Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devleti, Osmanlı Devletini Kuranlar Kimlerdir,Osmanlı Devletini Kuruluşu

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti, Osmanlı Devletini Kuranlar Kimlerdir,Osmanlı Devletini Kuruluşu



Osmanlı Devleti, Osmanlı devletini kuranlar Kimlerdir,Osmanlı devletini kuruluşu
Osmanlı Devleti, Osmanlı devletini kuranlar Kimlerdir,Osmanlı devletini kuruluşu

OSMANLI DEVLETİ Anadolu(Türkiye) Selçuklularının 1308 yılında ortadan kalkmasıyla beraber, özellikle Batı Anadolu'daki beylikler arasında, Türk birliğini yeniden tesis etmeyi amaçlayan mücadeleler kızışmış idi İşte bu mücadelelerin neticesinde Anadolu'da Osmanoğullarının yıldızı parlayacak ve altı yüz yılı aşan muhteşem bir Türk devletine tarih tanıklık edecektir Osmanoğullarının Menşe'i: Tarihi kaynaklara göre Osmanlı devletini kuranlar, Oğuzların 24 boyundan biri olan Kayı boyuna mensuptur Oğuz an'anesine göre Kayılar, sağ kolda yer alan Boz-okların Günhan kolunun en büyük boyudur Dolayısıyla Oğuz teşkilât yapısında Kayılar, hakim unsurdur Bundan dolayı Dede Korkut'ta "hâkimiyet bir gün Kayı'ya değe; bu dediğim Osman neslidir" denilerek Osmanoğullarının hâkimiyeti meşrulaştırılır Kayılar, Malazgirt Savaşı'nın hemen akabinde Anadolu'ya gelen Oğuz boylarındandır Dolayısıyla onların Anadolu coğrafyası içerisinde yurt tutmaya yönelik göç hareketleri hem Anadolu'nun Türkleşmesi hem de Türkiye tarihinin şekillenmesi bakımından oldukça önemlidir Tarihî kaynaklara göre elli bin kadar Tatar ve Türkmen gaza ve cihat maksadıyla önce Erzurum ve Erzincan'a, ardından da Artuklu sahasında yer alan Güneydoğu Anadolu'ya yönelmişlerdi Kayı boyunun beyi Süleyman Şah, Halep'e giderken Fırat'ta boğulmuş ve "Türk Mezarı" da denilen Caber Kalesi'nde defnedilmiştir Beylerini kaybeden "göçer evli"lerin bir kısmı, bugünkü Urfa-Viranşehir ve Mardin-Derik kazaları arasında bulunan Beriyye'ye gitmiş bir kısmı ise Anadolu'ya dağılmıştır Bu sahalar, Kayı boyuna mensup Karakeçililer'in günümüzde de yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdir Babasının ölümü üzerine dört yüz kadar göçer evli ile bölgeyi terk eden Ertuğrul Gazi önce Pasin Ovası'na, Sürmeliçukuru'na varıp bir müddet burada kalmış, sonra Selçuklu Hükümdarı Sultan Alaaddin'in çağrısı üzerine Adıyaman ve ardından Ankara civarına gelmiştir Yaklaşan Moğol tehlikesi ve uçları basan Bizans'a karşı yardımını gördüğü Ertuğrul Gazi liderliğindeki Kayıları Ankara civarındaki Karacadağ'a konduran Sultan Alaaddin, Rumlara karşı Sultanönü (Eskişehir)'nde kazanılan zaferde, ordusunun akıncılığını üstlenen Ertuğrul Gazi'ye Söğüt, Domaniç ve Ermeni Beli'ni yaylak ve kışlak olarak tahsis etmiştir Ertuğrul Gazi'nin vefatı üzerine (1281 veya 1288), küçük oğlu Osman Bey, Kayıların başına geçmiştir 1-Kuruluş Devri: a- Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu: Osman Bey, Oğuz aşiretlerinin ittifakıyla başa geçtikten sonra, siyasî ve dinî bakımdan Anadolu'nun en itibarlı ve nüfuzlu tarikatlerinden Ahilerin mühim bir şahsiyeti olan Şeyh Edebali'nin kızı ile evlenerek, gücünü artırmış idi Bundan sonra Osman Gazi, Bizans'a karşı genişleme politikasını uygulayarak, İnegöl, Karacahisar ve Yarhisar'ı ele geçirdi ve bölgenin mühim merkezlerinden olan Bilecik'i alarak, burayı beyliğin merkezi yaptı (1299) Bu tarih devletin kuruluş tarihi olarak kabul edilir Selçuklu Sultanı III Alaaddin Keykubad'ın İlhanlı Hükümdarı Gazan Han'ın kuvvetleri tarafından tutulup, İran'a götürülmesi üzerine Selçuklu ümerasından bazıları ve bölgedeki Türkmen beyleri Osman Bey'e teveccüh göstermiş; Oğuz an'anesine göre onun hâkimiyetini tanımayı kabul etmişlerdir Nitekim Oğuz beyleri Oğuz Han töresine göre tertip edilen bir törende Osman Bey'in önünde diz çökerek, onun verdiği kımızı içmek suretiyle tâbiyetlerini sunmuşlardır Ancak henüz küçük bir beylik durumundaki Osmanoğullarının, şeklen de olsa bu dönemde, İlhanlı hâkimiyetini tanıdıkları bilinmektedir Osman Gazi, beyliğini ilân ettikten sonra idaresi altındaki bölgeleri beş kısma ayırarak buraları güvendiği ve savaşlarda yararlık gösteren kimselere tevcih etti Oğlu Orhan'a Sultanönü, büyük kardeşi Gündüz Bey'e Eskişehir'i, Aykut Alp'e İn-önü'yü, Hasan Alp'e Yarhisar'ı ve Turgut Alp'e de İnegöl'ü verdi Diğer oğlu Alaaddin'e ise şeyh Edebali'nin emin ve nazırlığında, ailenin geçimi için, Bilecik ve havalisinin gelirleri tahsis edildi1302'de Bursa tekfurunun liderliğinde birleşen Rum tekfurlarının Koyunhisar (Bafeon) savaşında ağır bir mağlûbiyet tatmaları, Osman Bey'in Bursa ve Kocaeli taraflarına akınlar yapmasını oldukça kolaylaştırmıştı Bir taraftan Bursa öte taraftan İznik Türk kuşatması altında tutuluyordu Ancak yaşlılık sebebiyle Osman Bey, fetihler için oğlu Orhan'ı görevlendirmişti Nitekim 1324 yılında Osman Bey vefat etti ve oğlu Orhan Bey Osmanlı tahtına çıktı Orhan Bey, 1326 yılında Bursa'yı, uzun süren kuşatmanın ardından, ele geçirince babasının vasiyetini yerine getirerek, Osman Gazi'nin naaşını Bursa'ya nakletti ve burayı devletin yeni merkezi yaptı Orhan Bey'in komutanlarından Akçakoca ve Karamürsel ise İstanbul kıyılarına kadar akınlarda bulunuyorlardı Bu fetih ve akınlardan telâşlanan Bizans İmparatoru Andranikos büyük bir ordunun başında Osmanlılara karşı harekete geçtiyse de Maltepe (Palekanon) Savaşı'nda ağır bir yenilgi aldı (1329) Bu zafer, İznik ve İzmit'in ele geçirilmesini kolaylaştırmıştır b- Rumeliye Geçiş; Karasi Beyliğinde başlayan taht mücadelelerinden istifade eden Orhan Bey, Balıkesir ve civarını topraklarına katarak, ileride gerçekleşecek olan Rumeli fetihleri için mühim bir mevkiye sahip olmuştur Nitekim Karasi Beyliğinin deniz gücü ve Hacı İl Bey, Evrenos Bey gibi değerli komutanlar artık Osmanlıların emrine girmişlerdir Bizans içindeki taht kavgaları ve Bulgar-Sırp saldırıları karşısında, gittikçe güçlenen Osmaoğullarından yardım isteyen Kantakuzen'in talebi üzerine Orhan Bey'in oğlu Süleyman, bir orduyla Rumeli'ye geçti (1345) Edirne'yi kuşatan Bulgar-Sırp kuvvetlerini bozan Süleyman Paşa bu zaferin karşılığında Gelibolu'daki Çimpe Kalesi'ni Bizans'tan aldı Böylece Osmanlılar ilk kez Rumeli yakasında bir üs elde etmiş oluyordu (1356) Süleyman paşa Gelibolu'nun ardından Tekirdağ'a kadar olan bölgeleri de ele geçirerek buralara Anadolu'dan getirilen Türkmenleri yerleştirdi Böylece Rumeli'de de Türkleşme hareketi başlamıştır Süleyman Paşa'nın ölümünden sonra Rumeli'deki fetihler için kardeşi Murat Bey görevlendirildi (1359) Ancak 1362'de babası Orhan Bey'in de ölümü üzerine Murat Bey, Bursa'ya döndü ve Osmanlıların 3 hükümdarı olarak tahta çıktı (1362) c- Rumeli ve Balkanlarda Fetihler; IMurat (Hüdavendigar) önce tahtta hak iddia eden kardeşlerini bertaraf etmekle işe başladı ve bu arada elden çıkan Ankara'yı yeniden aldı Anadolu'da birliğin sağlanmasının ardından Murat Hüdavendigar, inkitaya uğrayan Rumeli ve Balkanların fethine yöneldi Bu sırada Balkanlar karşıklık içindeydi Bir taraftan Sırp Hükümdarı Düşan'ın ölümü ile Sırplar arasında iç mücadeleler şiddetlenmiş, öte yandan Macar Kralı Layoş, Balkanlarda Ortadokslara olan baskıları artırmıştı Evrenos ve Hacı İl Bey komutasındaki kuvvetler bu durumdan da yararlanarak Keşan'dan Dimetoka'ya kadar olan yerleri fazla bir mukavemet görmeden ele geçirmişlerdi Sazlıdere Zaferi ile Edirne ve Filibe, Lala Şahin Paşa tarafından fethedildi (1363/4) Bu savaşlarda Bulgarların yanında yer alan Bizans barış yapmak zorunda kaldı Türk ilerleyişini durdurmak isteyen Macar, Bulgar,Sırp ve Ulahlardan müteşekkil bir Haçlı ordusu Macar Kralı Layoş'un liderliğinde Edirne üzerine yürüdü Ancak Meriç sahilindeki Sırp Sındığı denilen mevkiide, kalabalık Haçlı ordusunu hazırlıksız yakalayan 10 bin kişilik kuvvetiyle Hacı İl Bey, büyük bir bozguna uğrattı (1364) Sırp Sındığı zaferiyle Osmanlılar, Balkanlardaki fetihlerine hız verdiler ve bunu kolaylaştıracağı için Osmanlı başkenti Bursa'dan Edirne'ye nakledildi Fetihler karşısında çaresiz kalan Bulgarlar Türk himayesini kabul etmek zorunda kaldılar (1369) Çirmen Zaferi ile (1372) Batı Trakya ve Makedonya'nın bir kısmı Osmanlı hâkimiyetine girdi ve Selanik ile Köstendil'in de ele geçirilmesinin ardından Sırp Kralı Lazar, vergi verip, gerektiğinde asker göndermek şartıyla Osmanlılarla barış anlaşması imzaladı(1374) Yaklaşık on yıl süren mücadelede, Rumeli ve Balkanlarda fethedilen bölgelere Anadolu'dan mütemadiyen Türk nüfus kaydırılarak bölgede demografik dengeler Osmanlılar lehine değiştirilmeye başlanmıştı Bu tarihten sonra bir müddet Balkanlardaki fetihlere ara verilmiş ve Anadolu'da Türk birliğini sağlamlaştırmaya yönelik düzenlemelere geçilmiştir Bu maksatla I Murat, oğlu Bâyezid'i Germiyan beyinin kızı ile evlendirmiş; Tavşanlı, Emet ve Simav gelinin çeyizi olarak Osmanlılara verilmiştir Aynı şekilde Akşehir, Yalvaç, Beyşehri gibi bazı şehir ve kasabalar Hamidoğulları'ndan para karşılığı satın alınmış, Candaroğullar da Osmanlı hâkimiyetine girmişti Artık Osmanlıların karşısında tek bir güç kalmıştı; Karamanoğulları Alaaddin Ali Bey, Osmanlıların yeniden Balkanlara yönelmesini de fırsat bilerek, harekete geçmiş ancak I Murat Konya önlerinde Karamanoğullarını yendiğinde Karaman beyi af dilemek zorunda kalmıştır(1387) Murat Hüdavendigar'ın yeniden Rumeli'ye yönelmesiyle birlikte Niş ve Sofya da dahil olmak üzere bütün Bulgaristan fethedildi(1385/88) Timurtaş Paşa'nın Sırp kuvvetleri tarafından baskına uğratılıp, yenilmesi üzerine cesaretlenen Bulgar, Leh, Çek ve Macar kralları da Sırpların yanında yer aldılar Fakat Çandarlı Ali Paşa, Bulgar Kralı Şişman'ı esir alarak Bulgarları bu ittifakın dışına attı Buna rağmen Haçlı ordusu ilerleyişini sürdürünce, I Murat ordusunun başına geçerek düşmanı Kosova'da karşıladı IMurat'ın oğulları Bâyezid ve Yakup'un da yer aldığı Osmanlı birlikleri büyük bir zafer kAzandı Sırp Kralı Lazar ve oğlu esir edilmiş, düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmı imha olmuştu (20 haziran 1389) Fakat IMurat savaş meydanını gezerken bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit düştü Bunun üzerine Sırp kralı da Osmanlı askerleri tarafından öldürüldü Osmanlılar için Balkanlarda tutunabilmek yolunda ölüm kalım savaşı olarak görülen IKosova Zaferi Sırplar tarafından asla unutulmamıştır Günümüzde dahi masum Müslüman halka yönelik vahşetin arkasında bu mağlûbiyetin ezikliği ve intikam hissi yatmaktadır d- Anadolu'da Türk Birliği'nin Sağlanması; I Murat'ın şehit edilmesinin ardından oğlu Bâyezid, devlet adamlarının ittifakıyla hükümdar ilân edildi Babasının ölümünü fırsat bilen Anadolu'daki beyliklerin Osmanlılar'a bıraktığı toprakları yeniden ele geçirmek maksadıyla harekete geçtiklerini haber alan Bâyezid, süratle Anadolu'ya döndü 1390 yılında Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan beylikleri ortadan kaldırıldı Ertesi yıl Hamidoğulları Beyliği toprakları ele geçirildi ve bu beyliklerin yer aldığı topraklarda Anadolu beylerbeyliği adıyla idarî bir ünite oluşturuldu Ardından Osmanlıların en önemli rakip olarak gördüğü Karaman Beyliğine yönelen Yıldırım Bâyezid, Konya'yı kuşattı Alaaddin Ali Bey'in barış talebi, Beyşehir ve çevresinin Osmanlılara bırakılmasıyla kabul edildi(1391) Fakat Yıldırım Bâyezid'in Mora ile ilgilenmesini fırsat bilerek Ankara Sancak Beyi Sarı Timurtaş Paşa'yı esir alması üzerine, Yıldırım Bâyezid, Alaaddin Bey'e kesin bir darbe vurmaya karar verdi Anadolu'ya geçen Yıldırım, üç gün süren savaşın ardından ele geçirilen Alaaddin Bey'i ortadan kaldırdı ve toprakları Osmanlılara ülkesine dahil edildi(1397) Karamanoğlu tehlikesinin bertaraf edilmesiyle, Anadolu'da Osmanlılara direnebilecek en güçlü devlet olarak Kadı Burhaneddin devleti kalmış idi Daha 1392 yılında, Kadı Burhaneddin'in müttefiki durumundaki Candaroğlu Süleyman anî bir baskınla öldürülüp beyliğin Kastamonu şubesi ortadan kaldırılmıştı (1392) Ardından, ertesi yıl Amasya ve Merzifon civarı Osmanlı hâkimiyetine alınmıştı Kadı Burhaneddin'in 1398'de Kara Yülük tarafından öldürülmesi üzerine, ona bağlı Sivas, Tokat, Kayseri, Malatya gibi şehirler birer birer ele geçirildi Böylece Fırat'ın batısında kalan Anadolu toprakları Osmanlı sancağı altında birleştirilmiş oluyordu Yıldırım Bâyezid'in İstanbul Kuşatması ve Balkanlardaki Fetihleri Yıldırım Bâyezid'in Karaman seferine anlaşma gereği katılan Bizans İmparatoru VYuannis'in oğlu Manuel'in, babasının ölümü üzerine anlaşmayı çiğneyerek İstanbul'a kaçması sebebiyle Yıldırım, İstanbul'u kuşatmaya karar verdi 1391'de başlayan ilk muhasara 1396 yılına kadar sürdürüldü Bu maksatla İstanbul Boğazı'nda Anadolu Hisarı inşa edildi Şehre dış yardımların gelmesini önlemeyi ve iaşe zorluğu altında savunmayı kırmayı hedefleyen bu muhasara Timur'un Anadolu'ya ulaşmasına kadar fasılalarla devam ettirilmiştir Bu kuşatma sürerken bir yandan da Yıldırım, Bulgaristan, Arnavutluk ve Bosna taraflarında fetih hareketlerine devam etmekteydi Kuşatma altındaki Bizans'ın da talebi ile Türklere karşı yeni bir Haçlı ittifakı oluşturan Macar Kralı Sigismund, İngiltere dahil bütün Avrupa devletlerinden topladığı 120 bin kişilik bir orduyla harekete geçti Yıldırım Bâyezid düşmanı şaşırtan bir hızla Niğbolu Ovası'nda düşmanı karşıladı 50-60 bin kişilik Osmanlı ordusu, sayıca çok üstün olan Haçlı ordusunu büyük bir bozguna uğrattı Savaş meydanından kurtulabilenler, kaçarken Tuna'da boğuldular(1396) Haçlılardan geriye sadece muazzam bir ganimet kalmıştı Bu ganimetle, Edirne ve Bursa'da pek çok cami, medrese ve imaret inşa edilmiştir Zaferin ardından, Eflâk, Bosna, Macaristan ve Mora üzerine seferler düzenlendi İtibarı bu zaferle bir kat daha artan Yıldırım, Niğbolu dönüşünde Anadolu birliğini kurmaya yönelik nihaî adımları atmaya başlayacaktır 2-Fatih ve Cihan Devleti'nin Doğuşu: İstanbul'un Fethi: II Mehmet, babasının ölümü üzerine ikinci kez Osmanlı tahtına oturduğunda, devletin ortasında bir şer adacığı hâlinde kalmış köhne Bizans'ı ortadan kaldırmayı öncelikle hedef olarak belirlemişti Böylelikle Osmanlı devleti tam bir cihan devleti haline gelebilecekti Hedefini gerçekleştirmek için ilkin Sırbistan ve Eflâk ile anlaşma imzalayan Fatih, Karamanoğlu tehlikesini de geçici de olsa bertaraf etti Bizans'a ulaşabilecek muhtemel yardımı önlemek için Boğaz'ın Avrupa yakasına Rumeli Hisar'ını yaptırarak kuşatma hazırlıklarını tamamladı Nihayet kuşatılan İstanbul'a karşı 6 Nisan 1453'te kara ve denizden saldırı başlatıldı II Mehmet, Edirne'de döktürdüğü çağının en güçlü toplarıyla İstanbul surlarını karadan sarsarken 18 Nisan'da donanma bütün İstanbul adalarını ele geçiriyordu Fakat, Haliç'in zincirle kapatılması sebebiyle kara ve deniz birlikleri müşterek bir harekâta geçemiyor ve bu durum da kuşatmanın başarısına gölge düşürüyordu Nihayet 22 Nisan'da Osmanlı donanmasının karadan Haliç'e indirilmesi gibi müthiş bir plânın gerçekleştirilmesi, kuşatmanın seyrini değiştirmeye başlamıştı Seksen parçalık donanmayı bir anda karşılarında gören Bizans'ın direnme gücü artık kırılmıştı 29 Mayıs 1453'teki nihaî harekâtla İstanbul fethedildiğinde, II Mehmet, Peygamberimizin müjdesine mazhar oluyor ve "feth-i mübin" ile "Fatih"lik şerefini elde ediyorduBizans'ın ortadan kaldırılması hem Türk tarihi hem de dünya tarihi açısından büyük bir öneme sahiptir Bu fetihle Osmanlı Devleti, artık tam bir cihan devleti hâline gelmiş, İslâm dünyası ve Avrupa içinde büyük bir prestij ve güç kazanmıştır Avrupa için bu fetih çağ açıp, çağ kapayan bir fetihtir Katolik Avrupa'nın, Ortadoks dünyasıyla bütünleşme çabaları, İstanbul'un fethiyle önlenmiş, aksine Balkanları da tamamen ele geçirmek suretiyle Fatih, kısa zamanda Ortadoksları himayesi altına almıştır Nitekim Papa VNikola'nın Türklere karşı harekete geçilmesi fikri pek taraftar bulamamış, aksine, Ege adalarındaki halk, Balkanlardaki bazı despotluklar ve prensler Fatih'i İstanbul'un fethinden dolayı kutlayan mektuplar yazmışlardır Papa'nın isteğine sadece Almanya, Napoli ve Venedik olumlu cevap vermiş fakat onlar da kendilerinden ziyade Sırp, Macar ve Arnavutları kışkırtarak sonuç almaya çalışmışlardır 1- Fatih'in Batı Politikaları: a- Sırbistan Seferleri; İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılara bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye başlamışlardı Bunun üzerine 1454-1457 arasında üç kez peşpeşe Sırbistan'a sefer düzenlendi Belgrat dışındaki bütün Sırp toprakları ele geçirildi Sırp Kralı Bronkoviç'in ölümüyle başlayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti Mahmut Paşa, 1459'da başkentleri Semendire'yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliğini oluşturdu Böylece Sırbistan'da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti başlamış oluyordu b- Arnavutluk Seferleri; Papalık ve Napoli krallığının desteği ve kışkırtmasıyla harekete geçen Arnavutluk hâkimi İskender Bey, vurkaç taktiği ile Osmanlı kuvvetlerine baskınlar düzenlemekteydi Bunun üzerine Fatih, bizzat sefere çıkmaya karar verdi 1465 yılında gerçekleşen Iseferde, İlbasan Kalesi'ni yaptırıp, içine asker yerleştiren Fatih, Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek, geri döndü Ancak, Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere saldıran İskender Bey, Balaban Paşa'yı şehit etti ve İlbasan kalesi'ni kuşattı Bunun üzerine Fatih II Arnavutluk Seferi'ne çıktı (1467) Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu Bu sırada İskender Bey ölmüş ve yerine oğlu Jean geçmişti Arnavutlukta başlayan kargaşa sebebiyle Fatih 3 kez Arnavutluk seferini başlattı Arnavutların elinde kalmış olan Kroya ve İşkodra kuşatıldı Nihayet 1479'da Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti haline gelmiş oluyordu c- Mora Seferleri; İstanbul'un fethinden sonra Bizans İmparatoru XII Konstantin'in oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora'da, Osmanlıların yardımını istemişlerdi Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi Fakat bu sefer iki kardeş arasında mücadele başlamıştı Bölge ülkelerinin Mora'yı istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458'de harekete geçti Korent'i ele geçiren Fatih, Mora'nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturdu Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul etti Kardeşi Dimitrios'a karşı Arnavutların desteğini alan Tomas'ın Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine 2kez Mora'ya sefer düzenlendi Tomas, Papa'nın yanına kaçmak zorunda kaldı Bölgeye çok sayıda Türk yerleştirildi Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik, Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465) d- Eflâk ve Boğdan Seferleri; Yıldırım zamanında vergiye bağlanan Eflâk Prensliği'nin başına Fatih tarafından Vlad (Kazıklı Voyvoda) getirilmişti(1456) Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden gizliye düşmanlık ediyordu Vlad'ın Fatih'in elçilerini kazığa oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflâk'a bir sefer düzenledi Boğdan'dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri voyvodayı uzun süre takip etti Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma üzerine Vlad'ı esir etmeleri ile mesele çözüldü Fatih voyvodalığa Radul'u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi 1455'ten itibaren Osmanlı Hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliği'nin Kefe'nin fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri 1476'da Boğdan'a girdi Fatih'in bizzat başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı Böylece Boğdan da yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oluyordu e- Bosna-Hersek Seferleri; Osmanlılara vergi yoluyla bağlı olan Bosna Kralının, anlaşmalara riayet etmemesi üzerine Üsküp'ten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmut Paşa ve Turahanoğlu Ömer Bey'e Bosna'nın tamamen fethedilmesi emrini vermişti 1463 yılındaki seferle Bosna Kralı Osmanlı hâkimiyetini yeniden tanıdı Ancak şeyhülislamın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyliği oluşturuldu Fakat ordunun İstanbul'a dönmesi üzerine aynı yıl, Macar kralı Bosna'ya girdi İkinci kez düzenlenen seferle Osmanlılar, Yayçe dışındaki bütün kale ve şehirleri yeniden ele geçirdiler Bosna seferleri esnasında Hersek Kralı Stefan da ülkesinin bir kısım toprağının Osmanlılara doğrudan bağlanması şartıyla tahtında bırakılmıştı Ancak 1483 yılında Hersek tamamen Osmanlı toprağı hâline gelecektirFatih, Bosna'yı Osmanlı topraklarına kattığı zaman "Bogomil" mezhebindeki Bosnalılara çok iyi davranmıştı Hem Katolik hem de Ortadoksların kendi kiliselerine almak için baskı yaptıkları Bogomiller bu sebeple Osmanlı yönetimine sıcak bakmışlar ve kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuşlardı İşte bu Müslüman Bosnalılara "Boşnak" denilmektedir Fatih devrinde Osmanlıların karada en güçlü komşusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi Macarlar bu dönemde tek başlarına Osmanlılarla baş edemeyeceklerini bildiğinden, doğrudan bir savaşı göze alamamış, Fatih de tabiî sınır olan Tuna'yı geçmeyi düşünmemiştir Ancak akıncılar vasıtasıyla, Macaristan'a güvenliğin sağlanmasına yönelik yüzlerce başarılı akın düzenlenmiştir Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlılarla doğrudan karşılaşmaktansa Balkanlardaki diğer devletleri kışkırtmayı yeğ tutmuştur Güçlü donmasıyla Mora ve Ege'deki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlılar karşısında istediği sonucu alamamış, aksine pek çok ada ve kıyı kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir f- Ege Adalarının Fethi; İstanbul'u ele geçiren Fatih, Bizans'a ait bütün toprakları hâkimiyeti altında birleştirmek istiyordu Böylece Bizans'ın yeniden dirilmesini önleyeceği gibi, iktisadî ve siyasî açıdan da nüfuz alanını genişletebilecekti Öncelikle Anadolu kıyısına yakın adaları hedef alan Fatih, Bizans, Venedik ve Cenevizlilerin elindeki bu adalardan Anadolu'ya yapılan korsan akınlarının önünü kesmiş olacaktı İkinci olarak Orta ve Doğu Akdenizdeki adalar hedef alınmıştı ki, bu adalar Fatih'in İtalya'ya yani eski Roma'ya geçişini kolaylaştıracaktı( Nitekim Gedik Ahmet Paşa komutasındaki bir Osmanlı donanması Napoli Krallığının elindeki Otranto'yu fethetmiş ve buradan Güney İtalya'ya akınlar düzenlenmiştir(1480) Fakat Fatih'in ölümünden sonra başa geçen II Bâyezid, Gedik Ahmet Paşa'yı geri çağırınca, şehir savunmasız kalmış ve İtalyanlar kaleyi tekrar ele geçirmişlerdir)1456 yılında öncelikle Çanakkale Boğazı'na hâkim olan adalardan Gökçeada (İmroz), Taşoz Enez ve Semendirek adaları ele geçirildi Aynı tarihlerde Limni ve Midilli halkı Türk yönetimine girmek için Osmanlılara başvurmuştu Önce Limni, ardından, uzun süren kuşatmayı müteakip Midilli (1467) ele geçirildi Venedikliler 264 yıldır ellerinde tuttukları Ağrıboz Adası'ndan Mora ve Ege adalarındaki Türk birliklerine karşı saldırılarını yoğunlaştırmaktaydılar Bunu önlemek maksadıyla Ağrıboz'un fethine karar veren Osmanlılar neticede 17 gün süren kuşatmadan sonra amaçlarına ulaştılar Epir despotunun elindeki Zanta, Kefalonya ve Ayamavra gibi adalar da Fatih'in saltanatının son zamanlarında Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir Ancak St Jean şovalyelerinin elindeki Rodos'a karşı girişilen birkaç muhasara neticesiz kalmıştır 2-Fatih'in Doğu Politikası: a- Karadeniz Politikası; Osmanlılar, Anadolu'nun büyük bir kısmını hâkimiyetleri altına almalarına rağmen kuzeyde, Karadeniz kıyısındaki bazı yerler Trabzon Rumları, Cenevizliler ve Candaroğullarının elinde bulunuyordu Anadolu Türk birliğinin sağlanması ve ticaret güvenliği açısından bu bölgelerin ele geçirilmesi şarttı İşte bu sebeplerle, Fatih karadan ve denizden kuvvetlerini harekete geçirdi 1461 yılında Cenevizlilerin elindeki önemli bir üs olan Amasra teslim olmak zorunda kaldı Seferin kendisine karşı yapıldığını sanan Candaroğlu İsmail Bey, Kastamonu'yu terk ederek Sinop'a çekildi Bursa'ya dönerek birliklerini takviye eden Fatih, Trabzon seferine çıkarken, Sinop da dahil Candaroğullarının topraklarını savaşmaksızın ele geçirdi Fatih'in asıl amacı 1204 yılında Lâtinlerin İstanbul'u işgal etmesi üzerine Bizans hanedanına mensup Komnenlerin ayrı bir devlet oluşturdukları Trabzon idi Osmanlılara vergi vermeyi kabul eden Trabzon Rumları bir taraftan Fatih'in rakibi olan Uzun Hasan ile ittifak içine girmişti Nihayet Fatih, karadan birliklerini Trabzon'a gönderirken, bir donanma da Sinop'tan kalkarak bölgeye yöneldi Bu sırada Uzun Hasan'ın Osmanlı ordusunu arkadan çevirebileceği ihtimaline karşı Fatih, ordusunu Sivas'ın güneyinden Yassıçemen'e çevirdi Uzun Hasan'ın annesi Sara Hatun'un ricası üzerine Akkoyunlularla bir anlaşma yapıldı Anlaşmaya göre Akkoyunlular, Trabzon Rumlarına yardım etmemeyi vaat etmişlerdir Anlaşmanın akabinde kara ve denizden Trabzon yeniden kuşatıldı Çaresiz kalan Trabzon Hâkimi David Komnen şehri teslim etmeyi kabul etti (26 Ekim 1461) Böylece 258 yıl devam eden Trabzon Rum İmparatorluğu da tarihe karışmış olduKaradeniz'in Anadolu kıyılarını tamamen hâkimiyetine alan Fatih'in bundan sonraki hedefi, önemli ticaret limanları olan Ceneviz kolonilerini ortadan kaldırarak, Karadeniz'i tam bir Türk gölü yapmak idi Gedik Ahmet Paşa komutasındaki donanma 1475 yılında Kefe, Azak ve Menkup iskele ve kalelerini ele geçirdi Böylece Osmanlılar, Altınorda Hanlığı'nın zayıflamasıyla ortaya çıkan Kırım Hanlığı ile komşu oldu Azak Kalesi'nin düşürülmesi sonucunda bazı Cenevizliler ile birlikte Kırım hanlarından Mengli Giray Han da esir edilmişti Mengli Giray Han'ın İstanbul'a getirilmesiyle Kırım Hanlığı Osmanlı hâkimiyetine girmiş oldu (1478) Kırım hanları 350 yıl boyunca Osmanlıların batıya karşı en güçlü müttefikleri olarak hizmet vermişlerdir b- Anadolu'da Türk Birliğinin Gerçekleşmesi; Osmanlıların kuruluş devrinden beri en ciddî rakipleri durumundaki Karamanoğulları, Fatih'in politikalarına karşı, Akkoyunlu ve Memlûklu devletlerinin desteğini sağladığı gibi, Venediklilerle de bir ittifak kurmakta sakınca görmemişlerdi Bu düşmanca tavır üzerine Fatih 1466 yılında Karamanoğulları üzerine yürümeye karar verdi Beylik topraklarının büyük kısmı Osmanlıların eline geçmesine rağmen Fatih, Larende ve Silifke yörelerine çekilen Karamanoğullarına karşı mücadeleyi, Otlukbeli Savaşı'nın sonrasında da sürdürmüştür Fakat Karaman Beyi Kasım'ın ölümünden sonra (1483) beylik tamamen oradan kalkmış olacaktır Akkoyunlu Beyi Uzun Hasan, 1467 yılında Karakoyunlu topraklarına sahip olunca Osmanlılar aleyhine hâkimiyetini genişletmeye başlamıştı Anadolu birliği yönündeki bu tehlike üzerine Fatih, 1473'te harekete geçti Otlukbeli mevkiinde yapılan savaşta Osmanlılar büyük bir zafer kazandılar Artık Akkoyunlular Osmanlılar için bir tehlike olmaktan çıkmıştı Fatih bundan sonra Hicaz su yolllarının onarımı hususunu bahane ederek Memlûklar'a karşı harekete geçti Fakat bu dönemde Memlûklarla büyük bir savaşa girilmemiştir Fatih'in 1481'de hazırlık yaptığı ve ölümüyle yarım kalan seferin ya Rodos'a ya da Mısır'a yönelik olduğu söylenir Fatih'in ölümü üzerine Osmanlı tahtına büyük oğlu Bâyezid geçmişti Ancak diğer oğlu şehzade Cem, Rodos şovalyelerinin eline düşmesiyle sonuçlanan,taht mücadelesine girmişti Bâyezid'in mütereddit ve ihtiyatlı politikaları sebebiyle, Akkoyunluların yerini alan Safaviler güçlenerek Anadolu'da Şahkulu İsyanı gibi ayaklanmaları kışkırtmış, Memlûklara karşı başarısız seferler düzenlenmiştir Buna rağmen Bâyezid döneminde Kili ve Akkerman ele geçirilerek Boğdan tamamıyla Osmanlı hâkimiyetine girmiş(1484), Venedik ve Haçlılara karşı denizlerde üstünlük kurulmuş, Modon, Koron, İnebahtı ve Navarin gibi Mora kıyılarındaki kale ve limanlar zapt edilmiştir(1502) Barbaros kardeşlerin denizlerdeki zaferlerine rağmen özellikle doğudaki olumsuz gelişmeler ve Şahkulu İsyanı(1511), devlet işlerinden elini çeken Bâyezid'in sağlığında şehzadeler arasındaki taht mücadelesinin kızışmasına vesile olmuştur Nitekim Şehzade Selim'in mücadeleyi kazanması üzerine 1512 yılında II Bâyezid tahttan feragat etmiştir c- Yavuz Sultan Selim Devri; Henüz Trabzon'da vali iken Doğu'da Safavilerin nasıl güçlendiğini gören ve onlarla başarılı bir mücadeleye giren Selim, tahta çıktıktan sonra, Anadolu'daki mezhep mücadelesine bir son vermek için Safavilerle doğrudan savaşa girmeyi kaçınılmaz görmekteydi Nihayet ordusunun başında Doğu seferine çıkan Yavuz Selim, Çaldıran Ovası'nda Şah İsmail'in ordusuyla büyük bir meydan muharebesi yaptı İki Türk hükümdarının mücadelesinden Selim üstün çıktı (23 Ağustos 1514) Doğu Anadolu toprakları Osmanlıların eline geçti Yavuz, Tebriz'e kadar Şah İsmail'i takip etti Dulkadiroğulları beyliği Osmanlı yönetimine alındı ve sonra ilhak edildi (1515) Babası döneminde Memlûklara karşı yapılan seferlerin çoğu kez başarısızlıkla neticelenmesi, Osmanlıların doğu'da ve İslâm dünyasında üstünlük kurmaları önündeki en büyük engel idi Bu sebeple, Safavi tehlikesini bertaraf ettikten sonra Yavuz, Memlûklara karşı büyük bir ordu hazırladı Mısır Memlûk Sultanı Kansu Gavri, Osmanlı ordusunu Halep'in kuzeyinde karşıladı Ancak Mercidabık Savaşı Osmanlıların zaferiyle son buldu (24 Ağustos 1516) Kansu Gavri savaş sırasında öldü Malatya'dan Sina yarımadasına kadar olan topraklar Osmanlıların eline geçti Kışı Şam'da geçiren Yavuz, tekrar Mısır'a yöneldi Yeni Memlûk Sultanı Tomanbay ile Kahire'nin kuzeyindeki Ridaniye mevkiinde yapılan savaşı da Osmanlılar kazandı (22 Ocak 1517) Bu savaş Memlûk Devleti'nin sonu oldu Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz Osmanlı hâkimiyetine girdi Hülagû'nun Bağdat'ı işgal etmesiyle Memlûk himayesine giren halifelik müessesesi de böylece Osmanlılara geçmiş oluyordu Nitekim Mekke şerifi şehrin anahtarını Yavuz Sultan Selim'e sunarak itaatini bildirmişti Yavuz dönemi Osmanlıların doğu'da ve İslâm dünyası'nda en büyük güç haline geldiği bir dönemdir 3-Yükseliş Döneminin Zirvesi: Kanuni Sultan Süleyman Yavuz Sultan Selim'in sekiz yıl süren hâkimiyet devrinden sonra Osmanlı tahtına oğlu ISüleyman geçti (1520) ISüleyman'ın 46 yıllık saltanatında Osmanlı Devleti siyasî, askerî ve iktisadî açılardan zirveye ulaşmıştır Bu sebeple dost düşman ona Kanuni, Muhteşem, Büyük Türk gibi lâkaplarla hitap etmiş ve tarihe de böyle geçmiştir a- Avrupa'daki Gelişmeler; Kanuni döneminde özellikle Avrupa'da önemli dinî ve siyasî değişiklikler söz konusudur Güçlü Macar krallığının Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra, Kutsal Roma- Cermen İmparatoru Şarlken en ciddî rakip hâline gelmiş, onun oluşturduğu imparatorluğun uzantısı durumundaki Avusturya Arşidükalığı Osmanlılara sınırdaş olmuştur Bu devlet ile Avrupa'nın en güçlü hanedanı olacak olan Habsburglar Avrupa'yı âdeta parselleyeceklerdir Bu dönemde güçlenmeye başlayan Protestanlık, Avrupa'da mezhep çatışmalarının şiddetlenmesine sebep olmuştu Doğu Avrupa'da da Lehistan ve Ortadoks Rusya güçlenmeye başlamıştı Kanuni, Avrupa'daki siyasî ve dinî çekişmelerden faydalanarak, onların birleşmemesine özen göstermiş ve bunu bir devlet politikası hâline getirmiştir Yine bu dönemde Akdeniz'de ve Okyanuslarda güçlü bir ticarî ve iktisadî filo oluşturan İspanyol ve Portekiz donanmaları Venedik'in yerini almış görünüyordu b- Belgrat'ın Fethi ve Macaristan Seferi; Fatih'in Sırbistan seferinde ele geçirilemeyen Belgrat, Avrupa içlerine yapılacak akınlar için bir sıçrama noktası idi Bu sebeple Kanuni, Macaristan