Prof. Dr. Sinsi
|
Mısır, Mısır Tarihi, Mısır Hakkında, Misir Tarihi
ÇÖKÜŞ DÖNEMİ
20 Sülalenin kurucusu tahta çıktığı zaman Asya’da ve
Mısır’ın sınırlarında bile durum karışıktı Ramses III
yeni bir istila tehlikesi karşısında bulunduğunu anladı
ve ordusunu yeniden örgütledi Hititler,Filistin ve
Suriye, istilacılar önünde teslim oldular
Ramses III’ün güçlü direnişi Mısır’ı büyük bir
felaketten kurtardı İstilacıların donanması bütünüyle
yok edildi Bunun üzerine deniz kavimleri Filistin’i
bıraktılar Bu ikinci savaş Libyalıların girişimlerini
püskürttü Mısır duruma hakim olarak, Asya’da
imparatorluğu yeniden kurdu Ardından gelen güçsüz ve
otoritesiz prensler Ramses III’ün eserini tehlikeli
durumda bıraktılar ve Yeni İmparatorluğun sonunda(1085),
Mısır artık Asya politikasını elden bırakmıştı
18 Sülalenin en parlak döneminden sonra Mısır,
Perslerin istilasına maruz kaldı (MÖ 525) Daha sonra MÖ
332 yılında Büyük İskender Mısır’ı Perslerden aldı ve
İskenderiye kentini kurdu İskender’in MÖ 323’de ölmesi
ile generallerinden Ptolemaios Mısırlı yöneticilerden
oluşan yeni bir sülale başlattı Bu sülale MS 30 yılında
Cleopatra’nın kendisini öldürmesi sonucunda son buldu
Büyük tahıl stoklarından dolayı Mısır’a göz koymuş olan
Roma bu devleti ele geçirdi
Hıristiyanlık Mısır’a oldukça erken bir tarihte girdi
Roma İmparatorluğu ikiye bölündükten sonra (395)
İskenderiye, Bizans’a (Doğu Roma) bağlandı ve daha sonra
bu kent 642’de Müslümanlığı yayma fetihlerine girişen
Araplara teslim oldu Arap egemenliğine girdikten sonra
ülkeyi uzun süre Şam ya da Bağdat’ta bulunan Emevi ve
Abbasi halifelerin atadığı valiler yönetti 969’da
Fatımilerin Mısır’ı ele geçirmesinden sonra Kahire
başkent ilan edildi Bugün hala eğitim vermeyi sürdüren
ve dünyanın en eski eğitim kurumlarından biri olan
El-Azhar, bu dönemde Kahire’de kuruldu 1171’de
Selahaddin Eyyubi’nin Fatımilerin yönetimine son
vermesiyle ülke Eyyubilerin yönetimine girdi
Selaaddin’den sonra gelen tüm yönetimler Mısır’ın
zenginliğini tüketti
1250’de yönetim Memlukların eline geçti 1260’da büyük
bir darbe yaparak yönetimi ele geçiren I Baybars, Çerkez
kökenli Memlukların güçlü bir devlet kurmasına ön ayak
oldu Bu arada Abbasi hanedanından birini Kahire’de
halife ilan ederek Mısır’ın İslam ülkeleri arasındaki
gücünü perçinledi Memluklar döneminde Mısır’ın Arap
kültürünün egemenliğine girme süreci de tamamlandı
Yavuz Sultan Selim 1517’de Ridaniye savaşı sonunda
Mısır’ı Osmanlı topraklarına kattı Bu seferle
halifelikte Osmanlı padişahlarına geçti VE Mısır Osmanlı
İmparatorluğunun bir eyaleti oldu Memluk beyleri
zamanla yeniden güçlendiler ve 18 yy’da yönetimi ele
geçirdiler
Fransa İmparatoru Napolyon, 1798’de Piramitler
Çatışmasında Memlukları yendi ve Mısır’a girdi Ama
Fransız donanması, İskenderiye dolaylarında yapılan Nil
savaşında Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz
deniz gücü tarafından yok edildi Ardından Osmanlıların
da Fransa’ya savaş açması üzerine Fransız ordusu
Mısır’dan çıkarıldı Fransızlara karşı çarpışmak üzere
