Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)-Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi)İle İlgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (Ş Harfi) ŞÖHRET Ad yapma Ün Şân * Hadis ilminde: Meşhur hadis mânasında kullanılır (Ey şân ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al Şöhret ayn-i riyâdır Ve kalbi öldüren zehirli bir baldır Ve insanı insanlara abd ve köle yapar O belâ ve musibete düşersen $ de, o belâdan kurtul M N )
ŞÖHRET-İ KÂZİBE Geçici şöhret Yalancı dünyalık, fâni şöhret Aldatıcı nâm
ŞÖHRETGİR f şöhretli, ünlü Meşhur
ŞÖHRETŞİÂR f şöhretli şöhret sahibi
ŞÖHRETŞİÂR-I ÂLEM Âlemde şöhret ona nişan olmuş olan Çok meşhur olan
ŞUA' Bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri
ŞUAAT Işıklar, parıltılar, nurlar
ŞUA (C : Şu') Sorgun ağacı
ŞUAB (şu'be C ) şubeler Kollar, bir cisimden ayrılan çatallar (Bak: Şiâb)
ŞUABAT (Şu'be C ) Şubeler, kısımlar, takımlar, bölükler Dallar
ŞUAL (şu'le C ) Alevler, şu'leler Ateş alevleri
ŞUARA (Şâir C ) Şâirler * Kur'an-ı Kerim'in 26 suresinin ismidir Mekkîdir
ŞUAYB (A S ) Ashab-ı Eyke ile Medyen ahâlisine gönderilen bir peygamberdir Çok hakikatlı ve güzel sözlerle bu iki kavmi Hakka davet ettiği halde kendisini dinlemediler Cenab-ı Hak Eykeliler üzerine şiddetli sıcaklık ve Medyen ahalisine de şiddetli sayha ile azab verdi ve onları mahveyledi Şuayb Aleyhisselâm kendisine inananlarla Mekke'ye gitti ve orada yerleşti Musâ Aleyhisselâm'ın kayınpederi idi (Bak: Ashab-ı Eyke)
ŞUBAN f Çoban
ŞU'BE Bölük, bölüm * Dal, budak * İkinci derecedeki kollar Kol
ŞU'BUB (Bak: şü'bub)
ŞUGL İş, meşgul olunacak şey, gaile
ŞUGMUM Uzun, tavil
ŞUGUL (Şugl C ) İşler, uğraşacak şeyler, gaileler
ŞUH f Şen ve hareketlerinde serbest olan * Nazlı, işveli * Açık saçık, hayasız Oynak
ŞUH (Şıh) Bahil, cimri, hasis kimse
ŞUHA Karın ağrısı
ŞUHH (ŞIHH) Bahillik
ŞUH-MEŞREB f Açık meşrebli, şen ve neşeli
ŞUHUD (Bak: şühud)
ŞUHUM (Şahm C ) Yağlar, içyağlar
ŞUHUR (Bak: şühur)
ŞUKAK Bir çeşit hayvan hastalığı
ŞUKKA Parça Kâğıt veya kumaş parçası * Küçük tezkere
ŞUKRE Sâfi kızıllık, tam ve koyu kırmızılık
ŞUKUK (Şakk C ) Çatlaklar, yarıklar
ŞUKUNE Azlık
ŞU'LE Alev, ateş alevi Alevlenmiş odun
ŞU'LE-İ BERKIYYE Yıldırım ışığı Şimşek parıltısı
ŞU'LE-İ CEVVAL Daim hareket ederek etrafına ışık saçan parıltı
ŞU'LEBÂR f Işıklı
ŞU'LEDÂR f Alevlenmiş, alevli Işıklı
ŞU'LEFEŞÂN f Işık saçan, parlatan
ŞU'LEGİR f Tutuşan, alevlenen, alev alan
ŞU'LENÜMÂ f Alev gösteren, alevli
ŞU'LEPÂŞ f Işık saçan
ŞU'LEPERVER f Işıklandıran Alevlendirici
ŞU'LEPUŞ f Alev içinde kalmış, alevle örtülü
ŞU'LERİZ f Işıldayan, alev saçan
ŞU'M (Şum) f Uğursuzluk Meş'um olma Uğursuz
ŞUM Hayırsız kişi
ŞUMA f Siz (Bak: Şahıs zamiri)
ŞUR f Tuzlu, kekremsi * şamata, gürültü
ŞURA Konuşma yeri, istişare meclisi Büyüklerin istişare için toplanma yeri * Meşveret için toplantı * Meşveret etme (Eski zamanda değiliz Eskiden hâkim, bir şahs-ı vâhid idi O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır Hâkim, ruh-u cemaattan çıkmış az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı manevîdir ki, şurâlar o ruhu temsil eder Şöyle bir hâkimin müftüsü de ona mücanis olup, bir şurâ-yı âliye-i ilmiyeden tevellüd eden bir şahs-ı manevî olmak gerektir Tâ ki sözünü ona işittirebilsin Dine taalluk eden noktalardan sırat-ı müstakime sevkedebilsin ) Sünühat'tan (Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı meşveret-i şer'iyyedir $ Ayet-i Kerimesi, şurayı esas olarak emrediyor Evet nasılki, nev'-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasiyle birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt'a olan Asya'nın en geri kalmasının bir sebebi o şurâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır Asya Kıt'asının ve istikbâlinin keşşafı ve miftahı şura'dır Yâni, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt'alar dahi o şurayı yapmaları lazımdır ki, üçyüz belki dörtyüz milyon İslâm'ın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak meşveret-i şer'iyye ile şehamet ve şefkat-i imâniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer'iyyedir ki, o hürriyet-i şer'iyye, âdâb-ı şer'iyye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır İmândan gelen hürriyet-i şer'iyye iki esası emreder: $ $Yani: İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zâlimlere tezellül etmemek Allah'a hakiki abd olan, başkalara abd olamaz Birbirinizi -Allah'tan başka- kendinize Rab yapmayınız Yani, Allah'ı tanımayan, herşeye, herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder Evet hürriyet-i şer'iyye Cenab-ı Hakk'ın Rahman, Rahim tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır Eğer denilse: Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun? Ve beşerin, hususan Asya'nın, hususan İslâmiyet'in hayatı ve terakkisi nasıl o şura ile olabilir?Elcevab: Nur'un Yirmibirinci Lem'a-i İhlâs'ında izah edildiği gibi; haklı şura ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif, yüzonbir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir Ve on adamın hakiki ihlâs ve tesânüd ve meşveretin sırrı ile, bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor Madem beşerin ihtiyacâtı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz'î; hususan dinsizlikle canavarlaşmış, tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla elbette ve elbette, o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hâcetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve o nokta-i istimdad ile beraber hayat-ı şahsiye-i insaniyesi dayandığı gibi hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakaikından gelen şura-yı şer'î ile yaşayabilir O düşmanları durdurur, o hâcetlerin teminine yol açar H )
ŞURA-YI DEVLET İdare dâvâlarını veya nizamname (tüzük) hazırlıklarını inceleyip fikrini bildiren resmi daire Danıştay
ŞURA SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 42 suresi olup, "Hâ mim ayn sin kaf" Suresi de denir
ŞURAB (ŞURÂBE) f Kirli ve acı su * Mc: Gözyaşı
ŞUR-BAHT f Bahtsız, talihsiz
ŞURE f Çorak, tuzlu, verimsiz toprak
ŞURE Heyet
ŞUR-EFGEN f Karma karışık yapan, kargaşalık çıkaran
ŞUR-ENGİZ f Gürültü çıkaran, şamata yapan
ŞUREZAR Çorak yerler, verimsiz araziler
ŞURİDE f Perişan, karışık * Tutkun, âşık, meftun
ŞURİDEGÎ f Karışıklık, perişanlık * Tutkunluk, düşkünlük
ŞURİSTAN Çorak yerler
ŞURİŞ f Karışıklık, kargaşalık
ŞURTA (Yelkenliye) uygun rüzgâr * Önde gidip düşmanla savaşan asker * Polis, jandarma
ŞURU' Başlama Mübaşeret etme
ŞURUT (Şart C ) Şartlar Bir şeyde bulunması lâzım gelen esaslar, temeller
ŞURUT-U SALÂT Namazın şartları
ŞUS Pak etmek, temizlemek
ŞUSY Ölünün şişip el ve ayağının sertleşmesi
ŞUTBE (C : Şütab) Kılıcın yüzünde yapılan yol
ŞUTTAR Pazu hareketi
ŞUTUR Irak, uzak, baid
ŞUTUR Irak, uzak, baid * Bir memesi birisinden uzun olan koyun * İki emziği kurumuş olan deve
ŞUTUT (şatt C ) Büyük nehirler
ŞUUB (şa'b C ) Cemaatler Taifeler Kabileler
ŞUUBAT (şu'be C ) Şubeler, kısımlar, bölümler
ŞUUN (Şe'n C ) İşler, fiiller Havadis
ŞUUN-U SEYYALE Akıcı, bir halde durmayan işler
ŞUUNAT Şuunlar Keyfiyetler, haller * Emirler Kasıtlar Talepler
ŞUUR Anlayış, idrak Vicdan Hiss-i zâhirle duymak * Nefsin mânâya ilk vusul mertebeleridir (E T ) * Kendi varlığından haberi olma * Bir şeyi hoşça tanıma * İnceliklerini iyice idrak etme * (Şa'r C ) Kıllar
ŞUURDÂRÂNE f Haberli ve iyice tanıgirsin bir tarafına  !!! Kendinden haberi olarak Bilerek, bilir gibi (Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz Hayat, ruhun ziyasıdır Şuur, hayatın nurudur Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler Ve madem şu âlemde bilmüşahede bir intizam-ı kâmil-i ekmel vardır Ve şu kâinatta bir itkan-ı muhkem, bir insicâm-ı ahkem görünüyor Madem şu biçâre, perişan küremiz, sergerdan zeminimiz, bu kadar hadd ü hesâba gelmez zevil-hayat ile, zevil-ervah ile ve zevil-idrak ile dolmuştur Elbette sâdık bir hads ile ve kat'i bir yakin ile hükmolunur ki; şu kusur-u semâviye ve şu büruc-u sâmiyenin dahi kendilerine münâsib zihayat, zişuur sekeneleri vardır Balık suda yaşadığı gibi; Güneşin ateşinde dahi, o nurani sekeneler bulunur Nar nuru yakmaz Belki ateş, ışığa meded verir  S ) (Bak: Vicdan)
ŞUVAZ Kızgın, ateşli maden Kızgın ateş * Susama
ŞUVEYY Yavaş
|