09-07-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sahibinden Satılık Amerika
Böyle diyor Amerika tarihinde Beyaz Saray’a davet edilen ilk Türk sivil toplum lideri Ercüment Kılıç ve bu kuyatmanın nasıl yapılması gerektiği konusundaki tecrübe ve gözlemlerini aktarıyor
Bugün Haber 7 Kitap Dünyası olarak sizler için seçtiğimiz kitap iki ciltten oluşuyor Babil Yayınları'nın Sözlü tarih serinden çıkan Sahibinden Satılık Amerika ve Türk Lobiliciğinin sahipsizliği adlı kitap, konu hakkında fikir yürüten ve araştırma yapanlar için ideal bir derleme
Kitap hakkında söze gerek yok Sizlere sunacağımız, kitabın yazarının kimliği, sunum yazısı ve içindekiler kısmının konuyla ilgili her sorunuza yeterli yanıtı vereceğini düşünüyoruz:
YAZAR HAKKINDA
Ercüment Kılıç Texas Üniversitesi Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler bölümü mezunudur
Amerika’da bulunduğu yıllar içinde Türk sivil toplumculuk uğraşı veren Kılıç, Dallas’taki işadamlığı yıllarında Türk Derneği’nin başkanlığını yapmış ve ardından da merkezi Washington’da olan ve Amerika çapında 70 kadar Türk-Amerikan Derneği’nin çatı örgütü ATAA’nın (Assembly of Turkish American Associations) başkanlığını yapmıştır
Washington çalışmaları sırasında ABD Başkanı Bush tarafından Beyaz Saray’a davet edilmiş ve Amerika tarihinde Beyaz Saray’a davet edilen ilk Türk sivil toplum lideri olmuştur
ABD’nin 50 eyaletinin tümünde ve Kanada, İngiltere, Almanya, İsviçre, Hollanda, Tayvan, Hong Kong, Çin ve Japonya’da 25 yıl boyunca Türk kültürü seminerleri ve çeşitli konferanslar vermiş, radyo ve televizyon programları aracılığı ile dünya çapında milyonlarca insana Türkiye, Azerbaycan ve Türk dünyasını tanıtmıştır
Çeşitli dillerde yayınlanmış Türk kültürü makaleleri ve üniversite yıllarında kurduğu Amerikalılardan oluşan orkestrası ile yayınladığı Türk müziği plakları ve CDsi vardır Yazarla ilgili ayrıntılı tüm bilgileri Linklerimizi üyelerimiz görebilir Uslanmam üyeliği için tıklayın adresindeniki kişisel sitesinden edinebilirsiniz
�������������������������������������������� �
KİTABIN SUNUM YAZISI
30 yıllık bir Amerika birikiminin ardından, bu kitabı yazdığım son bir yıl içinde ve özellikle bu günlerde Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren o denli önemli olaylar olmakta ki, söyleyeceklerimi zamanında bitirip sizlere ve ilgililere zamanında ulaştıramamanın endişesini yaşıyorum

Hatta kitabımın son rötuşlarını yaptığım sıralar da bile Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün ABD seferini izliyorum ve Başkan Bush’un Ermenileri Beyaz Saray’da ağırlayan bu resmi gözümde canlanıyor ve Cumhurbaşkanıma seslenesim geliyor: Sayın Cumhurbaşkanım iyi de, ABD dönüşü, lobicilik dükkanını kime emanet edeceksiniz?
“Ulusumuz yüz yıllarca bu görüşlere dayanılarak koşturuldu Ama ne oldu? Her gittiği yerde milyonlarca insan bırakıldı Yemen çöllerinde kavrulup yok olan Anadolu çocuklarının sayısını biliyor musunuz?” dedim “Suriye’yi, Irak’ı korumak için, Mısır’da barınabilmek için, Afrika’da tutunabilmek için kaç insan yok oldu, bunu biliyor musunuz? Sonuç ne oldu görüyor musunuz?” dedim “Ulus’a şunu öğütledim ki; kendimizi dünyanın egemeni sanmak aymazlığı artık sürüp gitmemelidir Dünyadaki gerçek yerimizi, dünyanın durumunu tanımamak aymazlığı ile ve aymazlara uymakla ulusumuzu sürüklediğimiz büyük yıkımlar yetişir! Bile bile bu acıklı durumu sürdüremeyiz”
Etnik kökenli Türk düşmanlıklarının bu günün dünyasında ve gelecekte Türkiye’nin başına açacağı problemlerin incelenmesinde ve ardından da dünyadaki ve ABD’deki durumumuzu tanımamak veya tanımlayamamak aymazlığımız adına Türkiye’nin geliştirilebileceği yöntemlerin irdelenmesi sırasında, Atatürk’ün yukarıdaki söylemi çok küçük değişikliklerle sanki lobicilik üzerine bugün verilmiş bir mesaj gibidir
Milat’tan önce 1 Yüzyıl’da, söylediği derin sözlerden dolayı esirlik hüviyeti Roma imparatoru tarafından kaldırılan bir bilge adam, Puplilus Syrus da şu sözleri söylemişti:
“Değiştirilme özelliği içermeyen bir plan kötü bir plandır”
“İşlemeyen bir planda ısrar etmek deliliktir”
Sonuca varamayan ve işlemeyen bir plan üzerinde ısrar deliliğimiz nedeni ile ABD’deki tanıtım ve lobiciliğimizin bile bile lades denilecek bir yaklaşımla denetlenmediğini, çözümlenmediğini ve bir başka hasta adam statüsünün devam ettirildiğini yıllardır izlemekteyiz
Ülkemizde hala tam olarak etüt edilmeyen ve işleyiş çarkları anlaşılmayan Amerikan kalesi enteresan bir yerdir Ancak bu kale fiziki veya mecazi anlamda geleneksel olarak algıladığımız kalelerden, örneğin bir Osmanlı kalesinden veya bir İngiliz kalesinden farklı da değildir
Kale bir kudreti temsil eder Kudret kalelerinin bir geleneksel veya bir başka değimle değişmeye direkten bir yapısı, bir de değişime yatkın bir yapısı vardır ve bunların tümünün üzerinde de bir yönetim sistemi ve bu sistemin de yöneticileri vardır
Kaleler kendi içlerinde de evreler geçirebilirler Tüm kaleler zaman içinde değişik nüfuz sahiplerini egemenliklerine maruz kalmanın yanında el de değiştirebilirler Kalelerin değiştirdiği eller veya nüfuz sahipleri iç veya dış kökenli olabilirler Buna bağlı olarak da kaleler, dalgalanan bayraklarına bakılarak dışarıdan değişmemiş gibi görülseler de, hizmet ettikleri kişiler, kurumlar ve ideolojiler acısından irdelendiğinde değişik tarihi görüntüler sergileyebilirler
Profesör Justin McCarthy bir konferansında Osmanlı’yı yorumlarken söyle demişti: “Bir zamanlar, Avrupalı ve dünya, kendini anlatmak için zamanının dünya gücü olan Osmanlı’nın ayağına gelirdi Ancak yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti döneminde, özellikle dünyanın ve Amerika’nın lobicilikle yönetildiği yıllarda Türkler bu eski Osmanlı alışkanlığından vazgeçememiştir”
Ancak günümüzde, özellikle soğuk savaşın ardından geçen dönemde artan önemi ve gücü itibarı ile, artık ayağına gidilen, ekonomik ve askeri ortaklığının varlığı veya yokluğu dünyanın geri kalan tüm ülkeleri açısından mutlaka bir mana ifade eden tek ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir, Amerikan kalesidir
Dünyanın tüm ülkeleri Amerikan kalesinin kendileri için ifade ettiği pozitif veya negatif anlamı sürekli bir şekilde kontrol altında bulundurmak ve denetlemek mecburiyetindedirler
Günümüzde, hem Amerika’nın içinden yani Amerikalılar tarafından ve hem de Amerika’nın dışındaki yabancılar tarafından hiç durmadan devam ettirilen savaş da Amerikan kalesinin içten ele geçirilme savaşıdır, lobicilik yolu ile Amerika’yı satın alma savaşıdır
Amerikan kalesinin içten ele geçirilme savaşını en iyi şekilde başarabilen ülkelerin ortak paydası, Amerika’nın bir devlet değil, bir makine olduğunu anlamış olmalarıdır
|
|
|