Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. Muhammed (S.A.V.)'İn Hayatı-Hz. Muhammed'in Yaşamı-Hz. Muhammed Çocukluğu Ölümü
SENİ ANIYORUM
Her gece bir kervan geçer ömrümden,
Başımı secdeye koyduğum yöne doğru
Her gece beklerim onu, elimde çıkınım
En Sevgili'nin kervanıdır, bilirim
Yârenler Yâri'nin denklerini taşır katarlar
Kardelen tohumu oldum,
Kolladım zamanı bilmem kaç bin gece
Zamanı kolladım,
Kum saatinin en üstündeki kum taneciği gibi
Zamandan geçip an olabilmek için  
O an, ayağının bastığı olabilmek için yaratılmışların arasında
Sen'i arıyorum Ey Sevgili!
Gözümün iliştiği, düşüncemin geçtiği,
Yüreğimin eriştiği her yerde, Sen'i arıyorum
İkliminde bestelenmiş her notada,
Vuslatına göçen kervanının izlerini haritalaştırıyorum
Özlem coğrafyalarında
Yedi iklim tam yedi bahar, gözlerimde güneşin rengi
Adı konmamış diyarlarda bile ararım Sen'i
Bu arayış; bazen güneşlerin çarpışmasıdır debdebeli
Bazen küçük bir derenin en durgun yerinde,
Kıyısında su içen karıncanın ayaklarını ıslatması 
O kadar naif, tılsımlı bir o kadar da 
Bebeklerin avuçlarındaydın Sen
Fırtınada ve sonrasındaki dingin havada söylenir adın
Ay her gece şâk olurken şehadet parmağınla
Bana düşen hep husûf (Ay tutulması)  
Zaman, sensiz Kenan olur; mekân bin kuyu
Her kuyuda ben, bin Yusuf 
Bastığım taşlardan silinmiş,
Sularda şimdi ayak izim
Suyun sırrını ateşe sormalı,
Ateşin sırrını pervaneye
Ya pervanenin sırrı?
Dönmek olsa gerek, hep Sana dönmek
Yıldızlar, güneşler gibi döne döne yanmak
An döner, ömür döner, âlem döner  
Her şey olursa, durmaz başım dâim döner
Dillerde adın gibi döner
Ellerimi açmışım Rahman'a,
Sen'i arıyorum ey Sevgili
Sen'i arıyorum 
Menekşe yaprağında meltem olur nefesim Sen'i söylerken
Kelebeğin kanadına nakşedilmiş rengarenk toz gibi,
Serpilir Sen'i aradığım geceler ömrüme
Yıldızların geçtiği çizgide koşuyorum, ben bir karınca 
Yeşil kuşlara bakarak koştum hep asumanda
Onlara özendim;
Kanatlarını açtılar onlar, ben yanık ellerimi
Takıldım çölde Sen'i özleyen kuşun peşine
Zümrüdüanka dedim  Kafdağı dedim  
Efsanelerdeki sevda ülkesinde bulmaktı hayalim efsununu
Ey Yâr! Sen'in diyârında bülbül,
İkliminde açan gonca olabilmek hulyasıyla
Gözyaşlarımda dualarımı, dualarımda hep Sen'i istedim
Beyt'ine damladı yanaklarımdan süzülen hasret
Kevser'le suladım gülünü, neredesin? 
Bir yağmur taneciğiydin düşen alnıma,
Kırk değil kırkbin ikindide
"Sen!" deyip yürüdüğüm yollarda,
Saçlarım, omuzlarım, bir de yüreğim ıslandı
Çağlar ötesinden türkünü söyleyen sağanaklarda
"Ümmetim!  "deyip döktüğün incileri
Topluyorum şimdiki zamanda
Hızır-İlyas seherindeki gül tomurcuğunda şekillenir,
Çiy tanesi oluverir incilerin
Gözlerime sürerim  
Sücûdta ıslatır denizleri gözlerim
Yıldızların arasındaydı sanki gözlerinin ışıltıları,
En parlak yıldızdı yıldızlardı 
Burak'ın ayak izlerine basarak dolaştım Âlemler'i  
Yine böyle bir seyerânda; pınarların çağladı,
Cemâlin'e âşinâ bir çift zümrüt çekti beni sadağımdan
"Yağma! Servetim yağma!" deyip dönen Selahaddin'in,
Gerçek hazineleri buluşuydu âdetâ
Cennet rengi zümrütlerin
Çektiği yöne doğru sürükleniyor canım döne döne
Şems-i Tebrîzî'nin peşinden gidercesine  
Gökler ötesinde aradım hep tebessümünü
Ve nihayet, solunmuş bir nefesten de yakın,
Bir yürek atımlık benden de ben 
Ve Gökçen bir bakışta buldum Sen'i 
Ne Ankâ kaldı gözümde, ne korktum Kafdağı'ndan
İnsan dünyaya bir kere gelir
Öyleyse, yaşamamış olmalıyım bunca zaman
Her şeyim O'na ayak uyduruyordu, kalbimin tıp tıpları bile 
Ne var ki; hazan kıskandı gülleri
Yaprakları savurdu Karayel
Büktü boynunu kardelen
Bana mevsim yine sonbahar  
İmbatın estiği memleketteyim, üşüyorum
Şimdi ne Sen varsın En Sevgili,
Ne de Sen'i görür gibi olduğum cennet rengi
Kervan, katarlarını toplar oldu bu diyardan
Mus'ab utancında saklıyorum yüzümü  
Her şeye rağmen,
Hiç tükenmedi yüreğimin orta yerindeki ümit
Ateş böceği aydınlığıyla düştüm kör karanlıktaki yollara
Kör ufkunda vuslat çırağı bir ümid
Kaldırmadım başımı Efendim, koyduğum yerden 
Aradığım yine Sen! 
|