Konu
:
Taktı Mı Takanların Hastalığı=Takıntı
Yalnız Mesajı Göster
Taktı Mı Takanların Hastalığı=Takıntı
09-06-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Taktı Mı Takanların Hastalığı=Takıntı
" Kimi sürekli elini yıkıyor
kimi apartman katlarını saymadan kendini alamıyor
Kimi de abdestinin bozulduğu endişesiyle tekrar tekrar abdest alıyor
Anlayacağınız
ekonomik ve sosyal sorunlara kafayı takmanın yanında ‘takıntı’ hastalığımız da var
“Camide
Kur’an okurken
dua ederken ve namaz kıldırırken aklıma sık sık abdestimin bozulduğu şüphesi takılıyor
İmanla ilgili şeyler de geliyor
Tekrar tekrar abdest alıyor
namaz kılıyorum
Bazen öyle bir hâl alıyor ki
bir vakit namaz için belki günde 20 defa abdest alıyorum
Binlerce kez tövbe ediyorum
” Bu sözler
50 yaşlarında bir kasaba imamına ait
Artık çekilmez hâle gelen durumundan şikayetçi olan ve çareyi psikiyatra gitmekte bulan imam aslında bir ‘takıntı’ hastası
Anlayacağınız
ekonomik ve sosyal sorunlara kafayı takmanın yanında ‘takıntı’ hastalığımız da var
Dış kapının kilitli olup olmadığını
ütünün fişini çekip çekmediğini
ocağın altını kapatıp kapatmadığını bir iki kez kontrol eden ve aklına kötü bir düşünce geldiğinde bu düşünceden kurtulmak için tahtalara vuran kişilere sıkça rastlarız
Böyle davranışları olan herkes hasta kabul edilmiyor elbette
Hastalıktan söz edilebilmesi için takıntılı düşüncelerin ve bunların sebep olduğu kaygıyı gidermeye yönelik davranışların aşırı derecede olması
kişinin hayatını ciddi anlamda etkilemesi gerekiyor
Nasıl mı? Temizlik kaygısıyla günün büyük bölümünü banyoda geçirenler
eşyaların yamuk durmasından rahatsızlık duyanlar
kaldırım taşlarındaki çizgilere basmadan yürüyemeyenler
konuşurken ağzımdan kötü bir söz çıkar mı diye çekinenler
dünya ve evrenin yaratılışı hakkında ardı arkası kesilmeyen sorular sormaktan kendini alamayanlar
Günde iki kalıp sabun
Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Prof
Dr
Mustafa Orhan Öztürk
kişilerin tekrar tekrar aynı şeyleri yapmasına sebep olan bu hastalığın tıbben obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) şeklinde adlandırıldığını söylüyor
Hastalığın “saplantı (takıntı) ve zorlantı” olmak üzere iki ana belirtisi olduğunu anlatan Öztürk
takıntıyı
“irade dışı olan
bireyi tedirgin eden
bilinçli çaba ile kovulamayan düşünceler” olarak tanımlıyor
Zorlantıyı ise şöyle tarif ediyor: “Kişinin aklına gelen bu düşüncelerinden kurtulmak için yaptığı ve sık sık yinelediği davranışlardır
Örneğin temiz olduğunu bildiği halde kişinin
bir şeye dokunduğunda elinin kirlendiğini düşünmesi takıntı
Böyle düşünerek elini tutkulu bir şekilde tekrar tekrar yıkaması ise zorlantıdır
”
Öztürk
bazı hastaların günde bir iki kalıp sabunu bile bitirebildiğine
hatta çok yıkamaktan ellerinin yara olduğuna dikkat çekiyor
İnsanda
sadece temizliğe yönelik takıntılar bulunmuyor
Başkalarına
özellikle de yakınlarına zarar verebileceği düşüncesi
kendisinin ya da yakınlarının başına kötü bir şey gelebileceği endişesi
bir şeyi yanlış ya da eksik yapmaktan şüphe etme
rahatsız edici dinî düşünceler gibi birçok takıntı şekli sıralanıyor
Takıntılar (obsesyonlar)
kişide bunaltı meydana getirirken
zorlantılar (kompulsif) bunaltıyı kısa bir süre de olsa geçiriyor
Bazen de bu tür davranışlar
günün büyük bir bölümünü olumsuz etkiliyor; iş-okul başarısını düşürebiliyor
sosyal ilişkileri bozabiliyor
Her 30 kişiden biri saplantılı
Halk arasında vesvese
evham gibi bildiğimiz şeylerin dışında gelişen ve batıl inançlardan farklı olan bu tip davranışları gösteren kişi sayısının gün geçtikçe arttığı da vurgulanıyor
Genel olarak toplumda her 30 kişiden birinde OKB görülebiliyor
Türkiye Ruh Sağlığı profili araştırmasına göre
12 aylık bir süre içerisinde sağlık ocaklarına başvuran hastalar arasında toplam ‘takıntı-zorlantı’ hastalığı oranı binde 5
Bunun
binde 6’sını kadınlar
binde 2’sini ise erkekler oluşturuyor
Yani
kadınlar risk grubunda
Diğer yandan
kişilerin yaşadıkları durumu bir hastalık olarak görmemeleri ya da yoğun sıkıntı ve bunaltı uyandıran obsesif düşünceleri saçma
anlamsız
bazen de utanç verici bulmaları ve doktora açılmaktan çekinmeleri
vakaların görülme sıklığının daha fazla olabileceği tahminlerini beraberinde getiriyor
Düşünün ama yapmayın
Özel Fatih Üniversitesi Hastanesi Psikayatri Uzmanı Dr
Gökçe Silsüpür toplumda bu hastalığın hayli yaygın olduğunu ifade ederken bu sıklığın kendilerine gelen hasta sayısından daha fazla olduğu gerçeğini yineliyor: “Çünkü
bu hastaların çoğu doktora gitmeyi pek tercih etmiyor
uzunca bir süre bu düşünce ve davranışlarının saçma olduğuna inanıyor
Rahatsızlıktır ve tedavi edilebilir düşüncesini taşımıyorlar
Tuhaf buldukları hareketlerinin
yalnızca kendilerinin başına gelmiş bir durum olduğunu zannediyor ve bunu biriyle paylaşmak onlara pek kolay gelmiyor
”
Psikiyatrik bir rahatsızlığa sahip olmayı kabullenmeme düşüncesinin de bunda etkili olduğunu belirten Silsüpür
kişilerin ‘düşündüğü veya aklından geçirdiği şeyleri yapmış gibi hissediyor olmasını’ da buna ekliyor
“Bu tip hastalar
düşüncelerinden dolayı yadırganıp yargılanacağını
suçlanacağını ve ayıplanacağını düşündükleri için doktora gelmiyor
” diyen Silsüpür
hastalara “Düşünmekten korkmayın
Düşünmek yapmak anlamına gelmez
” çağrısında bulunuyor
Psikoterapi önemli
Psikiyatrik hastalıklar arasında yer alan ve bazı uzmanlara göre
‘en acı veren psikiyatrik rahatsızlık’ olarak ifade edilen takıntı hastalığı
yaşamın her döneminde kişilerin karşısına çıkabiliyor
Kişi tarafından tanımlanmadıkça hastalığın
muayenelerde tanınması hemen hemen imkansız görülüyor
İşte bu noktada
hastalarla yaşayan kişilere çok iş düşüyor
Uzmanlar
hasta yakınlarını
‘belirtilerin saçma-anlamsız olduğunu ifade ederek ikna yoluna gitmenin’ sakıncaları konusunda uyarıyor
Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Dr
Kemal Şahin
“Hastalar
zaten bu düşünce ve davranışın saçma olduğunu biliyor
Davranış tedavisinde amaç takıntılı düşünceleri ortadan kaldırmak değil
hastanın bu düşüncelerine barışık yaşamasını sağlamak
” diyor
Şahin
bir de örnek veriyor: “Çöp bidonunun yanından geçerken eline kir bulaştığını düşünerek defalarca elini yıkayan bir hastaya ‘hayır kir bulaşmadı’ demek yerine ‘eline kir bulaşıp bulaşmadığına karar vermek için çaba harcamalısın
kir bulaştığını kabul etsen bile elini tekrar tekrar yıkamamak için direnmelisin’ düşüncesinin aşılanması gerekir
”
Prof
Dr
M
Orhan Öztürk ise bu hastalığın kişiye acı veren inatçı
zor bir rahatsızlık olduğunu belirtiyor
Tedavisi için uzun ve sürekli bir mücadele gerektiğinin altını çizerken de ekliyor: “Yalnızca ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılırsa çok da olumlu sonuç vermeyebilir
İlaçlarla birlikte hastanın psikoterapi görmesi gerekiyor
İlacı bıraktıktan sonra hastalık yineleyebilir; o yüzden psikoterapi bu hastalık için oldukça önem taşıyor
” Yine
Öztürk’e göre
tedavide iyi gelen şeylerden biri de “meşgul olmak” çünkü bu tür takıntılar boş zamanlarında daha çok geliyor
Kişi
meşgul olduğunda bu takıntılar daha da azalıyor
İnce eleyip sık dokuyan
kılı kırk yaranlar dikkat!
Saplantı-zorlantı bozukluğu daha çok küçük yaşlarda başlıyor; ancak 18-25 yaşlarında yoğunlaşıyor
OKB hastalığının bilinen tek bir nedeni yok
Kesin bilinmemekle birlikte hem biyolojik hem de psikolojik nedenleri olabileceği söyleniyor
OKB’ye yol açan bir gen bulunamamış ama hastalığın sık görülüyor olması genetik yatkınlığı akla getiriyor
Beyinde kimyasal haberci görevi üstlenen serotonin seviyesinde düşmenin bu hastalığa neden olduğu belirtiliyor
Sorumluluk duygusu yüksek olan
çabuk endişeye kapılan
gergin
içe dönük
karamsar
aşırı titiz
mükemmeliyetçi
kontrollü
kuralcı
ayrıntıcı ve kusursuzluk arayan kişilik yapısındakilerde daha fazla görülebiliyor
Prof
Dr
M
Orhan Öztürk
hastaları en iyi ‘ince eleyip sık dokumak’
‘kılı kırk yarmak’
‘dipsiz kiler
boş ambar’ deyimlerinin anlattığını aktarıyor
Ebeveyn faktörü
Ankara Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Zeynep Çevikoğlu
bu hastalıktan mustarip olanlardan
Bir değil birçok takıntısı var
Ellerini sürekli yıkıyor
yamuk duran eşyalar onu rahatsız ediyor
kaldırım çizgilerine basmadan yürüyor
Eğer bu tür takıntılarını yerine getirmezse büyük bir bunaltı hissediyor
Zeynep
bu tür takıntılarının genetik olduğunu düşünüyor
bu takıntıların çoğu ve daha fazlası annesinde de görülüyor çünkü
Temizlik takıntısından dolayı ders çalışırken her 5 dakikada bir elini yüzünü yıkayan Çevikoğlu
“Bu durumumdan rahatsızım ama hiç doktora gitmedim
kendi kendimin psikoloğu olmaya çalışıyorum” diyor
Dr
Kemal Şahin’in “Ebeveynler bir davranışı devamlı yaparlarsa bir müddet sonra çocuk da aynı davranışı uygular
çünkü bu tür davranışlar öğrenilmiş davranışlardır
” izahı
bu açıdan önemli olsa gerek
Bu bilgiler ışığında takıntılarınızı gözden geçirin isterseniz
Ama
takıntı haline getirmeden
İŞTE BİRÇOK TAKINTIMIZ
Temizlik: Saatlerce el yıkamak
banyo yapmak veya tekrar tekrar ev temizlemek
Tekrarlama: Takıntılı düşünce ile oluşan sıkıntıyı gidermek için tekrarlayan davranışta bulunmak veya akıldan başka düşünceler geçirmek
Yakınlarının başına kötü birşey gelebileceğini düşünen bir hasta bunun olmaması için halen yapmakta olduğu davranışı ikinci kez yaparak bu düşünceden kurtulabilir
Kontrol etme: Evine bir şey olacak veya yangın çıkacak korkusu ile kapıyı veya tüpün kapalı olup olmadığını tekrar tekrar kontrol etmek
Biriktirme: İşe yaramayan birçok eşyayı biriktirmek
Örneğin bazı kişilerde yeterli yeri olmadığı halde gazeteler
boş kavanozlar veya konserve kutuları gibi işe yaramayan şeyleri atamama davranışı görülebilir
Hatta son birkaç yıl içerisinde gazetelere yansıyan çöplük evler buna en güzel örnek olarak değerlendiriliyor
Sayma: Yolda yürürken kaldırım taşlarını saymak ve araba plakalarını okumak
günlük işleri yaparken belli sayılarda tekrar etmek
Kazağını üç kere giyip çıkarmak veya aynı yere beş kere gitmemek
Tamamlama: Bu hastalar ise davranışı mükemmel olana kadar tekrar tekrar yaparlar
Örneğin kirlilik takıntısı olan bazı hastalar önce musluğu
lavaboyu ve sabunu yıkar (genelde belli sayıda)
daha sonra elini belli sayıda yıkar ve sonra aynı işlemi tekrarlar
Aşırı tertipli ve düzenli olma: Örneğin çalışma odasında her şeyin simetrik durması veya masanın üstündeki her şeyin belirli bir sıra ile dizilmesi gibi
ÇOCUĞUMU ÖPERSEM BAŞINA BİŞEY GELİR Mİ?
Dr
Kemal Şahin
tedavi için gelen hastalarının ilginç takıntılarını şöyle anlatıyor:
“40 yaşlarında bir hastamız
televizyon izlerken tv kumandasını sert bir şekilde bırakırsa başına kötü bir şey geleceğini düşünüyor
Eğer
kumandayı elinden kaydırarak bırakırsa içi rahatlıyor
Diğer bir hastamız
eve gittiği zaman çocuğunu öperse
o gün çocuğunun başına kötü bir şey geleceğini zannediyor ve kendisini öpmeye çalışan çocuğundan sürekli kaçıyor
”
Yatağımı cetvelle düzeltiyorum
Adını vermek istemeyen bir hasta takıntısını şöyle anlatıyor: “Aşırı derecede simetri takıntım var
Yatağımı cetvelle ölçerek düzeltiyorum
Eğer isteğim ölçüde olmazsa çok büyük rahatsızlık ve huzursuzluk hissediyorum
Bu yüzden çoğu zaman okula geç kalıyorum ama yapmadan da kendimi alamıyorum
”
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul