Yalnız Mesajı Göster

İstanbul'un Fethi Piyes - İstanbul'un Fethi İle İlgili Piyes Metni

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İstanbul'un Fethi Piyes - İstanbul'un Fethi İle İlgili Piyes Metni



2 SAHNE - (Kadı, Mübaşir, Köylü)

KOYLÜ - Telaşlı ve aceleci) Kadı efendi geldim, yoktun,
atım öldü şimdi neyleriz

KADI - (Merakla) Yani nasıl bir şey? Baştan anlat
bakayım

KÖYLÜ - (Aynı telâşla devam eder) Bir adamdan bir
keseye bir at aldım At soluğanmış söylemedi Binip sürünce
hastalandı şikâyete geldim yoktunuz Atını da geriye almadı,
şimdide öldü Kadı efendi (Ara)

KADI - (Az düşünür köylüye bakar) İlk gelişinizde ben
burada olsaydım, kanun hükmü şu olurdu; Atı sahibine iade,
aybını sakladığı için de ceza Sana da verdiğin paranın iadesi
Fakat

KÖYLÜ - (Endişeli, kadının sözünü keser) Fakat şimdi
alamayacak mıyım?

KADI - (Tebessümle) Heyecana mahal yok, adalet tecelli
edecektir

(Ve kuşağından bir kese çıkarır köylüye uzatır)

KADI - Ben vaktinde burada bulunabilsem öyle hükmeder-
dim Binaenaleyh, bunu benim tazmin etmem (ödemem) lâzım

(Köylü almak istemez, mahçup çekilirse de Kadı, ısrarla
avucuna tutuşturur Köylü konuşmadan çıkar, ışık söner)

4 TABLO

(Işık yanınca, eski dekor görünür Kadı rahle başında
Mübaşir kapının yanında oturuyor Birden Mübaşir geriye
çekilir, hayretle bakar Ve kolu bilekten kesilmiş, kanlar akan
adam iki kişinin yardımıyla içeriye baskın gibi girer Ve
müsaade beklemeden konuşmaya başlar Kadı yerinden kalkmış
hayret içinde dinliyor Ve bakıyor Gelen Mimardır, yanındakiler
kalfaları)

1 SAHNE - (Mimar ve kalfaları Kadı ile mübaşir)

MİMAR - Kadı efendi göster adaletini, Padişah'ımız kolu-
mu kestirdi Sultan Mehmet'i şeriata şikâyet ediyorum

KADI - Elbette, kanun önünde şahıslar vardır Sultan
yok Haksız kim olursa olsun, cezasını bulacaktır (Temkinli)
Sen hele hadiseyi sebebleriyle olduğu gibi anlat bakayım

MİMAR - (Ağlıyarak ve arada bir durarak anlatır) Ben
rum asıllı bir Mimarım Hazirun (Burdakiler) bilirler ki;
Padişah'ımız beni Ayasofya'ya müsavî (eş) bir câmi inşasına
memur kıldı Bu kalfaları (Yanındakileri başıyla göstererek) da
yardımcı vermişlerdi Camî Kadırgada inşa olunmuştur
Biz sa'yü gayretle tam istediği zaman ve istediği yerde,
istediği şekilde camiyi yaptık Ne var ki zelzeleden
yıkılmasın diye sûtünlardan bir miktar kestim Sultan bu
yüzden (ses benzetmeye çalışır gibi) «Sen benim itina
ile getirdiğim sütunları kesip camii de alçak eyledin » diyerek
elimi kestirdi Ben davacıyım Bundan böyle sanatımı icradan ve
ehlimi geçindirmekten mahrum, namerde muhtaç kaldım (Ağ-
lar başı öne düşer)

KADI - (Kolu kaldırıp bakar, bırakır kol sarkar ve kan
damlar) Hak ve adalet tecellî edecek Suçlu da cezasını
bulacaktır Ve mazlumun zararı da izale edilecek (giderilecek)
Müsterih ol (rahatla)
(Sert ve yüksek sesle) Hem ne hakla Sultan Mehmet kaza
makamını (yargı makamını) tecavüz eder (Mübaşir'e sertçe
parmağını uzatır) Derhal Sultan Mehmet'i buraya çağır
Hakkında şikâyet var, kaza makamına çıkacaksın diyesin

MÜBAŞİR - (İnanmaz, ürkek sorar) Padişah Fatih Efendi-
mizi mi?

KADI - (Daha dolgun sesle) Evet evlâdım O kişiyi Ve
söyleyeceksin ki, Murâfaa-i ser' (mahkeme çağrısı) için mühlet
yoktur, âcilen gele

(Mübaşir selâm verir çıkar Kadı duvardan asılı süngüyü
alır oturduğu minderin altına sokar Sonra rahleye geçip
kitapları aceleyle tetkike dalar Ötekiler seyre dalmışlardır Ara
sıra mimar kıvranır Az sonra mübaşir girer)

MÜBAŞİR - (Eli önüne bağlı hafif eğilir selâmlar) Sultan'a
emrî tebliğ ettim (Ara Kadı dinler Mübaşir devam eder) Hemen
kalktı; Çağıran Emr-i Şer-i Muhammedidir (Muhammedin getirdiği
şeriat emri) , icabetetmem lâzım dedi Hazırlanıyordu
(Ara - Ve birden geriye çekilir heyecanla)
Padişah'ımız teşrif ediyor!

(Fatih girer Mimar ve kalfalar toplanır geri çekilir Fatih
heybetle ileri gider Fatih, sağdaki koltuğa ilerlerken, silahlıdır
Kadı müdahale edince bir saniye durur önüne bakar)

2 SAHNE - (Fatih ve öncekiler)

KADI - (Parmağıyla gösterir ve ayağa kalkar) Suçlu yerine
geçiniz ve davacının yanında ayakta durunuz (Ara) Müddeî (iddiacı)
şikâyet ve talebini (isteğini) beyan etsin (açıklasın)

(Fatih geri çekilip Mimar'ın yanında vekarla durur Mimar
bir Fatih'e bir kadıya bakarak evvelki ifadeyi aynen tekrar eder
ve ilâve eder)

MİMAR - Kaza makamının vereceği hükme razıyım

KADI - (Kalfalara) Hadiseye aynen şahitmisiniz?

İKİSİ BİRDEN - Aynen şahitiz

KADI - (Fatih'e döner) ne dersin Sultan Mehmet?

FATİH - (Başı önünde) Hadise aynen öyledir (Başını
kaldırır, ciddi) Hükmünüzü bekliyorum

KADI - O halde hükmü tebliğ ediyorum (oturur kitabâ
bakarak bir şeyler yazar ve kalkar, elindeki kağıdı okur

HÜKÜM: Fatih Sultan Mehmet Han verdiği vazifedeki kasten
veya hataen kusurundan dolayı, elini keserek bir sanatkârı
sanatından mahrum, ailesini perişan kılmış, hemde rey'iyle
(kendi görüşü ile) hüküm verip emr'i şeriate (şeriat hükümlerine)
Muhalefette bulunmuş, kaza makamını tecavüz etmiştir
Binaenaleyh, onun dahi elinin aynı yerden aynı
vechile (şekilde) kesilmesine mazlumun da zararının izalesi
(giderilmesi) için ailesine nafaka bağlanmasına hükmolundu
Karar, Kur'an ve Sünnetin aynı zamanda Salih Ulemânın (alimlerin)
beyanları neticesidir İnfazı derhal olacaktır
Ara - Başını kâğıttan kaldırır, Fatih'e bakar)
Yani kısas olacaksınız, Sultan Mehmet!

FATİH - (Mütevekkil ve metin) Şeriatın kestiği parmak
acımaz, yalnız ben dâvâcının şahsî ve ailevî ihtiyaçlarını
taahhüt etsem (karşılayacağına söz verme) , acaba diyet mümkün mü?
(Fatih göz ucuyla Mimar'ı kontrol ederken Kadı ilerler ve
ortada dururu)

KADI - Bir şartla (Mimarı gösterir) Dâvâcının bunu
kabul etmesi şartıyla (Ara)

MİMAR - (Kendisine bakıldığını görünce şaşkın bakınır
Fatih'i süzer, Şefkatli edâ) Ben padişahımızın kolunun kesilmesi-
ni istemem (kükrer Kadıya) O kolsuz olamaz

FATİH - (Ümitlenmiş, Mimara döner ve acele ile) Bütün
ihtiyacını hazineden derhal bağlatacağım

KADI - (Sözünü keser El âyâsını (avucunu) Fatih'e uzatarak) Ha-
yır suç devletin değil, şahsınızındır Binaenaleyh, zat-î emlâki-
nizden (şahsi mülkünüzden) ödemeniz ve buna da Mimar'ın açık rıza
göstermesi kaydıyla hükümde değişiklik olabilir

FATİH - Baş üstüne efendim, herşeyi ölçüsüyle ödeyeceğim

KADI - (Mimar'a döner) Ne dersin Mimar efendi?

MİMAR - (Yorgun, fakat mes'ut edâ ile) Adaletin tecellisi
karşısında ne isteyeceğimi, hatta nerede olduğumu bile unut-
tum Son hükmü, yani diyet hükmünü aynen kabulleniyorum

KADI - (Ortaya) Hüküm diyetle değiştirildi (Geçer yerine
ve kâğıda not eder Mimar'a) Mürafaa (dava) bitmiştir Selâmetle
gidiniz

(Mimar ve kalfalar hürmetle çıkarlar Fatih değişmeden
duruyor - Ara-Kadı yerinden kalkar, birkaç adım yürür)

KADI - (Fatih'e) Hünkârım, mûrafaa bittiğine göre, buyu-
rup (sediri gösterir) bu fakirle (göğüsüne dokunur) iki kelâm
etmek lûtfunda bulunmaz mısınız?

FATİH - (Yürür ve konuşmadan sedire oturur Eli kılıcın
kabzasında bir şey söyleyecek gibi bakar) Hızır kardeşim
(Ara - Hızır dikkat kesilir) Bilirmisin ne için silâhlı geldiğimi?
(Sertçe) Padişahtır deyu iltifat etsen, hele lehime hüküm
vermeğe kalkışsan, (Kılıcını çekerek ve ayağa kalkarak) bunun-
la başını uçuracaktım!

KADI - (Anî ciddîleşir ve minderin altından süngüyü alır)
Sen de bilirmisin; mahkemenin kararına uymasan hükme itiraz
etsen (Süngüyü ileri uzatır) bu yılanı kalbine sokacaktım
(Süngüyü sedire atar ve yumuşar Fatih yavaşça oturur İkisi de
sâkinleşirler Kadı devam eder tebessümle) Kardeşim zira biz bu
makamda Allah adına hükmetmek ve dosdoğru karar vermek
zorundayız (Daha yumuşak) Sultanım yoksa âdil hüküm vere-
ceğimden mi şüphe edersiniz? İmanımızın icabıdır bu
Üstelik "kuvvetliye meyil (yan çıkma) bana ar gelir (utanç verir)"
Senin zulme razı olmayacağını bilirim ama (sertçe) isterse
başımda dünyanın en zalim hükümdarı bulunsun Allahtan korkmak
seviyesine erebilmiş karakter ve şahsiyet sahibi bir kadı hükmü
olduğu gibi söyler Aksi halde bir hâkim, otlamaya salınmış sözde hür
mahlûktan farksız, vicdanından esir bir zavallı olduğunu hisset-
melidir (Ortaya yüksek sesle) Bilirsiniz ve duyururum ki, gerçek
hâkim olmayınca, mahkemelerden daha şen'î (kötü) bir zulüm mahalli
düşünülemez

FATİH - (Kıpırdanmadan dinlerken âniden ayağa kalkar
ilerler Kadı ile yüz yüzeler Elini yana açar) Hükümdarlar bir
milletin başında zulüm ile de kalabilirler, adaletle de! Ama
(Parmağını sallar) bu bitici günlerden sonra tarih onu ya kanlı
bir sahifeye, yahut bir (Sağ elinin baş ve şehadet parmaklarının
köşelendirip ileri uzatır) Şeref tablosuna yerleştirir (Ara) Ama
işin en feci tarafı şudur ki, insan zulmettiğini pek sezemez His
ve hırslar, zaten yetersiz olan aklı örter ve sapkınlaştırır (Ara)
Bu yüzden de (Seyirciye döner) bu yüzden de adalet namına
zulüm her gün artar (Aniden Hızır'a döner sokulur ve elini
uzatır) Bunun ölçüsü şaşmaz prensibi nedir? Söyle Hızır Bey
Oyle ki insan zulme saptığının farkına varıp (geriye döner)
dönebilsin (Bir adım atar, kadı konuşunca sertçe döner)

KADI - Hak ve hakkın sultası ki; Gerçek Hürriyet olan,
ALLAH'ın sultasıdır O'na teslim olmak

FATİH - (Olduğu yerde ve durumda) Yani ALLAH'ın
kanununa uymak (Ara - Kendi kendine) Onu bırakıp kendi
iradesiyle hükmetmek(Düşünür) Evet evet (Kadıya) Allah'ın
kanunundan başkasıyla hükmetmek zulümdür

KADI - (Kendi görüşünün belirmesi sevinciyle) Evet Hün-
kârım (İki elini aşağıdan yana açar) Kendi iradenizle el
kesmeniz bu bakımdan zulümdür

FATİH - (Başını yukarıya kaldırarak, ferahlıca) Hamdede-
rim ALLAH'ıma adaletle sona erdi (Âniden değişir Ciddî ve
kararlı, seyirciye döner Bir adım atar, parmağını sertçe ileri
uzatır) Necip (asil) Milletimin vazifesi de budur işte
(Son sesiyle)
Bütün beşerî ve nefsanî nizamları silerek Hakkı kaim kılmak
(ayakta tutmak)

(Perde kapanmaya başlar)

FETİH'TE BUDUR İŞTE GERÇEK FETİH

(Perde sür'atle kapanır)

Alıntı Yaparak Cevapla