Yalnız Mesajı Göster

Hz Muhammed'in Geniş Hayatı - Peygamber Efendimizin Geniş Hayatı

Eski 09-08-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz Muhammed'in Geniş Hayatı - Peygamber Efendimizin Geniş Hayatı



MEKKE'NİN FETHİ

"Biz sana apaçık bir fetih ve zafer sağladık

(el-Feth Sûresi, 1)

a) Hudeybiye Muâhedesinin Bozulması

Hudeybiye Barış Anlaşması, Müslümanlarla Kureyş arasında yapılmıştı Anlaşma şartlarına göre, diğer Arap kabîleleri, iki taraftan birinin himâyesine girmekte, anlaşıp birleşmekte serbesttiler Buna göre, Huzâa kabîlesi, Müslümanların Benî Bekir (Bekir oğulları) kabîlesi de Kureyş'in himâyesine girmişti

Hicretin 8'inci yılı Şaban ayında, Benî Bekir kabîlesi, Peygamberimizin himâyesinde bulunan Huzâa kabîlesine ansızın bir gece baskını yaptı Esâsen iki kabîle arasında öteden beri düşmanlık vardı Bu baskında Benî Bekir, Kureyşten yardım ve teşvik görmüş, hatta İkrime, Safvân ve Süheyl gibi ileri gelen bir kısım Kureyş gençleri baskında bizzat bulunmuşlardı Baskın sonunda Huzâalılardan 23 kişi ölmüş, sağ kalanlar Harem-i Şerîf'e sığınarak kurtulabilmişlerdi

Bu olay üzerine Huzâalılar, 40 kişilik bir heyetle Medine'ye geldiler Rasûlüllah (sas)'a durumu anlatıp yardımını istediler

Huzâalılarla Müslümanlar arasında ötedenberi dostluk vardı Bu dostluğun temeli, İslâm'dan öncesine kadar uzanıyordu Bu sebeple Huzâalılar, Müslümanlarla ilgili, Mekke'de olup biten her şeyi Rasûlüllah (sas)'a gizlice bildirirlerdi Hendek Savaşı hazırlığını da onlar haber vermişlerdi

Huzâa kabilesine yapılanlardan, Rasûlüllah (sas) son derece üzüldü Kendilerine yardım edeceğini va'detti Kureyş'e derhal bir elçi göndererek:

Öldürülen Huzâalılardan diyetlerinin ödenmesini, veya

Benî Bekir Kabîlesinin himâyesinden vazgeçilmesini istedi

İki şarttan biri kabûl edilmediği takdirde, Hudeybiye Anlaşmasının bozulmuş sayılacağını, bildirdi

Kureyşliler, ilk iki şartı kabûl etmeyip Hudeybiye anlaşmasını bozduklarını bildirdiler Daha önce fiilen bozdukları antlaşmayı, böylece resmen de bozmuş oldular

b) Kureyş'in Barışı Yenileme Teşebbüsü

Kureyşliler, bir müddet sonra hatalarını anladılar Alaşmayı bozduklarına pişmân oldular Derhal anlaşmayı yenilemek ve barış süresini uzatmak üzere Ebû Süfyân'ı Medine'ye yolladılar

Ebû Süfyân, Medine'de önce, Rasûlüllah (sas)'ın zevcelerinden kızı Ümmü Habîbe'ye gitti Oturacağı sırada, Ümmü Habîbe minderi topladı Halbuki evde üzerine oturulacak başka bir şey yoktu Ebû Süfyân sordu:

- Kızım, minderi mi benden esirgiyorsun, yoksa beni mi minderden? Kızı cevap verdi:

- Bu, Rasûlüllah (sas)'e âittir Sen ise müşriksin, pissin Bu yüzden üzerine oturmanı istemedim(315)

Ebû Süfyân, daha sonra Rasûlüllah (sas)'e başvurdu Olumlu bir sonuç alamadı Başta Hz Ebû Bekir, Hz Ömer olmak üzere ashâbın ileri gelenleriyle bir bir görüştü, barışın yenilenmesi için desteklerini istedi Hz Fâtıma'yı ziyâret ederek O'ndan yardım bekledi Fakat bütün gayretleri boşa çıktı; hiç bir netice elde edemedi Eli boş dönmek istemiyordu Hz Ali'nin tavsiyesine uymaktan başka çâre yoktu Mescide geldi:

- Ey nâs, ben her iki tarafı da himâyeme alarak, Hudeybiye barışını yeniliyorum Sanırım, kimse benim ahdimi bozmaz dedi Fakat, kimseden cevâp alamadı Devesine bindi, ümitsiz olarak Mekke'nin yolunu tuttu Bir işâretle bütün Mekke'yi harekete geçiren Ebû Süfyan, Medine'de kimseye sözünü dinletememiş, öz kızına bile merâmını anlatamamıştı

Dönüşünde olup bitenleri olduğu gibi Mekkelilere anlattı Onun sözlerini dinleyenler:

- Yazık, sen hiç bir şey yapmamışsın Bize barış haberi getirmedin ki, güven içinde olalım, Savaş haberi getirmedin ki, hazırlanalım Ali seninle alay etmiş Senin tek başına ilân ettiğin barış neye yarar, dediler(316)

c) Fetih Hazırlığı

Ebû Süfyan Mekke'ye döndükten sonra Rasûlüllah (sas)gizlice fetih hazırlığına başladı Ashâbına sefer için hazırlanmalarını emretti Ayrıca, Gıfâr, Eslem, Eşca' Müzeyne, Cüheyne, Süleym gibi, kendisine bağlı kabîlelere haber salarak Ramazan'ın ilk günlerinde Medine'de toplanmalarını istedi

Rasûlüllah (sas),Mekke'nin kan dökülmeden fethedilmesini istiyordu Kureyş savunma için hazırlık yapar da karşı koyarsa, kan dökülürdü Bu yüzden hazırlıklar son derece gizli tutuldu Mekke ile Medine arasındaki bütün yollar kesildi Bu vazife Huzâa kabilesine verildi İki taraf arasında sanki kuş uçmuyordu Bu arada dikkatlerin başka yöne çekilmesi için Necid tarafına bir de seriyye göndermişti

d) Ebû Beltea oğlu Hâtıb'ın Kureyş'e Yazdığı Mektup

Ancak ashabtan Ebû Beltea oğlu Hâtıb, durumdan Kureyş'i haberdar etmek istemiş, bir mektup yazarak gizlice Mekke'ye göndermişti Hz Peygamber (sas), İlâhî vahiy ile bunu öğrendi Hemen Hz Ali ile iki arkadaşını görevlendirdi

- Hah bostanına kadar gidin, orada, mahfe içinde yolcu bir kadın bulacaksınız Yanında bir mektup var, onu alıp getirin,buyurdu

Kadın önce inkâr etti, fakat, "seni şimdi çırılçıplak soyar, her tarafını ararız", deyince, çâresiz mektubu saçının hotozu arasından çıkardı(317)

Mektupta, Rasûlüllah (sas)'ın önüne durulamaycak bir ordu ile Mekke üzerine yürüyeceği bildiriliyordu Herkes şaşırıp kaldı, çünkü Hâtıb'dan böyle bir şeyi kimse beklemiyordu Rasûlüllah (sas) bir hey'et önünde Hatıb'ı sorguya çekti

- Ey Hâtıb, bu ne iş, niçin bunu yaptın, diye sordu Hâtıb:

- Ya Rasûlüllah hakkımda karar vermekte acele etmeyin Ben Kureyş'e anlaşarak bağlı bir kimseyim, fakat hiç bir zaman onların mahremi olmadım Yanınızdaki muhacir kardeşlerimin, Mekke'de âilesini ve mallarını koruyacak yakınları var, benimse kimsem yok Mekkelilerden nimetdârlar kazanarak âilemi korumak istemiştim Bu işi dinimden dönmek için yapmadım, ben Müslüman olduktan sonra, kat'iyyen küfre razı olmam, diye kendini savundu Hz Ömer, dayanamayıp:

- Yâ Rasûlallah, izin ver de şu münâfığın boynunu vurayım, demişti Fakat, Rasûlüllah (sas) Hâtıb'ın suçunu bağışladı

- Yâ Ömer, Hâtıb Bedir Gazası'nda bulundu, ne bilirsin belki de Cenâb-ı Hak Bedir ehline: "Bundan böyle istediğinizi yapın, sizi bağışladım" demiş olabilir, buyurdu

Fakat bu olayla ilgili olarak:

"Ey inananlar, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin Onlar, size gelen hakkı tanımadıkları ve Rabbımız olan Allah'a inandığınız için peygamberi de sizi de (yurdunuzdan) çıkardıkları halde onlara sevgi (mi) gösteriyorsunuz? Siz benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için (yurdunuzdan) çıkmışsanız, ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bildiğim halde, nasıl olur da onlara sevgi gösterirsiniz İçinizden her kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur" (el-Mümtehine Sûresi, 1) anlamındaki âyet-i kerime indirilmiştir(318)

e) Mekke'ye Yürüyüş

Müslümanlığın temeli, "Tevhid İnancı" dır Tevhid İnancı'nın, yeryüzünde en büyük âbidesi, Mekke'deki Kâbe'dir Ancak bu kutsal yer, putlarla doldurulmuş, putperestliğin merkezi hâline getirilmişti İslâm güneşi doğalı 20 yıl olmuştu Artık, Mekke'nin şirkten kurtulması, Kâbe'nin putlardan temizlenmesi gerekiyordu

Rasûlüllah (sas), Hicretin 8'inci yılı, Ramazan'ın 10'uncu Pazartesi günü 10 bin kişilik muazzam bir ordu ile Medine'den çıktı(319) (1 Ocak 630) Yolda katılan birliklerle, ordunun sayısı daha sonra 12 bine yükselmişti(320) O gün Rasûlüllah (sas) ve ashâbı oruçluydu Yola çıktıktan sonra oruçlarını bozdular (321)

Rasûlüllah (sas)'ın amcası Abbâs Müslüman olmuş, fakat Müslümanlığını gizliyerek Mekkede müşrikler arasında kalmıştı Böylece Mekke'deki haberleri gizlice Rasûlüllah (sas)'e ulaştırıyordu Artık Mekke'de yapılacak iş kalmamıştı Hîcret için Mekke'den çıktı, fakat yarı yolda Fetih Ordusuyla karşılaştı Eşyâsını çocuklarıyla Medine'ye gönderip O da orduya katıldı Rasûlüllah (sas) Abbâs'ın gelişinden memnun oldu

- Peygamberlerin sonuncusu ben oldum, muhâcirlerin sonuncusu da sen; diye iltifatta bulundu

Mekke'ye bir konak (yaklaşık 16 km) mesâfede "Merru'z-zahrân" denilen yerde karargâh kuruldu Rasûlüllah (sas), ortalık kararınca burada ordu mevcûdunun sayısınca ateş yakılmasını emretti Böylece, ordunun haşmetini Kureyş'e göstermek istiyordu

Yollar iyice tutulduğu için, İslâm ordusu Merru'zahrân'a gelinceye kadar Mekkeliler hiç bir haber alamamışlardı Müslümanların yaklaştığını duyunca ne yapacaklarını şaşırdılar Ebû Süfyân durumu anlamak, Müslümanlar hakkında bilgi edinmek istiyordu Yanına bir kaç kişi alarak, Mekke'den çıktı Uzakta yanmakta olan ateşler, hacıların, Arafatta arefe gecesi yaktıkları ateşlere benziyordu Merakla ateşlere doğru ilerledikleri sırada Rasûlüllah (sas)'ın muhâfızları tarafından yakalanarak Peygamber Efendimizin huzûruna getirildiler, Rasûlüllah (sas)'a karşı en çok kin besleyen Mekke'nin resi Ebû Süfyân burada müslüman oldu Artık Mekke fethedilmiş demekti Belki hiç mukavemet görülmeyecekti Hz Abbâs:

- Yâ Rasûlallah, Ebû Süfyân övünmeyi sever, iftihâr edebileceği bir lütufta bulunsanız, demişti Rasûl-i Ekrem:

- Her kim Ebû Süfyân'ın evine girerse, emniyettedir Her kim kendi evine kapanır, ordumuza karşı koymazsa, emniyettedir Her kim Harem-i Şerîf'e girerse, emniyettedir Ebû Süfyân bunu ilân etsin, buyurdu(322) Daha dün, İslâm düşmanlarının lideri olan kişi, bugün Rasûlüllah'ın emirlerini tebliğ etmekle iftihâr edecek, şeref kazanacaktı

Merru'z-zahrân'dan hareket edileceği sıra Rasûlüllah (sas) Hz Abbas'a:

- Ebû Süfyân'ı yolun dar bir yerine götür, İslâm ordusunun ihtişâmını görsün, diye emretti

Hz Abbâs, Ebû Süfyân'ı, ordunun geçeceği dar bir geçit yerine oturttu Mücâhidler sırayla alay alay Ebû Süfyân'ın önünden geçtikçe Ebû Süfyân'ın yüreği burkuluyor, geçen her kafilenin hangi kabîle olduğunu soruyordu Hz Abbâs:

- Bunlar Gıfâr kabîlesi, şunlar Cüheyne diye geçen kabîleleri bir bir anlattıkça Ebû Süfyân:

- Şaşılacak şey, bunlarla benim aramda ne düşmanlık var ki , buraya kadar gelmişler, diye hayretini ifâde ediyordu Bir ara:

- Yâ Abbâs, kardeşinin oğlunun saltanatı ne kadar da büyümüş, dedi Hz Abbâs:

- Hayır, bu saltanat değil, nübüvvettir, diye cevâp verdi

Nihâyet, Ebû Süfyân'ın daha önce benzerini görmediği bir birlik geçti Bunlar, ensârdı Başlarında Sa'd b Ubâde sancağı taşıyordu Son gelen birlik, sayıca hepsinden azdı Bu birlikte Rasûlüllah (sas) ile ensar ve muhâcirlerden en yakın arkadaşları vardı Rasûlüllah (sas)'in sancağını Avvâm oğlu Zübeyr taşıyordu

Ensâr alayı, Uhud ve Hendek Savaşları'nda müşrik ordusunun başkomutanı Ebû Süfyân'ın önünden geçerken Sa'd b Ubâde:

- Ey Ebû Süfyân, bugün en büyük kıtal günüdür, bu gün Kâbe'de kan dökmenin helal kılındığı gündür, demişti Ebû Süfyân Sa'd'ın sözlerini Rasûlüllah (sas)'a nakletti Hz Rasûlüllah (sas):

- Sa'd yanlış söylemiş, bugün Cenab-ı Hakk'ın Kâbe'yi yücelteceği gündür Bugün Kâbe'nin tevhid elbisesine bürüneceği gündür, buyurdu(323) Sa'd'ın kan dökmesinden endişelendiği için, hemen Hz Ali'yi gönderdi, ensâr sancağının Sa'd'dan alınıp oğlu Kays'a verilmesini emretti(324)

Müslüman mücâhidlerin geçit resmini baştan sona seyreden Ebû Süfyân, Mekke'nin tesliminden başka çâre olmadığını anladı Hz Abbas'tan ayrılarak, hemen Mekke'ye döndü Harem-i Şerif'e vardı Heyecân içinde kendisini bekleyen Mekkelilere yüksek sesle hitâbetti:

- Muhammed (sas) , karşı koymamıza imkân olmayan bir ordu ile geliyor:

1) Her kim Ebû Süfyan'ın evine gelirse emniyettedir

2) Her kim silahını bırakır, evine kapanırsa emniyettedir

3) Her kim, Harem-i Şerîf'e sığınırsa emniyettedir Ey Kureyş, Müslüman olunki, selâmet bulasınız

Ebu Süfyân'ı dinleyenler, şaşırıp kaldılar Her gün Müslümanlığın aleyhinde bulunan bu adam, şimdi herkese "müslüman olun", diyordu Herkeste bir telâş başladı Kimisi küfrediyor, kimisi bağırıp çağırıyor, kimi de mukavemet için hazırlanıyordu Çoğunluk ise Ebû Süfyân'ın sözlerine uyup evlerine çekildiler Bir kısmı da Harem-i Şerîf'te ve Ebû Süfyân'ın evinde toplandılar

f) Mekke'ye Giriş (20 Ramazan 8 H/11 Ocak 630 M)

Rasûlüllah (sas), Mekke'ye girmeden önce, "Zî Tuvâ" denilen yerde durdu Ordusunu dört kısma ayırıp her birinin gireceği yerleri tâyin etti "Sakın savaşa girmeyin, saldırıya uğrayıp mecbûr kalmadıkça kan dökmeyin" diye tenbihte bulundu

Sekiz yıl önce, yurdundan üç kişilik bir kafile ile nasıl ayrılmıştı, şimdi nasıl bir ihtişâmla dönüyordu Rasûlüllah (sas) devesinin üstünde bütün bunları düşünüyor, mağrûr bir fâtih gibi değil, son derece mütevâzi bir halde, başı secde eder gibi, devenin boynuna yapışmış, tesbih, tehlil ve duâ ile, Cenâb-ı Hakk'ın sonsuz lütuflarına şükrederek ilerliyordu

Bütün birlikler, kan dökmeden Mekke'ye girdiler Yalnızca Velîd oğlu Hâlid'in komuta ettiği birlik tecâvüze uğradı Kureyş'in azılılarından Ümeyye oğlu Safvân, Amr oğlu Süheyl ve Ebû Cehil'in oğlu İkrime bir çete kurdular Hâlid'in birliklerini Mekke'ye girerken ok yağmuruna tutarak iki müslümanı şehid ettiler Bu durumda Hâlid, saldırganlar üzerine hücûm ederek, bir hamlede onüç tanesini öldürdü, diğerleri dağılıp kaçtılar

Rasûlüllah (sas) kan döküldüğünü duyunca üzüldü Fakat, tecâvüzün müşriklerden başladığını öğrenince:

- İlahî takdir böyleymiş, buyurdu

Rasûlüllah (sas) çadırını Kinâneoğulları yurdunda "Hacûn" denilen yerde kurdurdu Mekke Devri'nin 7'inci yılında, Kureyş müşrikleriyle Kinâneoğulları burada küfr üzerine anlaşmışlardı(325) Bu anlaşma gereğince müslümanlar üç yıl muhasara altında çok acı günler yaşamışlardı

Rasûlüllah (sas) çadırında gusledip 8 rek'at "duhâ namazı" kıldı, sonra, devesine binerek, Kâbe'ye geldi Yol boyunca Fetih Sûresi'ni okuduğu işitiliyordu(326) Deve üzerinde, ihrâmsız olarak Kâbe'yi tavâf etti Elindeki ucu eğri değnekle hacer-i Esved'i istilâm etti

g) Kâbe'nin Putlardan Temizlenmesi

Kâbe etrâfında 360 put vardı Bunların en büyüğü olan "Hubel", Kâbe'nin üstüne konulmuştu Diğerleri Kâbe'nin etrafına ve içine yerleştirilmişlerdi Rasûlüllah (sas) değnekle bunları itiyor, her birini bizzât deviriyordu Putlar yıkılırken:

"Hak geldi, bâtıl yok oldu, esasen bâtıl yok olmağa mahkûmdur"(327) "Hâk geldi, artık bâtıl ne yeniden başlar, ne de geri gelir"(328) diyordu(329)

