Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye Ekonomi Tarihi,1923-1980 Türkiye Ekonomisi Hakkında Geniş Bilgiler
1987-1993 Türkiye Ekonomisi
1986-1989 döneminin ilk yarısında ekonomide canlılık, ikinci yarısında ise durgunluk görülmüştür 1986 yılında iç talepteki artış, petrol fiyatlarındaki düşmenin yarattığı uygun uluslararası koşulların da katkısıyla, ekonominin hedeflenen uzun dönem büyüme hızının üzerinde büyümesine yol açmıştır Bu süreç, 1987 yılında da devam etmiş ve büyüme hızı %9,8 olarak gerçekleşmiştir
Ekonomik büyüme oranlarında görülen bu yükselme, özellikle kamu kesimi yatırım-tasarruf farkının artmasına neden olmuş ve sonuçta kamu kesiminin borçlanma gereği 1986 yılında GSMH'nın %3,6'sı iken, 1987 yılında %6,1'ine ulaşmıştır Bu durum, piyasalarda arz-talep dengesizliklerine yol açarak enflasyon oranının yükselmesine neden olmuş ve 1981-1987 yılları arasında deflatör ortalama olarak %38 artarken, 1988 yılında %72,3 seviyesine çıkmıştır Yine aynı şekilde, toptan eşya fiyat endeksi bu dönemde ortalama %35,6 artarken 1988 yılında %68,3 düzeyine yükselmiştir
İç borç stoku 1988 yılında 28 4 trilyon TL, dış borç stoku ise 41 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir 1987 yılında Türkiye'nin ihracatı 10 milyar dolar, ithalatı ise 14 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve dış ticaret açığı 4 milyar dolara ulaşmıştır Bu yıl cari işlemler dengesindeki açık 1986 yılına göre bir düşüş kaydederek 806 milyon dolara inmiştir
Ekonomideki dengesizlikleri gidermek amacıyla 1987 yılı sonunda kamu tarafından üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları önemli ölçüde yükseltilmiş ve piyasalardaki dengenin yeniden kurulabilmesini sağlamak üzere Şubat 1988'de bir dizi önlemler alınmıştır Bu önlemlerin amacı, Türk Lirası cinsinden tutulan tasarrufların çekiciliğini ve dolayısıyla Türk Lirası'na olan talebi artırmak, ithalatı frenlemek, ihracatı tekrar canlandırmak ve kamu harcamalarını kısarak ekonomideki aşırı ısınmayı gidermek şeklinde özetlenebilir
Kamu açıklarını kısmak için kamu yatırımlarının azaltılması, özel kesimin üretim ve yatırım kararlarını da olumsuz etkilemiştir Faizlerin yükselmesi ise finansman maliyetlerini artırıcı ve üretimi yavaşlatıcı bir etken olmuştur
1988 yılında reel GSMH büyüme hızı %1,5 olarak gerçekleşmiştir Reel GSMH büyüme hızının 1987 yılına göre bu denli düşüşünün en önemli nedeni; sanayi sektörü ve hizmetler sektörünün büyüme hızlarındaki gerilemedir Ayrıca KİT ürünlerindeki fiyat ayarlamalarının büyük ölçülerde ve şok biçiminde olması, ekonomideki enflasyonist beklentileri artırmıştır Böylece ekonomi, 1988 yılının ikinci yarısından itibaren, özellikle imalat sanayiinde belirginleşen bir durgunluğa girmiş ve daralan iç talebin etkisi ile ortaya çıkan tasarruf fazlası 1 6 milyar dolar cari işlemler fazlasına dönüşmüştür
1988 yılında Türkiye'nin dış ticaretine bakıldığında; ihracatın 11 6 milyar dolar, ithalatın ise 14 3 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği görülmektedir 1988 yılında cari işlemler dengesinin fazla vermesinde, bir önceki yıla kıyasla dış ticaret açığının önemli ölçüde azalması ve turizm gelirleri ile diğer mal ve hizmet gelirlerinin (yurtdışı müteahhitlik hizmetleri, navlun gelirleri gibi) önemli ölçüde artış göstermesi etken olmuştur Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranı 1988 yılında %4,8 oranında gerçekleşmiştir
1988 yılına kadar bu politikaları başarıyla uygulayan Türkiye, mevcut kurulu kapasitesini artıramaması ve kısa ömürlü sermaye stokunu yenileyememesi nedeniyle dur-kalk diye tanımlanabilecek istikrarsız bir büyüme ortamına girmiştir
1988 ve sonrasında, ödemeler dengesindeki olumlu gelişmeler dışında, işsizlik yüksek seviyesini korumuş, bütçe açıkları artmış ve buna paralel olarak fiyat artışları hızlanmıştır 1989 yılında bu gelişmeler paralelinde toptan eşya fiyatları endeksi %63,9 oranında artarken, reel GSMH büyüme hızı %1,6 oranında gerçekleşmiştir
Plan döneminin son yılında, kamunun, alt yapı yatırımlarında belli hedeflere ulaştıktan sonra bu alana yönelik kaynak tahsislerini azaltması, cari işlemler dengesinde elde edilen fazla, yeni bir ekonomik döneme geçişe imkan vermiştir 1989 yılı bu durumu itibariyle bir geçiş yılı olma özelliğini taşımaktadır Bu yılda kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranı %5,3'e yükselmiştir
Kamu kesimi borçlanma gereğinin artışının en önemli nedeni KİT'lerin borçlanma gereğindeki artıştır Ücretlerin yükselmesi, tarım ürünleri stoklarının artması, bütçeden yapılan transferlerin azalması ve bunun yanında artan faiz yükü, KİT'lerin borçlanma ihtiyacını artırmıştır 1989 yılında iç borç stokunda 1988 yılına göre önemli bir artış olmuş ve iç borç stoku 42 tilyon TL'na ulaşmıştır Dış borç stoku ise 42 milyar dolar olmuştur
1989 yılında ihracat bir önceki yıla göre aynı seviyesini koruyarak 11 6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, ithalat ise yükselme eğilimini sürdürerek 15 8 milyar dolar olmuştur Bu durum, dış ticaret açığımızın artmasına neden olmuştur Dış ticaret açığındaki önemli artışa karşın, görünmeyen işlem gelirlerinde sağlanan olumlu gelişmeler sonucunda cari işlemler dengesi, 1989 yılında da 961milyon dolar fazla vermiştir
1989 yılında büyüme hızının konjonktürel olarak düşük olması ile birlikte, tarım sektöründen elde edilen gelirdeki artış ve uygulanan bazı tedbirler sonucunda 1990 yılında reel GSMH artış hızı, %9,4 olarak gerçekleşmiştir Bu denli yüksek büyüme hızının yanı sıra, aynı yıl Körfez Krizi'nin de etkisiyle Ekim 1990'da petrolün varilinin 15 dolardan 31 dolara çıkması, ithalatı önemli ölçüde artırmıştır Bu gelişmeler sonucunda, 1990 yılında toptan eşya fiyatları endeksi bir önceki yıla göre düşüş kaydederek %48,6 düzeyinde gerçekleşmiştir
İç talepteki canlılık, 1990 yılında tüketici fiyatlarının, toptan eşya fiyatlarından daha hızlı artmasına neden olmuştur Bu yıl tüketici fiyatları endeksi %60,4 oranında artmıştır Diğer önemli bir özellik ise, bütçe açıklarının finansmanının dış borçlanmanın yanı sıra yüksek düzeylerdeki iç borçlanma ile sağlanmış olmasıdır 1990 yılında iç borç stoku 57 trilyon TL'na, dış borç stoku ise 49 milyar dolara yükselmiştir Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranı %7,6 olarak gerçekleşmiştir
