Yalnız Mesajı Göster

Reformun Osmanlı Devletine Etkileri,Reformun Osmanlıya Etkileri,Reformun Öncüleri Kim

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Reformun Osmanlı Devletine Etkileri,Reformun Osmanlıya Etkileri,Reformun Öncüleri Kim



ANGLİKANİZM:
İngiltere kralı Sekizinci Henry'nin kurduğu hıristiyanlık mezhebi
Îsâ aleyhisselâmın bildirdiği Îsevîlik zamanla bozuldu Hazret-i Îsâ'nın telkîn ettiği insanlık, merhamet, şefkat esasları tamâmen unutuldu Bunun yerine; taassub, kin, nefret, düşmanlık ve zulüm hâkim oldu Engizisyon mahkemeleri kurularak yüz binle rce insan haksız yere işkence ile öldürüldü Nihâyet bu gidişe hıristiyanlar içinden isyân edenler çıktı Luther ismindeki papas gibi İngiltere kralı Sekizinci Henry de papaya isyân ederek, Katolik kilisesiyle alâkasını kesip, protestanlık esâsına ugun anglikan kilisesini kurdu BöyleceAnglikanizm mezhebi meydana geldi ve İngiltere'nin resmî dîni oldu Protestanlık mezhebinin temel inanışlarına bağlı olan Anglikanizm kilisesi, ilk zamanlar bilhassa katolikleri sindirmek için sert tedbirlere başv urduysa da son zamanlarda katolikler ve ortodokslarla diyalog kurulması fikrini benimsedi

Hıristiyan mezhepleri kavgalarının
Osmanlı Devleti’ne etkileri
Türkiye’nin bugünkü meselelerinin bir kısmı devlet rejimi ile İslam dini arasındaki ilişkilerin karışık bir hale gelmesinden doğmuştur Fakat Türk devlet rejiminin şekil almasında, sadece bu dinle olan ilişkileri rol oynamış değildir Genel olarak Türkler’in geçmişte olsun, bugün olsun, Hıristiyanlık alemi ile ve içerde olsun dışarıda olsun, Hıristiyanlık dini ile olan ilişkileri de önemli bir rol oynamıştır
Bir taraftan Protestanlığın zaferi, diğer taraftan Ortodoks Kilisesinin canlanması ile Doğu’da adamakıllı hırpalanmış olan Katoliklik, Osmanlıların Batı’ya doğru ilerlemesinin durması üzerine Osmanlı devleti ile olan ilişkilerini düzeltmeye başladı Osmanlı devleti de hem Katolik devletlere, hem Katolik Kilisesi’ne karşı olan eski sert tavrını değiştirmiştir
On yedinci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla doğru üç Hıristiyan dininin (mezhebinin) üçünün de Osmanlı Devleti’ne karşı olan durumlarında farklılıklar meydana gelmeye başladı Rumlar Osmanlı idaresinde önemli yerlere geçtiler; Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleri ile olan diplomasisinin idaresi hemen hemen tamamiyle onların eline geçti İstanbul Patrikliğinin üstünlüğü yüzünden Balkanlar’da Slav Ortodokslar (Sırplar, Bulgarlar), Suriye’de Ortodoks Araplar Ortodoks Kilisesi’nin Rum unsurlarının hem dini, hem de idari egemenliği altına girdiler (Son zamanlara kadar, Ortodoks Araplar arasında hiçbir Arap piskopos olmazdı) Bu durum onlarda, yavaş yavaş, dini olmaktan çok ulusal bir tepki yaratmaya başladı Osmanlı İmparatorluğu’nda, çok belirsiz şekilde olsa da, ilk ulusçuluk hareketleri bu Rum boyunduruğu altındaki kavimler arasında başladı Bu hareketler doğrudan doğruya Osmanlı devletine karşı olmamakla beraber, arkasındaki Rum kilise adamlarına çevrilmiş olan ve zaten ta Bizans zamanından beri yaşayan Rum nefretinden Osmanlı Devleti’ne de bir pay düşüyordu Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki çözülmesinde, kilise üzerindeki Rum egemenliğinin önemli bir rolü olmuştur Aynı şey, Rusya’nın bir Slav koruyucusu olarak sahneye çıkmasına da mükemmel bir zemin hazırlamıştır
Katolikler de mücadele yerine nüfuz etme siyaseti gütmeye başladılar Devlet, Katolik propagandasına ve kurumlarının yayılmasına karşı eski sertliğini bırakmıştı Karşı-Reformasyonun ürünü olan Katolik tarikat ve zaviyeleri imparatorluğun birçok yerinde çiçeklenmeye başladı Bunlar özellikle Suriye Lübnan’ında geleceğin Fransız siyasi nüfuz alanını hazırlamakta önemli bir rol oynadılar İşte bu, Osmanlılar’ın düşmanı olan Habsburglar yerine, Osmanlılar’ın müttefiki rolünde bulunan Fransa koruyucu hizmetini görüyordu
Protestanlık da çok geçmeden Hollanda ve İngiltere’nin diplomatik ve ticari çıkarlarının arkasında mevzi aldı Osmanlı İmparatorluğu toprakları, kuvvetini üç ayrı yönden alan üç Hıristiyan dinin (mezhebin) arasında cereyan edecek bir drama hazırlanıyordu Bunların birinin arkasında Rus kudreti, birinin arkasında Fransız, üçüncüsünün arkasında İngiliz kudreti vardı On dokuzuncu yüzyıla geldiğimiz zaman bu kudretler artık makyaj yapmaya muhtaç değildiler; oldukları gibi, çırılçıplak sahneye çıktılar
Osmanlı’ya karşı 18 ve 19 yüzyıl Avrupa siyasetindeki Hıristiyan mezheplerin yeri
Fakat o yüzyıldan önceki devrede dramın din perdesi, siyaset ve ekonomik çıkar perdesi ile hayli karışık ve içiçe oynanmaktaydı İki eski rakibe kıyasla yeni olan Protestanlık, değil yalnız Osmanlı devlet adamlarını, Rum papazlarını bile gafil avlayacak şekilde sahneye dalıverdi Merkantil Atlantik devletlerinin (Hollanda ve İngiltere) diplomatik ve ticari temsilcilerinin yanı sıra bir yandan Rumların arasında yayılmaya, bir yandan da Katolik nüfuzunu kırmaya ve devleti Katolik Kilisesi aleyhine çevirmeye çalışıyordu Katolik nüfuzu ile Protestan nüfuzu arasında şaşıran Rum kilisesi Osmanlı devletinin eteklerine yapışıyor; zaman zaman bu dinlere karşı Ortodoksluğun himayesini sağlayan kararlar koparıyordu Osmanlı devlet idaresinde rüşvet, devlet yararlarını kese çıkarlarına satmak usulü bu dinlerin ve arkalarındaki devletlerin mücadelesinin bize hediyesidir Bu safhadan itibaren, Osmanlı Devleti geleneksel din-devlet anlayışına göre gitmek imkanını da kaybetmiştir
