Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Kültür Ve Medeniyeti,Padişahların Başa Geçmesi(Veraset Sistemi)
OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ,PADİŞAHLARIN BAŞA GEÇMESİ(VERASET SİSTEMİ)
Osmanlı kültür ve medeniyeti,padişahların başa geçmesi(veraset sistemi)
OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ
MERKEZ TEŞKİLATI
PADİŞAH
A)-PADİŞAHLARIN BAŞA GEÇMESİ(VERASET SİSTEMİ):
Osmanlı Devletinde kimin padişah olacağı konusunda kesin bir kural yoktu Osmanlı ailesinin bütün
erkekleri taht üzerinde hak sahibi idiler Onun için padişah ölünce oğullarının hangisinin tahta
geçeceği konusunda devlet yönetimindeki etkili grupların(ümera,ulema vb ) tercihleri önemli rol
oynuyordu Eski Türk Devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem(Kut anlayışı)taht kavgalarına neden
oluyordu
Veraset Sistemindeki Değişmeler:
* Fatih Sultan Mehmet bu sakıncayı ortadan kaldırmak için tahta geçme yöntemini belirleyen bir
kanunname düzenledi
Bu kanunla Fatih'in amacı:
1 -Taht kavgasına son vererek,ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak,
2- En GÜÇLÜ olanın padişah olmasını sağlamaktı
* I AHMET zamanında yapılan değişiklikle EN YAŞLI ve AKILLI olanın (EKBER VE ERŞED) padişah olması
esası benimsendi
AÇIKLAMA: Ekberiyet sistemi Şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu ortadan kaldırması bakımından
OLUMSUZ,taht kavgalarına son vermesi bakımından da OLUMLU sonuçlar doğurmuştur
B)-PADİŞAHLARIN YETİŞMESİ:
16 yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince, Anadoludaki sancaklara
SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi Burada bir LALA'nın yanında devlet yönetiminde tecrübe
kazanmaları sağlanırdı
NOT: Lala'yı Büyük Selçuklular'daki ATABEYLERE benzetebiliriz
III Mehmet'ten sonra şehzadelerin SANCAĞA ÇIKMA usulü kaldırıldı (Şehzadeler sarayda KAFES
HAYATI yaşadılar )
C)-PADİŞAHLARIN ÜNVANLARI:
Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara BEY denilmiştir Yine
hırıstiyanlara karşı savaştıklarından GAZİ de denilmiştir (Örneğin:Osman bey,Osman Gâzi,Orhan
Bey,Orhan Gâzi gibi ) Hükümdarların aldığı diğer başlıca ünvanlar; Han, Hakan, Hünkâr, Sultan ve
genellikle Padişah'dır
NOT: Yavuz Sultan Selimin 1517 Mısır seferi sonucu HALİFELİK Osmanlı padişahlarına geçmiştir
Böylelikle Osmanlı hükümdarları padişah olarak Devletin Başı, halife olarakta müslümanların
başı olma özelliği taşımışlardır
SARAY
Padişahın hem özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi Saray ENDERUN ve BİRUN
olmak üzere iki bölümden oluşuyordu Bu iki bölüm BAB'ÜS-SAADE(Orta kapı) denilen kapıyla birbirine
bağlanmıştı
1)- ENDERUN :Padişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür Burada padişahın hizmetine
bakan güvenilir kimselerin bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyordu Enderundaki
odalar şunlardır:
a)-HASODA:Padişahın günlük himetine bakarlardı
b)-HAZİNE ODASI:Padişahın özel hazinesine bakarlardı
c)-KİLER ODASI:Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı
d)-SEFERLİ ODASI:Berber,terzi,müzisyen gibi görevliler bulunurdu
Devşirme usulüyle toplanan oğlanlar, Acemi oğlanlar ocağına götürülmeden önce, içlerinden
seçilenler Topkapı sarayına alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi Bunlara dini
bilgiler, Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdi Bunlara İÇOĞLANI denilirdi
Amaç saraya alınan bu içoğlanlarını gerçek bir dindar, devlet adamı, asker ve seçkin nitelikli bir
kişi olarak yetiştirmekti Hasoda,kiler odası,hazine ya da seferli odalarında hem hizmet ederler,
hemde eğitim ve öğretimlerini sürdürürlerdi Daha sonra ÇIKMA denilen bir atama usulüyle Birun da
görevlendirilir,bu odaların başındaki ağalar da sancak beyliği gibi önemli görevlere tayin
edilirlerdi
HAREM: Sarayda kadınların yaşadığı bölüme denirdi Saraya alınan kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı
bir eğitim görürlerdi Eğer padişah tarafından sarayda tutulmazlarsa Çıkma ile saray dışında
görevlendirilen Kapıkullarıyla evlendirilirlerdi
2)- BİRUN: Sarayın dış bölümüne denirdi Bîrûnda geniş bir yönetici kadro yer alırdı Bîrûndaki
görevliler ve teşkilatları şunlardı:
a)-Yeniçeriler
b)-Altı Bölük halkı (sipahiler,silahdar,sağ ve sol garipler,sağ ve sol ulûfeciler )
c)-Topçular ve Cebeciler
d)-Mehterler
e)-Müteferrikalar Enderundan çıkma içoğlanlar, beyzade çocukları,devlet ileri gelenlerinin
çocukları )
Birunda başka görevlilerde vardı Başlıcaları:
Padişah Hocası:Şehzadelerin eğitimiyle meşgul olur
Hekimbaşı:Cerrahbaşı da denilen doktor
Çavuşlar ve Çavuşbaşı:Haberleşme ve elçilik görevini yapar
Ayrıca Müneccimbaşı,Mimarbaşı,seyisler,okçular, rikabdarlar, Darbhane emini vb  
Üstün başarı gösterenler, saray dışındaki görevlere atanarak ödüllendirilirlerdi
NOT: Osmanlılar'da ilk saray Bursa da yapılmıştı Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray
yapılmış,İstanbul'un fethiyle Fatih Beyazıt'taki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli
gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı Eski Saray denilen bu sarayın da
yeterli olmaması üzerine Topkapı Sarayı(yeni saray) yapılmıştır Padişahlar 19 yüzyıla
kadar burada oturmuşlar, 19 yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız sarayları
yapılmıştır
DİVAN-I HÜMAYUN
Bugünkü Bakanlar Kurulu gibi çalışan Divan-ı Hümayun önceleri DİVANHANE'de toplanırken, Kanuni
zamanında yapılan KUBBEALTI denilen yerde toplanmaya başlamıştır
Divan teşkilatı ilk defa ORHAN BEY zamanında kurulmuştur Fatih Sultan Mehmet padişahların divân
toplantılarına katılma geleneğine son vererek,toplantıları kafesli bir pencerenin arkasından takip
etmiştir
DİVANIN YAPISI:
Osmanlılarda padişahın yetkilerini kullanmak yada emirlerini uygulamak için görevlendirilmiş üç temel
sınıf bulunuyordu Bu sınıfların en üst yetkilileri divânda temsil edilirdi Bu sınıflar şunlardı:
1-Seyfiye (Ehl-i Kılıç= Ehl-i Örf)
2-İlmiye (Ehl-i Şer)
3-Kalemiye (Ehl-i Kalem)
1)- SEYFİYE (Ehli Örf):
Osmanlı Devletinde yönetim ve askerlik görevini yerine getiren zümrelere denirdi Ehli örf,ehli
seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın divan-ı hümayundaki temsilcileri vezir-i azam ve
vezirlerdi Divan dışında beylerbeyleri, sancak beyleri,kapıkulu askerleri,tımarlı sipahiler bu
grubun içindedir
VEZİR-İ AZAM(Sadrazam):Bugünkü başbakan durumunda olan veziri azam, padişahın vekili olarak görev
yapar ve onun altın mührünü taşırdı Divana başkanlık eder, padişah sefere katılmıyorsa ordunun
başına geçer,bu görevi sırasında SERDARI EKREM sıfatıyla padişahın bütün yetkilerini kullanırdı
KUBBE ALTI VEZİRLERİ: Bugünkü devlet bakanları durumunda olan kubbe altı vezirlerinin sayıları 5-7
arasındaydı
2)- İLMİYE (Ehli Şer)
Medreselerde iyi eğitim görmüş, devletin adalet,eğitim ve yargı görevlerini üstlenen gruptu Ulema
da denilen bu grubun üç önemli görevi vardı:
a)-Tedris Görevi:Eğitim-Öğretim görevidir Bu görevi müderris,muâllim gibi kişiler yürütürdü
b)-Kaza Görevi:Yargı görevidir Bu görev kadılar tarafından yürütülürdü Kadılar İslam hukukuna
göre davalara bakar ve karar verirlerdi
c)-İfta Görevi: Fetva görevidir Yapılanların şeriata uygun olup olmadığı konusunda fikir beyan
etme görevidir
Fetva verme yetkisine sahip olanlara MÜFTİ denilirdi Müftilerin en üst rütbelisi Şeyhülislam
ve kazaskerlerdi
ŞEYHÜLİSLAM: Divana katılan fakat oy kullanmayan şeyhüislamın protokoldeki sırası veziri azamla
aynıydı Hem ilmi kişiliği, hem de fetva verme yetkisi dolayısıyla şeyhülislama büyük saygı
gösterilirdi Bayramlaşma sırasında padişah sadece şeyhülislamın karşısında ayağa kalkardı
Önemli devlet işleri hatta padişahların görevden alınması için şeyhülislamın fetvası
gerekiyordu Şeyhülislam idam cezasına çarptırılamaz, tutuklanamaz ve hapsedilemezdi 17 yüzyıla
kadar görevden alınması bile söz konusu değildi Tanzimattan sonra şeyhülislamların yönetimdeki
önemi azalmaya başladı
KAZASKERLER (KADIASKERLER): Divanı Humayun üyesi olan kadıaskerler şer'i hükümler veren en yüksek
görevlilerdi Fatihten itibaren Anadolu ve Rumeli kadıaskerleri olmak üzere sayıları ikiye
çıkarıldı Rumelideki kadılar Rumeli, Anadoludaki kadılar Anadolu kadıaskerine bağlıydılar
KADILAR: Başlıca görevleri şunlardı:
a)-Merkezden gelen emirleri halka iletmek, halkın şikayetlerini merkeze bildirmek
b)-Her türlü davaya(miras,ticaret,ceza) bakarak karar vermek (Yargıçlık)
c)-Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, Vakıf kurulması gibi sözleşmeleri yapardı (Noterlik)
d)-Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze gönderirdi
PADİŞAH HOCALARI: Osmanlı şehzadelerine ulemadan bir kimse hoca olarak tayin edilirdi Şehzadeler
hükümdar olduklarında onları PADİŞAH HOCASI olarak tayin ederlerdi
SEYYİD VE ŞERİFLER: Hz Peygamberin torunları Hz Hasanın soyundan gelenlere Şerif, Hz Hüseyinin
soyundan gelenlere ise Seyyid denirdi Seyyid ve şerifler Osmanlı toplumunda büyük saygı
görürlerdi Devlet de bunların işleriyle meşgul olmak için NAKİB'ÜL EŞRAFLIK denilen bir
kurum kurmuştu
Yukarıdaki görevlilerden başka ilmiye zümresi içinde müderrisleri,müneccimleri,hekimleri, tarikat
şeyhlerini, imam ve müezzinleri sayabiliriz
3)- KALEMİYE(Ehli Kalem):
Günümüzde bürokrasi diye adlandırılan bu sınıfın en üst rütbelileri NİŞANCI VE DEFTERDARLAR'dır
NİŞANCI(TEVKİİ=TUĞRAİ): Divandan çıkarılan belgelerin üstüne padişahın nişan
olan TUĞRA 'yı çektiği için TUĞRACI'da denirdi Nişancı kendisine bağlı REİSÜL KÜTTAB
başkanlığında çeşitli kalemler vasıtasıyla merkez bürokrasisinin her türlü işlemlerini yapardı
Reisülküttab'a bağlı kalemler şunlardı:
a)-Beylikçi Kalemi b)-Tahvil Kalemi c)-Ruus Kalemi d)-Amedi Kalemi
Nişancının görevleri: Nişancı tuğra çekmenin yanısıra yukarıdaki kalemler vasıtasıyla şu
görevleri yapardı:
A)- Divanda yapılan görüşmelerin kayıtlarını tutarak MÜHİMME DEFTERİNE(Divan Defteri)
kaydetmek
B)- Ferman,berat gibi belgeleri hazırlamak
C)- Sadrazam ve padişah arasındaki ve dış ülkelerle olan yazışmaları hazırlamak
D)- Tapu Tahrir Defterlerini tutmak
DEFTERDAR:
Osmanlı Devletinde bütün mali işlerden ve hazineden sorumlu en üst görevlilerdi Osmanlılarda İç
ve Dış Hazine olmak üzere iki tür hazine vardı İç hazinede padişahın özel serveti ve değerli
eşyaları saklanırdı Dış hazine ise devletin maliye teşkilatını oluştururdu İlk dönemde
defterdar sayısı bir iken, sonraları mâli işlerin artmasından dolayı sayıları ikiye
yükselmiştir Bunlar; Rumeli defterdarı ve Anadolu Defterdarı idi Rumeli Defterdarı
Başdefterdar idi
Defterdara bağlı kalemler şunlardı:
a)-Ruznamçe kalemi b)-Maliye emirleri kalemi c)-Tarihçi kalemi d)-Gelir ve gider kalemi
Defterdara bağlı üst düzey görevliler şunlardı:
a)-Başbakı kulu b)-Veznedarbaşı c)-Sergi nazırı d)-Sergi halifesi
MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1)- 18 yüzyılda değişmeler:
a)- Tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla devlet işlerinin sadrazamlara
bırakılması sonucun doğurmuştur Sadrazamların güçlenmesi ile Divan BAB-I ALİ'de(Sadrazam
kapısı=Yüksek Kapı)toplanmaya başlamıştır
b)- 18 yüzyılda devletlerarası ilişkiler ön plana çıkınca diplomasi önem kazanmaya başlamış,
böylece kalemiye sınıfının özellikle de REİSÜL KÜTTAB'ın etkinliğ artmıştır Reisülküttab dış
ilişkileri düzenleyen bir nitelik kazanmıştır
2)- II Mahmut Döneminde değişmeler:
a)- 1826'dan itibaren BAB-I ALİ sadrazamın özel ikametgahı olmaktan çıkmış, devletin hükümet
binası haline gelmiştir
b)- II Mahmut zamanında Divân Batı ülkelerinde olduğu gibi yeniden düzenlenmiştir Divân-ı
Hümayûn yerine nezaretlerden (nazırlıklar=bakanlıklar) oluşan yeni bir hükümet modeli
oluşturulmuştur Bu hükümet modeline Meclis-i Vükela, Heyeti Vükela(bakanlar kurulu) veya
Meclis-i Has denir Böylelikle Sadrazamın yetkileri nazırlar arasında dağıtılmıştır Bu
nazırlıklar şunlardır
ESKİ YENİ
Divan-ı Hümayun -----> Heyeti Vükela(bakanlar kurulu
Sadrazam -----> Başvekil(Başbakan)