seferine çıktığında ilkin Belgrat'ı kuşattı ve ele geçirdi(1521) Burayı bir üs olarak kullanan Osmanlılar artık rahatlıkla Avrupa içlerine sefer yapabilecekti Nitekim Şarlken'e tutsak olan Fransa Kralı Fransuva'yı, kendisinden yardım talep etmesi üzerine, kurtarmayı amaçlayan Kanuni, 1526 yılında karşısındaki ittifakı parçalamak amacıyla yeniden Macaristan üzerine bir sefer düzenledi 29 Ağustos 1526'da Mohaç Meydan Muharebesi ile Macar ordularını imha eden Kanuni, Budin'i (Budapeşte) ele geçirdi Macaristan'ın bir bölümü ilhak edildi ve kalan kısmı Erdel Krallığı oluşturularak Osmanlı hâkimiyetine alındı c- Avusturya Seferleri; Macaristan'ın ele geçirilmesi üzerine, ölen Macar kralı ile akrabalığını öne süren Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macar topraklarında hak iddia etmiş ve Budin'i işgal etmişti Bunun üzerine Kanuni, yeniden Macaristan'a sefer düzenledi Budin kurtarıldı Ancak Kanuni'nin asıl maksadı Viyana idi Osmanlı ordusu şehri kuşattı ise de ele geçirmeye muvaffak olamadı(1529) IViyana Kuşatması'nın sonuçsuz kalmasından cesaretlenen Ferdinand, Budin'i tekrar işgal etti Kanuni ünlü "Alman Seferi" ile mukabele ederek işgal edilen yerleri geri aldı Ferdinand ile İstanbul'da bir anlaşma yapıldı Bu anlaşmaya göre Ferdinand, Macaristan üzerinde hak talep etmeyecek ve Osmanlı hâkimiyetini tanıyacak ve elinde bulundurduğu Macaristan'a ait topraklar için de Osmanlılara vergi verecekti(1533) Ferdinand'ın Macar kralının ölümünü fırsat bilerek anlaşmayı bozması üzerine Kanuni yeniden sefere çıktı 1562'deki bu sefer sonucunda Macaristan'da Erdel Beylerbeyliği oluşturuldu Avusturyalılar fırsat buldukça Macar topraklarına tecavüz etmişler ve her seferinde de Osmanlılardan gerekli cevabı almışlardır Nitekim Kanuni'nin son seferi de Avusturya'ya karşı olmuş ve Zigetvar Kalesi kuşatılmıştır (1566) d- Fransa ile Münasebetler ve İlk Kapitülâsyon; Avrupa birliğini sağlamak isteyen Roma-Cermen İmparatoru Şarlken, bu maksatla Fransız Kralı Fransuva'yı esir etmişti Kendisinden yardım isteyen kral ile iyi ilişkiler kuran Kanuni böylece Şarlken'e karşı bir müttefik kazanmış oluyordu 1535 yılında iki ülke arasında ticaret ve dostluk anlaşması imzalandı Anlaşma ile her iki ülke serbest ticaret hakkı elde edecek ve bu haklar iki hükümdarın yaşadığı sürece geçerli olacaktı Lâkin kapitülasyon adıyla tarihe geçecek olan bu ticarî imtiyazlar sürekli hâle getirilmiş, sonraki devlet adamlarının basiretsizliği sebebiyle tek taraflı işlemeye başlamış ve başka devletlere de imtiyazların tanınmasıyla Osmanlı ekonomisi giderek dışa bağımlı hâle gelmiştir e- İranla Münasebetler; Şah İsmail'in yerine geçen oğlu IŞah Tahmasp, babası gibi, Osmanlıların düşmanı olan Venedik ve Avusturya ile ittifak kurmakta bir beis görmüyordu Osmanlı ordusu, Avrupa'ya sefere çıktığında Safaviler, Doğu Anadolu topraklarına karşı saldırıya geçiyordu Bu sebeple, Kanuni, Irakeyn (iki Irak; Irak-ı Acem ve Irak-ı Arap) seferi diye bilinen bir sefere çıktı (1534-35) Tebriz ve Bağdat Osmanlı topraklarına katıldı Osmanlının Avrupa ile ilgilenmesinden yararlanan Safaviler fırsat buldukça yeniden harekete geçtiklerinde, bölgeye 1555 yılına kadar Nahcivan ve Tebriz üzerine birkaç kez sefer düzenlenmiştir Osmanlılar karşısında fazla bir varlık gösteremeyen Şah Tahmasp nihayet barış anlaşması imzalamayı kabul etmek zorunda kalmış ve Amasya Antlaşması (1555) ile Osmanlı üstünlüğünü kabul ederek Bağdat, Tebriz ve Doğu Anadolu'nun Osmanlı hâkimiyetinde olduğunu tasdik etmiştir f- Deniz Seferleri ve Fetihler; Kanuni devri karada olduğu gibi denizlerde de büyük bir üstünlüğün sağlandığı bir devirdir Fatih'in alamadığı, StJean şövalyelerinin elindeki Rodos ve çevresindeki adacıklar, başarılı bir kuşatma sonunda ele geçirilmiş(1522), II Bâyezid zamanından beri Akdeniz'de serbestçe faaliyet gösteren Barbaros kardeşlerin devlet hizmetine alınmasıyla deniz ve kıyılarda pek çok yer Osmanlı hâkimiyetine dahil olmuştur Cezayir'i ellerinde bulunduran ve Osmanlılar adına, 1492 yılında İspanya'da soy kırıma uğrayan Musevîleri İstanbul'a gemilerle nakleden Barbaros kardeşler haklı bir üne sahip olmuşlardı 1533 yılında Cezayir'i Osmanlılara bırakarak kaptan-ı deryalık görevini kabul eden Barbaros Hayrettin Paşa (Hızır Reis), 1538 yılında Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze'de büyük bir bozguna uğratarak, Osmanlılardın Akdeniz'in tek hâkimi olduğunu bütün dünyaya kabul ettirdi Barbaros'un ölümünden sonra yerine geçen Turgut Reis de fetihlere devam ettiNitekim St Jean şövalyelerinin elinde bulunan Trablusgarp onun tarafından fethedilmiş (1551), Preveze'den sonraki en büyük deniz zaferi sayılan Cerbe Savaşı sonunda Haçlı donanması bir kez daha hezimeti tatmıştır Sadece Akdeniz'de değil Kızıl Deniz ve Hint Okyanusunda da Osmanlı donanması faaliyette bulunmuştur Uzak denizlerde istenilen sonuçlar elde edilememişse de bu dönemde Yemen ve Arabistan'ın güney kıyıları ile Habeşistan ele geçirilmiştir g- Kanuni'nin Ölümü ve Sonrası; Zigetvar Muhasarası esnasında hastalanan Kanuni kalenin fethini göremeden 66 yaşında öldü (1566) Siyasî, askerî ve iktisadî bakımlardan Osmanlıyı zirveye çıkaran bu büyük hükümdarın yerine geçen ne II Selim (1566-1574) ne de III Murat (1574-1595) aynı evsafta kişiler değillerdi Ancak Kanuni devrinde başlayan fetih rüzgârları o derece şiddetliydi ki, bu hükümdarlar devrinde de hızını devam ettirebildi Şüphesiz bu başarılarda sadrazam Sokullu Mehmet Paşa'nın dirayetli siyasetinin de rolü büyüktür Anadolu'nun Akdeniz'e bakan kıyılarında bir çıban başı gibi duran Venedik'in elindeki Kıbrıs bu fetih rüzgârıyla kuşatıldı Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması adayı ele geçirir geçirmez (1571), buraya Anadolu'nun çeşitli sancaklarından Türkler yerleştirildi Artık Kıbrıs da Türk olmuştu Bu durumu hazmedemeyen Venedik, İspanyol, Malta donanmaları papa ve diğer bazı Avrupa devletlerinin de desteği ile harekete geçerek büyük bir savaş filosu oluşturdular Korent Körfezi yakınlarında, İnebahtı önlerinde yapılan deniz savaşını Osmanlılar kaybetti (1571) Ancak kendileri de oldukça fazla zaiyat verdiğinden, Haçlı donanması Osmanlı kadırgalarını takip edecek durumda değildi Sokullu kısa zamanda donanmayı yenileyerek yeniden Akdeniz'e indirdi Venedik bu durum karşısında yeni bir savaşı göze alamadı ve Osmanlılara vergi vermeyi kabul etti Kılıç Ali Paşa komutasındaki donanma Tunus'u yeniden Osmanlı topraklarına kattı (1574) Bu esnada IISelim ölmüş ve yerine III Murat geçmişti Bu padişah devrinde, Şah Tahmasp'ın ölümüyle çalkanan İran'a savaş açıldı (1576) Gürcistan ve Azerbaycan'ın büyük bir kısmının ele geçirilmesiyle neticelenen ilk seferden sonra savaş 15 yıl sürdü Bu uzun savaş ile daha fazla yıpranmak istemeyen Osmanlı Devleti ile İran arasında 1590'da bir barış anlaşması yapıldı Yine bu dönemde başlayan Türk-Macar Savaşı IAhmet devrine kadar devam etti Don ve Volga nehirlerini birleştirmeyi amaçlayan kanal projesi ile Süveyş kanalı teşebbüsünün mimarı olan Sokullu'nun 1579'daki ölümü ile Osmanlı Devleti büyük bir yara almıştır Özellikle IIIMurat'ın oğlu IIIMehmet'in (1595-1604), hükümet işlerini annesine bırakıp, bir köşeye çekilmesi Osmanlı'yı XVII yüzyılda daha kötü yılların bekleyeceğinin âdeta habercisi idi 4-Duraklama Dönemi ve Son Başarılar III Mehmet zamanında Avusturya'ya karşı devam ettirilen savaşlarda Eğri, Kanije ve Haçova zaferleri elde edilmişse de I Ahmet (1604-1617), Zitvatorok Antlaşmasını imzalayarak (1606), Osmanlının, Avrupa'daki üstünlüğünün sona erdiğini bir anlamda kabul ediyordu Her ne kadar ele geçen topraklar bu anlaşmayla Osmanlıda kalıyorsa da, artık iki devletin "eşit" sayıldığı hükme bağlanmıştı XVIyüzyıl başlarından itibaren Avusturya ve İran'la girilen uzun savaşlar, ehliyetsiz idareciler, liyakatin yerini iltimas ve rüşvetin alması, buna bağlı olarak devletin askerî ve iktisadî düzeninin temelini oluşturan timar sisteminin bozulmaya başlaması, devletin güç ve otoritesini, halkın huzur ve asayişini güvenliğini sarsmıştır XVII yüzyıla girilirken bu olumsuz şartlar, anarşinin artmasına sebep olmuştur Merkez ve taşra teşkilâtında görülen bozulmalar, pek çok isyanın çıkmasını ve dolayısıyla devlet nizamının sarsılmasını beraberinde getirmiştir Bu isyanları üç grupta toplamak mümkündür; Taşrada çıkan Celalî İsyanları, Eyalet isyanları ve İstanbul merkezli kapıkulu isyanları Celalî isyanlarının en önemli sebepleri, yukarıda da belirttiğimiz gibi, devletin uzayan savaşlara bağlı olarak azalan gelirlerini karşılayabilmek için vergileri artırması, timar sistemindeki bozulmalar ve köylünün artan vergilere karşı huzursuzlukları idi Halkın devlete olan güveninin sarsılması, isyancıların gücünü daha da artırıyordu Kalenderoğlu, Karayazıcı, Deli Hasan gibi Celâlîlerin isyanlarına, medrese öğrencisi suhteler ve başıboş leventlerin isyanları da eklenince, devlet isyanları bastırmada oldukça zorlandı Bu isyanlar yüzünden özellikle Anadolu'da dirlik ve düzenlik kalmadığı gibi, iktisadî durum da oldukça bozulmuştur Yine bu otorite boşluğu nedeniyle Erzurum ve Sivas gibi yerlerin valileri ile Yemen, Bağdat, Eflâk, Boğdan gibi bağlı eyaletlerin yerli yöneticileri de isyan etmişlerdi İstanbul'daki yeniçerilerin ulûfelerini zamanında alamamalarını bahane ederek çıkardıkları isyanlar doğrudan sarayı hedef almıştır Fesat yuvası hâline gelen Yeniçeri Ocağı'nı düzenlemek isteyen II Osman (1618-1622) yeniçerilerin hışmına uğramış, isyancılar sarayı basmıştır Yeniçeriler, Genç Osman'ı tahttan indirerek yerine, III Mehmet'in kardeşi IMustafa'yı getirmişler ve bununla da kalmayarak, Genç Osman'ı Yedikule Zindanlarında katletmişlerdirBu olay yeniçerilerin bir padişahı tahttan düşürüp, katletmelerinin ilk örneği olması açısından dikkat çekicidir Yeniçerilerin başa geçirdiği IMustafa'nın bir yıl sonra ölmesiyle, Osmanlı tahtına IV Murat geçer (1623-1640), genç padişah, hâkimiyetinin ilk on yılında devlet idaresindeki inisiyatifi valide Kösem Sultan'a bırakmış ve güçlenene kadar fesat çıkaranlara karşı tedbirli davranmıştır Ancak saraydaki huzursuzluk ve Anadolu'da yeniden patlak veren isyanların tehlikeli boyutlara ulaşması üzerine 1632'de duruma müdahale eden IV Murat, kısa zamanda otoriteyi tesis etmiştir Sert tedbirlerle nifak çıkaranları, şeyhülislâm ve kardeşleri de dahil, öldürtmekten çekinmemiş, boşalan devlet hazinesini yeniden çeki düzene koymuştur

Alıntı Yaparak Cevapla