Megalo İdea’nın doğuşu
Devlet adamlarının şaşkınlığına, bir kısmının ahlaksızlaşmasına karşılık, Rum kilisesi ve halk kendi ruhani ve maddi çıkarlarına en uygun yolu buldular: Osmanlı, Fransız, Rus ve İngiliz ilişkilerinin karma karışık bir hale gelen işlerinin arasında öyle ustalıklı ticaret ve diplomasi yolları buldular ki, on sekizinci yüzyılda bundan iki sonuç çıktı: Biri Yunan denizciliğinin canlanması ve zengin bir merkantil sınıfın doğması (Cevdet Paşa, bunun nasıl Osmanlı donanmasının sonu olduğunu anlatır); ikincisi de, Patrikhane diplomasısının doğması On dokuzuncu yüzyılın başında bu ikisinin el ele vermesinden ortaya Yunan milliyetçiliği ve bağımsızlığı çıktı On sekizinci yüzyıla doğru bir yandan Rusya’nın kuvvetlenmeye başlaması, diğer yandan Protestan devletlerin Osmanlı imparatorluğuna doğru yönelmeleri Hıristiyanlık aleminde Rumlara, hem politik, hem ekonomik destek sağlama devrini açmıştı Şehirli Rum müteşebbisleri Odesa’dan Marsilya’ya, İzmir’den Londra’ya kadar uzanan görünmez bir deniz ticareti imparatorluğu kurdular Ortodoks dininin diğer iki rakip Hıristiyan dini önünde hiçbir zayiat vermeden gelişmesi de sağlandı Rum Ortodoksluğu yalnız bir kere Protestanlık içinde erime tehlikesi geçirdi On yedinci yüzyılda Patrikliğe gelen Lukaris, Ortodoks Kilisesi’ne Kalvinist doktrinini sokmaya kalktı Buna karşı Rum cemaatinin isyanı, hem bunların, hem Katoliklerin tahrikleri, hem de patriğin muhtemelen Rusya ile de bir dalgası olması yüzünden, Osmanlı Devleti bu teşebbüsü önledi; bu macera da patriğin hayatına mal oldu Bu olay, Patrikhane diplomasisinin başlangıcını teşkil eder Ondan sonra bu diplomasinin şaşmaz siyaseti şu olmuştur: Katolik ve Protestan rekabetine ve Rumlar arasına sızma gayretlerine karşı Osmanlı Devleti’nin arkasına sığınmak; devletin bu dinlere karşı tedbirler almasını sağlamak; bu üçüne karşıt olarak kilisenin Bizans geleneğini yürütmek Bunun güttüğü büyük amaç (Megalo İdea), daha sonraları Yunan nasyonalizminin tohumu olarak on sekizinci yüzyılın topraklarına ekilmiştir
Patrikhane diplomasisinin Büyük Amaç’a doğru yeni bir safhası, on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında başladı Bu devirde Osmanlı İmparatorluğu’nun yok olacağı fikri her tarafta yaygındı Hem Batı’da, hem Rusya’da bu imparatorluğun en tabii varisinin Rumlar olacağı fikri üzerinde birleşiliyordu Bundan ortaya, biri Bizans İmparatorluğu, diğeri Helen İmparatorluğu kurma şeklinde iki fikir çıktı Birinci projenin temsilcisi Rus çariçesi Katerina, ikincinin destekleyicisi ihtilal öncesi ve sonrası Fransız diplomasisi ve sonraları Napolyon Bonapart’tı
İki proje birbiriyle uyuşamaz zıt çıkarlara ve amaçlara dayanıyordu Birinin amacı Rusya’nın peyki olacak bir Bizans İmparatorluğu kurmak, diğerinin amacı Fransa’nın peyki olacak bir Helen İmparatorluğu kurmaktı Napolyon’un projesine göre, bu imparatorluk kurulunca Müslümanlar da halifelerini Bağdat’a taşıyacaklardı
Fakat İngiliz diplomasisine göre, ne Bizans İmparatorluğu’na, ne de Helen imparatorluğuna lüzum vardı On dokuzuncu yüzyılın ilk çeyreğinde Ortodoks Kilisesi’nin rehberliği altında Yunan isyanı başlayınca, İngiltere, devletlerin Yunan istiklali istemlerini, eninde sonunda başına Avrupalı bir kral oturtulan küçük bir Yunan devleti bağımsızlığı şekline sokmayı başardı Bu devlet daha kolaylıkla İngiliz siyasetinin etkisi altına konabilir

reformun osmanlı devletine etkileri, reformun osmanlıya etkileri, reformun öncüleri, reform sonucu ortaya çıkan mezhepler ,reform hareketleri sonrasında ortaya çıkan mezheplerin adları, reform öncüleri ,reformun osmanlı devletine etkisi, reform sonucunda ortaya çıkan mezhepler,rönesansın osmanlı devletine etkisi ,reform sonrası ortaya çıkan mezhepler,reformun osmanlıya etkisi, reform hareketleri sonucu, reformun sonucunda ortaya çıkan mezhepler, reform hareketlerinde hristiyan mezhepleri, reform sonucu çıkan mez

Alıntı Yaparak Cevapla