Yalnız Mesajı Göster

Hatay Devletinin Kuruluşu Ve Türkiye’Ye Katılma Kararı

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hatay Devletinin Kuruluşu Ve Türkiye’Ye Katılma Kararı



Fransız memurların davranışı halkı çileden çıkarıyordu Mayıs 1938’de Türkiye hududa, 30000 kişilik bir kuvvet yığdı Almanya'nın 1938 Martı'nda Avusturya'yı ilhakı karşısında Fransa, Mihvere karşı Doğuda kuvvetli bir Türkiye'ye ihtiyaç duyuyordu Boğazların da Avrupa'da artan kriz ve uyuşmazlıklar sebebiyle önemi de artmıştı Haziran 1938'de Antakya'da Türk ve Fransız Askerî heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonucu, 3 Temmuz 1938'de anlaşma imza edilerek Hatay'ın toprak bütünlüğü ile siyasî statüsünü korumak amacı ile her iki devlet 2500 er kişilik askerî kuvvet göndermeyi kabul etmişlerdi Türk ordusu 4 Temmuz 1938'de Hatay'a girerek güven ve huzuru sağlamış oldu
Türkiye ile Fransa arasında imzalanan dostluk antlaşması da bu iki devleti birbirine yak*laştırıyordu Yapılan seçimler sonucunda Meclis 2 Eylül 1938'de ilk top*lantısını yaptı ve bağımsız Hatay Cumhuriyetini ilân etti
Hatay Meclisinde tüm Milletvekilleri Türkçe yemin etmiş, Devlet Başkanlığına Tayfun Sökmen seçilmişti 5 Eylül 1938 kurulan hükümetin başına da Abdurrahman Melek getirilmişti
İkinci Dünya harbine doğru tehlikeli gelişmeler olması, Türkiye ile İngiltere'yi birbirine yakınlaştırdığı gibi Fransa’yı da Türkiye'ye yaklaştırmıştır 23 Haziran 1939'da bir taraftan Paris'te Dışişleri Bakanı Bonnet ile Türk Büyükelçisi Suat Davaz arasında, Türk-İngiliz ortak demecinin tıpkısı imza*lanırken, Ankara'da da Dışişleri Bakanı Şükrü Savaşoğlu ile Fransız Büyükelçisi Renet Massigli arasında Hatay'ın Türkiye'ye bırakılmasına ilişkin Anlaşma imzalanmıştır Anlaşma Türkiye ile Suriye arasında ülke sorunlarının kesinlikle çözümünü öngörüyordu
23 Haziran 1939 Tarihli Anlaşma, 13 Temmuz 1939'da yürürlüğe gir*miştir
Ancak Hatay Meclisi, Anlaşmanın yürürlüğe girmesini beklemeden 29 Haziran 1939'da oybirliği ile Türkiye'ye katılma kararı vermiştir Anlaşma ve ekleri de 30 Haziran 1939 gün ve 3658 sayılı Kanunla onaylanmıştır Türkiye'de ayrıca 7 Temmuz 1939'da bir kanunla Hatay ilini kurup bağlanma işlemini ke*sinleştirmiştir

OLAYIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hatay’ın Türkiye’ye katılması iki savaş arası dönemde Türk dış politikası üzerine yapılan değerlendirmelerde bazı soru işaretlerine yol açmaktadır Genel kanı, söz konusu dönemde uluslar arası konjonktürün son derece elverişli olmasına rağmen Ankara’nın statükocu politika izlediği, güç kullanarak toprak genişletme eğilimi içinde olmadığıdır Bu genel kanıya rağmen, Hatay örneği, tıpkı öteki revizyonist devletler gibi Türkiye’nin de, sınıra asker yığarak güç tehdidinde bulunma yoluyla toprak genişlettiği düşüncesini doğurabilmektedir Ancak Türkiye’nin her aşamada diplomatik görüşmeleri sürdürdüğünü, Milletler Cemiyeti Kararlarına uygun davrandığını ve gerektiğinde bu kararı kendi isteği doğrultusunda yine diploması yolu ile değiştirerek doğrudan güç kullandığı yani “kitaba uygun” hareket ettiğini unutmamak gerekir
Tüm bu verilere rağmen Hatay konusunun belleklerden silinmediği, çok daha sonra ortaya çıkan Kıbrıs Sorunu’nda özellikle 1983’te KKTC’nin ilanı sırasında, muhalefet edenlerce Ankara’nın önüne çıkarılarak Türkiye’nin genişleme eğilimine örnek olarak gösterildiği, ayrıca 1980’ler ve 90’larda Türkiye’nin Musul’u almasını isteyenler tarafından da örnek olarak ileri sürüldüğü, daha da önemlisi sürekli düşmanlığına yol açtığı da bir gerçektir
1923 – 1939 döneminde Türk dış politikasının Orta Doğu’ya ilişkin iki temel sorunu olan Musul ve Hatay ilginç benzerlikler gösterir Her ikisi de Misak-ı Milli sınırları içinde kabul edilmiş, her ikisinde de Lozan’da geri adım atılmış, her ikisi de yeniden gündeme geldiğinde Milletler Cemiyeti çerçevesinde konu görüşülmüş, her ikisinde de doğrudan güç kullanılmamış, sınıra asker yığmakla yetinilmiştir Bununla birlikte Musul konusunda bir başarı elde edilemezken, Hatay’ın Türkiye’ye katılması sağlanmıştır
Bunun nedenlerine baktığımızda iki önemli etkeni görmekteyiz Birincisi Musul’da hayati önem taşıyan petrol olması, Hatay’da ise benzer bir ekonomik zenginliğin bulunmadığının sonunda anlaşılmasıydı İkinci önemli etken ise, 1920’lerin uluslar arası ve iç koşullarının 1930’lardan sonra son derece farklı oluşudur Gerçekten 1920’lerde savaştan galip çıkan güçlü İngiltere karşısında yeni kurulan devletini ayakta tutmaya, çağdaşlaştırmaya ve iç isyanlara karşı korumaya çalışan göreve zayıf bir Türkiye vardı
Oysa 1930’larda Avrupa’daki revizyonist devletlerin tehdidi altında ekonomik ve siyasal olarak istikrarsız, İngiltere’nin baskısını hisseden Fransa’nın karşısında temellerini sağlamlaştırmış halk desteğine sahip bir Türkiye bulunuyordu 1920’lerin Versailles düzenin sahibi olan Batı, bu düzenin yıkıldığı, 1930’larda ve II Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde kendi güvenliği için askeri açıdan Türkiye’ye büyük bir gereksinim duyuyordu

KAYNAKLAR

1Senem BAYKAL, Baskın ORAN, Çağrı ERHAN, Erol TELLAH, Finda KESKİN, Melek FIRAT, Mustafa AYDIN, Tuğrul ARAT, Ömer KÜRKÇÜOĞLU, İlhan UZGEL, Gökçen ALPKAYA, Hikmet ULUĞBAY, Kudret ÖZERSOY, Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşı’dan Bugüne, Olgular, Belgeler, Yorumlar Cilt:1
2Prof Dr Hamza EROĞLU, Türk İnkılâp Tarihi

Alıntı Yaparak Cevapla