Konu
:
Çocuklar İçin Dini Hikayeler - Çocuklara Dini Hikayeler - Dini Hikayeler
Yalnız Mesajı Göster
Çocuklar İçin Dini Hikayeler - Çocuklara Dini Hikayeler - Dini Hikayeler
09-08-2012
#
4
Prof. Dr. Sinsi
Çocuklar İçin Dini Hikayeler - Çocuklara Dini Hikayeler - Dini Hikayeler
Hayat Gerçeğe Yürür
M
Aybike SİNAN
Gökyüzü simsiyah bulutlardan bir peçe dokuyup
bunu yeryüzünün üzerine yaydı
Bir anda ortalık kararmış
üşüten bir rüzgar esmeye başlamıştı
Yağmur bulutları güneş ışıklarının narin parmaklarından kayıp
gökyüzünü ırgalamaya koyulmuştu
Dağlardan inen sis denizi buharlaşan toprağa karışıyor
vadinin kollarında şarkı söylüyordu
Hasan
okul sonrası eve geldiğinde
içinde derin bir sıkıntı duydu
Günlerdir bağ evinde yaşayan dedesini merak ediyordu
Solgun bir yüzle annesinin yanına gitti
Mutfakta başını kaldırmadan hamur yoğuran annesine:
-Anne
dedemden haber var mı
diye sordu
Semine Hanım
hışımla:
-Ben ne bileyim
Aman uzak olsun
ne yani
o ihtiyarla mı uğraşacağım ömür boyu
diye sızlandı
Hasan
boynunu büktü
Boğazı düğümlenmişti
O sessiz yaşlı adamın ne zararı vardı ki annesine
Odasında ibadetini yapıyor
bahçeyi ekip biçiyor
kardeşi ve kendisine bakıyordu
Dedesini dinlerken nasıl da huzurluydu
Hayatla ilgili ne varsa dedesinden öğrenmişti
Hatta namaz kılmayı bile
Onu çok özlemişti
Mahallenin "Karcı Dede"sini çok özlemişti Hasan
Zikriyle
şükrüyle
fikriyle derin bir adamdı
Kendisine "Karcı" diyorlardı
Gerçek adını bilen yok gibiydi
Uzun yıllar geçimini kar satarak sağladığı için
bu isim
o yıllardan yadigâr kalmıştı
Sessizdi
Tüm dünyasını sükûnete katmış gibiydi
Alçaklarda karın erimesiyle beraber o
Beydağlarına çıkar
eşeğinin terkisine koyduğu güğümlerini karla doldurur
bunu büyük bir çeviklikle şehre taşır
meraklılarına satardı
İçi yanan kadınların
yaşlıların
hatta bazan çocukların hayır dualarını alırdı
İnsanlar
karı üzüm pekmeziyle karıştırıp
kar helvası diye zevkle yiyorlardı
Diğer zamanlarını bağ evinde geçiriyordu
Karcı
günlerdir bağ evindeydi
Kararan gökyüzü
çiseleyen yağmurla birlikte kendini taş ve ker***ten yapılmış kulübesine attı
Şehirden hayli uzakta bir yerdeydi
Buraya Beylerderesi diyorlardı
Babasından kalan bu üzüm bağına öylesine düşkündü ki cemre toprağa düşünce gelir
bağ bozumundan sonra şehre dönerdi
Kendi çocuğu olmamıştı
Çocuk özlemlerini kimsesiz bir çocuk olan Abdullah'ı alarak gidermişlerdi
Onu büyütmüş
okutmuş ve evlendirmişlerdi
Sonra Elif Hanım
rahmetli olunca derin bir yalnızlığa gömülmüştü
Abdullah'tan beklediği şefkat ve ilgiyi görememişti
Yine de şikâyetçi değildi
Kendini onlara adamıştı
Yağmurun bastırmasıyla yaşlı yüreğine
garip bir hüzün çöküverdi
Koskoca dünyada şu titrek ellerinden tutacak sıcak bir ele hasretti
İyice yaşlanmıştı
Torunu Hasan'ı kendisi yetiştirmişti
İyi nedir
güzel nedir
hak nedir
öğretmişti dilinin döndüğünce
Her seher vaktinde
kalkıp sabah namazını kılacak kadar büyümüştü Hasan
Onu özlediğini farketti
Keşke şimdi yanımda olsaydı
diye iç geçirdi
Abdullah Bey
iş çıkışında doğruca eve gelmişti
Elindekileri alan Hasan'ı çok solgun görünce
kucağına alıp bahçeye indi
Elini omuzuna koyarak:
- Oğlum
bir sıkıntın mı var? Hadi söyle babana
diye sordu
Hasan
başını kaldırmadan yutkundu
yutkundu
Sonra
hüzünlü bir sesle:
- Baba
beni seviyorsun değil mi?
- Tabi oğlum
sevmez miyim?
- Dedemin de seni sevdiğini
hem de çok sevdiğini biliyorsun değil mi? Peki sen onu seviyor musun? Sen onu yeterince sevmiyorsun baba
Seksen yaşına gelmiş bir adamı
günlerden beri arayıp sormadın bile
Büyüdüğümde benim de böyle davranmamı ister misin baba? Onun dağ başında ne yaptığını hiç mi merak etmiyorsun? Sen de yaşlanıyorsun bak
Saçlarında beyazların çoğalmış
Ben de büyüyorum
Hayat akıyor
Hem de gerçeğe akıyor baba
-Sen neler söylüyorsun böyle oğlum
Hem bu gerçek dediğin şey de nedir
anlat da öğrenelim
-Babacığım
gerçek dedemin deyişiyle ahret
hayal da burası
yani dünya
Biz bu hayal aleminde kendimizi kandırsak da zaman zaman
her anımız gerçeğe doğru yol alıyormuş
Şimdi anladın mı?
-Anladım
Bak oğlum
dedeni bu kadar özlediysen bu kadar dil dökmene gerek yok
Hemen gideriz onu görmeğe
-Hayır baba
buna dil dökmek denmez
Yüreğimi döküyorum
Anlamıyor musunuz
çok üzülüyorum
Dedemi boşladınız
Nerdeyse ölse de kurtulsak
demediğiniz kaldı
Oysa arkadaşlarımın dedelerini görüyorum
Baş tacı yapmışlar
Bir kitapta okumuştum
" bereket
iyilik
büyüklerle beraberdir
onların hayır dualarını alınız" deniyordu
Benim dedem bu evde kalamıyor bile
Çünkü sizden yüz bulamıyor
Abdullah Bey
şaşkındı
Henüz ilkokula giden oğlu
kendine ders veriyordu ki haklıydı galiba
Birden kalktı:
-Hadi hazırlan oğlum
dedene gidiyoruz
dedi
Bir saat sonra
Karcı'nın bağ evine gelmişlerdi
Etrafa yağmur sonrasının tatlı toprak kokusu sinmişti
Abdullah Bey
derin bir nefes aldı
Babası ortalıkta gözükmüyordu
İçerde olmalı diye düşündü
Hasan koşar adım kulübeye yürüdü
Bir taraftan "dedeciğim ben geldim" diye bağırıyordu
Kulübe kapısı açıktı
İçeri girdiklerinde ihtiyar adamın
yatağının içinde inlediğini gördüler
Hasan
dedesinin boynuna sarılıp ağlamaya başlamıştı
Abdullah Bey
donup kalmıştı
Elini babasının eline atınca ateşler içinde yandığını gördü
"Acilen hastaneye götürmeli" diye düşündü
Hastanede
yaşlı adam kendine geldiğinde başucunda Hasan vardı
Ağlamaya başlamıştı:
-Hasan’ım
torunum
canım yavrum
seni bir daha hiç görmeyeceğim sandım
Allah'ıma şükürler olsun
Gayrı ölebilirim
-Hayır dedeciğim
ölme
Ben sensiz ne yaparım sonra
-Gözümün nuru Hasan’ım
Ölüm bir gerçektir
Bütün hayat o gerçeğe yürür
Bundan ne kork ne de üzül
Unutma hayat gerçeğe yürür
Hadi bana söz ver Hasanım
-Tamam Dedeciğim
hem bu hayatı
hem de asıl gerçeği anlamak için çok çalışacağım
Hem bu hayat için
hem gerçek için iyi bir insan olacağım
Sana söz veriyorum
Karcı
Hasan'ın ellerinden tuttu
Yüzüne uzun uzun baktıktan sonra:
-Bak Hasan'ım
daha dün senin yaşlarındaydım
Zaman su misali aktı gitti
Takvimler birer birer döktü yapraklarını
Hazan mevsimi gibi
Ben baharın sonuna geldim
Elimde ne kaldı biliyor musun? Allah için yaptıklarım
Şimdi anlıyorum ki Allah için yaptıklarım meğerse kendim için yaptığım en doğru şeylermiş
İçim çok mutlu ve huzurlu
Vicdanım suskun
Bana söyleyeceği bir şeyi yok
Olsaydı ne olurdu biliyor musun? Tıpkı meyveyi çürüten kurt misali içimi yer bitirirdi
İşte senden yavrucağım
istediğim odur ki
iyi
has
mert
doğru insan olasın
Kadir kıymet bilesin
Yaşlıya eğilesin
Hak
hukuk
adaletten şaşmayasın
Gözü gönlü tok olasın
Hele bu devirde
sözünün eri olasın
Şaşmayasın Hasanım şaşmayasın
Rabbimin varlığını her daim tasdik edesin
Çok çalışasın
çok çalışasın
çok çalışasın
Hasan ağlıyordu
Gözyaşları sel olmuş yanaklarından dökülüyordu
Abdullah Bey
kapıda kan çanağına dönmüş gözleriyle donup kalmıştı
Hasan
ağlıyordu
Az sonra
dede sustu
hayat sustu
Hasan'ı zorla odadan çıkardılar
Karcı Dede gidiyordu
Gerçeğine yürüyordu
Alabildiğine gerçeğine
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul