Yalnız Mesajı Göster

Milli Kültürün Korunmasında Dilin Önemi Hakkında Bilgi

Eski 09-08-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Milli Kültürün Korunmasında Dilin Önemi Hakkında Bilgi



KÜLTÜR VE TEKNOLOJİ

Teknolojik gelişimin insanın davranış ve düşüncelerinde birçok değişmelere yol açtığı bugün çoğunlukla kabul edilen bir gerçektir Tekerleğin icadından modern arabalara; karasabandan traktöre geçen insan, teknolojik alanda gerçekleştirilen bu gelişmelere en azından makine gücünün insan ve hayvan gücüne olan üstünlüğünü; daha çok makineleşmenin, daha çok zaman ve emek tasarrufu olduğunu, makinenin üretim gücünün üstünlüğü sayesinde kendi hayatının önemli ölçüde değiştiğini düşünmüştür Buna karşılık mesleki aktivitelerine göre insanların kültür ve teknoloji değerlendirmesinin farklı olduğu görülmektedir Bir imalat fabrikasında çalışan bir işçi ile aynı işteki bir mühendisin teknoloji anlayışlarının ve teknoloji karşısındaki tavırlarının birbirinden oldukça farklı olacağının tahminini yapmak zor olmasa gerek
Teknoloji ve kültür konuları bir arada zikredildiğinde özellikle Japonya iyi bir örnek olarak gösterilmektedir Uzun sayılmayacak bir süre içerisinde (1858-1905) hızla gelişen Japonya'da kültür açısından ancak bazı temel ilkelerin devamlılığını koruyabildiği görüşünü kabul edenlerin yanında, Japonya'nın modern teknolojiyi hiçbir manevi değişime gerek kalmadan, kültürel kopuş olmadan aldığını savunanlar da vardır

Bu yaklaşıma göre Japonlar dinlerini, dillerini ve alfabelerini değiştirmeden, gelenek ve adetlerine karşı ilgi ve saygılarını kaybetmeden bu teknolojik değişimi yaşamışlardır
Bununla birlikte modern teknolojiye sahip olmanın gerektirdiği değişmelerin var olduğu da bir gerçektir Erol Güngör bu değişmelerin, bazı sosyal-kültürel unsur ve unsur komplekslerinin atılıp, yerine yenilerinin alınması şeklinde ortaya çıktığını belirtir ve "En azından, mesela modern üretim, insan münasebetlerinde aile ve bölge bağlarının bir yana bırakılmasını ve verimlilik esasına, rasyonel hesaplara dayanan münasebetlerin gelmesini gerektirir" demektedir

Modernleşme ve kalkınma, doğaldır ki bilimsel ilerlemeden kaynaklanan yeni teknolojilerle gerçekleşiyor Bu yenilik arayışlarının kültür kavramıyla oldukça yakından ilgili olduğu da zaten kabul edilen bir gerçek Bilim ve teknoloji, tarih boyunca yeni ölçü ve kriterler getirerek, insanın tabiat üzerindeki kontrolünü artırarak, onun dünyaya bakışını, düşünce, duygu ve davranışını, sosyal ilişkilerini değiştirmiş, en azından etkilenmiştir Dolayısıyla toplumların örf ve âdetlerine, ahlakına, diline, sanatına bilim ve teknolojinin oldukça fazla etkide bulunduğunu söylemek yanlış olmaz

İnsan faaliyetinin olduğu hemen her yerde uygulanacak bir tekniğin var olduğu düşüncesinden haraketle, teknolojinin toplumları, bir yanda mevcut kültürü değiştirerek, bir yanda da iktisadi refahı artırarak etkide bulunduğunu söylemek mümkün İster sanayi öncesi toplumdan sanayi toplumuna, ister sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş olsun, kalkınma ve iktisadi refahın kültür değişikliğini de beraberinde getirdiği muhakkak Çağa ayak uydurmanın gereği olarak hemen hemen dünya ülkelerinin hepsinde yaşanan teknolojik değişim, toplumlarda meydana gelecek sosyal değişimi de beraberinde getiriyor Bu oluşum bütün toplumların karşı karşıya kaldığı oldukça karışık bir problem olarak değerlendiriliyor Bu değerlendirmede özellikle gelişmekte olan ülkeler için, ileri teknolojiye sahip ülkelerin içine düştükleri manevi buhranlar ön plana çıkıyor Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler kervanının, bu problemleri aşmasında sahip olduğu avantaj ise, dünya tarihinin yakın ve uzak geçmişinde yaşanan oluşumlar, bu oluşumlardan alınacak dersler ve bir yığın tecrübe olsa gerek

Atatürk Ve Milli Kültür

“Millî şuurun ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz” diyen Atatürk’ün millî şuur bahsindeki dikkat ve titizliği gözlerimizin önündedir Bir milletin ayakta kalmasında, bir toplumun millî şuura varmasında en büyük ve en kesin rolü oynayanın da kültür olduğu bilinmektedir” (s3)

“ Millî kahramanların doğdukları yıllar, bağlı oldukları milletin bahtında iyiye doğru,gelişip yükselmeye doğru gidişin müjdecisidir” (s4)

“Bir milletin varlığında kültürün önemli bir yeri ve büyük bir değeri olduğunu kuşkusuzca söyleyebiliriz” (s7)

“ İslâm medeniyetinin meydana gelişinde Türk kültürünün büyük katkısı bulunduğu bir gerçektir Bununla beraber, çağlar geçtikçe ve batının tesiri de eklenince millî kültür değerlerimizden bir kısmı da küçümsenir olmuştur” (s8)

“ Kültürün alan ve kapsam genişliği, onun çeşitli biçimlerde tanımlanmasına yol açmıştır Nitekim Atatürk de kültür hakkında birkaç tanım yapmıştır Bunlardan birinde:

“Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mâna çıkarmak, intibah almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir” (s15)

“Prof Dr Mümtaz Turhan’ın kültür tanımı da şöyledir:
“ Kültür, bir cemiyetin sahip olduğu maddî ve manevî kıymetlerden teşekkül eden öyle bir bütündür ki, cemiyet içinde mevcut her nevi davranış şekillerini içine alır Bütün bunlar birlikte o cemiyet mensuplarının ekserisinde müşterek olan ve onu diğer cemiyetlerden ayırt eden hususi bir hayat tarzı temin eder” (s20)

“ Atatürk’ün ikinci bir kültür tanımı da “İnsanların hayatına, faaliyetine hâkim olan kuvvet, ibda ve icad kabiliyetidir” Şeklindedir” (s 22)

'Atatürk, kültüre yeni Türk Devletinin temeli sayacak kadar büyük önem vermişti “Kültür Birliği”ni ise Türk milletini meydan getiren unsurlar arasında kabul etmiştir” (s35)

“ Milletimizin tarihini, ruhunu, an’anatını sahih, salim, dürüst bir nazarla görmeliyiz” (s40)

“Efendiler! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel Türkiye’nin istiklâline, kendi benliğine, ananat-ı milliyesine düşman olan bütün anasırla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir” (s62)

'Türk ulusu ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve erdemi, uluslar arasında tanınır” (s62)

“Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle tenmiye ve takviye olunmalıdır” (s70)

“Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lâzımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en mühimlerinden biri sanattır Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata mâlik olamaz Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir Hatta kastettiğim manayı bu söz de ifadeye kâfi değildir Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur…” (s 81)

“Atatürk sanatı şöyle tarif etmiştir:
“ Sanat güzelliğin ifadesidir Bu ifade sözle olursa şiir, nağme ile olursa musiki, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık,bina ile olursa mimarlık olur” (s83)

“Sanatkâr, cemiyette uzun ceht ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır” (s84)

“Millî kültür ise, hem usulle yapılmayan hem de taklitle başka milletlerden alınmayan duygulardır” (s89)

“ Edebiyatın tanımını yapan Atatürk der ki:
“ Edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır: Söz ve mânayı, yani dimağında yer eden, her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları, çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı Bunun içindir ki, edebiyat, ister nesir hâlinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir” (s99)

“ Şairlerimiz esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihi iyi bilmelidir” (s106)

“ Bir de Atatürk her milletin istiklâl içinde benliğine kavuşması ve medeniyet yolundan ilerlerken birbirlerine yaklaşmayı dış siyaset bakımından da önemli saymıştır Onun için kendi zamanında dahi yalnız siyasi anlaşmalar değil, kültürel yakınlaşmayı da hedef olarak göstermiştir” (s117)

“İktisadî kalkınma millî hayatın bütün vecheleri ile, fakat en çok toplumun kültür gelişmeleri ile ilgilidir ve kültürden ayrı düşünülemez” (s120)

Alıntı Yaparak Cevapla