Konu
:
Psikanaliz Ve Edebiyat
Yalnız Mesajı Göster
Psikanaliz Ve Edebiyat
09-06-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Psikanaliz Ve Edebiyat
Edebiyat ile psikodinamik ve psikiyatrik olarak en ciddi ilgilenen bilim adamı hiç kuşkusuz Freud’dur
Freud’un bilinçaltı ile buna bağlı olarak geliştirdiği cinsel baskılama ve dışavurum kuramları
ilk olarak bizzat Freud tarafından edebiyata uygulanmıştır
Freud’un
teorilerini geliştirirken
Antik Yunan Edebiyatı ve mitolojilerinden gereğinden fazla yararlandığı da bilinen bir gerçektir
Freud’un edebiyat sürecine hep dışarıdan baktığı
ürüne çok ilgi göstermekle birlikte
yaratım sürecini zihninde canlandıramadığı ve bu yüzden de edebiyata ve edebiyatçıya buz gibi bir bilim adamı soğukluğu ile yaklaşarak işin sırrına eremediği sıklıkla iddia edilmiştir
Oysa tarafsız bir inceleme gösterecektir ki
Freud edebiyat ve edebiyatçıya yaklaşırken olabildiğince alçakgönüllü davranmış ve eseri diğer psikanalistler gibi yargılamak yerine
analizlerini ‘sanat eseri eleştirisi’ sınırlarının dışına çıkmadan sunmaya olabildiğince özen göstermiştir
Birçok bilim adamı
sanatçıyı ve dolayısıyla da edebiyatçıyı psikopatolojik bir travma içerisinde görürken
Freud tam tersine
yaratıcılığın psikopatoloji ile değil
normal psikodinamik ile daha yakından ilgili olduğunu savunmuştur
Edebiyatçı
yaratıcılık sürecinde bilinçdışının imge ve simgelerini kullanır; kullanmak zorundadır
Bu
bir yaratıcı ego gerilemesidir
Edebiyatçı bütünleşmiş bir egoya sahipse
bu gerileme ile kolaylıkla başa çıkar ve yarattıkları kâğıt üzerinde kalır; gerçek hayatını etkilemez
Fakat iyi bütünleşmemiş bir ego sahibiyse söz konusu edebiyatçı
sanatsal yaratı süreci içerisinde iken kendisini kolaylıkla bir psikozun orta yerinde bulabilir
Freud ve psikanaliz düşüncesi
sanatçının tüm faaliyetlerini bilinçdışı alanlara indirger
Freud
burada oldukça yanılmış
diğer konulardaki üstün analiz yeteneğine rağmen
kuramının çok ama çok doğru olduğuna o kadar inanmıştır ki
estetik kaygıyı neredeyse yaratıcı sürecin dışında tutmuştur
Bu nedenle psikanaliz
yaratma süreci ile ilgili ancak belirli düzeyde ve belirli bir çerçeve içerisinde görüş sunabilir
Freud da zaten
ilerleyen yaşlarında
psikanalizin sanatsal yeteneğin doğasını aydınlatma ve sanatçının çalışma yöntemlerini açıklama konularında hiçbir şey yapamadığını itiraf etmiştir
Freud’un bu konudaki bir diğer önemli görüşü de
yazma eylemini oyun oynama eylemi ile eşitlemesidir
“Çocuk oyun oynarken ne yaparsa
yaratıcı yazar da aynı şeyi yazarken yapar
” görüşünü öne sürerek
yazma eyleminin bir öğrenme ve eğlence kaynağı olduğu kadar bir deşarj kaynağı olarak da kullanıldığının altını çizer
Çocuk oyun oynayamayacak kadar büyüdüğünde fanaaai kurmaya başlar
Freud
aynı zamanda
mutlu kişilerin asla fanaaai kuramadığı görüşünü de öne sürer
Böylece edebiyatçıları doyumsuz kişiler olarak betimleyip
onların yapıtlarını da doyumsuzluklarının bir dışavurumu ya da eşdoyurumu olarak kabul eder
Freud
yaratıcı yazarlığı bu biçimde
‘sadece fanaaaiden ibaret bir şey’ olarak küçümser ve estetik kaygıları da neredeyse hiçbir önemi yokmuşçasına devreden çıkartır
Freud’un sanata ve edebiyata bakış açısındaki temel problem de şundan başka bir şey değildir: Estetik değerlendirmeden yoksun bir bilim adamı vurdumduymazlığı
Öte yandan
sanatçılara çok daha yakın duran
kendisi de bir sanatçı olan Jung’ın
sanata ve sanatçıya bakışı daha yakın ve sıcaktır
Kolektif bilinçdışının taşıyıcıları olarak sanatçıyı
insanlık tarihinde üstün özelliklerle ayrı bir yere koyar ve onu Freud’un aksine yüceltir
Jung
kişisel bilinçdışının kolektif bilinçdışının bir parçası olduğunu ve bu bilinçdışı alanının insansal ve hayvansal geçmişten ‘arşetipler’ içerdiğini öne sürer
Yaratıcı yazma yeteneği olan insanlarda
bu arşetiplerin bilinçdışı canlanışı gerçekleşir ve bu insanlar sanatsal yapıtlarını böylece ortaya koyarlar
Edebiyatçılar bu açıdan bakıldığında
insanlığın ortak bilinçdışı deneyim ve kültürel özelliklerini çağa ve yaşanılan güne taşıyan kişiler olarak evrensel bir işlev görmektedirler
Nevrozlar ya da başka psişik rahatsızlıklarda da arşetipsel belirtiler ortaya çıkabilmektedir; fakat sanatçılığı
başka bir deyişle yaratıcılığı
bir nevroz belirtisi olarak görmek mümkün değildir
Freud’un gözden kaçırdığı bu ayrımı Jung ortaya koymuştur
Alınıtı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul