Konu
:
Neden Felsefe?,Gerçek Nedir?,Ya Bağımlılık Ya Da Bağımsızlık!
Yalnız Mesajı Göster
Neden Felsefe?,Gerçek Nedir?,Ya Bağımlılık Ya Da Bağımsızlık!
09-06-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Neden Felsefe?,Gerçek Nedir?,Ya Bağımlılık Ya Da Bağımsızlık!
Ya BAĞIMLILIK Ya da BAĞIMSIZLIK
!
Iyilik ve kötülük kutuplari açisindan
iki kavram sunulmustur: Biri bencillik
öbürü de hayirseverliktir
Bencilligin anlami baskalarini kendisi için feda etmek olarak tarif edilmistir
Hayirseverlik ise kendini baskalari için feda etmektir denmistir
Bu durumda insan her iki halde de diger insanlara baglanmis
kendisine iki acidan birini çekmesi söylenmistir
Ya baskalarinin ugruna kendisi aci çekecektir
ya da kendisi ugruna baskalarina aci çektirecektir
Sonunda insanoglunun kendi acilarindan zevk almasi gerektigi de söylenince
tuzak iyice kapatilmistir
Insan artik mazosizmi kendi ideali olarak kabul etmek zorunda kalmistir
çünkü bunun karsisina ancak sadizm vardir
Insanogluna oynanan en küstahça oyun bu olmustur
Bagimlilik ve aci çekme bu yolla hayatin temelleri haline getirilmistir
Seçenekler "kendini feda etmekle- tahakküm etme" arasinda degildir
Seçenekler "bagimsizlikla- bagimlilik" arasindadir
Yaraticinin kurali ya da elden düsmecinin kuralidir
Bu temel bir sorundur
Bir ölüm kalim sorunudur
Yaraticinin kurali
insanligin var olmasini saglayan mantikli zihnin ihtiyaçlari üzerine kurulmustur
Elden düsmecinin kurali ise sag kalmayi beceremeyecek insanlarin ihtiyaçlarina dayalidir
Insanin bagimsiz egosundan dogan her sey iyidir
Insanin insana bagimliligindan dogan her sey kötüdür
Bencil kisi salt anlamda bakildiginda baskalarini feda eden kisi degildir
Baskalarini herhangi bir sekilde kullanma ihtiyacinin üstüne çikmis kisidir
Onun islerligi
diger insanlarin kanaliyla degildir
Birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir
Amaci da düsüncesi de arzulari da enerjisinin kaynagi da hep onlarin disindadir
Bir baska kisi için var olmakta degildir
Kimseden de kendisi için var olmasini istememektedir
Insanlar arasinda olusabilecek tek kardeslik
tek karsilikli saygi bu yolla olabilir
GERÇEK NEDİR?
NEDEN FELSEFE?
Neden gurursuz yaşadığınızı
ateşsiz sevdiğinizi
direnmeden öldüğünüzü merak mı ediyorsunuz? Neden her baktığınız yerde cevapsız kalmaya mahkum sorularla karşılaştığınızı
hayatınızın neden imkansız çelişkilerle dolduğunu
neden "ya beden ya ruh" gibi
" ya akıl ya kalp" gibi
"ya güven ya özgürlük" gibi yapay seçimlerden kaçınmak için tüm ömrünüzü mantıksız kararsızlıklarla geçirdiğinizi bilmek mi istiyorsunuz?
Cevap yok diye çığlıklar mı atıyorsunuz? Algılama aletinizi
aklınızı reddetmişsiniz
ondan sonra da evrenin bir esrarengizlik yumağı olduğundan yakınıyorsunuz
Elinizdeki anahtarı fırlatıp atıyor
sonra tüm kapılar yüzüme kilitlendi diye ağlıyorsunuz
Mantıksızı izleyerek yola koyuluyor
sonra varoluş anlamlı değil diyorsunuz
Aklınızı takip etmedikçe hayatınızı bu sorulardan kaçarak geçirmeye mahkumsunuz
Tercih yapmaktan kaçındıkça başkalarının tercih ettiği bir hayata mahkum olacaksınız
Bu yüzden felsefe bir ihtiyaçtır
Felsefe; hayatı analiz etme
aklı ve mantığı kendi mutluluğunuz için kullanma aracıdır
Entellerin kafanızı karıştırmak için bir araya geldiklerinde yaptığı laf kalabalığı değildir
Her insanın bir hayat görüşü
doğru-yanlış bir felsefesi vardır
Farkında olmasa da felsefesiz insan olmaz
Herkes
yaşam tecrübelerinden
gördüğü
duyduğu
okuduğu şeylerden
iyi-kötü sonuçlar çıkararak
bir felsefe sahibi olur
Felsefe: evrenin
insanın ve insanın evrenle ilişkisinin asli tabiatını araştıran düşünce sistemidir
Felsefeye
genellikle altrüizmin (birey düşmanlığının) egemen olması
altrüizmin en acı abidelerinden biriyle: insanların kendi içlerinde kültürel olarak yarattıkları benliksizlikle sonuçlanmıştır: kendisini
bir bilinmeyen olarak görmekteki istekliliği; kendisiyle
bir yabancıyla birlikte yaşıyor gibi yaşaması ve bundan rahatsızlık duymaması; ruhunun(bilincinin)
kişisel (gayri-sosyal) ihtiyaçlarını bilmezden gelmesi
göz ardı etmesi
bastırması; kendisine en gerekli olan şeyleri en az bilmesi; en derin değerlerini
sübjektifliğin iktidarsızlığına teslim ederek
hayatını kronik bir suçluluk duygusunun kasvetli zindanına çevirmesidir
Mistik kahinin mesleğinin püf noktası
anlaşılmazlıktı; bugünün estetiğinde de: anlaşılmazlık
bir değer zannedilmektedir
Nasıl ki
ilkel vahşiler
tabiat fenomenlerini olduğu gibi kabul etmiş; bu fenomenleri
soruşturulmaz
analiz edilmez ve indirgenmez bir birincil zannetmiş; ve
bu fenomenlerin kaynağını: bilinmez cinlere atfetmişdilerse; benzer şekilde
bugünün epistemolojik vahşileri de
sanatı olduğu gibi kabul etmiş; onu
soruşturulmaz
analiz edilmez ve indirgenmez bir birincil zannetmiş; ve
sanatın kaynağını özel bir tür bilinmez cinlere atfetmişlerdir: hissettikleri duygular
Aralarındaki tek fark
tarih-öncesi vahşilerin hatasının masumca yapılmış olmasıydı
İnsan karakteri -sayısız potansiyelleriyle
erdemleriyle
kötülükleriyle
tutarsızlıklarıyla
çelişkileriyle- o kadar karmaşıktır ki; insan
kendi kendisinin en çetin bilmecesidir
Bu anlamda Amacımız:
İnsanlara veya en azından düşünme zahmetine katlananlara kendi içinde tutarlı
dürüst ve rasyonel bir yaşam tarzı sunmaktır
Mevcudiyet var olandır
Objektif gerçeklik
duygularımızdan
hislerimizden
dileklerimizden
umutlarımızdan veya korkularımızdan bağımsız olarak vardır
Objektivizm insanın gerçekliği algılamak ve eylemlerine yol göstermek için tek aracının mantık olduğunu savunur
Mantıknsanın duyularıyla elde ettiği bilgileri tanımlayan ve düzene sokan işlemdir
Objektivizmin metafizikten aldığı etik temellerine göreantık insanın hayatta kalmak için en temel aracı ise rasyonalite de en yüksek erdemidir
Aklını kullanmak
gerçekliği algılamak ve ona göre eylemde bulunmak insanın ahlaki zorunluluğudur
Objektivist etiğin değer standardınsanın insanca vasıflarını muhafaza ederek yaşaması
yani insan hayatı için
ya da diğer bir deyişle rasyonel bir varlığın kendine yakışır şekilde hayatta kalması için gerekli olan neyse odur
Objektivist etik özünde insanın kendi iyiliği için yaşadığını
kişisel mutluluğunun en yüksek ahlaki amacı olduğunu ve ne kendini başkaları için ne de başkalarını kendisi için feda etmemesi gerektiğini savunur
Ebedi günah kavramı ahlakı dışlayan bir kavramdır
Eğer insan yaradılış itibarıyla suçlu ise bu konuda tercih hakkı yok demektir
Tercih hakkı yok ise konu ahlakın alanına dahil değildir
Ahlak sadece insanın hür iradesinin hakim olduğu alanda yani onun tercihine açık konularda söz konusu olabilir
İnsanoğlunu yaradılış itibarıyla suçlu kabul etmek kavramsal bir çelişkidir
İnsan belirli bir eylemi hakkında suçluluk duyabilir
Ancak kendine saygısı olan
yüksek ahlaki değerlere sahip birisi eylemleriyle suçlu olmayı hakketmediğinin bilincindedir
Bu nedenle O
Tamamiyle ahlaka uygun hareket edecek ve bundan dolayı haketmediği bir suçluluk duygusunu asla kabul etmeyecektir
Sadizm
mazoizm
diktatörlük veya herhangi bir kötülük insanın gerçeklikten kaçmak istemesinin sonucudur
Düşünememesinin sonucu… Amaçsız bir insan: Gelir geçer duyguların ve tanımlayamadığı dürtülerin etkisiyle oradan oraya savrulan ve kendi hayatının kontrolünü tamamen kaybettiği için her türlü kötülüğü yapmaya muktedir biridir
Hayatınızı kontrol etmeniz için bir amacınız olması gerekir
Üretken bir amaç…“Hitler
Stalin
Saddam ve benzeri bensizlerin”: Hayatlarının gerçek anlamda birer manyak olarak sona erdiğine dikkat ediniz
Bunlar
kendilerine saygı ve sevgisi olmadığı için tüm varoluştan nefret etmişlerdir
Amacı olmayan fakat bir şeyler yapmak durumunda olan birisi diğerlerine zarar vermek için hareket eder
Bu üretken veya yaratıcı bir amaçla aynı şey değildir
Bu anlamda merkezi bir amaçnsan hayatındaki bütün diğer ilgileri düzene sokar; değerlerinin hiyerarşi ve görece önemlerini saptar
anlamsız iç çelişkilerden uzak tutar
hayattan daha geniş ölçekte aaaif almasını ve bu aaafi aklının hakimiyetine açık olan her alana taşımasını sağlar
Amaçsız birisi ise kaos içinde kaybolur gider
Değerlerinin ne olduğundan habersizdir
Nasıl karar vereceğini bilemez
Kendisi için neyin önemli neyin önemsiz olduğunu saptayamadığı için;rasdgele etkilerin ve anlık kaprislerin insafına bırakır kendini
Hiçbir şeyden zevk alamaz
Hiçbir zaman bulamayacağı bir değeri ararken hayatını harcar
Çünkü en başta; neyi değiştirip neyi değiştiremeyeceğini bilemez
Bu anlamda: Rasyonel davranmak demek gerçeğe uygun davranmak demektir
Duygular algılamanın aracı olamaz
Ne hissettiğiniz size gerçekler hakkında hiç bir şey anlatmaz; onlar
sadece gerçekler hakkındaki tahminlerinize dair bir izlenimdir
Duygular değer yargılarınızın sonucudurlar
Bilinçli veya bilinçsiz olarak kazandığınız
doğru olabileceği kadar yanlış da olabilecek temel önkabullerinizin sonucudurlar
Kapris ise sebebini bilmediğiniz ve öğrenmeye de zahmet etmediğiniz bir duygudur
Peki “kaprislerle hareket etmek” ne demek oluyor? Bu
insanın bir zombi gibi neyle uğraştığını
ne başarmak istediğini veya onu neyin motive ettiğini bilmeden yaşamasıdır
Bu insanın geçici bir delilik hali içinde yaşaması demektir
Böylesi bir yaşamda
hayattan renkli ve aaaifli bir tat alınabilir mi ? Bu durumdan alınabilecek yegane aaafin canilerin kan dökerken aldığı aaafe benzeyeceğini düşünüyorum
Gerçeği reddederek eylemlerde bulunmak sadece yıkım getirmez mi?Duygular insanın değerlerle ilgili önkabullerinin otomatik birer tepkisidirler
Sebep değil sonuçturlar
İnsan eğer mantığı ve duyguları arasındaki ilişkiyi doğru kurabiliyorsa bu ikisi arasında mutlaka bir çatışma
ya birini ya öbürünü seçmek zorunda kalacağımız raddede bir çelişki olmak zorunda değildir
Rasyonel insan
duygularının kaynağını
sahip olduğu hangi önkabullerden kaynaklandıklarını bilir veya keşfetmek için çaba harcar
Eğer önkabulleri yanlış ise düzeltir
Asla güvenemeyeceği ve anlamlarını tam kavrayamadığı duyguların esiri olarak hareket etmez
Bir olayı değerlendirirken tepkilerinin nedenini ve haklı olup olmadığını bilir
İç çelişkilere sahip değildir; aklı ve duyguları yekparedir; bilinci mükemmel bir uyum içindedir
Duyguları düşmanı değil hayattan aaaif almasını sağlayan araçlardır
Fakat duyguları rehberi değildir; rehber aklıdır
Ne var ki bu ilişki tersine çevrilemez
Eğer kişi duygularını sebep;aklını ise duygularının edilgen bir sonucu olarak tasavvur ederse; yani eğer duyguları tarafından kontrol edilir ve aklını duygularını rasyonalize etmek veya meşrulaştırmak için kullanırsa o zaman gayri ahlaki hareket ediyor demektir
Böylelikle kendini zulme
başarısızlığa
yenilgiye mahkum etmiş olur
Kendinin ve başkalarının mahvolmasından başka hiç bir şey başaramaz
Yani
düşünme eylemi insanın ana tercihidir
Rasyonel insan hiç bir zaman arzuların veya kaprislerin esiri olmaz
rasyonel yargısının doğruluğunu teyid ettiği değerleri ona yol gösterir
Tanıyabileceği tek otorite budur
Bu anarşi değildir
Çünkü insan özgür ve uygar bir toplumda yaşamak isterse mantık icabı o toplumun objektif
rasyonel ve geçerli kanunlarına uymayı tercih edecektir
Sonuç: Entellektüel bir güç ve ahlaki bir ideal olarak kollektivizm bugün ölüdür
Fakat özgürlük ve bireycilik henüz keşfedilmedi
Ölmekte olan günümüz kollektivist felsefesinin bir sefalet
imkansızlıklar ve umutsuzluk kültüründen başka bir şey yaratmamış olması dikkate değerdir
Zamanımızın
insanı başarısızlık
tükenmişlik ve yıkımla lanetlenmiş yardıma muhtaç
çaresiz ve akılsız bir varlık olarak yansıtan sanat ve edebiyat dünyasına bir bakın
Bu sunum bir kollektivistin kendi psikolojisinin itirafı olabilir fakat genel bir insan tasviri kesinlikle olamaz
Eğer çizilen bu tablo gerçeğe uygun olsaydı mağaralarımızdan asla çıkamazdık
Fakat bugünlere gelmeyi başardık
Etrafınızı ve tarihi gözlemleyin
İnsanoğlunun başarılarını göreceksiniz
İnsanlığın gelişmek için sınırsız bir kabiliyete sahip olduğunu ve bu kabiliyeti mümkün kılan işlevi fark edeceksiniz
O zaman insanın yaradılış itibariyle çaresiz bir mahlukat olmadığını
ancak aklını
o yüce işlevi kullanmayı ihmal ettiğinde o hale düştüğünü anlayacaksınız
Mantık
Amaç
Kendine Saygı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul