Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞAKİRÂNE f şükrederek şükretmek suretiyle
ŞAKİRD f Talebe, çırak
ŞAKİRDÂN şakirdler, talebeler
ŞAKİRÎ (Şakiriyye) Şakird, talebe, tilmiz
ŞAKİS Şerik, ortak * Hisse, nasip
ŞAKK (Meşakkat den) Eziyetli, zahmet verici, güç
ŞAKK Yarık, çatlak Yarılma, çatlama * Yırtma Kırma
ŞAKK-I ASÂ f Değneği kırmak * Mc: İhtilâfa sebeb olmak, topluluktan ayrılmak
ŞAKK-I KAMER Ayın iki parça olması mu'cizesi (Kur'ân-ı Kerimin nass-ı kat'isi ile de sâbit olan ve mütevâtir olarak da bilinen Peygamberimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın parmağının işâreti ile ayın iki parçaya ayrıldığı hadisesi ki, büyük mu'cizelerindendir)
ŞAKK-I ŞEFE Dudağını açıp konuşmak
ŞAKK Silahlı kişi * Şek ve şüphe eden
ŞAKLABAN Şen şatır, hoppa Avutucu, aldatıcı Güldürücü, soytarı
ŞAKN Eksilmek, noksanlaşmak
ŞAKŞAKA Doğan kuşunun veya serçenin ötmesi
ŞAKUL (Çekül) Geo: Bir yerin umumi hattını tâyin için kullanılan âlete denir Bir ağır cismi ip ile yüksekten sarkıtmakla bir duvarın ne derece yatık, eğri veya doğru olduğu anlaşılması gibi
ŞAKULÎ Şâkule bağlı, onunla alâkalı, onunla nisbeti olan şey Geo: Düşey
ŞA'LA' Kuyruğu beyaz olan davar
ŞA'LA' Uzun, tavil
ŞAM Akşam Akşam yemeği "Şe'm, şâm" Arapçada "sol" mânâsına gelir "Yemen" sağ demek olduğundan Hicaz'a nisbetle sol taraftaki memleketlere Şam, sağ tarafdaki beldeye de Yemen ismi verilmiştir * Suriye ve Lübnan memleketlerine de Şam denilmiştir * Arabların Dımışk dedikleri şehrin adı * Nuh'un (AS) oğullarından "Şam"ın nesli tarafından bu memleket mâmur edildiği için Şam denildiğini söyleyenler de vardır (Kamus)
ŞAM U SEHER Akşam sabah
ŞAM (şâme C) Vücutta olan benler
ŞAMAR t Tokat Belâ, musibet
ŞAMAT (şâme C) Vücuttaki benler
ŞAME f Kadın baş örtüsü * Arapçada: Vücuddaki ben
ŞÂME-GEŞ f Başına örtü alan
ŞAMGÂH f Akşam vakti
ŞAMÎ Şam şehrinden olan, Şamlı * Şam şehri ile alâkalı
ŞAMİH(A) Ali şey, yüksek * Mağrur, başını kaldırmış Mütekebbir * Tıb: Vücuddaki beyin ve kemik gibi yerlerdeki çıkıntılı, tümsek yerler
ŞAMİL(E) Çevreleyen, içine alan, ihtivâ eden, kaplayan * Çok şeye birden örtü ve zarf olan * Fazla şeyleri veya kimseleri ilgilendiren
ŞAMM(E) (şemm den) Koklayan, koku alan * Koklama duygusu Burun
ŞAN (C: Şuun) Büyük sevap * Şeref * Irz, namus * Nam, şöhret, şan, ün * Mahiyet * Gösteriş, çalım * Tabiat, huy, âdet * Hal, keyfiyet
ŞANE f Tarak
ŞANESÂZ f Tarak yapan, tarakçı
ŞANEZEDE f Tarakla saçları taranmış
ŞANEZEN (C: Şanezenân) f Baş tarayan * Mc: Güçlükleri çözen Zorlukları yenen
ŞANİ' Adavet etmek, kin tutmak mânasına "şeneân" dan ism-i fâil olup, buğz eden, kin tutan demektir Esas murad ise; buğz edip geçmiş olan değil, buğzunda devam ve ısrar eden demektir
ŞANTAJ Fr Bir kimsenin suçunu veya yüz karasını meydana çıkarmak tehdidiyle menfaat sağlamaya çalışma
ŞANTİYE Fr Bir inşaat yerinde inşaat ve malzeme için hazırlanan yer * Gemi tezgâhı
ŞAP (Şep) Kim: Antiseptik bir cisim olup alüminyum ve potasyum sulfatından mürekkep, tadı buruk ve suda tuz gibi erir bir cisim * Hayvanların ağız ve ayaklarında görülen ateşli, salgın bir hastalık ismi
ŞAPE f Çığ Yuvarlandıkça büyüyen kar topu
ŞAR f şehir, belde
ŞA'R (C: Şüur-Eşâr) Kıl Saç * Ateş yakmak * Cenk koparmak, kavga çıkarmak
ŞA'RA (C: Şüâr) Çok miktar ağaç * Bir nevi zerdali * Kuyruğunda dikeni olan bir cins sinek
ŞARAB İçilecek şey İçki * Mey Bâde Hamr İçilmesi haram olan bir içki (Bak: Mubikat-ı seb'a)
ŞARAB-I TAHUR Temiz ve helâl olan Cennet şarabı Cennete mahsus şurub
ŞA'RANÎ (Hi: 899-973) Dört hak mezhebin birleşen ve ayrılan tarafları hakkında mu'teber eserleri olan meşhur bir fakihtir Mizan-ı Şaranî ismiyle bilinen eseri meşhurdur
ŞARAPNEL Fr Ask: Bir çeşit top mermisi * Top mermisinden dağılan herbir parça
ŞARE Libas, elbise * Heyet
ŞARIK Çıkan, tulu' eden * Parlayan
ŞARIKA (C: Şevârık) Aydınlık, nur, ziya, ışık
ŞARİ' Şeriatı meydana koyan, teşri eden Allah (CC) * Hazret-i Muhammed'in (ASM) bir ismi * Şüru' eden, başlayan
ŞARİB (Şürb den) İçen Şürbeden * (C: Şevarib) Bıyık
ŞARİB-ÜL LEBEN Süt içen
ŞARİB-ÜL LEYLİ VE-N NEHAR Gece gündüz içki içen Devamlı sarhoş
ŞARİBE Su kenarında olan tâife
ŞARİD Tutunup beğenilmiş ve yayılmış şiirler * Şiir tarzındaki ata sözleri
ŞARİF (C: Şürüf) Yaşlı deve
ŞARİH Şerheden, açıklayan Bir şeyin mânasını izhâr eden
ŞARİH (C: Şurah) Yiğit, kahraman
ŞARİM Ucu yarılmış ok
ŞARİK (C: Şevârık) Güneş * Parlak cisim
ŞA'RİYYE Çorbalık makarna, şehriye
ŞA'RİYYET Fiz: Kılcallık
ŞARK Doğu Güneşin doğduğu taraf * Güneş ve güneşin aydınlığı * Yarmak * Parıldamak * Avrupa kültürünün dışında kalan müslüman ülkeleri
ŞARK-I CENUBÎ Güneydoğu
ŞARK-I ŞİMALÎ Kuzeydoğu
ŞARKÎ Şark ile alâkalı Ciheti şarka, doğuya doğru olan
ŞARKİYAT Şark dilleri veya ilimleri hakkında inceleme yapan ilim şubesi
ŞARKİYYUN Doğulular, şarklılar
ŞARK MUSİKİSİ (Bak: Musikî)
ŞARLATAN Fr Yalancı Yüksekten atarak karşısındakini aldatan Hayasız
ŞART Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm Bir şeyin olması ona bağlı olan şey * Kayıt Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus * Yemin * Hal, vaziyet * Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe delâlet eden diğer cümleye cezâ denir Meselâ: "Haber verirsen, ben de gelirim" cümlesinde "Haber verirsen" cümlesi şart, "ben de gelirim" cümlesi ise cezâdır Bunlara "cezâ cümlesi, şart cümlesi" de denir Başka tabirle "cümle-i şartiye" ve "cümle-i cezâiye" denir
ŞART EDATLARI (Huruf-u şartiye) Bunlara "Şart isimleri" de denir Arapçada şart mânâsını ifade eden edatlar: İn, Men, Ma, Mehmâ, Eyyü, Metâ, Eynemâ, Eyyâne, Ennâ, Haysümâ, Keyfemâ $Bu edatlar iki fiili (şart ve ceza fiillerini) cezmederler Şart mânâsını ifade eden edatlardan sonra gelen ilk fiil, şart; ikincisi de, cevab veya ceza adını alır İkinci fiilin meydana gelebilmesi, birinci hükmün meydana gelmesine bağlıdır
ŞART VE CEZA FİİLİNDEN TEREKÜB ETMİŞ CÜMLEYE ŞART VE CEZA CÜMLESİ DENİR MESELÂ: (MEN YATLUB YECİD Kim isterse bulur) cümlesinde olduğu gibi
ŞARTİYE Şart ile olan Şartlı (Bak: Şart)
ŞARTİYYET Şartlılık Şarta bağlı olmaklık
ŞARTNAME f Bir sözleşmede olan şartların yazıldığı resmi kâğıt
ŞARUF Süpürge
ŞARYO Fr Araba Yazı makinelerinde, daktilolarda kâğıdın takıldığı kısım
ŞASIYE (C: şevâss-şasâyât) Dolu sokak
ŞASİF Kuru ve zayıf
ŞASR Seyrek seyrek dikmek
ŞASS (C: Şüsus) Balık avlamada kullanılan olta ve ağ
ŞAST f Altmış (60)
ŞAST f Okçuların baş parmaklarına taktıkları yüksük * Balık oltası
ŞA'ŞA' Yıldıramak, parıldamak * Uzun ve yeynicek olmak
ŞA'ŞAA Parlama Zahirî parlak görünüş * Bir şeyi birbirine katıp karıştırmak
ŞA'ŞAADAR f Gösterişli, şa'şaalı, parlak
ŞA'ŞAAPAŞ Parlaklık neşreden, şa'şaa saçan
ŞAT (C: şutut) Büyük nehir
ŞAT (C: Şiyâh-Şiyât) Koyun * Vahşi sığır
ŞAT' Yerden yeni çıkan taze ekin yaprağı Ekinlerin taze çıkan filizleri, yaprağı * Su arkı * Cima etmek * Bağlayıp sağlamlaştırmak
ŞATAHAT Mânevi sarhoşluk * Kendinden geçer bir hâle gelmek ve böyle istiğrak hâlinde iken söylenen müvazenesiz sözler
ŞATATA Haktan ve akıldan uzak, hadden aşan söz
ŞATBE (C: Şütab-Şütub) Hurma ağacının budağı * Yaş ekin yaprağı * Yarmak * Kesmek * Uzun boylu kadın
ŞATHİYYAT Alaylı ve eğlenceli fıkra veya hikâyeler
ŞATIR (Şetaret den) Neş'eli Şen * Çevik Hizmete koşup, her işe hazır bulunan * Vaktiyle vezirlerin yanında giden asker
ŞATİ' (C: Şevâti) Kenar, kıyı Cânip, taraf, yön
ŞATİB Eğri, eğik, mâil
ŞATİBE Uzun boylu
ŞATİM (Şetm den) Küfreden, söğüp sayan
ŞATİR Irak, uzak, baid * Garip, yalnız, kimsesiz
ŞATR Taraf, cihet, yön
ŞATRENC Satranç oyunu
ŞATT Irmak kenarı
ŞA'VA' Perâkende, dağınık * Dağıtmak
ŞAVK Işık, parıltı * Şevk
ŞAVT (C: Eşvât) Atın yelmesi ve sıçraması * Bir tur * İşin bir kısmı * Sesin gidebileceği mesafe
ŞAYAN f Münasib, lâyık, yaraşır
ŞAYAN-I HAYRET Şaşmağa değer Hayret edip şaşılacak şey
ŞAYAN-I İHTİCAC Delil ve isbatın makbuliyeti
ŞAYAN-I İSTİMA' Dinlenilmesi iyi ve münasib olan, dinlenmeğe lâyık
ŞAYAN-I SENAÂ Sena edip övmeğe lâyık olan

Alıntı Yaparak Cevapla