Kâbe'ye girmek için Rasûlüllah (sas) anahtarını istedi Talha oğlu Osmân anahtarı getirdi "Emânettir Ya Rasûlallah", diyerek Hz Peygamber (sas)'e teslim etti Kâbe'nin içi de putlarla doluydu Duvarlarına resimler asılmıştı Rasûlüllah (sas)'ın emriyle Hz Ömer bunları dışarı attı Müşrikler, ilah diye taptıkları putların parçalanışını şaşkın şaşkın seyrettiler Dünkü mabûdlar bir anda moloz yığını haline gelmiş, çöplüklere atılmıştı Sonra, Rasûlüllah (sas), yanına Üsâme, Bilal ve Talha oğlu Osmân'ı da alarak Kâbe'ye girdi, kapının karşısındaki duvara doğru namaz kıldı(330) Beyt-i Şerifi dolaşıp her tarafında tekbir getirdi Uzunca bir müddet içeride kaldı Bu sırada bütün Kureyş Hârem-i Şerif'te toplanmış, sabırsızlıkla, haklarında verilecek hükmü bekliyorlardı

h) Fetih Hutbesi ve Genel Af

Rasûlüllah (sas) Kâbe kapısının eşiğinde durdu Karşısında sıralanmış olan Mekkelilere baktı 20 yıl boyunca şahsına ve müslümanlara ellerinden gelen her kötülüğü yapmaktan çekinmeyen bu adamların hayâtı, şimdi O'nun iki dudağı arasından çıkacak hükme bağlıydı Rasûlüllah (sas) 20 yıl boyunca çektiklerini bir anda zihninden geçirdi, sonra şöyle hitâbetti

"Allah'tan başka ilâh yoktur, yalnız O vardır O'nun eşi ve ortağı yoktur O va'dine bağlı kaldı, sözünü yerine getirdi kuluna yardım etti, tek başına bütün düşmanları hezîmete uğrattı

İyi bilinki bütün câhiliyet âdetleri, mal ve kan davaları bugün şu iki ayağımın altındadır Yalnız, Kâbe hizmetleriyle hacılara su dağıtma işi (hicâbe ve sikaye hizmetleri) bu hükmün dışında bırakılmıştır

Ey Kureyş Cemâati! Allah sizden câhiliyet gururunu, babalarla, soylarla büyüklenmeği giderdi Bütün insanlar, Âdem'dendir, (O'nun çocuklarıdır) Âdem de topraktan yaratılmıştır"

Sonra şu anlamdaki âyet-i kerîmeyi okudu

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık Övünesiniz diye değil, kolaylıkla tanışasınız diye, sizi milletlere ve kabîlelere ayırdık Allah katında en değerliniz, Ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır Allah her hâlinizi bilir, O her şeyden haberdârdır" (Hucurât Sûresi, 13)

Rasûlüllah (sas) Mescid-i Harâm'ın geniş sâhasını dolduran kalabalığı mânâlı bir bakışla süzdükten sonra:

- Ey Kureyş cemaâtı! Size şimdi nasıl bir muâmele yapacağımı sanıyorsunuz? diye sordu Mekkeliler hep bir ağızdan:

- Hayır umuyoruz Sen kerîm bir kardeş, âlicenâb bir kardeş oğlusun, diye cevap verdiler Rasûl-i Ekrem (sas):

- Ben de size Yûsuf'un kardeşlerine söylediği gibi, "Bu gün size geçmişten dolayı azarlama yok" (Yûsuf Sûresi, 92) diyorum Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz (331), buyurdu

Böylece Rasûlüllah (sas) hepsini affetmişti Halbuki bunlar Hz Peygamber (sas)'e neler yapmamışlardı Müslümanları en korkunç işkencelere tâbi tutmuşlar, akla hayâle gelmedik eziyetler yapmışlardı Şimdi başkaları olsa ne yapardı; Hz Peygamber (sas) ne yapmıştır? Bu mukayese Rasûlüllah (sas)'in büyüklüğünü ortaya koymağa kâfidir

Bu hitâbesinden sonra Rasûlüllah (sas) Mescid-i Harâm'da oturdu Sikaye (hacılara su ve zemzem dağıtma) hizmeti Abdülmuttaliboğullarındaydı Bu hizmeti Hz Abbâs yapıyordu Hicâbe (Kâbeyi açıp-kapama ve anahtarını taşıma) hizmetini ise Ebû Talha oğulları yapıyordu Bu esnâda Hz Ali bu iki hizmetin Abdülmuttaliboğulları'nda birleştirilmesini istemişti Fakat Rasûlüllah (sas) Osman b Talha'yı çağırdı

- Yâ Osmân, bugün iyilik ve ahde vefâ günüdür, al işte anahtarın, buyurdu (332)

Öğle vakti, Hz Bilâl Kâbe'nin üstüne çıktı Güzel ve gür sesiyle ezana başladı "Allâhü Ekber" nidâları müşriklerin yüreklerini burkuyordu Bu esnâda, Ebû Süfyân, Esîd oğlu Attâb, Hişâm oğlu Hâris gibi Kureyşin ileri gelenlerinden birkaç kişi Kâbe'nin avlusunda bir köşeye toplanmış konuşuyorlardı İçlerinden Attâb:

- Babam şanslı adammış, daha önce öldü de şu sesi işitmedi, dedi Hâris de:

- Şunun hak olduğunu bilsem, vallâhi ben de icâbet ederdim, diye konuştu Ebû Süfyân ise:

- Ben bir şey söylemeyeceğim Bir şey konuşsam şu çakılların bile dile gelip O'na haber vereceğinden korkuyorum, dedi

Az sonra yanlarına Rasûlüllah (sas), aralarında konuştuklarını bir bir söyledi Bunun üzerine:

- Konuştuklarımızı kimse duymamıştı Biz şehâdet ederiz ki, sen Allah'ın Rasûlüsün, diye şehâdet getirdiler(333)

l) Mekke Halkının Bîatı

Öğle namazından sonra, Rasûlüllah (sas) Safâ tepesinin yüksekce bir yerinde oturdu Önce erkeklerden, sonra da kadınlardan bîat aldı Erkekler, İslâm ve cihâd üzerine bîat ettiler(334) Kadınlar ise aşağıda meâli yazılı âyet-i celîledeki esaslara uyacaklarına dâir bîat ettiler

"Ey Peygamber, mü'min kadınlar Allah'a hiçbir eş ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir bühtan uydurup getirmemek ve hiçbir güzel işte sana karşı gelmemek üzere sana biata geldiklerinde biâtlarını kabûl et, Onlara Allah'tan mağfiret dile, Çünkü Allah çok yargılayıcı, çok esirgeyicidir" (el-Mümtehine Sûresi, 12)

Erkekler, Rasûlüllah (sas)'in elini tutup musâfaha ederek biât ettiler Kadınlar ise sözle ve Rasûlüllah (sas)'in bulunduğu su kabına ellerini batırarak bîat ettiler(335) Rasûlüllah (sas) in eli, hiç bir zaman yabancı bir kadının eline değmemiştir (336)

j) Rasûlüllah (sas)'in Ensâr'ın Endişesini Gidermesi

Fetihten sonra ensâr kendi aralarında :

- Cenâb-ı Hakk, Rasûlüne doğup büyüdüğü vatanının fethini müyesser kıldı Artık bizimle döner mi, yoksa buraya mı yerleşir, diye endişelerini belirtmişlerdi Rasûlüllah (sas) bunu duyunca:

- Böyle bir şeyden Allah'a sığınırım Ben memleketinize hicret ettim Hayatınız, hayatım; ölümünüz ölümümdür, buyurdu (337) Ensârın endişelerini giderdi

