komşu
CİVARİYYET
Komşuluk, yakınlık, aynı civarda oluş
CİVE
f Civa (Hg)
CİVELEK
Tar: Yeniçeri Ocağı'nda bulunan ve aşçıbaşı maiyetinde yaver gibi kullanılan gençler * Canlı, hareketli ve neş'eli deve yavrusu veya genç
CİYA'
(Câyi' C ) Karınları acıkmış olanlar, açlar
CİYADET
Tazelik, yenilik * İyilik, güzellik
CİYEF
(Cife C ) Lâşeler, leşler Cifeler
CİYET
Bozulmuş, değişmiş olan su Bir yere toplanıp birikmiş olan su
CİZ'
Ağaç kütüğü Ağaç kökü Kuru direk Hurma ağacının kökü Hurma ağacı * Çatı örtüsünde kullanılan ağaçlar (Bak: Hanin-i ciz')
CİZ'-UN NAHL
Hurma ağacının kökü, kütüğü
CİZ'
Derenin dar ve kısık yeri
CİZAL
Hurma toplama
Cİ'ZARE
Kısa boylu tıknaz kimse
CİZARET
Deve kasaplığı
CİZE
Dere kenarı
CİZFE
Küçük sürü
CİZİRMAN
Hurma yaprağının aslı; yâni dibi ki, yaprağı dökülünce ağaçta kalır
CİZL
(C : Cüzul-Eczâl) Büyük odun ağacının kökü, tomruk
CİZLE
Bir büyük yığın hurma
CİZME
Deve sürüsü * Koyun sürüsü
CİZMİR
Ağaç kütüğü
CİZN
Kök * Ağaç kütüğü
CİZYE
Vergi Haraç Müslümanların fethettikleri yerlerde, müslüman olmayanlardan alınan ve devlet teminatı altında bulunmanın karşılığı olan vergi (Bak: Haraç)
CİZYEDÂR
f Cizye adı verilen vergiyi toplıyan memur, cizyeci
|