1990 yılı sonunda ihracat 12 9 milyar dolar, ithalat ise 22 3 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve dış ticaret açığı 9 3 milyar dolara ulaşmıştır Dış ticaret açığındaki bu büyük artış nedeniyle cari işlemler dengesi 2 6 milyar dolarlık açık vermiştir Ayrıca, petrolünü büyük ölçüde Irak'tan alan Türkiye, boru hattının kapatılmasıyla öncelikle Irak'ın üçüncü ülkelere sattığı petrolden sağladığı navlun gelirlerinden mahrum kalmıştır
Körfez Savaşı'nın olumsuz etkileri sonucunda 1991 yılında büyüme hızında bir yavaşlama görülmüştür Bu yıl, reel GSMH büyüme hızı, 1990 yılına göre çok büyük bir düşme kaydederek %0,3 oranında gerçekleşmiştir Körfez Krizi, Ortadoğu ülkelerine yapılan nakliye faaliyetlerini olumsuz etkilemiştir Yoğun rezervasyon iptalleri sonucunda turizm sektörü durgunluğa itmiştir
Bu dönemde, bankaların kredi faiz oranlarını yükseltmeleri sonucunda kredi talebi ve kullandırılabilir miktarlar azalmıştır Yüksek düzeydeki para talebi ve para çekilmeleri de bankalardaki mevduat düzeyinde reel olarak %9'luk bir düşüşe yol açmıştır Bu dönemde iç borç stoku 94 tilyon TL, dış borç stoku ise 50 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranı da %10,3'e yükselmiştir
Enflasyon, 1991 yılında da yükselmeye devam etmiş, toptan eşya fiyat endeksi %59,2, tüketici fiyat endeksi %71,1 oranında artmıştır Körfez Krizi nedeniyle sağlanan hibelerden 1990 yılında 745 milyon dolar, 1991 yılında ise 1 785 milyar dolarlık giriş olmasına rağmen Merkez Bankası rezervleri önemli kayba uğramış, kısa vadeli dış borçların ödenmesinde zorluklar olmuştur
1990 yılında dış ticarette görülen olumsuz gelişmeler 1991'de tersine dönmüştür Yıl içinde ekonomideki durgunluk nedeniyle iç piyasanın daralması ve döviz kurlarının bir önceki yıla göre daha hızlı yükselmesi, ihracatı sürekli uyarırken, aynı nedenlerle ithalatta önemli bir yavaşlama meydana gelmiştir
1991 yılında ihracatımız 1990 yılına göre %4,9'luk bir artışla 13 6 milyar dolara yükselirken ithalatımız ise %5,6'lık bir azalışla 21 milyar dolara gerilemiştir Cari işlemler dengesi ise 258 milyon dolar fazla vermiştir Bu gelişmelerden sonra 1992 yılında ekonomide iyileşme belirtileri görülmeye başlanmıştır 1992 yılında reel GSMH'da elde edilen %6,4'lük artış hızı, Türkiye ekonomisinin uzun dönemli ortalama kalkınma hızının üzerinde bir orandır
Haziran 1992'de toplanan Üçüncü İzmir İktisat Kongresi'nde de bu gelişmeler paralelinde Türkiye'nin 21 yüzyıla gelişmiş ilk 15 ülke içinde girme hedefi ortaya konulmuştur Bu hedefe ulaşmanın temelinin, demokrasiyle birlikte gelişen bir serbest pazar ekonomisi olduğu vurgulanarak dışa açılma politikasından hiçbir taviz vermeden, devletin ekonomiye müdahalesini asgariye indirmenin şart olduğu belirtilmiştir
1992 yılında Türkiye'nin ihracatı 14 7 milyar dolar, ithalatı ise 22 9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir 1992 yılında cari işlemler dengesi 942 milyon dolar açık vermiştir Bu yıl, toplam dış borç stokumuz 55 milyar dolara, iç borç stokumuz ise 194 trilyon TL'na yükselmiştir Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranı da %10,6 olarak gerçekleşmiştir
1992'de enflasyon artış eğilimini sürdürmüş ve toptan eşya fiyatları endeksi %61,4, tüketici fiyatları endeksi ise %66,0 düzeyinde gerçekleşmiştir Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın dördüncü dilimi olan 1993 yılında, reel GSMH büyüme hızı %8,1 olarak gerçekleşmiş ve böylece program hedefi aşılmıştır
1992 yılında 2 708 dolar olan kişi başına ulusal gelir, reel olarak önemli ölçüde artmış ve 1993 yılında 3 004 dolar seviyesinde gerçekleşmiştir Buna karşılık kamu kesimi finansman açığının GSMH'ye oranı yükselmiş, dış ticaret ve cari işlemler açıkları büyük boyutlara ulaşmıştır
Bu yıl, kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH'ye oranı %11,2 olmuştur 1993 yılında ihracatımızda büyük bir artış gözlenmezken ithalatımızda önemli bir artış gerçekleşmiştir Bu dönemde ihracatımız 15 3 milyar dolar, ithalatımız ise 29 4 milyar dolar olmuştur İthalatımızdaki bu artışın başlıca nedeni, iç talepteki canlanmadır Ayrıca, 1993 yılında cari işlemler dengesi 6 4 milyar dolarlık açık vermiştir İç tasarruflar reel olarak azalmış, önemli boyutta dış açığa karşı yatırımların GSMH'ye oranı sabit fiyatlarla gerilemiştir Bu dönemde dış borç stoku 67 milyar dolara yükselmiş, iç borç stoku ise 356 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir
1993 yılında tüketici fiyatları endeksi bir önceki yıla göre %71,1 oranında artarken toptan eşya fiyatları endeksindeki artış %62,5 oranında gerçekleşmiştir Yine aynı yılda konsolide bütçe gelirlerinin GSMH'ye oranı %17,6, konsolide bütçe giderlerinin GSMH'ye oranı ise %24,3 olarak gerçekleşmiştir
1993 yılında TL mevduatlarında bir gerileme gözlenmiştir Buna karşın, ekonomik faaliyetteki hızlanmaya paralel olarak kredilerde kayda değer bir hızlanma gerçekleşmiş, bu hızlanmada mevduat banka kredilerindeki artış ana etken olmuştur
5 Nisan Kararları
1994 yılının başına gelindiğinde, Cumhuriyet tarihinin en büyük cari açığı ve kamu açığı makroekonomik dengesizliklerin boyutu görmek açısından yeterlidir Orta-uzun dönemde sürdürülemeyecek olan bu yapı ve politikalar 1994 yılı Nisan ayında içine düşülen ağır iktisadi krizin oluşumundaki nedenlerdir
Diğer yandan kriz sinyallerinin alınmaya başlandığı 1993 yılının son ayları ile 1994 yılının Nisan ayı arasında geçen sürenin incelenmesi krizin yönetimi açısından da oldukça yanlış uygulamalara başvurulduğunu göstermektedir Aşırı spekülatif sermaye girişinin ekonomik dengeler üzerindeki olumsuz etkilerini Türkiye kadar ağır yaşamış olan bazı gelişmekte olan ülkelerde krizin ortaya çıkmasıyla birlikte alınan önlemler ile krizin daha hafif atlatılması mümkün olmuştur Ancak Türkiye'de başvurulan uygulamalar ve iktisadi kararlar krizin boyutunu artırıcı etki yaratmıştır denilebilir
Bir başka deyişle, 1993 sonu ve 1994 başını kapsayan dönemde Türkiye, kriz yönetiminde de başarısız olmuştur 1993 yılının ortalarında siyasi otorite kamunun faiz yükünün çok yüksek olduğunu ve kısa dönemde uygulanacak politikaların faiz oranlarını düşürme amacı taşıyacağını açıklamaya başladı Bu aşamada ekonomiye likidite enjekte edilmeye başlandı ancak yüksek likidite ve düşmesi beklenen döviz talebini hızla artırmaya başladı Diğer yandan yüksek cari açık da devalüasyon beklentilerini kamçılamakta ve döviz talebini artırıcı işlev görmekteydi
Siyasi otorite dövize olan talebi yüksek döviz rezervlerini satarak sınırlamanın mümkün olacağı, bu şekilde piyasada dolaşan paranın İMKB'ye yönlendirilebileceği varsayımı ile hareket etmekteydi Bu varsayımlar iki nedenle geçerli olmadı Bunlardan birincisi büyük bankalar yüksek bir devalüasyon olacağı bilgisi ile hareket etmekteydiler Dolayısıyla piyasaya sürülen döviz talebi kırma işlevini yerine getirmekten uzak kalmakta ve piyasaya sürülen döviz giderek artan fiyatta alıcı bulmaktaydı
Diğer yandan İMKB, o dönem için 52 milyon dolar gibi dar bir işlem hacmine sahipti ve piyasada dolaşan spekülatif sermayeyi mas etme kapasitesine sahip olmaktan çok uzaktı Sonuç olarak Ocak 1994'te döviz kuru 19 000 TL/$ Merkez Bankası rezervleri 7 milyar dolar iken Nisan 1994'te döviz kuru 38 00 TL/$'a çıkarken, uluslararası rezervler 3 milyar dolara düştü
5 Nisan 1994'te hükümet dengeleri yeniden kurmak amacıyla yeni kararlılık önlemleri paketini ilan etti Dövize olan akını kesmek ve kısa dönemli kamu borçlarını ödeyebilmek için Mayıs 1994 tarihinde %400 faizli borçlanma kağıtlarını piyasaya sürmek zorunda kaldı Dengeleri düzeltmeden yapay yolla faiz oranlarını düşürme çabası faiz oranlarında çok daha yüksek oranda bir sıçramaya neden olmuştur Sonuç, ücretlerin düşürülmesi, işsizlikte artış, yüksek bir devalüasyon ve üç basamaklı enflasyon döneminin açılması olarak kendini gösterdi
Uygulamanın İçeriği
İstikrar programı, enflasyon oranını azaltma, TL'ye kazandırma, dışsatımı artırma ve bunları gerçekleştirerek, 'sürdürülebilir'bir ekonomik ve toplumsal gelişme sürecini elde etmeyi amaçlamaktadır Bu amaçlara ulaşılması, başta kamu kesimi açıklarının azaltılması ve bir dizi yapısal yeni düzenlemelerle gerçekleştirilecektir
Yaklaşım 'temel ilke'olarak 'üretim yapan, sübvansiyon dağıtan bir devlet yapısından, ekonomide piyasa mekanizmasının tüm kurum ve kurallarıyla işlemesini sağlayan ve sosyal dengeleri gözeten bir devlet yapısına geçmeyi'almaktadır
Uygulama programı, ek olarak, döviz kurunun fiyat artışıyla uyumlu kılınmasını, TCMB'nin giderek 'özerk bir yapıya'kavuşturulmasını sağlıklı bir para politikası düzenlenmesi, sermaye piyasasında spekülatif işlemlerin sınırlandırılmasını ve dışsatımın ve yabancı sermaye girişlerinin artırılmasını öngörmekteydi
19 Şubat Krizi
Kasım 2000'in ikinci yarısında artan likidite sıkışıklığı ile su yüzüne çıkan kriz, mali piyasaları derinden sarstı Bankalar hakkında ortaya atılan dedikoduların artması, bazı bankacı ve işadamlarının tutuklanmasıyla başlayan süreç piyasalar üzerindeki gerginliği artırdı
Borsa satışların etkisi altında kalarak 1999 yılı seviyelerine gerilerken gecelik faizlerde rekor artış yaşandı Kısa bir süre içinde Türkiye'den 7 milyar dolarlık döviz çıkışı gerçekleşti Hükümetin krizin önünü kesebilmek için aldığı tedbirler işi yaramazken IMF'den Aralık başında sağlanan 10 4 milyar dolarlık ek destek gerginliği biraz olsun yatıştırdı
ENFLASYONLA MÜCADELE PROGRAMI
2000 yılının başında IMF ile yapılan stand-by çerçevesinde yürürlüğe giren yeni programın amacını enflasyonla mücadele oluşturuyordu Enflasyon artışına paralel olarak döviz artışı makul görülürken TL cazip hale getiriliyordu Güven unsurunun ön planda olması hükümetin iç borçlanmada sorun yaşamamasını kolaylaştırıyor, düşen faizler talebi canlandırırken ucuzlayan döviz ithalatı patlatıyordu Ama bu olayların sadece bir yüzüydü
Arka planda ise vahim sonuçlar yavaş yavaş ortaya çıkmaktaydı Durumu gittikçe kötüleşen kamu bankaları sistemi yıpratıyordu Bir türlü gerçekleşmeyen reform ve düzenlemeler ise sıkıntıları artırıyordu Makro dengelerdeki sorun açığa çıktıkça yabancı yatırımcının da gözü korkmaya başladı
KRİZ BAŞLIYOR
Kasım 2000 ortalarında piyasadaki sıkıntı artarak hissedilmeye başladı Bankalar hakkındaki dedikodu sistemin daha da tıkanmasına neden oldu 8 Kasım 2000'de Global Menkul'un sahibi Kutman'ın banka operasyonları çerçevesinde tutuklandığı söylentileri, 13 Kasım'da Egebank'ın eski sahibi Hüseyin Bayraktar'ın gözaltına alması ve Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner ile oğlu Hakan Balkaner'in Mali Şube'de sorgulanması panik havasını körükledi
Bu gelişmeler yatırımcıların bono piyasasından kaçmasına yol açarken, 16 Kasım'da repo faizleri hızla yükseldi 17 Kasım günü Türkiye'den 109 milyon dolar çıktı Merkez Bankası piyasaya para vererek sıkışıklığı gidermeye çalıştı 20 Kasım günü mali piyasalardaki krizin ilk kıvılcımı Borsa'da yaşandı
İMKB Ulusal-100 Endeksi yüzde 7 1 oranında geriledi Gelişmelerden rahatsız olan yabancılar borsa ve bonodaki portföylerini bozup dövizlerini alarak Türkiye'yi terk etmeye başladı Bono faizleri yüzde 50 seviyelerinde kalırken gecelik repo faizler yüzde 100'ün üzerine çıktı
PİYASA DEDİKODULARA TESLİM OLDU
Demirbank'ın içine düştüğü bunalım daha da artarken banka hakkındaki söylentiler iyice yayıldı Gelişmeler karşısında Başbakan Ecevit ekonomide dedikodulara itibar edilmemesi çağrısında bulundu BDDK Başkanı Temizel de bazı bankaları uyarırken bu kadar dedikoduya ABD'deki bankaların bile dayanamayacağını söyledi Piyasalar, hükümetten gelen uyarılara kulak asmadı
28 Kasım günü Borsa yüzde 9 daha düşerek, 9 646 seviyesine geldi Yüzde 90'lara kadar gerileyen gecelik faizler bir anda yüzde 240'a fırladı Bazı bankalar piyasaya likidite vermek istemedi Merkez Bankası'nın döviz rezervi hızla erdi BDDK Başkanı Temizel ve Merkez Bankası Başkanı Erçel, 19 piyasa yapıcı bankanın temsilcileri ile İstanbul'da toplandı Ertesi gün ise Başbakan Ecevit, ekonomi kurmaylarını toplayarak piyasalardaki dalgalanmayı masaya yatırdı IMF ile acil yardım paketi için görüşmeler başladı Sistemden çıkan para 6 milyar dolara yaklaştı
IMF YARDIMA KOŞTU  
30 Kasım'da Merkez Bankası'nın döviz karşılığı piyasaya para vereceği açıklaması, piyasalarda gecelik faizleri yüzde 400'e tırmandırırken, Borsa yüzde 8 daha geriledi IMF, Türkiye'ye yardım için acilen toplandı Bu arada IMF'nin istekleri doğrultusunda Bakanlar Kurulu, Telekom'un yüzde 33 5'lik bölümünün özelleştirilmesi ve yönetim yetkisinin verilmesi ile, motorlu taşıtlar vergisi ve taşıt alım vergisinin yılbaşından itibaren yüzde 60 yükseltilmesi, bunun LPG'li araçlar için 5 kata kadar artırılabilmesini kararlaştırdı Kamu bankaların özelleştirilmesi amacıyla yeniden yapılandırma komisyonu oluşturuldu
Merkez Bankası 1 Aralık günü piyasaya likidite vermekten vazgeçti Dövize hücum azalırken ciddi boyutlara varan TL sıkışıklık nedeniyle gecelik repo faizleri yüzde 1 700'lere çıktı Borsa 7 977 seviyesine kadar indi Bu gelişmelerin ardından gelen IMF ile anlaşıldığı yönündeki haberler Borsa'yı yüzde 20 yükseltti Gecelik faiz oranları yüzde 1 500'lerden 180'lere indi 6 Aralık günü ise Başbakan Ecevit'in IMF'den 10 4 milyar dolar geleceğini söylemesi ile piyasalar sonunda rahat bir nefes aldı Aynı gün Demirbank ve Park Yatırım Bankasına da el konuldu
İŞADAMLARI HÜKÜMETİ ELEŞTİRİYOR
Programa destek veren işadamları Kasım krizinin ardından hükümete yönelik eleştirilerini artırdılar TÜSİAD, ATO ve TOBB arasında destek konusunda tartışma başladı Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, son günlerde yaşanan bazı olumsuzluklar karşısında yılmamak gerektiğini, Türkiye'nin bu mücadeleden galip çıkmaktan başka alternatifi olmadığını söyledi
ULUSLARARASI DESTEK
Aralık ayında uluslararası kuruluşlardan Türkiye'ye yönelik olumlu destek moralleri artırdı Moody's, Türkiye'nin ülke döviz ve döviz cinsinden mevduat notlarını B1 ve B2 olarak teyit etti Moody's açıklamasında, ülke görünümünün de olumlu (pozitif) olarak korunduğu bildirildi Hazine, uluslararası bankalardan sağladığı 1 milyar dolarlık sendikasyon kredisine ilişkin anlaşma imzalandı Türkiye'nin, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) sağladığı 10 4 milyar dolar kredinin 2 8 milyar dolar tutarındaki dilimleri 28 Aralık'ta Hazine hesaplarına geçti
YENİ YIL YENİ UMUTLAR
Borsa yeni yıla 9 437, dolar 677 bin, mark da 322 bin liradan başladı Bankacılık sektörünün sorunlarının ciddiyetini anlayan hükümet bu konuda çalışmalar başlattı Bankaları yakından izleyen hükümet, ihalelerde yüksek faiz teklifi verilmemesi konusunda uyarıda bulundu Sakinleşen piyasalarda faizler yüzde 50'nin altına düşünce, İMKB 11 bin puanı da aştı Hala üzerindeki tedirginliği atamayan piyasalara moral verme sırası IMF ve Dünya Bankası'na geldi
IMF 1 Başkan Yardımcısı Fischer, Türkiye'nin krizden hızla çıktığını söyledi Ardından Dünya bankası Başkanı James Wolfenson Türkiye'nin krizden çıkmaya başladığını bildirdi 3 Şubat'ta açıklanan enflasyon rakamlarına göre TEFE yüzde 28 3, TÜFE ise yüzde 35 9'a indi 2002 yılının finans sektöründeki ilk operasyonunda İhlas Finans'ın faaliyet izni kaldırıldı
|