Mısır’a gönderilen Osmanlı birliklerinin komutanlarından
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Kahire’de çok güçlenince
Osmanlı padişahı tarafından Mısır’a vali olarak atandı
Mehmed Ali Paşa Memlukların etkisini yok etti ve 10 yıl
boyunca orduları Osmanlı adına Arabistan,Sudan ve
Yunanistan’da savaştı Sonunda 1831’de Suriye’ye bir
sefer düzenleyince, Osmanlılar, Mehmed Ali Paşa’ya karşı
harekete geçtiler, ama orduları yenilerek geri çekilmek
zorunda kaldılar Daha sonra Osmanlıları bir kez daha
yenen Mısır güçlerinin Suriye’yi almasına Avrupa
devletleri engel oldu, ama bu savaş sonunda, Mehmed Ali
Paşa, Mısır’ın ve Sudan’ın gerçek hükümdarı olarak
tanındı
Mehmed Ali Paşa, 1848’devaliliği, oğlu İbrahim Paşa’ya
bırakana kadar Mısır’da bir çok yeniliğe ve gelişmeye ön
ayak oldu Mehmed Ali Paşa adıllarından olan Said Paşa,
Fransızlara Süveyş kanalını açma izni verdi Kanal
1869’da İsmail Paşa’nın valiliği sırasında tamamlandı
Mısır’da bu dönemde demir yolları, telgraf, deniz
fenerleri ve limanlar gibi başka ilerlemeler de sağladı
Osmanlı Sultanı Abdülaziz İsmail Paşa’ya içişlerinde
daha fazla bağımsızlık sağladı Bu dönemdeki aşırı
harcamalar Mısır’ın borçlarının giderek büyümesine yol
açtı Sonunda Süveyş kanalı hisseleri İngiltere’ye
satıldı İsmail Paşa 1876’da Mısır’ın mali işlerinin
Fransızlar ve İngilizler tarafından denetlenmesini kabul
etmek zorunda kaldı İki yıl sonra da Osmanlı hükümdarı
onu valilikten aldı ve yönetim en büyük oğlu Tevfik
Paşa’ya geçti
19 yy’da Mısırlı albay Arabi Paşa önderliğinde halk
ayaklandı ve 1852’de milliyetçi bir hükümet kuruldu
Ayaklanmalar başlayınca İngiliz donanması İskenderiye’yi
bombalayarak işgal etti Arabi Paşa’yı yenen İngiliz
ordusu Kahire’yi aldı Ülke bundan sonra görünüşte
Osmanlı ama gerçekte İngiltere tarafından yönetildi
Çoğunluğu İngiliz komutanı olan yeni bir Mısır ordusu
kuruldu İngiliz yönetimi altında Fransa’ya olan borçlar
ödendi 1914’te Osmanlı ve İngiltere farklı taraflarda
savaşmaya başlayınca, İngilizler Mısır’ı resmen koruma
altına aldıklarını açıkladılar Savaştan sonra Mısır
milliyetçiliği daha da güçlendi ve çıkan ayaklanmalar
karşısında İngiltere Mısır’a kendi kendilerini yönetme
hakkını vermek zorunda kaldılar
MISIR'IN BAĞIMSIZLIĞI
1922’de Kral Fuad yönetiminde bağımsız bir Mısır birliği
kuruldu 1923’de yapılan anayasayla Mısır’ın iki meclisi
bir parlamentoya bağlı anayasal bir krallık olmasına
karar verildi Ama İngilizler Mısır’ın Sudan üzerinde
tam denetim kurmasına izin vermedikleri gibi, özellikle
Süveyş Kanalı’nı korumak üzere, Mısır’da askeri
birlikler bulundurmayı sürdürdüler İki yıl sonra Mısır
halkı ilk kez bir parlamento seçiminde oy kullandı Saad
Zaglul’ün başkanlığında kurulan hükümet, İngiltere ve
kralla ters düşünce birkaç ay içinde istifa etti
İngiltere, kral ve parlamento arasındaki sürtüşmeler
nedeniyle ülke uzun süre siyasal dengesine kavuşamadı
Kral Faruk’un başa geçmesinden sonra 1936’da Mısır ve
İngiltere arasında önemli bir antlaşma imzalandı Bu
antlaşmayla İngilizler 1956’ya kadar Süveyş Kanalı’nın
savunmasını yürütecek birlikler dışında Mısır’dan
askerlerini çekmeyi kabul etti Buna karşılık Mısır,
Sudan’ın yönetimini İngilizlerle paylaşmayı ve savaş
çıkması durumunda İngiliz ordusunun üs olarak
kullanılmasını onayladı II Dünya Savaşı’nda, Alman ve
İtalyan orduları batıdan Mısır’a girdiler; ama
1942’deyenilerek geri çekildiler Bu savaşın ardından
Mısırlılar, İngiliz birliklerinin Kanal bölgesini terk
etmesini ve Sudan’dan çekilmesini istedi İstekleri
kabul edilmeyen Mısır hükümeti imzalanan antlaşmayı
geçerli saymadı
1948’de I İsrail-Arap savaşında Mısır ordusunun
yenilgisi ve güçlenen milliyetçilik hareketleri Kral
Faruk yönetiminin yıpranmasına yol açtı 1952
Temmuz’unda milliyetçi ve reform yanlısı bir grup subay
yönetimi eline aldı Kral ülkeyi terk etmeye zorlandı ve
1953’te General Muhammed Necib döneminde cumhuriyet ilan
edildi Ertesi yıl onun yerine Albay Cemal Nasır geçti
1956’da başkan Nasır’ın Süveyş Kanalı’nı
kamulaştıracağını açıklamasından sonra İsrail, İngiliz
ve Fransız güçleri kanal bölgesine asker çıkardılar
ABD’nin araya girmesiyle Kanal Mısır’ın eline kaldı
Devlet artık Mısır Arap Cumhuriyeti diye anılıyordu
Gereken sanayileşme ve gelişme de yavaş yavaş
sağlanıyordu
1967’de Mısır’ın, İsrail’in Elat limanına uzanan Akabe
Körfezi’ni kapatma girişimi, iki ülke arasında yeni bir
savaşa neden oldu Mısır ve Arap güçleri (Ürdün,Suriye
ve Irak) yenildi Süveyş Kanalı kapatıldı ve İsrail
kanalın doğu kısmının denetimini ele geçirdi Kanal
1975’te yeniden hizmete açıldı
Başkan Nasır’ın 1970’te ölmesinden sonra Mısır’ın başına
Enver Sedat geçti İsrail’e karşı yeni bir savaş açtı
ABD’nin ikinci arabuluculuğuyla Camp David Antlaşması
imzalandı Bu antlaşma Arap ülkeleri arasında büyük bir
tepki yarattı ve Mısır Arap birliğinden çıkarıldı Ülke
içinde de siyasal huzursuzluk baş göstermişti 1981’de
Başkan Sedat’ın öldürülmesinden sonra başa geçen Hüsnü
Mübarek, Mısır’ın Arap komşularıyla bozulan arasını
düzeltmeye çalıştı 1982’de İsrail, savaş sırasında ele
geçirdiği Mısır topraklarının sonuncusu ola Sina
Yarımadasındaki bölgeyi de Mısır’a geri verdi
KÜLTÜR VE MEDENİYET
MISIR TAKVİMİ
Eski Mısır’da belki de daha MÖ IV Binden itibaren
kullanıldığı sanılan medenî takvim, ilkel bir ay
takvimiyle, Nil nehrinin kabarmasına (ve dolayısıyla
mevsimlere) göre ayarlanmış bir ziraî takvimin
karışımından ibarettir
Yıl 365 güne ayrılmıştı: 30’ar gün çeken 12 ay ve 5
tamamlayıcı gün (bunlara Yunanlılar epagomenes adını
verdiler) Aylar her biri 4 ay süren 3 mevsime
ayrılmıştı Akhet (”taşkın”) Peret (“toprağın sudan
çıkması”=kış) ve Şemu (“kuraklık”=yaz) Aylar özel bir
adla değil, ait oldukları mevsim içindeki sıralarıyla
anılırdı (Akhet’in 3 ayı gibi)
Nil’in kabarması aşağı yukarı, gökyüzünün en parlak
yıldızı Sothis’in (bugünkü adıyla Sirius), uzun süre
kaybolduktan sonra, şafakta gökyüzünde yeniden görüldüğü
güne dek düşüyordu Bu astronomik olay yılın başlangıcı,
Akhet’in ilk aynın birinci günü sayılırdı
365 günlük mısır yılı, dönence yılına oranla yaklaşık
0,25 gün eksikti Bu yüzden yılbaşı yavaş yavaş
mevsimlerden sapmaktaydı Dengenin yeniden sağlanması
için aradan 1461 yıl geçmesi gerekti (bu süreye Sothis
dönemi veya büyük yıl adı verildi)
Yeni yılın mevsimlere oranla kaymasını önlemek için,
Mısır kralı III Ptolemaios Euergetes, MÖ 238’de, her
dört yılda bir altıcı bir epagomenos günü eklenmesini
kararlaştırdı Ne var ki bu takvim reformu uygulanmadı
Ancak iki yüzyıl sonra, MÖ 30’da Roma imparatoru
Augustus tarafından zorla uygulamaya kondu be o tarihten
başlayarak Mısır’da yeni yıl 29 ağustosta başladı
Mısırlılar günlerini güneşin doğusundan itibaren
başlatır, eski ayın şafakta kaybolduğu anı yeni kamer
ayının başlangıcı sayarlardı Gün eşit olmayan 24 saate
bölünür, gündüz ve gece ayrı ayrı 12’şer saate
ayrılırdı
Mısır’da yıllar o sırada tahtta oturan firavunun
saltanatının başlangıcından itibaren sayılırdı Her
hükümdar değişikliğinde yıllar yeniden sıfırdan
başlardı
YÖNETİM VE GÜNLÜK YAŞAM
Mısır'da yaşam vezirden köy muhtarına kadar herkesin
oluşturduğu karmaşık bir yönetim ağıyla sarılmıştı
Vergiler mal olarak toplanmaktaydı, tarımla ilgili
çalışmalar kesin kurallara bağlanmıştı, adli mekanizma
işlemekte ve büyük işler şaşırtıcı bir kesinlikle yerine
getirilmekteydi: 2 milyon taş bloğundan oluşan bir
piramidi dikmek için, kuraklık mevsiminde
toplanan,binlercesi seferber edilen, beslenip yönetilen
her işe koşulmaya elverişli köylüler kullanılmıştı
Katı prenslerin yönetiminde erkenden oluşan siyasi ve
idari yapıların kökeninde disiplin ve örgütlenme
yatmaktaydı Yerel hükümdarların girişimiyle yavaş yavaş
birleşip nomos diye adlandırılan küçük krallıklardaki
ilk Mısırlılar, 4 Bin yılda iki önemli siyasi birliğe
tanık oldular Mısır uygarlığı, ancak sert hiyerarşik
kurallara bağlanmış ve bir merkezde toplanmış,bütün
zenginlikleri firavuna ve soylulara doğru çekilen bir
toplum düzeni sayesinde varolabilmiştir Fazlasıyla katı
ve gelişme yeteneğinden yoksun olan bu sistem, sonunda
ülkeyi uçuruma sürükledi MÖ 9 yy dan itibaren büyük
derebeylerin kavgalarıyla bölünüp zayıf düşen Mısır,
komşu devletler için kolay bir av haline geldi
Sırasıyla Asurluların, Perslerin,Yunanlıların ve
Romalıların otoritesi altına girdi MS 7 yy dan itibaren
Araplara geçti
DİL VE YAZI
Mısır halkı ırkının fiziksel özellikleri haricinde
diliyle de özgündür Uzmanlar, uzun süre aralarında bu
dilin Sami kökenli yada Afrika kökenli olduğunu
düşünmüşlerdir Bugün, genelde Mısır dilinin, sudan
dilinin, Berberi dilinin, Sami dillerinin eski ortak bir
dilden türemiş birbirinden bağımsız dil gruplarını
oluşturduğu kabul edilmiştir
Mısır dili İ Ö 3100’lerden itibaren kullanılmış olan,
bilinen en eski yazılardan birinin sayesinde günümüze
ulaşmıştır Bu yazının en önemli özelliği tamamıyla
yerel olmasıdır Yazı bize üç ayrı biçimde ulaşmıştır ki
bunlardan hiyeroglif denileni özellikle anıtlarda
kullanılmış, oldukça resimsel bir tarzda işlenmiştir Bu
yazının, figürü basite indirgense bile, çok uzun sürede
çizildiği tahmin edilmektedir, çünkü tek bir kelime beş
veya altı değişik işaretle belirtilmekteydi Mısır’ın en