(315) Zâdü'l-Meâd, 2/386; İbn Hişâm, 4/38

(316) İbn Hişâm, 4/39; Zâdü'l-Meâd, 2/387; Târih-i Din-i İslâm, 3/415

(317) el-Buhârî, 5/89; Tecrid Tercemesi, 10/322; Târih-i Din-i İslâm, 3/417

(318) el-Buhârî, 5/89; Tecrid Tercemesi, 10/323

(319) el-Buhârî, 5/90; Tecrid Tercemesi, 10/235 (Hadis No: 1622); Târih-i Din-i İslâm 3/418

(320) Tecrid Tercemesi, 10/235; Kısas-ı Enbiyâ, 1/410

(321) el-Buhârî, 5/90; Tecrid Tercemesi, 10/235 (Hadis No:1622)

(322) Zâdü'l-Meâd, 2/391; İbn Hişâm, 4/47; Tecrid Tercemesi, 10/332

(323) el-Buhârî, 5/91; Tecrid Tercemesi,10/331 (Hadis No: 1624)

(324) Zâdü'l-Meâd, 2/392; Tecrid Tercemesi, 10/332; İbn Hişâm, 4/49

(325) el-Buhârî, 5/92; Tecrid Tercemesi, 6/132 (Hadis No: 786) ve 10/335

(326) el-Buhârî, 5/92; Tecrid Tercemesi, 10/337 (Hadis No: 1625)

(327) el-İsrâ Sûresi, 81

(328) Sebe'Sûresi, 49

(329) el-Buhârî, 5/92; Tecrid Tercemesi, 10/338 (Hadis No: 1626)

(330) el-Buhârî, 5/93; Tecrid Tercemesi, 10/339 Buhârî'nin Abdullah b Ömer'den rivâyetine göre, Rasûlüllah (sas) Mekke'nin fethi günü Kâbe'ye girdiğinde içerde namaz kılmıştır Abdullah b Abbas'tan rivâyetine göre ise namaz kılmamış sadece tekbir getirmiştir (Buhârî, 5/93)

(331) İbn Hişâm, 4/54; İbnü'l-Esîr, age, 2/252; Zâdü'l-Meâd, 2/394; Tecrid Tercemesi, 10/340-341

(332) İbn Hîşâm, 4/55; Zâdü'l-Meâd, 2/395; Tecrid Tercemesi, 10/342

Câhiliyet devrinde Kâbe'yi pazartesi ve perşembe günleri ziyarete açarlardı Bir defasında Rasûlüllah (sas) 'de gelmiş halkla birlikte O da içeri girmek istemişti Fakat Osmân b Talha kabalık etmiş, Rasûlüllah (sas)'ın içeri girmesine engel olmuştu Rasûlüllah (sas) hiç kızmadan:

-"Ya Osmân, yakında sen benim bu anahtarı dilediğim kişiye verebileceğim bir günü göreceksin" buyurmuştu Şimdi Rasûl-i Ekrem (sas) anahtarı dilediğine verebilirdi Fakat gene Osmân'a verdi ve:

-Yâ Osmân, sana söylediğim söz gerçekleşti mi? diye sordu Osmân, olayı hatırladı:

-Evet, gerçekleşti, şehâdet ederim ki sen, Allah'ın Rasûlüsün, dedi (Zâdü'l-Meâd, 2/395; Tecrid Tercemesi, 10/342-343)

(333) İbn Hişâm, 4/56; Zâdü'l-Meâd, 2/395; İbnü'l-Esîr, age, 2/254

(334) İbnü'l-Esîr, 2/252-253

(335) Hak Dini Kur'ân Dili, 6/4916; Tecrid Tercemesi, 10/344

(336) el-Buhârî, 6/173; Müslim, 3/1489 (Hadis No: 1866); İbnü'l-Esîr, age, 2/254

(337) Zâdü'l-Meâd, 2/397; Müslim, 3/1405 - 1406 (Hadis No: 1780); Tecrid Tercemesi 10/346-347

Alıntı Yaparak Cevapla