Sedaret Kethüdası -----> Dahiliye Nazırı(İçişleri)
Reisülküttab -----> Hariciye Nazırı(Dışişleri)
Defterdar -----> Maliye Nazırı
Kazasker -----> Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi=Davalar bakanlığı)
Ayrıca Evkaf ve Ticaret Nazırlığı kuruldu
c)- II Mahmut zamanında yeni meclis ve komisyonlar kuruldu Bunlar;
1-Dar-ı Şura-i Askeri (Askeri işleri düzenlemek)
2-Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali(İdari ve bürokratik işler
3-Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye(Adalet işleri)
Bunların dışında II Mahmut zamanında şu ıslahatlar gerçekleştirildi:
a)-1826 da Yeniçeri ocağı kaldırıldı,Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni bir
ordu kuruldu
b)-Tımar ve zeamet kaldırıldı Başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlandı
c)-Müsadere usulü kaldırıldı (Görevden alınan yüksek dereceli memurun malına devletin
elkoyma usulü)
d)-İlköğretim mecburi kılındı
e)-İlk resmi gazete ( TAKVİM-İ VEKAYİ) çıktı
f)-İlk defa nüfus sayımı yapıldı
g)-Kıyafet değişikliği yapıldı (Memurlara fes,ceket,pantolon giyme zorunluluğu)
h)- Harp okulu, Tıp okulu gibi okullar açıldı
ı)- Mahalle ve köylere MUHTARLIK teşkilatı kuruldu
3)-Tanzimat Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:
3 Kasım 1839 da ilan edilen Tanzimat fermanıyla devlet teşkilatında yeni düzenlemelere
gidilmiştir 1876'ya kadar süren dönemde yeni meclis ve komisyonlar kurulmuştur
Bunlar; a)-Meclis-i Ali Tanzimat, b)-Şura-i Devlet c)-Divan-ı Ahkam-ı Adliye'dir
Ayrıca Tanzimat Döneminin bir başka yeniliği de SERASKERLİK makamının kurulmasıydı Kara
kuvvetleri komutanlığı olan bu makam, Sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu
4)-Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişiklikler:
1876'da Kanuni Esasi'nin ilan edilmesiyle Meşrûtiyet dönemi başlamıştır Yapılan seçimlerle iki
meclis oluşturulmuştur:
a)- Meclisi Mebusan:Hırıstiyan,Yahudi ve müslüman halkın seçtiği milletvekillerinden oluşuyordu
b)- Ayan Meclisi: Padişah tarafından tayin edilen 26 kişiden oluşuyordu
OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI
TIMAR VE İLTİZAM SİSTEMİ: Osmanlı Devletinde taşra teşkilatının(merkez dışı) temelini tımar (dirlik)
sistemi oluşturuyordu Devlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş karşılığı olarak
askerlere veya devlet görevlilerine ayırırdı Bu gelir kaynağına DİRLİK denilirdi Dirlikler 3'e
ayrılmıştı
1-TIMAR: Tımar sistemine göre savaşta sivrilmiş,tımar beyi olma özelliği kazanmış sipahilere
verilen 3-20 bin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir
2-ZEAMET: Savaşta üstün yetenek göstermiş olan tımar sahipleri ile devlet merkezindeki divân
çavuşlarına, müteferrika ve kâtipler ile eyalet ve sancaklardaki ileri gelen devlet
görevlilerine verilen yıllık vergi geliri 20-100 bin akçe arsındaki dirliklerdir
3-HAS: Padişah ve ailesine, sadrazam, vezirler, beylerbeyi ve sancak beylerine verilen geliri 100
bin akçeden fazla dirliklerdir
AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk 3 bin, zeamet sahipleri ise ilk 20 bin akçesini kendi geçimleri için
ayırırlardı Buna KILIÇ HAKKI denirdi Tımar sahipleri geri kalan gelirin her 3 bin akçesi,
zeamet ve has sahipleri ise her 5 bin akçesi için tam teçhizatlı bir atlı asker yetiştirmek
ve gerektiğinde bunlarla birlikte savaşa katılmak zorundaydı Bu askere CEBELÜ denirdi
Dirlik sahipleri kendisine verilen toprakları köylüye 50-150 dönümlük topraklar halinde dağıtır
Ve hasat zamanında köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini(öşür yada harac) alırlardı
Dirlik sisteminde toprağın;
1-Mülkiyeti DEVLETE,
2-Vergisi DİRLİK SAHİBİNE,
3-Kullanım hakkı KÖYLÜYE aittir
TIMARLI SİPAHİ HANGİ DURUMLARDA TOPRAĞI KÖYLÜDEN GERİ ALABİLİRDİ ?
1-Toprağı sebepsiz yere terk edenlerden,
2-Sebepsiz yere 3 yıl üst üste ekmeyenlerden,
3-Sebepsiz yere vergisini vermeyenlerden
TIMARLI SİPAHİNİN KÖYLÜYE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR ?
1)-Köylünün güvenliğini sağlamak,
2)-Köylünün tohum,gübre vb ihtiyaçlarını temin etmek,
3)-Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamak
DİRLİK (TIMAR) SİSTEMİNİN YARARLARI NELERDİR ?
1)- Devlet Merkezden toplanması son derece zor vergiler böylece toplamış oluyor,
2)- Devlet bazı görevlilerine maaş vermekten kurtuluyor
3)- Devlet asker yetiştirmekten kurtuluyor
4)- Devlet toprakları boş kalmadığından üretim artıyor
5)- Tımarlı sipahiler bulundukları yerlerde güvenliği sağlıyor
NOT: Tımar ve zeamet sistemi II Mahmut zamanında kaldırılarak başta valiler olmak üzere devlet
memurları maaşa bağlandı
İLTİZAM SİSTEMİ: İltizâm devlete ait bir gelirin ihale yoluyla şahıslara verilmesidir 16 yüzyıldan
sonra uygulamaya konulan bu sistemde devlete ait bir gelir genellikle 3 yıllık bir süre için açık
artırmaya çıkarılır,en yüksek bedeli verene devredilirdi Bu ihaleyi kazanan kişiye MÜLTEZİM
denirdi Mültezîmlere dirlik sahiplerine verilen haklar tanınmıştı
NOT: Bu sistemin en önemli yararı devletin acil para ihtiyacını karşılamasıdır
NOT: Zaman içinde tımar toprakların MUKATAA haline getirilip mültezime verilmesi yaygınlaşmışdır
TIMARLARIN MUKATAA HALİNE GETİRİLİP MÜLTEZİME VERİLMESİ
NE GİBİ OLUMSUZ SONUÇLAR DOGURMUŞTUR ?
1)-Mültezîm baskısı altında kalan halkın vergisini ödeyememesine ve toprağını terk etmesine
2)-İltizamların genellikle o bölgedeki zengin ve güçlü kişilere (AYAN) verilmesiyle, taşradaki
ayanlar güç kazanmaya başlamışlar ve devlete baş kaldırmışlardır
3)-Tımar toprakların iltizama verilmesiyle, valiler eskiden tımarlı sipahiye yaptırdıkları
güvenlik ve askerlik hizmetini, SARICA SEKBAN denilen kapılarında besledikleri askerlere
yaptırmaya başladılar Barış döneminde veya beylerinin tayini çıktığında işşiz kalan ve LEVENT
adını alan bu insanlar eşkiyâlık yaparak karınlarını doyurmaya başladılar
NOT: İltizâm yöntemi Tanzimata(1839) kadar yürürlükte kalmış,bu tarihte kaldırılmıştır Ancak
1855'ten itibaren iltizâma yeniden dönülmüştür
İDARİ TEŞKİLATI:
Osmanlı ülkesi idari bakımdan EYALETLERE, eyaletler SANCAKLARA, Sancaklar KAZALARA, kazalar da
TIMARLI NAHİYELERİNE ayrılmıştı
1)- EYALETLER (BEYLERBEYİLİK):
Eyaletlerin başında BEYLERBEYİ bulunuyordu Eyalet içinde beylerbeyinin bulunduğu sancak PAŞA
SANCAĞI adıyla anılırdı Beylerbeyi Divan-ı Hümayûnun küçük bir kopyesi olan "Eyalet divanı"nın
başıydı
Eyalet Divanının üyeleri şunlardır:
1-Beylerbeyi: Eyaletin ve eyalet divanının başıydı Hizmetinde KAPU HALKI denilen çok sayıda
görevli ve asker bulunurdu Beylerbeyi tayini çıktığında kapuhalkını da beraberinde
götürürdü
2-Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıydı
3-Eyalet Defterdarı: Eyaletin mâli işlerinden sorumluydu
4-Eyalet Kadısı: Eyaletin yargı, belediye, noterlik vb işlerinden sorumluydu
5-Eyalet subaşısı: Bugünkü emniyet müdürü gibidir Suçluların takibi ve yakalanmasında,
kadı tarafından verilen hükümlerin uygulanmasından ve merkezden gelen emirlerin
uygulanmasından sorumludur
Osmanlı Devletinde eyaletler SALYANELİ ve SALYANESİZ olmak üzere ikiye ayrılıyordu
Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler: Bu eyaletlerde tımar sistemi uygulanma, vergiler yıllık olarak
toplanırdı Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus, Cezayir, Trablus salyaneli
eyaletlerdendi
Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler: Tımar(dirlik) sisteminin uygulandığı eyaletlerdir Bu
eyaletlerdeki topraklar has,zeamet ve tımar olarak ayrılmıştır Merkeze yakın eyaletlerdir
Rumeli, Budin, Anadolu, Karaman, Dulkadir, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Halep, Şam, Trablusşam
salyanesiz eyaletlerdendir
2)-SANCAKLAR: Kazaların birleşmesiyle meydana gelmişti En üst dereceli yöneticisi SANCAK
BEYİ'dir Sancaklarda asayiş sûbaşı ve Yasakçılar(asesler), kalenin korunması da kale
dizdarları tarafından yapılırdı
3)-KAZALAR: Hem adlî hem de idarî birimdir Kazaların başında yönetici olarak kadı bulunurdu
İMTİYAZLI HÜKÜMETLER: Osmanlı devletinin hakimiyetini tanıyan Kırım Hanlığı, Mekke Emirliği,
Eflak, Boğdan ve Erdel Beylikleri,Sakız Cumhuriyeti imtiyazlı yönetimlerdi Bunlar iç işlerinde
serbest olup, yöneticileri Osmanlı tarafından kendi soyluları arasından atanırdı Bu
hükümetlerden Kırım Hanlığı ve Mekke Emirliği dışındakilerden yıllık belli bir vergi alınırdı
TAŞRA TEŞKİLATINDAKİ DİĞER GÖREVLİLER:
Muhtesib: Çarşı ve pazar denetlemesi yapardı Satılan mal ve fiatları kontrol ederlerdi (zabıta)
Kapan Emirleri: Şehirlere gelen sebze-meyvenin toplandığı yerlere "kapan" denirdi Kapan emiri
buraya gelen malın vergilendirilmesini sağlardı (Hal müdürü)
Beytülmal Emini:Herhangi bir yerleşim yerinde kamuya ait çıkarları korumakla görevliydi
Gümrük ve Bac Eminleri: Kasaba veşehirlerde sanat ve ticaretle ilgili vergileri toplarlardı
TAŞRA TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:
1864'te yayınlanan "vilayet nizamnamesi" ile ülke idarî bakımdan yeniden teşkilatlandırıldı Buna
göre taşra yönetimi vilayet, liva(sancak), kaza ve köy birimlerine ayrıldı Livaların yönetimi
MUTASARRIF'lara verildi
1871'de kaza ve köy arasına NAHİYELER eklendi, bunların başına nahiye müdürleri seçimle
getiriliyordu
MAHALLİ TEŞKİLAT:
Mahalle veya köy cemaatinin önde gelen kişisi İMAM'dır İmam cemaatin isteğiyle belirlenir ve
kadı'nın onayıyla göreve başlardı
Mahalle ve köy halkının ortaklaşa karşıladığı giderler şunlardır:
1)- Cami,okul,çeşme gibi yapıların onarımı ve ihtiyaçlarının karşılanması,
2)- İmam, müezzin, muallim gibi görevlilerin ücretlerinin ödenmesi,
3)- Divan-ı Hümayûn tarafından olağanüstü durumlarda konulan AVARIZ adı verilen vergilerin
ortaklaşa ödenmesi
OSMANLILARDA HUKUK
Osmanlı Devletinde hukuk iki temele dayanıyordu:
1)- Şer'î Hukuk, 2)- Örfî Hukuk
1)-ŞER'İ HUKUK(İslam Hukuku=Fıkıh): Şer'i hukukun kaynaklarını Kur'an, Hadis, İcmâ ve Kıyas
oluşturuyordu Şer'i hukuk sadece müslümanlara uygulanırdı Kamu hukuku dışında kalan davalarda
müslüman olmayanlar, kendi dinî kurumlarında yargılanırlardı
2)-ÖRFİ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş kuurallarla, şer'i hukukun esaslarına
aykırı olmamak kaydıyla padişahların buyruklarından oluşurdu Örfi hukukun esasları KANUNNAME
adıyla bir araya getirilmiştir
NOT: Bilinen ilk Osmanlı Kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet'in kanunnâmesidir (KANUNNAME-İ ALİ OSMAN)
Osmanlı Devletinde Hukukun uygulanışı nasıldı?
Osmanlı Devletinde şer'i ve örfî bütün meseleler şer'î mahkemelerde çözümlenirdi Eyalet, sancak ve
kazalardaki mahkemelerde "hakim" olarak KADI bulunurdu Kadı'nın verdiği karardan şüphe duyanlar üst
mahkeme olarak Divan-ı Hümayûna başvurabilirlerdi Daha küçük yönetim birimlerinde (nahiyelerde) kadı
adına hüküm verenlere NAİB denirdi Mahkemelerde görülen davalar ŞERİYYE SİCİLLERİ denilen defterlere
kaydedilirdi
Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:
a)-II Mahmut Döneminde değişmeler:
1-Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere) son verildi
2-Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların görüşülmesi için Meclis-i
Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu
3)- İlk olarak Adalet Bakanlığı(Nezareti Deavi) kuruldu
b)-Tanzimat döneminde (1839-1876)değişmeler:
Hatırlanacağı gibi Tanzimat Fermanında (3kasım 1839) Herkes kanun önünde eşit olacak, bütün
herkesin can, mal ve namusları güven altında olduğu belirtilmişti Yine Islahat fermanı(1856)
azınlıklara yeni haklar veriyordu
Bu dönemde hukuk alanında önemli gelişmeler yaşandı:
1)- 1840'da Ceza Kanunu(kısmen Fransızcadan tercüme) 1850'de Ticaret Kanunu, 1863'de de Deniz
ve ticaret kanunu çıkarıldı 1868'de Şurayı Devlet(DANIŞTAY) kuruldu
2)- Bu kanunların yanısıra Tanzimatla birlikte KARMA mahkemeler kuruldu Karma mahkemelerdeki
hakimlerin yarısı yabancı yarısı Osmanlı idi
AÇIKLAMA: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması devletin egemenlik haklarıyla
uyuşmamaktadır
3)- Tanzimat döneminde "İnsan hakları ve vicdan hürriyeti" bakımından önemli gelişmeler oldu
Zenci esirliği yasaklandı ve mezhep değiştirmeyi yasaklayan kanun kaldırıldı
4)- 1870'de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar çalışarak MECELLE'yi
hazırladı Mecelle medeni kanun niteliğindeydi
c)-Meşrutiyet Döneminde Meydana gelen değişmeler:
1876'da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devletin'de anayasa hukukunun başlangıcıdır
OSMANLI ASKERİ TEŞKİLATI
Kuruluş Döneminde Askeri Teşkilat:
Orhan Bey zamanında YAYA ve MÜSELLEMLER adlarıyla ilk düzenli birlikler oluşturuldu I Murat
zamanında ise Kapıkulu ocakları kuruldu (1362)
A)-KAPIKULU OCAKLARI:
Padişah I Murad zamanında oluşturuldu O zaman İslam hukukuna göre savaş esirlerinin beşte biri
hükümdara ayrılırdı Padişah da bunları özel hizmetlerinde kullanırdı Bir bölümü de saray
hizmetlileri arasına alınırdı I Murad zamanında PENÇİK OĞLANI denilen bu savaş esirlerinin sayısı
arttı Bunun üzerine bu esirlerden düzenli bir ordu kurularak yararlanılmak istendi Bu sisteme "Pencik
Usulü" denildi Böylelikle Kapıkulu ocakları oluşturuldu
Devşirme Usulü:Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli bir kaynak bulmak amacıyla
DEVŞİRME USULÜ oluşturuldu Buna göre özellikle Balkanlar'da yaşayan hırıstiyan
ailelerin çocukları ailelerinden alınarak İslam dinini,Türkçeyi ve Türk gelenek ve
göreneklerini öğrenmek üzere Türk ailelerinin yanına gönderilirdi Tek çocuklu
ailelerin çocukları alınmazdı Daha sonra bu çocuklar Acemi Oğlanlar ocağına
gönderilirlerdi
KAPIKULU YAYALARI(PİYADELERİ)
1)- ACEMİ OĞLANLAR OCAĞI: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker yetiştirmek için kurulmuştur
Türk ailelerinin yanından gelen devşirme çocukları burada yapılan askeri eğitimden sonra
sınavdan geçirilir, başarılı olanlar Enderûn'a alınırdı Diğerleri Kapıkulu ocaklarına
dağıtılırlardı
2)- YENİÇERİ OCAĞI: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir Savaş zamanında merkezde bulunur ve
padişahı korurlardı Barışta ise Divân muhafızlığı yapmak, İstanbul'un güvenliğini sağlamak,
sınırlardaki kalelerde muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı
Yeniçerilere üç ayda bir "ULUFE" denilen maaş, padişah tahta çıktığında "CULÜS BAHŞİŞİ", ilk
sefere çıktığında da "SEFER BAHŞİŞİ" verilirdi Yeniçerilerin komutanına "YENİÇERİ AĞASI"
denilirdi
3)- CEBECİLER: Komutanlarına "CEBECİBAŞI" denilirdi Yeniçerilerin silahlarını ve zırhlarını yapar,
onarır ve silah anbarlarında muhafaza ederlerdi
4)- TOPÇU OCAĞI: Bu ocağın görevi top dökmek, ve topları kullanmaktı Osmanlılar topu ilk defa
I Kosova Savaşında kullandılar
5)- TOP ARABACILARI OCAĞI: Top arabalarını yapan ve topları taşıyan ocaktı Komuutanlarına
"ARABACIBAŞI" denirdi
6)- HUMBARACILAR OCAĞI: Havan denilen toplarla, humbara denilen gülleleri hazırlayan ve kulanan
ocaktı Komutanına "HUMBARACIBAŞI" denirdi
7)- LAĞIMCILAR OCAĞI: Kale kuşatmalarında,hendek kazarak veya fitil döşeyerek surları yıkan teknik
bir sınıftı Komutanına "LAĞIMCIBAŞI" denirdi
8)- SAKALAR: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırdı Komutanına "SAKABAŞI" denirdi
KAPIKULU SÜVARİLERİ(ATLILARI)
Altı Bölük halkı da denirdi Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden üstündüler
Sipah ve silahtar; savaş sırasında padişah çadırını,
Sağ ve Sol ulufeciler; Saltanat sancaklarını
Sağ ve sol garipler; ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı
B)- EYALET ASKERLERİ:
1)- TIMARLI SİPAHİLER: Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz IKTA
sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi Tımarlı Sipahiler kendilerine DİRLİK
verilen kişilerin beslemek zorunda oldukları tamamı Türklerden meydana gelen atlı
askerlerdi Savaş sırasında ordunun sağ ve sol kanatlarında durarak,ordu merkezini yanlardan
gelecek saldırılara karşı korurlardı Kanuni Sultan Süleyman'ın son zamanlarına kadar devletin en
önemli ve en büyük askeri gücüydü
2)- AKINCILAR: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif süvari kuvvetleriydi Başlıca
görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek, kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı
3)- AZAPLAR: Kelime anlamı bekâr demektir Masrafları kendi şehir ve kasaba halkı tarafından
karşılanan gönüllü kuvvetlerdi
4)- DELİLER: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle "deli" olarak adlandırılmışlardır
5)- GÖNÜLLÜLER: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevliydiler
6)- BEŞLİLER: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler sınırdaki kalelerin
korunmasında görevlendirilirdi
7)- YAYA VE MÜSELLEMLER: Ordunun önünde giderek yolları ve köprüleri onarırlardı
C)- YARDIMCI KUVVETLER:
Bir savaş zamanında bağlı hükümetlerin(Kırım,Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım
ederlerdi Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi
DENİZ ORDUSU(DONANMA):
Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliğini ele geçirince bu beyliğin donanmasına da
sahipolmuşlardır Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da bir tersane yapılmıştır Fatih zamanında
gelişmeye başlayan donanma, II Beyazıt zamanında Kemal Reis'in, Kanunî zamanında da Barbaros
Hayrettin Paşa'nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz'de en üstün güç haline gelmiştir
Donanma komutanına Kaptan-ı Derya veya Kaptan Paşa, deniz askerlerine ise LEVENT denirdi
Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali
Reis meşhur Türk denizcileridir
OSMANLI ORDUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE SEBEPLERİ:
Osmanlı ordusunda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni vardı;
1-Avrupadaki gelişmeler, 2-Tımar sistemindeki bozulmalar
1)- Avrupa'da merkezi krallıkların güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı
ordularına karşı, çoğunluğu tımarlı sipahilerden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar başarılı
olamayışıydı Çünkü Avruupa orduları daimi olduklarından onlar için "savaş zamanı" diye bir şey
söz konusu değildi Oysa tımarlı sipahi hasat zamanı köyünde bulunmak, öşrünü toplamak
düşüncesindeydi Ayrıca yeni savaşteknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle
verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkiside kalmamıştı Bu nedenle tımarlılar 17
yüzyıldan sonra sadece yol ve istihkam işlerine bakan askerler haline geldiler
2)- Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak kapıkulu ocaklarının da bozulmasıdır
TIMAR SİSTEMİNİN BOZULMASININ MEYDANA GETİRDİĞİ SONUÇLAR:
1- Devlet ulûfeli tüfekli kapıkulu askerinin sayısını artırmak zorunda kaldı
2- Sayıları çoğalan kapıkullarına ulûfe yetiştirmek güçleşti Hazinenin yükü arttı
3- Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu birbirine karşı denge unsuru idiler Tımarlı
sipahiler kalkınca, kapıkulları devlete hükmeder hale geldiler
4- Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca "devşirme sistemi" de bozuldu Devşirme olmayan kişiler de
kapıkulu askeri yapıldı
5- Köylü kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktı Bu yüzden üretimde azaldı
KAPIKULU OCAKLARINDAKİ BOZULMALAR:
Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17 yüzyıldan itibaren askeri teşkilatta yeni
düzenlemelere ihtiyaç duyuldu Ancak bu düzenlemelere Yeniçeri ocakları karşı koydular Yeniçerilerin
başlıca ayaklanmaları şunlardır:
1- Yeniçeriler 17 yüzyılın başında sadrazamın görevden alınması için padişah III Mehmet'i ayak
divanına çağırmışlar, padişah istekleri kabul etmek zorunda kalmıştır
2- Padişah II Osman Lehistan seferi sırasında yeniçerilerin isteksiz davranışını görünce, sefer
dönüşü Anadolu,Mısır ve Suriyeden toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş, ancak
bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II Osmanı şehit etmişlerdir
3- IV Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini kabul etmek zorunda kalmış,fakat
sonra sert tedbirlerle onları sindirmiştir
4- IV Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler 1656'da devlet adamlarını öldürdüler
(Vakayı Vakvakiye=Çınar vakası)
5- 1687'de IV Mehmet'i tahttan indirerek yerine II Süleyman'ı geçirdiler
6- Nizam-ı Cediti kuran III Selim'i tahttan indirdiler (Kabakçı Mustafa Ayaklanması)
YENİÇERİLERİN AYAKLANMALARININ BAŞLICA SEBEPLERİ:
1-Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında düzenlemeler yapmak istemeleri,
2-Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları
3-Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıklarından padişahları tahttan indirerek yerine yenisini
geçirmenin işlerine gelmesi
4-Pekçoğunun İstanbul'da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından sefere gitmek istememeleri
5-Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi
6-Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla devlet içinde en etkili güç haline
gelmeleri,
7-Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması
|