Prof. Dr. Sinsi
|
Su Suyun Önemi Suyun Kimyasal Ve Fiziksel Özellikleri Suyun Tanımı Suyun Fiziksel
Su, bilinen tüm yaşam formları için gerekli olan tatsız ve kokusuz bir madde Su, canlıların yaşaması için hayati bir öneme sahiptir Küçük miktarlarda çıplak gözle bakıldığında renksizdir Dünya üzerinde farklı şekillerde bol miktarda bulunur Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Dünya'da 1 400 milyon km3 su olduğunu söylemektedir
Suyun Kimyasal ve fiziksel özellikleri
Suyun kimyasal formülü H2O'dur Bunun anlamı bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğudur İyonik olarak da, (H+) bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH şeklinde tanımlanabilir Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı arasında dinamik (değişken) bir denge vardır Saf su, kokusuz, tatsız, renksizdir; fakat havadaki karbondioksit kalıntıları ile karbonik asit çözeltileri oluşturmaya başladığı andan itibaren tadı bozulur ve tehlikeli bir hal alır
Dünya yüzeyinin %71'i suyla kaplıdır Dünyadaki suların yaklaşık %97 si okyanuslarda bulunmaktadır %2 4'ü buzul yada kardır %0 6 lık dilimi ise göller ve nehirlere aittir
Dünya yüzeyinin %71'i suyla kaplıdır Dünyadaki suların yaklaşık %97 si okyanuslarda bulunmaktadır %2 4'ü buzul yada kardır %0 6 lık dilimi ise göller ve nehirlere aittir
Renk
Kızılötesi ışın, elektromanyetik spektrum üzerinde kırmızı renkli ışık halini alır, absorbe edildiği için kırmızı rengin küçük bir kısmı görünürdür Bu nedenle, göl ve deniz gibi büyük su kütleleri içindeki saf su, mavi olarak görünür Bu mavi renk, temiz bir okyanus veya gölde bulutlu bir hava altında da kolaylıkla görünebilir, bu da mavi rengin gökyüzünün yansıması olmadığını gösterir Pratikte suyun rengi, içindeki katkı, kirlilik vb etkenlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir Kireçtaşı, suyu turkuaz rengine çevirirken, demir ve benzeri maddeler kırmızı/kahverengi renge döndürmektedir, bakır ise mavi alev rengi oluşturur Suyun içindeki yosunlar, suyu yeşil renkli olarak gösterir
Çözücülük
Su, eriyebilen birçok madde için çok iyi bir (solvent) çözücüdür Bu tip maddeler hidrofilik (hydrophilic) maddeler olarak da bilinir) iyice karıştırılmak sureti ile su içinde erirler (örneğin; tuz) Su ile karışmayan maddeler ise (örneğin; yağ) hidrofobik (hydrophobic) maddeler olarak bilinirler Bir maddenin su içindeki erime kabiliyeti, maddenin su molekülleri arasına çekilme kuvvetinin durumuna bağlıdır Eğer maddenin su içinde erime (çözülme) kabiliyeti yoksa, moleküller su molekülleri arasından dışarı itilir ve çözülme olmaz
Resimde görülen Havasupai şelalesinde kireç suyun içinde yoğun bir şekilde çözündüğünden suyun rengi turkuaz olarak görülmektedir
Resimde görülen Havasupai şelalesinde kireç suyun içinde yoğun bir şekilde çözündüğünden suyun rengi turkuaz olarak görülmektedir
Kohezyon ve adhezyon
Su kohezyon kuvvetine sahip bir maddedir, yani kendi molekülleri arasında çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir Su aynı zamanda adhezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir
Yüzey gerilimi
Su, su molekülleri arasındaki güçlü kohezyon kuvveti nedeniyle oluşan yüksek yüzey gerilimine sahiptir Bu etki görülebilir bir etkidir, örneğin, küçük miktardaki su çözünmez bir yüzey üzerine (örn:polietilen) konduğunda, su, diğer madde ile beraber düşene dek kalacaktır Çok temiz/dir
Kılcal hareket
Kılcal hareket, suyun çok dar (kılcal) bir boru/kanalda yerçekimi kuvvetine karşı hareketini ifade eder Bu hareket oluşur, çünkü su boru/kanalın yüzeyine yapışır ve daha sonra boru/kanala yapışan su, kohezyon kuvveti sayesinde üzerinden daha fazla suyun geçmesini sağlar İşlem, yerçekimi adhezyon kuvvetini yenecek kadar su boru/kanaldan yukarı geçinceye dek tekrarlanır
Bu olayı doğada da görmek mümkündür Örneğin ağaçların kılcal damarlarında su en yüksek dallara kadar yerçekimine karşı hareket edebilmektedir
Donma noktası
Suyun basit fakat çevre açısından son derece önemli bir özelliği de suyun sıvı hali üzerinde batmadan yüzebilen, suyun katı hali olan buzdur Bu katı faz, (sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen) hidrojen bağları arasındaki geometriden dolayı, sıvı haldeki su kadar yoğun değildir Hemen hemen tüm diğer maddeler için, katı form sıvı formdan daha yoğundur Standart atmosferik basınçtaki taze su, en yoğun halini 3 98 °C'de alır ve aşağı hareket eder, daha fazla soğuması halinde yoğunluğu azalır ve yukarı doğru yükselir Bu dönüşüm, derindeki suyun, derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasına sebep olur, bu yüzden suyun büyük miktardaki alt bölümü 4 °C civarında sabit kalırken, buz öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar ve daha sonra aşağı yayılır Bu etkiden dolayı, göllerin yüzeyi buz ile kaplanır Hemen hemen tüm diğer kimyasal maddelerin katı halleri, sıvı haline göre yoğun olduğundan dipten yukarı donmaya başlarlar
Üçlü noktası
Suyun üçlü noktası (saf haldeki sıvı su, buz ve su buharının dengede bulunduğu sıcaklık ve basınç kombinasyonu), kelvin sıcaklık ölçü biriminin tanımlanması için kullanılır Sonuç olarak, suyun üçlü nokta sıcaklığı, 273 16 kelvin (0 01 °C) ve basıncı 611 73 pascal'dır (0 0060373 atm)  
Elektriksel iletkenlik
Genellikle yanlış bir kanı olarak, suyun çok güçlü bir elektrik iletken olduğu düşünülür ve elektrik akımının öldürücü etkilerini iletme riski bu popüler inanış ile açıklanır Su içindeki tüm elektriksel özelliği sağlayan etkenler, suyun içinde çözülmüş olan karbondioksit ve mineral tuzların iyonlarıdır Su, iki su molekülünün bir hidroksit anyonu ve bir hidronyum katyonu halini alması ile kendini iyonize eder, fakat bu elektrik akımının yaptığı iş veya zararlı etkilerini taşımak için yeterli değildir ("Saf" su içinde, hassas ölçüm cihazları, 0 055 µS gibi çok zayıf bir elektriksel iletkenlik değeri saptayabilirler ) Saf su, oksijen ve hidrojen gazları içinde de çözülmüş iyonlar olmadan elektroliz olabilir; bu çok yavaş bir süreçtir ve bu şekilde çok küçük bir akım iletilir (Elektroliz, elektrik akımı yardımıyla, bir sıvı içinde çözünmüş kimyasal bileşiklerin ayrıştırılması işlemine denir )
Suyun Halleri
Su yerkürede değişik hallerde bulunur: su buharı, (bulutlar), su (denizler, göller), buz (kar, dolu, buzullar) gibi Su sürekli olarak su döngüsü olarak bilinen döngü içinde değişik fiziksel hallere dönüşür
Yağışın insanlık ve tarım için öneminden dolayı, değişik biçimlerine farklı isimler verilmiştir: çoğu ülkede genel ismi yağmur'dur, dolu, kar, sis ve çiy diğer örneklerdir Uygun şartlar oluştuğunda, havadaki su damlacıkları güneş ışığını kırarak, gökkuşağı oluştururlar
Temel olarak, su akışı, nehirler ve tarım için su ihtiyacı gibi, insanlık tarihinde büyük roller oynamıştır Nehirler ve denizler, ticaret ve ulaşım için elverişli yollar sunmuştur Su akışı, erozyon etkisi ile çevrenin şekillenmesinde büyük roller oynayarak, vadiler ve deltalar oluşmasını sağlamış ve insanların yerleşimine uygun arazi ve alanlar meydana getirmiştir
Su aynı zamanda zemine nüfuz ederek, yer altına doğru iner Bu yeraltı suları daha sonra tekrar yüzeye çıkarak doğal kaynaklar, sıcak su kaynakları ve gayzerler oluşturur Yeraltı suları, aynı zamanda ambalajlanarak maden suyu olarak satılmaktadır
Su, kendi içinde farklı maddelerin koku ve tadlarını barındırabilir Bu nedenle, insan ve hayvanların, suyun içilebilirliğini anlamak için duyuları gelişmiştir Hayvanlar genel olarak, tuzlu deniz suyunun ve bataklık suyunun tadından hoşlanmaz, dağlardan veya yeraltından gelen saf kaynak sularını ararlar Kaynak suyu veya mineral su diye bilinen tat, aslında suyun içinde çözülmüş olan minerallerin tadıdır Saf su (H2O), tatsızdır Bu yüzden, kaynak veya mineral suyunun saflığı diye bilinen şey, suyun içinde zararlı (toksik) maddeler, kir, toz veya mikrobik organizmalar olmadığını belirtir
Biyolojik İşlevleri
Su içerdiği organik bileşikler birçok çeşitlilikle insan bedeninin başlıca gıdasıdır Her türlü metabolik olayların temel katalizörüdür
* Makromoleküllerin yapı taşıdır Hidrojen köprüleri ile su moleküllerine bağlanan protein, karbohidrat, nükleik asit gibi kompletma yeteneğine sahipt
* İyi bir substrattır Metabolizmanın birçok tepkimesin
* İyi bir ısı düzenleyicisi düzenli bir şekilde ayarlar
İnsan vücudu üzerine etkileri
Vücudun günlük kaybettiği su ihtiyacını karşılamak için uzmanlar normal bir insanın günde 6-8 bardak su içmesi gerektiğini belirtmektedir [2] Vücut ağırlığının yüzdesi olarak su kaybının sonuçları şu şekilde olabileceği belirtilmektedir:
* %1: susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması, performans azalması
* %2: ısı artması, artan susuzluk hissi
* %3: vücut ısı düzenin iyice bozulması, aşırı susuzluk hissi,
* %4: fiziksel performansın %20-30 düşmesi
* %5: baş ağrısı, yorgunluk
* %6: halsizlik, titreme
* %7: fiziksel etkinlik sürerse bayılma
* %10: bilinç kaybı
* %11: olası ölüm
Doğada su
Doğada su akarsulara dökülen atıklarla kirlense ve okyanuslarda tuzlu su haline gelse de,buharlaşıp atmosfere karıştığında yine temizleniyor ve tatlı suya dönüşüyor Ancak yağmur suyu dahi kimyasal yönden saf değildir Havadaki gazlar ve özellikle yoğun nüfuslu yerlerde kömürle birlikte açığa çıkan sülfirik asidi de bünyesine almaktadır Doğada mutlak saf su yoktur ve sudaki tüm yabancı kimyasalların arındırılması labaratuvarlar için dahi zorlu bir işlemdir
Doğada sular, kaynaklarına göre klasik olarak 4 sınıfta incelenir:
1 Meteor suları (yağmur ve kar suları): Mevcut sular içinde en saf olanıdır, bununla beraber havada bulunan bütün gazları içerdiği gibi, bazı anorganik ve organik maddeler de bulunabilir
2 Yeraltı ve kaynak suları: Bulunduğu ve geçtiği toprak tabakalarını çözmesi sonucunda, tabakaların cinsine göre, çözünmüş maddeleri içerir
3 Yeryüzü suları (nehir, göl, baraj ve deniz suları): Yüzeylerinin açık olması sebebiyle özellikle organik yapıdaki yabancı maddeleri almaya yatkındır Buna karşılık hava ile temas halinde olduğundan karbonat sertliği azdır
4 Maden (mineral) suları: Doğal sulara oranla çözünmüş madde miktarı belirli bir sınırı aşmış veya temperatür ve radyoaktivitesi doğal sınırı geçmiş olan sulardır
Uygarlığa etkisi
Su medeniyetin başlamasında birincil faktördür Öyle ki günümüzden 6 000 yıl önce Sümerler, Mezopotamyada Fırat ve Dicle nehirlerinden faydalanarak ilk sulu tarımı yapmışlar ve uygarlığı başlatmışlardır Aynı şekilde Mısırlılar da Nil sayesinde birçok alanda gelişme göstermişlerdir Denize kıyısı olan büyük göl ve nehirlere sahip kentler gelişirken, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi suyun az bulunduğu yerler ise kalkınamamıştır
|