verimli çağından itibaren kullanılmış olan, hiératique
adı verilen bir diğer işlek yazı biçimi vardır Günümüze
ulaşmış olan edebi, hukuka ve yönetime ait belgelerin
bir çoğu bu yazıyla yazılmıştır En son olarak çöküş
döneminde bu sefer hiératique basite indirgenerek,
démotique adı verilen yazı şekli doğmuştur Bu yazı
şeklinde işaretler o kadar gelişmiştir ki hiyeroglifin
ilk örneklerini tanımak dahi imkansızdır
Mısır yazı sistemi aslında oldukça karmaşıktır Maddi
şeyler her zaman resimleriyle belirtilmiştir Örneğin;
kürek, yay, saban kelimelerini yazman için sadece kürek,
yay, saban çizmek yeterlidir Buna piktografi denir
Mısır yazısı her çağda bundan faydalanmıştır Ancak
piktografi her şeyi anlatmaya yetmez Örneğin; koşmak,
aramak, çıkmak gibi eylemler veya düşünmek, aşk gibi
soyut kelimeler nasıl tasvir edilebilir Bu sorunu
çözmek için mısırlılar bulmaca prensibinden yola
çıktılar Ve soyut kelimeleri benzer son sese sahip
nesnelerle ifade edebilecekleri bir çok öğeye
ayrıştırdılar
BİLİM
Mısır’da, katipler ve yazmayı bilen herkes, bu
bilgilerinden ötürü saygın kabul edilirdi Bir bakıma
Mısırlılar daha sonra Yunanlılarda olduğu gibi soyut
düşünce üretememişti Onlar uygulama ve deneyime yatkın
kişilerdi Bilimsel araştırmaları deneylere dayanarak
keşfedilen, gizleri açılayan genel matematik kuralları
geliştirmekten çok, yeniden kullanmaya elverişli emin ve
denenmiş çareler bulmaktan ibaretti Demek ki Mısırlılar
dev anıtlarına bakılarak kendilerine yakıştırılan yaygın
ve kesin bilgilerine rağmen, bilim adamından çok
teknisyendi Gerçekte mimarlar rastlantılara göre inşaat
boyunca planlarını sık sık değiştirirdi
Tıp: Papirüslerdeki tıp metinlerinden öğrendiklerimize
göre doktorlar hastalığın sebeplerini aramaktan çok,
denenmiş yöntemler uyguluyordu “Kellerin saçını
çıkarmak için reçete” bazı yöntemler şarlatanların
ilaçlarına benzerken veya büyüden faydalanırken, örneğin
öksürüğe karşı buğu yapılması gibi bazı yöntemler daha
ciddiydi “Tiam bitkisinin 1/32’si ince ince kıyılarak
ateşte kaynatılır Buhar bir gün boyunca bir kamışla
yutulur ” Kemik cerrahisi üzerine bu papirüs bilgileri
ve mükemmel bir yöntemi ortaya çıkarır Kal Coser’in
hizmetindeki bilgin İmhotep ölümünden asırlar sonra tıp
tanrısı olarak ululandı
Ağırlık Ölçüsü: Uzun süre “deben” adı verilen 90 gr
ağırlığındaki ölçü kullanıldı Bu ölçüden kefeli
teraziyle yapılan tartılarda faydalanılıyordu
Zaman Ölçüsü: Klepsydre veya Su saati güneş batarken
suyla doldurulurdu Çanağın altın yerleştirilen küçük
bir delik sayesinde su yavaşça dökülürdü su seviyesi
çanağın içindeki ilk işarete geldiğinde gecenin ikinci
saati başlamış olurdu 12 derece işaret aylara
eşitsizlik gösteren gecelerin uzunluğuna denk düşerdi
Gnomon gün boyunca saati gösterirdi Basit bir çubuğun
gölgesi derecelendirilmiş bir düzlem üzerinde ilerlerdi
Aleti düz bir satı üzerine yerleştirmek yeterliydi
İNANIŞ
Kral, bu dünyadan ayrıldığı zaman yanlarından geldiği
tanrıların arasına yükselecekti O gökyüzüne çıkarken
piramitler olasılıkla onun çıkışını
kolaylaştıracaklardı Ama her şeyden önce onun kutsal
bedeninin korunmasını sağlayacaklardı Mısırlılar ruhun
öte dünyada yaşamını sürdürebilmesi için bedenin
korunması gerektiğine inanıyorlardı Bu yüzden karışık
bir mumyalama yöntemiyle ve bedenini sargılara sararak,
cesedin bozulmasını önlüyorlardı Piramit kralın mumyası
için dikiliyor, ceset ise bu koskoca taş dağının tam
ortasına yine taştan bir mezar içine yerleştiriliyordu
Ölü odasının duvarlarına, tüm çevreye dünya ötesi
yolculuğunda krala yardımcı olacağına inanılan büyüsüler
işaretler çiziliyordu
Heykelciler tarafından granite oyulan kral portreleri
ruh o imgede ve imge sayesinde yaşamını sürdürsün diye,
mezara kimsenin göremeyeceği bir yere koyulurdu
SANAT TARİHİ
Herkes Mısır’ın tarihin uzak ufkunda kilometre taşları
gibi dikili duran, zamanın hışmına uğramış taştan
dağların, yani piramitlerin ülkesi olduğunu bilir Ne
kadar uzak ve gizemli görünseler de çok şey söyler bize
piramitler Onlar bize bir kralın yaşam süresi içersinde
taştan o dev kütlelerin dikilmesini mümkün kılabilecek
yetkinlikte örgütlenmiş bir ülkeden binlerce işçi ve
tutsağı madenlerden çıkarmak, onları inşaat alanına
çekmek ve kral mezarı tamamlanıncaya kadar, yıllarca
çalıştırıp, bu taşları en ilkel araçlarla bir bir
dizdirebilecek kadar, zengin ve güçlü krallardan söz
ediyorlar
Sanat tarihinde eski inanışların rolü konusunda bize bir
şeyler söyleyen yalnızca insan mimarisinin bu çok eski
kalıntıları olan piramitler değildi Mısırlılar için
bedenin korunması yeterli değildi Kralının dış görünümü
de yok olmazsa sonsuza dek yaşaması kesinlik
kazanıyordu Bunun için heykelcilerden aşınmaz ve çetin
bir granite kralın portresini oymaları isteniyordu
Heykelci sözcüğü “yaşamı koruyan kişi” ile eş anlama
geliyordu
Piramitler çağının, yani eski krallığın dördüncü
sülalesinin ilk portrelerinden bazıları Mısır Sanatının
en üstün yapıtlarından sayılır Bunlar da kolay kolay
unutulamayan bir görkemlilikle yalınlık bir ardada
bulunur
Geometrik düzenlilikle, keskin doğa gözlemin kaynaşımı
tün Mısır sanatının özelliğidir Bu özelliği en iyi
şekilde mezarlarının duvarlarını süsleyen kabartmalarda
ve resimlerde izleyebiliriz
Mısır resimlerin her bağlantısını birbirine bağlayan
düzen o denli güçlü ki, en ufak bir değişiklik tüm
birliği alt üst etmeye yetiyor Mısırlı sanatçı
çalışmasına davarı düz çizgilerle bölerek başlıyor Daha
sonra figürlerini bu çizgilere göre yerleştiriyordu Ama
geometrik düzen duygusu onun doğanın ayrıntılarını
şaşılası bir doğrulukla gözlemlemesini engellemiyordu
Her bir kuş ve ya balık öylesine bir gerçeklikle
çizilmiştir ki, hayvan bilimciler bugün de o kuşun veya
balığın türünü hemen saptayabiliriler
Mısır sanatının en önemli üstünlüklerinden birisi her
heykelin resmin veya mimari biçimin sanki tek bir yasaya
uygun olarak mekanda yer almasıdır Bir halkın tüm
yaratılarının uyduğu görülen bu yasaya “üslup” denilir
Bu üslubu neyin oluşturduğunu sözcüklerle anlatmak zor
bir iş ama onu gözle bulgulamak daha zor Tüm Mısır
sanatını yöneten bu kurallar her yapıda denge ve
ağırbaşlı bir uyum katmaktadır
|