Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanli`Da İslahat Ve Reform Hareketleri,İii.Selim’İn İslahat Hakkında Düşünceleri
İktisat ve Ticarette Yenilikler
İktisat ve ticaret alnında yapılan ve yapılmak istenen yenilikler, imparatorluğun ve devrin ihtiyaçları yanında çok yetersiz kalıyordu Bellibaşlı tedbirler arasında, tasarruf teşebbüsü vardı Osmanlı Devleti, bu sıralarda Hint ve İran kumaşlarının istilasına uğramıştı Padişah, devlet parasının dışarı çıkmaması için memlekette yapılan kumaşların ve en çok Ankara ile İstanbul`da yapılanlarının kullanılmasını vezirlerine tavsiye ediyordu Bundan başka; bayramlarda büyük devlet memurlarının meratip silsilesine uygun olarak birbirlerine vermek zorunda oldukları hediyelerin de verilmemesini emrediyordu
Ticaret alanında alınan tedbirler de tamamen disiplinle ilgilidir Osmanlı reayasının bir kısmı, devlete vergi vermemek için yabancı devletlerin hizmetine konsolos veya elçi tercümanı olarak kaydoluyorlardı Bazı Osmanlı reayası da, doğrudan doğruya yabancı devletlerin tabiiyetine girerek kapitülasyon haklarından faydalanıyorlardı
III Selim, ahitnamelerde yazılı sayıdan fazla tercüman kullanmamalarını yabancı elçilerden istediği gibi, hakkı olmadan tercüman vesikası kullananlar araştırılarak vesikaları ellerinden alındı Ayrıca Avrupalı tüccarların, imparatorluğun iç ticaret alanında iş yapmalarının önüne geçildi
Osmanlı ve Rum reayasının gemilerine Rus bayrağını çekerek, sefer ve ticaret yapmaları yasak edildi Osmanlı ticaret filosunun çoğaltılması ile ticaret alanında geniş ölçüde bir kalkınma hedeflendi
Bütün bu tedbirlerle dahi, Osmanlı iktisadiyatında gerçek bir düzen sağlanamadı Bununla beraber hükümet, iktisat konularının önemini kavramış olduğunu bu silik tedbirlerle de olsa göstermiş oldu
Siyaset ve Diplomasi Alanında Yenilikler
III Selim’e gelinceye kadar, Osmanlı devlet adamlarında Avrupalı Hıristiyan devletleri küçük görme düşüncesi hakimdi Bu devletlerden herhangi birisiyle eşitlik şartları içinde siyaset anlaşmaları yapmak, dini inançlara aykırı sayılırdı
III Selim ve yardımcıları olaylara realist bir gözle bakarak devletlerarası münasebetlerde Osmanlı devletinin kendi kendisine yetemeyeceğini anladılar ve islam zihniyete uymamasına rağmen, Hıristiyan devletlerle karşılıklı esaslara dayanan anlaşmalar yapmaya başladılar Napolyon’un Mısır’ı istilası münasebetiyle bir taraftan Osmanlı Devleti ile Rusya, diğer taraftan Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında yapılan anlaşmalar örnek olarak verilebilir Artık Osmanlı Devleti için denge siyaseti başlamıştır Şüphesiz bu; yepyeni bir siyasi düşüncedir ve imparatorluğun dağılma döneminin başında kabul edilmiş olması bu dağılmayı geciktiren etkenlerden bir olmuştur
III Selim devrinde başlayan bir başka yenilik ise, daimi elçilikler kurulmasıdır Avrupalılar, yüzyıllardan beri Osmanlı İmparatorluğunda daimi elçilikler bulundurdukları halde, Osmanlı Devleti Avrupa`da elçi bulundurmaktan çekinmiştir
Lale Devri’nde Damat İbrahim Paşa’nın Paris’e elçi göndererek başlattığı temaslar, III Selim döneminde, Paris, Viyana, Londra ve Berlin’de daimi elçilikler açılarak ilerletildi Elçiler, üç yıl görev yapmak zorundaydılar Bu gelişmeler, Avrupa etkisinin Osmanlıda yayılmasını kolaylaştırmıştır
III Selim’in Tahttan İndirilişi ve Nizam-ı Cedit Devrinin Sona Ermesi
Nizam-ı Cedit döneminde gerçekleşen yenileşme hareketlerinin de çok az destekçisi vardı Ulemanın çoğunluğu tepki gösteriyordu Yenileşme hareketlerinde padişaha destek veren Sadrazam ve şeyhülislamlar bile bu işe dört elle sarılmıyordu Avrupa’ya gönderilen elçiler bile, bu yenileşme hareketlerine gereken desteği vermiyordu ve hatta şüphe ile bakanlar bile vardı Örneğin Paris elçisi Halet Efendi, Paris’ten olumlu izlenimler aktarmamıştı Dış siyasette de başarısız olunması, özellikle Osmanlı halkının nefret ettiği düşman ülke, Rusya ile ittifak anlaşması yapılması halkın tepkisini çekmişti Tepkiler, ülkede isyanlara dönüştü İsyanlar karşısında devlet, gerekli tedbirleri alamıyordu Bazı bölgelerde yerel yönetici ayanlar kendi devletlerini kurma çabasına giriştiler Ulema, bütün kötü gelişmelerin sebebi olarak Nizam-Cedit’i gösteriyordu Nizam-ı Cedit aleyhtarlarının tepkileri, "padişahın kafirlerin yaşam tarzını imparatorluğa sokmaya çalıştığı, askerlere setre pantolon giydirerek imanlarına halel getirdiği, kendisine kafir Avrupalıları danışman olarak seçmesinden dolayı Tanrının Osmanlıları cezalandıracağı ve artık padişahın Kutsal Toprakların hizmetkarlığına (Hadim'ül Haremeyn) yakışmadığı" şeklinde dile getiriliyordu
Ülkede gelişen huzursuzluklar, padişah III Selim’in tahttan indirileceğinin işaretlerini veriyordu Bütün bunların yanında Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı işgal eden Fransa ile uzlaşması, İngiltere’nin tepkisini çekmiş ve İngiliz donanması İstanbul önlerine gelmişti İngilizler, donanmalarının İstanbul önlerine kadar gelmesini masum göstermek için, III Selim’in yeniçerileri kaldırmak için Rusya ve İngiltere ile anlaştığı, o yüzden donanmanın İstanbul önlerine geldiği söylentisini yaymıştı Söylentilerde, İngiliz donanması, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasında ve onun yerine Nizam-ı Cedit'in hizmete sokulmasında padişaha yardımcı olacaktı Zaten, İstanbul’da bulunan yabancı devletlerin elçilikleri kendi ülke siyasetleri doğrultusunda Padişah hakkında veya ülkenin genel siyaseti ile ilgili söylentiler yayıp ortalığı karıştırıyorlardı
Bu durum yeniliklere karşı tutucu çevrelere istedikleri fırsatı yaratıyordu Nizam-ı Cedit döneminin ve III Selim’in sonunu hazırlayan gelişmeler, 1806'da bazı devlet adamları ve ulemanın Yeniçeri Ocağı'nı kışkırtmasıyla başladı Bu tepkiyi, 1807'de İstanbul’da bulunan aleyhtarların, Nizam-ı Cedit’i kaldırmak için harekete geçmeleri izledi İlk olarak Boğaz Yamakları'nı kışkırttılar Yamaklar, içlerinden Kabakçı Mustafa’yı temsilci seçtiler Kabakçı Mustafa, İstanbul ahalisine Nizam-ı Cedit belasını kaldırmak istediğini söyleyerek taraftar toplamaya çalıştı Topçu ve Cebeci ocakları da Kabakçıya katıldı Aleyhtarlardan Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa, ikili oynayarak padişaha bunun sönük bir hareket olduğunu ve tedbir almaya gerek olmadığını söyledi Öte yandan, yeniçerileri destekledi Asiler, Et Meydanı’nda toplandılar ve Nizam-ı Cedit’in kaldırılmasını istediler Padişah çevresinde güvenecek kimse bulamayınca, bir hatt-ı hümayunla Nizam-ı Cedit’in kaldırıldığını duyurdu Bu arada asiler, III Selim’in yenilikçi kadrosunda olanların kendilerine verilmesini istediler Padişah zorla da olsa bunu kabul etti Asiler, bu kişileri öldürdüler ve padişah III Selim’in yerine Şehzade Mustafa’nın tahta çıkmasını istediler III Selim bu isteği de kabul etti ve tahttan çekildi Yerine Şehzade Mustafa, IV Mustafa olarak tahta çıktı Böylece bir yenileşme hareketi daha tepkiyle sona eriyordu
IV Mustafa, 1807-1808 yılları arasında çok az bir süre tahta kalabildi Tahtta bulunduğu kısa sürede asiler her isteğini yerine getirdi Asilerin varlığı, yenilik taraftarlarını örgütlenmeye itti Bu örgütlenme, Padişah III Selim'i destekleyen Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın etrafında gerçekleşti Alemdar ve diğer yenilikçiler kendilerine destek verecek kimselerle temasa geçtiler Hatta, Sadrazamın da güvenini kazandılar Alemdar ‘ın adamlarından Pınarhisar Ayanı Hacı Ali Ağa, İstanbul’a gelerek Kabakçı Mustafa’yı öldürdü Kabakçı’nın ölümü asileri başsız bıraktığı için isyan bir ölçüde önlenmiş oldu Bu arada, Alemdar ordusuyla İstanbul’a geldi İsyanlara katılmış asiler de öldürüldü, ulemalardan bazıları sürgüne gönderildi Asayişi sağlayan Alemdar’ın bu girişimleri, Sadrazamı ve diğer yöneticileri rahatsız etti ve İstanbul’dan gitmesi istendi O da gitmeyip 28 Temmuz 1808’de Bab-ı Ali’yi bastı Sadaret mührünü Sadrazam’dan aldı III Selim’i tahta geri getirmek gerektiğini söyledi Sultan Mustafa tahttan çekilmek istemedi ve kendisine rakip olan III Selim ve Şehzade Mahmut’un öldürülmesini emretti ve III Selim Harem Dairesi’nde ibadet yaparken öldürüldü Şehzade Mahmut da cariyeler ve hizmetkarlar tarafından Sarayın damına çıkarılarak kurtarıldı
Bu olayın ardından, IV Mustafa tahttan indirilip yerine Şehzade Mahmut, II Mahmut olarak tahtta çıkarıldı Alemdar Mustafa Paşa da Sadrazam oldu Alemdar, yeniçerilerin isyanını bastırmada kendisine yardımcı olanları önemli görevlere getirdi Asiler öldürüldü, Boğaz Yamakları Ocağı kaldırıldı İstanbul’da otorite sağlandı
Alemdar Mustafa Paşa sadareti üslenerek, III Selim'in başlattığı ıslahatları devam ettirmeye çalıştı Nizâm-ı Cedit'i, Sekbân-ı Cedit adı ile yeniden canlandırdı Ancak ulemayı ve yeniçerileri memnun edemeyen Alemdar Mustafa Paşa`da, 1809'da çıkan bir isyanda öldürüldü
II Mahmut, Osmanlı Tarihi’nde çöküş döneminde, imparatorluğu kurtarmak için önemli reformlar yaptı ve Tanzimat Dönemi (Yenileşme Dönemi) nin adımlarını attı Radikal kararlarıyla Osmanlı toplumunun sosyal yaşamında dönüşümler gerçekleştirmeye çalıştı Ancak, alınan kararlar ve yapılan ıslahatlar, Osmanlı Devleti’ni çöküntüden kurtaramadı, sadece bu süreci yavaşlattı
Osmanlı Devleti`ni Islahata Yönelten Nedenler
İmparatorluk teokratik temelli olduğu için, İslam dininin kuralları olan şeriat kanunu ile yönetiliyordu Ancak, imparatorluk çok geniş bir alana yayıldığı ve bu coğrafya üzerinde farklı etnik ve dinsel yapıda insanlar yaşadığı için gelenek ve ihtiyaçlara göre belirlenen, yani insan aklından kaynaklanan düzenlemeler (Örfi hukuk) de yönetimin temelini oluşturmaktaydı Bu sayede Osmanlı devleti 16 yy’a kadar ileri giderken, Avrupa dinsel baskılarla ortaçağ karanlığını yaşamaktaydı Fakat, bir süre sonra, tersi bir durum yaşanmaya başlandı Eğitim kurumlarından bilimsel bilgilerin dışlanması, dinsel bilgilere ağırlık verilmesi, hoşgörüsüzlüğü ve çöküntüyü getirdi İmparatorluk, çağı kavramaktan uzak yöneticiler ve ülke içindeki ekonomik ve sosyal problemler ile Avrupa'da değişen dengelerin etkisiyle 16 yüzyılın sonlarından itibaren zayıflamaya başladı Çözüm arayışlarına giren yöneticiler, problemi askeri yetersizlik olarak görüyorlardı Oysa, karşılarında teknik alanda gelişmeye başlayan Avrupa devletleri vardı Osmanlıdaki geleneksel anlayışla modern silahlara ve gelişmelere karşı "silah icad oldu, mertlik bozuldu" gibi tepki gösterilmesi, devletin teknik açıdan gelişmesini engellediği gibi, dışındaki teknik gelişmelerden ve politikalardan da uzak kalmasına yol açtı
Rönesans ve Reformun etkisiyle Ortaçağın dogma düşünce kalıplarını kıran Avrupa artık her alanda Osmanlı Devleti'ne karşı güçlenmeye hatta içişlerine müdahale etmeye başlamıştı Avrupa, özellikle, askeri açıdan güçlü olduğu gibi, Fransız İhtilali ile etkili olmaya başlayan Milliyetçilik ideolojisiyle de Osmanlı devletini zayıflatmaya başladı Bu da çok uluslu Osmanlı Devletinin bütünlüğünün bozulmasını kaçınılmaz hale getirdi İnsanoğlunun, Antik dönem filozoflarının eserleriyle yeniden uyanışa geçtiği ve insanı ve doğayı keşfettiği Rönesans ile sanatta ve edebiyatta kaydettiği gelişmeler, Avrupa’da yeni bir çağın kapılarını açıyordu Sanat ve edebiyattaki insanı temel alan düşünceyi "Hümanizma"yı yaratan Rönesans ile onun getirdiği düşünceler, Hıristiyan dininde Katolik mezhebinin tekelini kırdı Katolik mezhebinin karşısında Protestanlık, Calvinism ve Anglikan Kilisesinin savunduğu inançlardan oluşan yeni mezhepler ve onların doğuşunu sağlayan Reform hareketleri çıktı Bu gelişmeler, karanlık çağ diye nitelendirilen Orta Çağın yerine Aydınlanma Çağı’nın başlamasını sağladı
Her şeyin çıkış noktası olarak insanoğlunun ön plana çıkarılması, Avrupa’da teknik gelişmelerin ve yeni siyasal rejimlerin önünü açmıştır Elde edilen buluşlar, eskiden olduğu gibi, şeytanın icatları olarak algılanmıyor ve yapılan deneyler şeytanca kabul edilmiyordu Ortaçağda, teknik buluşlar elde ettiği için şeytan kabul edilen ve yakılan bilginlerin buluşları, artık değer kazanıyordu Bilginleri yakan ilkel ve taasub düşünce geride kalmıştı 18 yüzyıl Aydınlanma Felsefesi, yeni bir çağın başladığını müjdeliyordu
Aydınlanma düşüncesi insan haklarını temel alan özgürlükçü düşünceyi ve onunla gelişen Cumhuriyet rejimini öne çıkarmıştır Bununla birlikte, milliyetçilik ideolojisi de ulusların kendi milliyetleri temelinde bağımsız devletler kurmaları için bir zemin hazırladı Avrupa bu gelişmeleri 18 yüzyılda yaşarken, Astronomide, coğrafyada ve tıpta önemli gelişmeler kaydeden Türk Dünyası, bilginleriyle Orta Asya’dan daha 13 yy da sesini duyuruyordu Ali Kuşçu, Takiyüddin Efendi gibi önemli Türk bilginleriyle Türk Rönesansını yaşamış olan Osmanlı İmparatorluğu neredeyse dünyaya egemen hale gelmişti Ancak, temel bilimlerden yoksun eğitimleriyle ülkesini tanımayan ve Enderun eğitimi gereği eyaletlere staja gitmeyen veliahtların yetiştirilmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nu çöküntüye götüren sürecide hazırlamıştı
18 yüzyılda savaşlar ve antlaşmalarla toprak kaybına uğrayan Osmanlı İmparatorluğu, bozulan güç dengesini yeniden eski haline getirmek amacıyla çözüm arayışlarına girdi 17 yüzyılın sonlarından itibaren başlayan çözüm arayışları, karizmatik yöneticilerin askeri tedbirleri olarak ortaya çıktı Ancak, çöküşü engelliyemedi 18 yüzyılda Lale Devri'nde olduğu gibi İmparatorluğu eski gücüne kavuşturmak için dış temaslar başlatıldı ve orduda düzenlemelere gidildi Bu düzenlemeler de büyük ölçüde Avrupa devletlerinden gelen ordu mensupları ve teknik adamların desteği ile yapıldı III Selim, II Mahmut, Abdülmecit gibi 19 yüzyıl padişahları, askeri, idari, sosyal, siyasal alanlarda yenilikçi girişimlerde bulundular Nizam-ı Cedit ile başlatılan bu girişimler, bir ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun din taasubundan kurtularak, Avrupa'daki teknik ve sosyal gelişmelerden alıntılar yapmalarını sağlamıştı II Mahmut gibi otoriter bir padişahın son döneminde Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu hazırlatması, insan hakları alanında da Osmanlı devletinin katettiği mesafeyi gösteriyordu
Sonuç olarak, 13 yüzyıl sonlarında bir aşiretten İmparatorluğa doğru atılım yapan ve üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu, değişen çağın koşullarına ayak uyduramayınca, 17 yüzyıldan itibaren zayıflamaya başlamıştır Çeşitli dönemlerde geliştirilen çözümler de:
1) Eksik olarak tespit edildiği ve kadro desteğinden yoksun olarak yapıldığı için,
2)Avrupa'daki teknik, kültür, siyaset ve eğitim alanlarındaki gelişmelerin Osmanlı Devleti'nde uygulanmasına çok geç başlanıldığı için,
3)18 yüzyıl ve sonrasına damgasını vuran 1789 Fransız İhtilali’nin yarattığı milliyetçilik, ulusal devlet, insan hakları ve özgürlük gibi kavramların Osmanlı Devleti sınırları içinde hayata geçirilememesi ve Osmanlı yasalarında yer alamamasının yarattığı etkilerle sarsıldığı için,
4)Yenileşme hareketleri, devrimci hareketler olmadığı, eski geleneksel yapıyı muhafaza ederek yapılmaya çalışıldığı ve eski düzenin çarpıklığı ve bu düzenden faydalanan çıkar gruplarının tepkisiyle uğraşmak zorunda kalındığı ve zaman kaybedildiği için, bir sonuç getirmemiş, sadece, imparatorluğun çökme sürecini bir süre yavaşlatmıştır Osmanlı İmparatorluğu, yenik çıktığı I Dünya Savaşı'nın ardından topraklarının İtilaf devletleri tarafından işgal edilmesi ve buna karşı Türk halkının başlattığı Milli Mücadelenin ardından yerini Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakmış ve tarih sahnesinde yerini almıştır
|