Yalnız Mesajı Göster

İv. Murad’İn Hayatı Ve Karakteri İv. Murad’İn Tahta Geçmesi

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İv. Murad’İn Hayatı Ve Karakteri İv. Murad’İn Tahta Geçmesi



IV MURAD’IN HAYATI VE KARAKTERİ
ıv Murad’ın hayatı ve karakteri ıv Murad’ın tahta geçmesi
IV MURAD’IN TAHTA GEÇMESİ

Göstermiş olduğu yiğitlik yeteneklerinden dolayı Gazi lakabını elde etmiş olan Murad, H 1018 yılında dünyaya gelir ve Mustafa’nın tahttan indirilişinden sonra H 1032 yılının Zilka’de ayının dördünde Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtına oturur (H 1032 / M 1622)
1634 yılından sonra devlet işlerine bizzat el koyan IV Murad, Sinan Paşa köşkünde ayak divanı topladı Yeniçeri ve Bölük Ağaları’nın kendisine itaat edeceklerine dair onlara yemin ettirdi Genç Padişahların ilk yıllarında büyük karışıklıklar ve isyanlar çıkmıştı Veziriazamı Hafız Ahmet Paşa böyle bir isyanda öldürülmüştü Kışkırtıcı olarak bildiği Sadrazam Topal Recep Paşa’yı idam ettirdi Bu arada bir çok kışkırtıcıyı ortadan kaldırdı 1635’de büyük bir ordu ile Revan seferine çıktı Ardından Tebriz’i yakıp yıkan ordu geri dönünce İranlılar Revan’ı geri aldılar IV Murad 1638’de Bağdat seferine çıktı Ele geçirilen Bağdat’a yeniçeri Ağası Hüseyin Ağa vali olarak tayin edilerek; IV Murad İstanbul’a döndü Böylece 17 yıldır devam eden Osmanlı-İran Savaşı sona erdi 1639’da Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı Bu antlaşmaya göre Bağdat ve çevresi Osmanlı ülkesine kalırken, Revan ve Azerbaycan İran’a bırakıldı
IV Murad’ın babası I Ahmed, annesi Kösem Sultan’dır Amcası I Mustafa’nın yerine padişah olarak tahta çıktığında on dört yaşındaydı Devlet işlerini yirmi üç yaşında ele almıştır Şair padişah içkiyi yasaklamıştır Her alanda ıslahat yaparak devleti güçlendirmeye çalıştı Bu konuda devletin ileri gelenlerinden raporlar istedi Bu arada yapılan raporların en meşhuru Koçi Beğ’in raporudur (Koçi Beğ Risâlesi) Revan ve Bağdat seferlerinden sonra Topkapı sarayında bu isimlerle birer köşk yaptırdı Türbesi I Ahmet’in türbesinin yanındadır
Henüz on iki yaşında bulunan genç Sultan Murad, yaşına göre uzunca boylu idi (15 Zilkade 1032/10 Eylül 1623) Beyzi çehreli, kara saçlı, soluk renkli, büyük ve tehdit edici gözlü bir çocuktu Çok genç padişah –halk arasında “Kösem” adı verilen- annesi Mahpeyker sultanın vasiliği altında taht’a çıkmıştı Mahpeyker henüz genç sayılabilirdi Kuvvetli ve enerjik bir karaktere sahipti
Sultan Murad, gelenek üzere, taht’ta çıkışının ertesi günü kılıç kuşanmak üzere Hz Peygamber’in mihmandarı Eyüp Sultan Türbesi’ne gitti Yeniçeri ve sipahiler önce, culûs bahşişinden vazgeçmişlerdi Fakat, çok kısa bir süre sonra bunun verilmesini gürüldü ile istemeğe başladılar Nihayet, iç hazine açılarak bu para dağıtıldı
SULTAN MURAD'IN KARAKTERİ HAKKINDA AÇIKLAMALAR
Sultan Murad'ın bu birinci sultanlık devresinde -ki Abaza'*nın itaati ve Zitvatorok antlaşmasının yenilenmesi belli başlı olay*larındandır- şimdi onyedi yaşma basmış olan genç hükümdara bir göz atmak faydasız olmayacaktır Sultan Murad uzun boylu idi Çehresi esmerleşmişti Gözleri kara, görünüşü sertti Kabul zamanlan düzenliydi Her şeyi öğrenmeğe merakı vardı Kendisi için yeni olan her şeye önem verirdi Etrafında olup biten her türlü durumu kavramak isterdi Kardeşi Osman gibi, kıyafet değiş*tirerek başkent sokaklarını dolanmayı severdi O zamana kadar en çok uğraştığı şeylerin başında gelen timar ve zeamet dağıtı*mında yaptığı İslahattır ki: bu konuda ilân olunan emirler, Sad*razam Husrev Paşa'nın yahut Defterdar'ın himmet eserleri olmakla beraber, Sultan Dördüncü Murad kanunu unvanım taşır
Artık genç hükümdar, o zamana kadar -mahmisi olan Kız*lar Ağanı Mustafa ile birlikte- kendi adına sultanlık eden anne*sinin vasiliğinden bıkmağa başlamıştı Bunların iltifatlarına kavuşmuş olup Sultan Murad'ın hemşireleri den biriyle evlendirilmiş bulunan Kaplan Hasan Pasa'yı dedikodulara yol açacak kadar fazla korumaları, Padişah'ı kızdırıyordu Memnuniyetsizliğini açığa vurmak ve onun taraftarlarını korkutmak için Sulfan Murad, Kaptan Hasan Pasa'nm elinden genç karısını aldı Bu olayı Padişah'ın -Anadolu'da haksızlıklarından dolayı idam olunan- ikinci eniştesi Kara Mustafa'nın yok edilişinden az önce vukua gelmiştir
Padişah'ın kızgınlığını yatıştırmak için Valide Sultan oğluna, harcamaları on bin altın tutan, bir şenlik yaptı Valide, mükel*lef şekilde donatılmış atlar da hediye eyledi Yine bu sıralarda genç Padişah'ın hayatını tehlikeli bir hastalık tehdit eyledi
Sul*tan Murad düzensiz yaşamak ve kendi hevesine göre ömür sür*mek yüzünden hastalanmış olduğu halde doktorların tavsiye ettiği ilâçları kullanmayı da istemiyordu Gençliği sayesinde hastalığı at*latmış ve iyileşmiştir
İSTANBUL'DA YANGIN
1633 Eylülünün başlarında İstanbul'u tahrip eden yangınların en korkunçlarında biri, Cibali Kapısı dışında teçhiz edilmekte olan bir gemi kalafatçısının dikkatsizliği yüzünden etrafı sardı (27 Safer 1043/2 Eylül 1633) Yangın oradaki gemilere süratle yayılmış ve Aya Kapısına kadar sahili izleyerek Mustafapaşa çarşısını, Hamza Paşa sarayını, ona bitişik Yahya Paşa sarayını, Çeşmi Efendinin muhteşem sarayım yaktı Oradan üç dehşetli kola bölündü Biri Sultan Selim camiine doğru gitti, öteki sahil boyunca genişleyerek Fatih yakınındaki Haydar Paşa sarayına, Üsküplü camiine, Unkapanı’na, Zeyrek camiine yöneldi Üçüncü kol da Sultan Fatih Mehmed Camii’nin yolunu tutarak caminin sağında ve solundaki caddeyi, sarayları, Büyük ve Küçük Karaman’ı, Saraçhane’yi yaktı ve Sarıgüzel’i yürüdü
Padişah, bostancılar ve vezirler maiyetinde oldukları halde, Sultan Selim Camii çevresinden yangını söndürmeğe çalışırken, ateş onların arkasındaki yeniçerilerin eski ve yeni kışlalarını (odalarını) ve ihtilâl askerinin sürekli merkezi olan orta camii kaplıyordu Ateş hattı oradan da uzunluğuna limandan Molla Gürani’ye –ki hemen hemen tüm İstanbul’un genişliği demektir- ve yaygınlığına da Fener kapısından Bali paşa ve Lütfi paşa camilerine, Unkapanı yakınlarından At Pazarı’na kadar uzandı Bu geniş ve tehlikeli yangında iki mahallede sadeci iki ev kurtuldu Yanan ev sayısının yirmi bin kadar olduğu tahmin olunmuştur
KAHVEHANELERİN KAPATILMASI
Bu büyük felâket halk arasında memnuniyetsizlikleri arttırdı Kahvehanelerde açıkça duygular belirtilmeğe başlandı Bu görüş ve eğilimlerin yeni bir fesada bahane olabilmesi endişesi üzerine hükümet bütün kahvehanelerin derhal kapatılması hakkında bir emir yayınladı (Rebiü'l-evvel 1043/Eylül 1633) Alınan karar hemen ve hızla uygulandı Daha önceleri Sultan üçüncü Murad ve Sultan Birinci Ahmed samanlarında da bu türlü buyruklar yayınlanmış, ancak bunlar kısa bir süre için uygulanmış idi Bu defa ise, aksine başkent ve imparatorluğun diğer şehirlerinde kahvehaneler; Sul*tan Murad'ın ve halefi Sultan İbrahim'in sultanlıkları süresince kapalı kalmışlardır Ancak Sultan Dördüncü Mehmed çağında açıl*malarına izin verilmiştir
TÜTÜN KULLANMANIN YASAKLANMASI

Kahvehanelerin kapatılmasından sonra tütünün kullanılması*nı yasaklayan bir emir de yayınlandı ki, aksine hareket edenler idam cezasına uğrayacaklardı Bunun görünüş sebeplerinden biri bu yüzden yeni bir yangının çıkabilmesi ihtimali olmuştur
Fakat gerçekte işsizlerin toplanmalarına engel olmak, genel memleket iş*lerinden bîr arada konuşabilecek toplantı yerlerini kapatmak üze*re bu, yüksek zabıtaya ait, bir tedbirden ibaret idi
Kesinlikle konulan bu inzibatî tedbir, bunu alanlar ve uygulayanlar hakkında kötü sözlere, hicviyelere sebep olmuştur Halk; «zararsız bir duman hakkında bunca tedbire ne lüzum vardır; hü*ner: mazlumların ahının dumanım ortadan kaldırabilmektir» di*yordu Bu yasaklamalara uymayanlar hakkında hayatlarına mâl ola*cak cezalar uygulanıyordu Bizzat Padişah kola çıkıyordu Sokak*ta fenersiz tutulan bir çubuk, yahut bir fincan kahve ile ele geçiri*len kimse cellâda teslim ediliyordu Her sabah sokak ortasında bı*rakılan zavallıların cesetleri, gecenin merhametsiz siyasetine ta*nıklık ediyorlardı Edirne'de hâlâ kahvehane bulunduğuna dair alınan bir haber üzerine, bunları kapatmak ve sahiplerini astırmak için Bostancıbaşı acele ile Edirne'ye gitti Her gün bu yasak ve ke*yif verici maddecikleri kullananlardan bir kaçı sadece bu eğilim*leri dolayısıyla başlarını veriyorlardı Sultan Murad gece gündüz kıyafet değiştirip şehri ve yakın köyleri dolaşırdı Bir yerde toplan*mış kimseler bulunsalar, Padişahı görür görmez dağılırlardı Sa*dece Padişah, kitaplarıyla gezintiye çıkan ulema, yahut teşbih ve seccadesiyle bir yerde toplanan dervişler, ya da divitleri, kalemle*ri ve yazı yazmak için gerekli eşyalarıyla bir araya gelmiş olan ka*tiplere sözü olmadığını -Kâğıthane'de bir köşkte bir araya gel*miş olan ve meşhur mutasavvıf Sivasîzâde ile sohbette bulunan topluluk dolayısıyla- ifâde etmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla