ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Tarihi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=99293)

Şengül Şirin 12-17-2009 02:09 PM

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Tarihi
 
9 Eklenti(ler)
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Tarihi

Sovyetler Birliği olarak da bilinen SSCB, dünyanın en büyük ülkesidir. 22.403.000 km2'lik yüzölçümüyle dünya topraklarının yaklaşık yedide birini kaplar. SSCB'yi oluşturan 15 cumhuriyet, Kanada, ABD, Meksika ve Orta Amerika'nın toplamından daha geniş bir alana yayılmıştır.

Tarım yapılabilecek topraklar bakımından çok zengin bir ülke olan SSCB'de 287 milyondan fazla insan yaşar. Çoğunlukla resmi dil olan Rusça'nın yanında kendi dilini de konuşan 100'ün üzerinde değişik halk bulunur. En kalabalık topluluk Ruslar'dır. Rusya, 15 cumhuriyetin en büyüğüdür.

SSCB'nin hem Avrupa, hem de Asya'da toprakları vardır. SSCB'nin toplam yüzölçümünün dörtte biri, toplam nüfusunun ise dörtte üçü Avrupa kesimindedir. Avrupa kesimindeki bu topraklar kuzeyde Beyaz Deniz ve Kuzey Buz Denizi'nden, güneyde Karadeniz'e ve Kafkas Dağları'nın hemen kuzeyine kadar uzanır. Kafkaslar ve İran-Türkiye sınırı arasında kalantopraklar Trans-kafkasya olarak bilinir ve bu bölge SSCB'nin Asya bölümündedir (bak. Kafkas Dağlari; Karadeniz). SSCB batıda Norveç, Finlarıdiya, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan ve Romanya ile sınır komşusudur.

Doğal Yapı


Alçak dağ sıralarından oluşan Urallar SSCB'nin Avrupa toprakları ile Asya topraklarını birbirinden ayırır. Bu sıradağlar ülkenin uçsuz bucaksız ovalarını bölen başlıca engebedir (bak. URALDağlari). Asya bölümünde ise Pamir ve Tann dağları arasında, dorukları 6.700 metreyi aşan dört yüksek dağ bulunur. Bunlardan 7.495 metreye ulaşan Komünizm Doruğu SSCB'nin en yüksek noktasıdır. Sibirya ve daha doğudaki bölgeler 4.000 metreyi bulandağ sıralanile Avrupa bölümüne göre daha engebelidir. Kafkaslar arasındaki Elbruz Dağı 5.633 metreye ulaşır. Bu dağlarda 5.000 metreyi aşan başka doruklar da vardır. Ama alçak Ural Dağları dışında kalantüm bu yüksek bölgeler SSCB'nin çevresinde yer alır.

SSCB'nin Asya topraklarında Sibirya, Kazakistan, Orta Asya'nın ülke sınırları içinde kalanbölümündeki cumhuriyetler ve Trans-kafkasya bulunur. Sibirya Urallar'dan Büyük Okyanus'a kadar uzanır (bak. SİBİRYA). Sibirya'nın güneydoğusunda yer alanOrta Asya bölümü, doğuda Çin Halk Cumhuriyeti ve Moğolistan, güneyde Afganistan ve İran, batıda ise Hazar Denizi ile çevrelenmiştir (bak. Hazar Denîzî).
SSCB'nin ırmakları ülkenin orta bölgele rinden doğarak kuzeye ve güneye akanlar olmak üzere iki ana gruba ayrılır.

SSCB'YE İLİŞKİN BİLGİLER

YÜZÖLÇÜMÜ: 22.403.000 km2.

NÜFUS: 287.800.000 (1989).

YÖNETİM: Federal sosyalist cumhuriyet.

BAŞKENT: Moskova.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107


DOĞAL YAPI: SSCB'de geniş iç ovalar vardır. Kuzey Kutup bölgesine açık olan bu ovalar, güneyde, batıda ve doğuda yüksek dağlarla kuşatılmıştır. Avrupa ile Asya toprakları Ural Dağları'y'a birbirinden ayrılır. Afganistan ve Çin sınırında bulunan Tanrı ve Pamir dağları ile Karadeniz ve Hazar Denizi arasında kalanKafkas Dağları'nda ülkenin en yüksek tepeleri yer alır. Başlıca akarsuları Obi, Volga, Neva, Lena, Amur, Yenisey, Dinyeper ve Don'dur. Hazar Denizi'nden başka Aral Gölü, Baykal, Balkaş, Ladoga ve Onega gibi gölleri vardır.

BAŞLICA ÜRÜNLER: Buğday, arpa, yulaf, çavdar, sebze, mısır, üzüm, şekerpancarı, patates, pamuk, keten, kenevir, ayçiçeği, tütün, balık, koyun, sığır, domuz, keçi, at, kümes hayvanları; demir cevheri, fosfat, potas, boksit, manganez, magnezit, çinko, bakır, nikel, asbest, kurşun; demir-çelik, çimento, gübre, sülfürik asit, et, şeker, kâğıt, konserve, balık, reçine, plastik, ham petrol ve petrol ürünleri, makine ve ulaştırma donanımları, doğal gaz, kereste ve kâğıt ürünleri.

ÖNEMLİ KENTLER:
Moskova, Leningrad, Kiev, Baku, Harkov, Gorki, Taşkent, Kuybışev, Novosibirsk, Sverdlovsk, Donetsk, Tiflis, Çelyabinsk, Odessa, Din-yepropetrovsk, Kazan.
EĞİTİM: 7-17 yaşları arasında zorunlu ve parasızdır.

Güneye akanlardan sığ Ural Irmağı ile Avrupa'nın en uzun akarsuyu olan Volga (3.530 km) Hazar Denizi'ne dökülür (bak. Volga Irmaği). SSCB'deki tüm ırmaklar gibi, bu iki ırmağın da sularında bol balık bulunur. Dinyester, Bug ve Dinyeper Karadeniz'e dökülür (bak. Dinyeper IrmaGi). Don ise Karadeniz'in geniş ve sığ bir uzantısı olan Azak Denizi'ne ulaşır. Kuzeye akarak Kuzey Buz Denizi'ne dökülen ırmakların en önemlileri Sibirya'da Obi, Yenisey ve Lena'dır. (Bu ırmaklar için ayrı maddeler vardır.) Orta Asya'da kuzeybatıya doğru akan Amu Derya ve Sir Derya, Aral Gölü'ne dökülür. Ayrıca bölgede Balkaş Gö-lü'ne dökülen İli Irmağı ile çölün ortasında kaybolan sayısız akarsu vardır. Büyük Okya-nus'a dökülen önemli tek ırmak Amur'dur. 4.444 km uzunluğundaki Amur Irmağı'nın büyük bölümü Çin Halk Cumhuriyeti ile SSCB arasında doğal sınır oluşturur.

Bu ırmakların yanı sıra SSCB'de büyük göller de vardır. Ladoga, Onega ve Peipus gölleri Baltık Denizi kıyısına yakındır. Orta Asya'daki Aral Gölü kapladığı alanbakımından dünyada dördüncü, Sibirya'daki Baykal Gölü ise derinlik bakımından birincidir.

İklim


SSCB'nin değişken doğal yapısı iklimine de. yansır ve iklim Kuzey Kutbu'nun acı soğuğu ile Orta Asya'nın neredeyse tropik denebilecek iklimi arasında değişir. Çok geniş bir alana yayılarıSSCB toprakları, okyanus akıntılarından ya da denizden esen rüzgârlardan etkilenmez. Bu yüzden iklim ya çok sıcak ya da çok soğuktur. İç bölgelerde genellikle kışlar çok soğuk, yazlarsa çok sıcak geçer. Sibirya'nın kuzeydoğusunda Verhoyansk ve Oym-yakon, kışları dünyanın insan yaşayan en soğuk (68°C) yerleridir. Buna karşılık, Orta Asya'da Karakum Çölü'nde yazları sıcaklık 49°C'ye çıkar.

Yağışlar bölgelere göre değişir. Kafkaslar' da bir sağanakta, Orta Asya'nın susuzluktan çatlamış topraklarının bir yılda aldığı yağış kadar yağmur düşer. Kafkaslar'ın ve Büyük Okyanus kıyılarının bazı yerleri 1.500 milimetreden fazla yağış alır. Kuzeybatıda yıllık ortalama yağış miktarı 450 milimetredir. Güneydoğuya gidildikçe bu miktar azalır ve kumluk topraklarda 125 milimetreye düşer.

Bitki Örtüsü ve Hayvan Varlığı


İklim ve yağışlardaki bu değişkenlik bitki örtüsünü de etkiler. Kuzey Kutup Bölgesi'nde göz alabildiğine, ağaçsız, soğuk tundralar uzanır. Toprak, yüzeyin altında sürekli donmuş durumdadır. Asya'da tundralar kuru ve çoraktır. Batıya doğru yağış arttıkça yosun, liken, bodur çalılar ve bazı çiçekler görülür (bak. Tundra). Tundraların güneyinde taygalar başlar. İğneyapraklı ağaçlardan oluşan bu orman kuşağı Finlarıdiya Körfezi'nden Urallar'ın güneyine, buradan da doğuda Büyük Okyanus kıyılarına kadar düzensiz bir yol izler. Bu ormanlar SSCB'nin yaklaşık beşte ikisini kaplar (bak. Tayga).

Kuzeydeki ormanlar arasında bataklıklara, turbalıklara ve sığ göllere rastlanır. Bunun güneyindeki engebeli alarıda dar bir kuşak biçiminde meşe ve dişbudak gibi geniş-yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar uzanır. Daha güneyde ise bozkır ya da step denen geniş ağaçsız ovalar başlar (bak. BOZKIR). Tarım yapılmayan yerlerde toprak göz alabildiğine otlar ve çiçeklerle örtülüdür. Bu verimli bozkırlar dünyanın en önemli tahıl üretim alanlarındandır.

Hayvan yaşamı da iklime bağlı olarak değişir. Kuzey Kutup Bölgesi'nde foklar, kutup ayılarıve tilkileri ile rengeyikleri yaşar. Taygada çok sayıda görülen samur, tilki, gelincik, mink ve sincap gibi kürk hayvanlarının yanı sıra kurt, ayı ve yaban domuzu da bulunur. Orta bölgelerde tavşan, marmot, araptavşanı ve başka küçük hayvanlar çokça görülür. Ama tarımsal üretimin yaygınlaşması daha büyük hayvanların yerlerini terk etmelerine yol açmıştır. Bataklıklarda ördekler, kazlar gibi çeşitli yabanıl su kuşları barınır. Göllerde ve ırmaklarda bol balık vardır.

SSCB Halkları

SSCB'nin Avrupa'daki topraklarında, İÖ 1. yüzyıldan çok önce de insanlar yaşamıştı. Bunlar, Eski Yunan döneminde İskitler, İS 3. yüzyılda Gotlar ve 4t yüzyılda Hunlar gibi çoğunlukla göçebe topluluklardı. İlk kez 9. yüzyılda daha yerleşik bir halk olan Hazarlar Volga ve Don ırmaklarının aşağı kesimlerine gelerek kentler kurdular. Kuzeydeki ve batıdaki ormanlık alanlarda ise Finliler, Litvanyalılar ve Slavlar yaşardı.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107


Slavlar. Slavlar Orta Avrupa halklarına, özellikle de Gotlar'a yakındılar. 6. yüzyılda güneye doğru yayılmaya başlayan Slavlar, 9. yüzyıla kadar kuzeyde Novgorod'a, güneyde ise Karadeniz kıyılarına ulaşmışlardı. Kültürleri Avrupa halklarından çok geriydi. Genellikle avcılıkla geçinen bu insanların çok küçük bir bölümü tarımla uğraşıyordu.

Ormanların açılması ve ticaretin gelişmesiyle birlikte kentler de kuruldu. Dinyeper Irmağı üzerindeki Kiev kenti bunların en önemlisiydi. Kiev dolaylarına Rus denilmekteydi. 9. yüzyılda kurulankrallığa da aynı ad verildi. 10. yüzyılda Kiev Büyük Prensi I. Vladimir (Aziz) Hıristiyanlık'm Ruslar arasında yayılmasını sağladı.

10. ve 11. yüzyıllarda doğudan sürekli saldırıya uğrayan Kiev, 1068'de Türk soyundan Kıpçaklar'a yenildi. Bundan sonra önemini hızla yitirdi. 1169'da Rostov-Suzdal Prensi I. Andrey'in eline geçti. I. Andrey başkenti Moskova'nın kuzeydoğusundaki Vladimir'e taşıdı. Ülke bu tarihten sonra Rusya olarak tanındı.

Rusya 1238'de doğudan gelen Moğollar'ın saldınsına uğradı. Cengiz Han'ın torunu-Ba-tu Han, Vladimir ve Kiev'i yakıp yıktı. Rusya Moğollar'ın egemenliği altına girdi {bak. CENGİZ Han). Aynı dönemde Litvanyalılar da kuzeyde bazı toprakları ele geçirdiler. Moğol egemenliği altında bile Novgorod ve Moskova gibi bazı prenslikler gelişmesini sürdürdü, 1380'de Moskova'nın önderliğindeki Rus prenslikleri Moğollar'ı yendi. 16. yüzyılın sonunda Rusya yitirdiği toprakların tamamını geri almıştı.
Bugün SSCB nüfusunun yüzde 50'sini Ruslar, yüzde 15'ini Ukraynalılar, geri kalanını ise Slav olmayan halklar oluşturur.

Slav Olmayan Halklar. Bu grup içindeki en kalabalık topluluk Orta Asya'daki Türk kökenli halklardır. Aralarında Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar ve Türkmenler'in bulunduğu bu grup, İran kökenli Tacikler'le birlikte Hazar Denizi ile Çin sınırı arasındaki bölgede yaşar. Kafkaslar'da yaşayan Gürcüler, Ermeniler ve anadili Türkçe olan Azeriler ikinci büyük grubu oluşturur. SSCB'nin batısında Slav olmayan çeşitli halklar yaşar. Bunların arasında Romenler'le ilintisi olan Moldavyalılar ve Estonya, Letonya, Litvanya'daki Bâltık cumhuriyetleri halkları, kuzeyde Karelya'da-ki Finliler ile daha az sayıdaki Polonyalılar ve Yunanlılar sayılabilir. Ayrıca Sovyetler Birliği'nin çeşitli yerlerine dağılmış 2 milyonu aşkın Yahudi ile yaklaşık aynı sayıda Alman da vardır.

Tarım ye Sanayi


Ekime elverişli çok geniş topraklara sahip olan Rusya'da, tarım yüzyıllardan beri insanların başlıca uğraşlarından biri olmuştur. SSCB'nin güneyindeki bozkırlarda, "Ukrayna'nın verimli kara toprakları ile Don ve Kuban vadilerinin bereketli toprakları bulunur (bak. UKRAYNA). Bozkırların başlıca ürünü buğdaydır. Ayrıca büyük miktarlarda çavdar, arpa, yulaf, mısır, şekerpancarı, soya-fasulyesi, keten, kenevir ve patates de yetiştirilir. Kırım'ın güneyindeki ılıman bölge ile Orta Asya'mn ve Kafkaslar'ın bir bölümünde pamuk, çay, tütün ve meyve üretilir. Avrupa ve Orta Asya bölgelerinde sığır, domuz, koyun, keçi ve at beslenir.
SSCB'deki ormanlar ABD'nin yüzölçü-münden daha geniş bir alanı kaplar. Dünyadaki ağaçların yaklaşık üçte birinin bulunduğu SSCB'de kereste çok boldur ve büyük bir bölümü dışarıya satılır. Ülkenin bir başka zenginlik kaynağı ise kürktür. Sincap, kutup tilkisi, mink ve ermin kürkleri dışarıya satılır. Balıkçılık da çok önemlidir. SSCB dünyada elde edilen balık ürünlerinin altıda birini sağlar.

Ülke yeraltı kaynakları bakımından da çok zengindir. 1917'den önce giderek artan miktarlarda elde edilen kömür, demir ve petrolün üretimi 1917 Ekim Devrimi'nden sonra bir süre yavaşladı. Nedeni ise uzun süren iç savaşla sanayi yönetiminde ortaya çıkan aksaklıklardı.

Madencilik 1928'den başlayarak, hükümetin hazırladığı bir üretim programı uyarınca hızla gelişti. SSCB'de kömür, demir, doğal gaz ve petrolün yanı sıra, zengin bakır, kalay, kurşun, nikel, krom, cıva, altın ve alüminyum elde etmekte kullanılanboksit yatakları vardır. SSCB sanayi üretiminde ABD'den sonra dünyada ikincidir.

Moskova ve çevresi, Leningrad ve Ukrayna'da Krivoy Rog demir yataklarının bulunduğu bölge en eski sanayi bölgeleridir (bak. LENİNGRAD; Moskova). Buralarda başlıca sanayiler dokuma, çelik ve makinedir. SSCB'nin daha yeni sanayi bölgeleri Asya'da kurulmuştur. Ural Dağları'nın doğu yamaçlarındaki Sverdlovsk, Çelyabinsk ve Magnitogorsk büyük sanayi merkezleridir. Bir başka büyük merkez de, Batı Sibirya'da Novosibirsk, No-vokuznetsk, Kemerovo, Belovo ve Leninsk-Kuznetski gibi sanayi kentlerini içine alanKuznetsk kömür yatakları bölgesinde kurulmuştur (bak. NOVOSİBİRSK). Batı Sibirya'da Omsk ve Orta Asya'da Taşkent de büyük sanayi kuruluşlarının bulunduğu merkezlerdendir. En son kurulansanayi bölgesi Sibirya' da İrkutsk'tur. Yakınında, Yenisey ve Anga-ra ırmakları üzerinde kurulu barajlarda dünyanın en büyük hidroelektrik santralları bulunur. Buralarda elde edilen elektrik enerjisi çevredeki kömür, demir, boksit, asbest, mika ve öbür madenlere dayalı sanayiler için kullanılır. SSCB'de ayrıca çok sayıda nükleer enerji santralı da vardır.

İletişim ve Ulaşım


SSCB'de ulaşım ve iletişimdeki eksiklikler ülkenin daha hızlı gelişmesinin önündeki engellerden biridir. Yeni demiryolları yapılmakla birlikte, yük taşımacılığının büyük bölümünün gerçekleştirildiği bu yollar yeterli olmamaktadır. Yenisey Irmağı'nın doğusunda, Doğu Sibirya'ya ve Büyük Okyanus kıyısına yolcu ve yük taşımacılığı Trans-Sibirya Demiryolu ile yapılır {bak. Trans-SİBİRYA DEMİRYOLU).

BAM (Baykal-Amur Demiryolu) ise Lena ve Amur ırmakları arasında 3.200 km boyunca uzanır. Asya'nın kuzeyinde demiryolu azdır. Karayolları da çağdaş standartların altındadır. Ama özellikle yeni sanayi merkezlerinde, ulaşım sorunları göz önüne alınarak yol yapımına hız verilmiştir. Moskova birçok yerle bağlarıtısı bulunan karayolları ağının merkezindedir. Büyük kentlerin çoğuna yolcu otobüsleri işler.

SSCB'de gemi ve mavnaların işleyebildiği ırmakların toplam uzunluğu 100.000 kilometreyi aşar. 1965'te açılanBaltık-Hazar Suyolu, kanallar aracılığıyla Karadeniz ve Hazar Denizi'ni Baltık Denizi'ne ve Beyaz Deniz'e bağlar. Gemiler buzkıranların öncülüğünde, kutup buzları ile kuzey kıyılarıarasında dar bir geçit olan Kuzey Deniz Yolu'nu izleyerek, büyük Sibirya ırmaklarının ağızlarında kurulmuş limanlara ulaşabilir. Nükleer enerji ile çalışan buzkıranlar bu kuzey yolunu her yıl 160 gün ulaşıma açık tutmayı başarmaktadır. Hava ulaşımı çok önemlidir. Başlıca kentler arasında uçak seferleri yapılır. Moskova iç ve dış hatlarda büyük bir hava ulaşım merkezidir. Devlet havayolu işletmesi olan Aeroflot dünyanın en büyük havacılık kuruluşudur.

II. Dünya Savaşı'ndan (1939-45) önce SSCB'nin birkaç limanı vardı. 1940'larda yeni limanlar yapıldı. Bu limanlar savaştan sonra başka ülkelerle daha fazla deniz ticareti yapılabilmesini sağladı. Kuzey Buz Denizi'nde Peçenga ve Murmansk limanları buz tutmaz. Leningrad'ın dışında Baltık Denizi'ndeki limanlar da böyledir. Baltık limanlarının en önemlileri Tallinn (eskiden Revel), Riga, Klaipeda (eskiden Memel) ve Kaliningrad'dır (eskiden Königsberg). Asya kıyılarında Vladivostok limanı kışları buzkıranların yardımıyla açık kalır (bak. Vladîvostok). En önemlileri Odessa ve Batum olan Karadeniz'deki limanlardan İstanbul ve Çanakkale boğazları yoluyla Akdeniz'e ulaşılır.
Doğal gaz ve petrol boruhatları SSCB için çok önemlidir. Kuybışev yakınlarındaki Tuy-mazi petrol alanından doğuya doğru 6.500 km uzanan bir boruhattı İrkutsk'a ulaşır. "Come-con" boruhattı ise SSCB petrolünü Ukrayna' da Brody'den Polonya, Almanya, Çekoslovakya ve Macaristan'a taşır.

Toplumsal Yaşam


Eğitim. Rusya'da çarlık döneminde eğitime önem verilmemişti. 1900'de nüfusun ancak üçte biri okuma yazma biliyordu. 1914'te ise okul çağındaki çocukların ancak dörtte biri okula gidebiliyordu. Ekim Devrimi'nin ilk yıllarında iç savaş koşulları ve ülkenin coğrafyası, eğitimin hızla genelleştirilmesinin önündeki başlıca engellerdi. Seyrek nüfuslu Orta Asya çölleri ile kutup yöresine ulaşmak çok zordu. Moskova ve Leningrad gibi kentlerde öğretmen bulmak kolayken, uzak yerlerde sorun oluyordu.

Devrimden sonra, çarlığın yıkıntılarından çağdaş bir toplum yaratmak için eğitim yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca yeni yönetimin kalkırımak için eksikliği duyulan mühendisleri, teknisyenleri, bilim adamlarını yetiştirmesi gerekiyordu. Devrimin ilk yıllarında eğitim alanında yeni deneyler uygularıdıysa da, 1930'dan sonra sanayi alanında yapılan atılımlara paralel olarak artan eğitimli işgücü gereksinmesini karşılamak için yeniden klasik yöntemlere dayalı öğrenime dönüldü. Yetişkinler için başlatilanokuma yazma kampanyasıyla 1939'a kadar okuryazar oranı yüzde 90'a ulaştı.

SSCB'de eğitim 7-17 yaşları arasında zorunlu ve parasızdır. Küçük çocuklar için kreş ve gündüz bakımevleri vardır. SSCB eğitimde mühendislik ve öbür bilim dallarına ağırlık verir. Ama güzel sanatlar, özellikle de bale ve müzik eğitimi de çok önemlidir. Sosyalizm ve ilkeleri okullarda ders programları çerçevesinde öğretilir. Spor çalışmalanda desteklenir, gençler spor yapmaya özendirilir. Ülkede çok sayıda yetişkin yükseköğrenimini gece okullarında ya da mektupla sürdürmektedir. Eski Moskova, Leningrad ve Kiev üniversiteleri geliştirilmiş ve çok sayıda yeni üniversite açılmıştır.

Değişik gelenek, kültür ve dili olan 100'den fazla" ulusun yaşadığı SSCB'de eğitim her halkın anadilinde yapılır, ama okullarda resmi dil olan Rusça da öğretilir. Eğitim, azınlık gruplarından ve değişik uluslardan milyonlarca çocuğun SSCB yurttaşı olarak yetiştirilmesini öngörür.

Din. 1917'den önce çarlık döneminde devletin resmi dini Ortodoksluk'tu. Devrimden sonra yeni yönetim din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı. Okullardan din dersleri kaldırıldı. Rus Ortodoks Kilisesi'nin malvarlığına el kondu. Birçok kilise müzeye dönüştürüldü. Kilisenin gücü eskisine oranla azaldıysa da, etkinliklerini sürdürmesine izin verildi.
SSCB'de Litvanya'da Katolik, Estonya'da Protestan kiliseleri, başka Hıristiyan grupları, Museviler ve Asya kesiminde büyük Müslüman toplulukları vardır.

Yemek

Rus sofrasının baş yiyeceği "kara ekmek"tir. Öteki geleneksel yemekler arasında lahana çorbası şçi, tahıl çorbası kaşa, küçük kıymalı börek piroşki, gözleme blini, kırmızı pancar çorbası borç ile çeşitli krema ve yoğurt türleri sayılabilir. SSCB'nin değişik yörelerine özgü çok çeşitli yemekler vardır. Mersinbalığı yumurtası olan havyar, dünyanın en pahalı ve ender yiyeceklerinden biridir.

Spor. Devrimle birlikte SSCB'de spora büyük önem verildi. Atletler gerek olimpiyatlarda, gerek başka uluslararası yarışmalarda elde ettikleri şampiyonluklarla kendilerini kanıtladılar. Devlet sporcular için pistler, çalışma alanları ve kapalı spor salonları sağlar. En sevilen sporlar atletizm, jimnastik, futbol, buz hokeyi, kayak ve buz pateni ile basketbol ve voleyboldur. Satranç, geleneksel bir masa başı oyunu olarak hem kapalı, hem de açık yerlerde oynanır. SSCB'li oyuncular dünya satranç şampiyonluğunda Ön sıralarda yer alırlar.

Sanat


Rus mimarlığının en çarpıcı örnekleri, 17. yüzyıla kadar ülkenin en önemli yapılan olan kiliselerde görülebilir. İlk kiliseler ahşaptı. Bu ahşap kiliselerin kare zeminleri, çadıra benzer görünümleri ve soğan kubbeleri sonradan bazı taş kiliselerde de kullanıldı. Novgorod'da bu kiliselerden çok güzel örnekler vardır. Moskova'daki çok kubbeli Pokrovski Katedrali dünyaca ünlüdür.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107


Ekim Devrimi'nden sonra mimarlık alanında Yapımcılık adı verilen yeni denemelere girişildi. Yapımcılık, 20. yüzyı] başlarında SSCB'de ortaya çıkan yeni bir sanat ve mimarlık akımıdır. Yapımcılar, insan yapımı gereçlere ağırlık vererek işlevsel, modern yapılar kurdular. Sonralarısıradan, ama özellikle Stalin döneminde bir hayli gösterişli yapılar yapıldı. Günümüzde mimarlar konut sorununu kısa sürede ve en ekonomik biçimde çözmek için yalın ve işlevsel tasarımlar uygularlar.

15. yüzyıl dinsel resimleri ve ikonalanRus resim sanatının özgün örnekleridir {bak. İKONA). I. Petrö'nun (Büyük Petro) Rusya'yı batılılaştırma çabalanRuslar'a özgü bu sanat dalının yok olmasına neden oldu. Daha sonraki ressamların büyük çoğunluğu farklı üsluplan benimseyerek Batı Avrupa ülkelerindeki sanat akımlarını izlediler.

Ruslar'ın geleneksel halk müziği çok zengindir. 18. yüzyıldan beri bu müzik bir Rus telli çalgısı olan balalayka ile çalınır. 19. yüzyılda Mihail İvanoviç Glinka (1804-57) bir konser müziği besteleyerek gerçek anlamda ilk batı müziği bestesini yaptı. Glinka'nın Rusları ve Lyudmila operası ile Rus müziğinde yeni bir dönem başladı. Peter İliç Çaykovski (1840-93), Mili Balâkirev (1837-1910), Aleksandr Borodin (1833-87), Modest Mus-sorgski (1839-81) ve Nikolay Rimski-Korsakov (1844-1908) bugün dünyanın hemen her yerinde çalınan ve dinlenen yapıtlarıyla, klasik müzikte Rus geleneğinin önemli temsilcileridir.
20. yüzyılın önde gelen bestecileri ise, Sergey Rachmaninoff (1873-1943), Modernizm Akımı'nın en yetkin sanatçılarından biri olan İgor Stravinski (1882-1971) ve Sergey Prokofyev'dir (1891-1953). Modern SSCB bestecilerinin en ünlülerinden biri de Dmitri Şostakoviç'tir (1906-75). Şostakoviç ve Prokofyev'in SSCB yönetimiyle sorunları olmuş, ama Stalin' in ölümünden sonra düşün ve sanat yapıtları üzerindeki denetim büyük ölçüde kalkınca, her iki bestecinin yapıtları da yaygın biçimde çalınmaya başlarımıştır.
Çarlık döneminde kurulanünlü Rus Çarlık Balesi (bugün Kirov Balesi) SSCB hükümetinden de gördüğü destekle başarısını sürdürmektedir. Bale tarihinin en yetenekli dansçilanarasında Anna Pavlova (1881-1931), Vaslav Nijinski (1890-1950) ve Galina Ularıova (doğumu 1910) sayılabilir. Sergey Diaghilev (1872-1929) zamanının en değerli dansçılarını, ressamlarını, besteci ve şarkıcılarını bir araya getirerek, tüm yaratıcılıklarını ortaya koydukları olağanüstü bale gösterilerini sahneye koymuştur. Bolşoy Balesi ve Tiyatrosu dünyaca ünlüdür (bak. Bale).

İlk büyük Rus yazarı Mihail Vasilyeviç Lomonosov'dur (1711-65). Lomonosov, Rus konuşma dili ile daha önce yazı dili olarak kullanılanEski Slavca'dan, yeni bir edebiyat dili yarattı. Rus düzyazı biçimi daha sonra tarihçi Nikolay Mihayloviç Karamzin (1766-1826) taralından daha da sadeleştirilerek geliştirildi. Rus edebiyatının altın çağı 19. yüzyıldır. Bu dönemin ünlü şairleri Aleksandr Puşkin (1799-1837), Mihail Lermontov (1814-41) ve Fyodor İvanoviç Tyutçev'dir (1803-73). Oyun yazarları arasında Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov (1795-1829), Nikolay Gogol (1809-52), Aleksandr Nikolay eviç Ostrovski (1823-86) ve Anton Pavloviç Çehov (1860-1904) sayılabilir.

Rus yazarları içinde Avrupa'da ilk tanınan İvan Sergeyeviç Turgenyev (1818-83) oldu. Unutulmaz Oblomov'u ile İvan Gonçarov (1812-91), Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş, Kazaklar gibi romanlarıyla Lev Tolstoy (1828-1910), Budala, Karamazov Kardeşler, Suç ve Ceza adlı romanlarıyla Fyodor Dostoyevski (1821-81) Rus edebiyatının ve romancılığının en önemli temsilcilerindendir. Çağdaş SSCB yazarları içinde Maksim Gorki (1868-1936), İlya Ehrenburg (1891-1967), Mihail Şolohov (1905-84), Osip Emilyeviç Mandelstam (1891-1938), Boris Pasternak (1890-1960), Aleksandr Soljenitsin (doğumu 1918) sayılabilir. Anna Ahmatova (1889-1966) ve Yevgeni Aleksandroviç Yevtuşenko (doğumu 1933) dünyaca tanınmış SSCB şairlerindendir {bak. RUS EDEBİYATI).
SSCB'de sinema çok tutuları bir sanat dalıdır. 20. yüzyılın başlarında Sergey Ayzenştayn, aralarında dünya sinema klasiklerinden SayılarıPotemkin Zırhlısının (1925) da bulunduğu birçok film çevirmiştir.

Yönetim

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107


Rusya'da, ülke tarihinin başlangıcından beri değişik dil, kültür ve gelenekleri olan halklar birlikte yaşamıştır. Çarlık döneminde zorla bir bayrak altında toplanan bu halkların bir bölümü 1917 Ekim Devrimi'nin ardından bağımsızlıklarını ilanettiler. Bunlar, Polonya ve Finlarıdiya ile üç Baltık cumhuriyeti olan Estonya, Letonya ve Litvanya'ydı. Başlangıçta yeniden Rusya'nın egemenliğine girmek istemeyen Öbür halklar da Sibirya'da, Ukrayna' da ve Kafkasya'da özerk bölgeler ve cumhuriyetler kurdular. Ama Sovyet yönetimi tüm uluslara, ırklara ve ayrı dil konuşan topluluklara eşit haklar tanıyan yeni bir anayasa önerdi ve 1922'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği adıyla çokuluslu yeni bir federasyon kuruldu.

Yeni birlik 1923'te Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Transkafkasya cumhuriyetlerinin birleşmesiyle-gerçekleşti. Zamanla, öbür bölgeler ve cumhuriyetler de bu birliğe katıldı. Bugün SSCB'yi oluşturan 15 birlik cumhuriyeti Rusya, Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan, Es-tonya, Letonya, Litvanya, Moldavya ve Ukrayna Sovyet Sosyalist cumhuriyetleridir. (Bu cumhuriyetler için ayrı maddeler vardır.) Ayrıca ülkede 20 özerk cumhuriyet ile yerel yönetim düzeyinde özerk birimler de yer alır. Bunların tümü federal yönetim sisteminin denetimi altındadır.

SSCB'de uzun yıllar Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin (SBKP) yönetiminde tek partili bir sosyalist yönetim biçimi yürürlükte kaldı. Yapılan son değişikliklerle, çok adaylı seçimler kabul edildi. Ayrıca, parlamentonun denetim gücü artırıldı; devlet başkanı daha güçlü bir konuma getirildi ve Komünist Partisi ile devlet yönetimi bir ölçüde birbirinden ayrıldı.
Yeni düzenlemeye göre, en üst yönetim organı beş yılda bir seçilen SSCB Halk Temsilcileri Kongresi'dir. 2.250 üyeden oluşan bu kongrenin temel görevi, bilinen anlamda parlamento işlevini üstlenen SSCB Yüksek Sovyeti'ni seçmektir. Kongre, Yüksek Sovyet'in 542 üyesini kendi üyeleri arasından seçer. Birlik Sovyeti ve Uluslar Sovyeti olarak iki meclisten oluşan Yüksek Sovyet yılda iki kez toplanır ve 3-4 aylık sürelerle çalışır. Yüksek Sovyet'in toplanmadığı sürelerde görev yapan Yüksek Sovyet Prezidyumu, yeni uygulamalarda eski önemini yitirmiştir.

Birlik Sovyeti ekonomik ve toplumsal sorunlar, dış politika, iç ve dış güvenlik gibi genel konularla ilgilenir. Uluslar Sovyeti ise değişik halkların karşılıklı hak ve özgürlükleri ile birbirleriyle olan ilişkilerini düzenler.

Devlet başkanı, Halk Temsilcileri Kongresi tarafından beş yıl için seçilir. Son değişikliklerle yetkileri genişletilmiş olan devlet başkanının birçok konuda kendi başına karar alabilme olanağı vardır.
Yürütme görevini üstlenen bakanlar konseyi Yüksek Sovyet tarafından seçilir. Bakanlar konseyinin altında birçok komite ve kuruluş görev yapar.
SSCB'nin 15 cumhuriyetinde de merkezdekine benzer bir sistem uygulanır. Her cumhuriyette tek meclisli bir Yüksek Sovyet ve bu kuruluşun atadığı bakanlar konseyi vardır.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin yönetim üzerindeki etkisi hâlâ çok güçlüdür. Partinin en üst organı Merkez Komitesi Politbürosu'dur. Komünist gençlik örgütü Komsomol partinin gençlikle bağını sağlar.

Tarih

Bugün SSCB^ toprakları olarak bilinen yerlere ilk yerleşenler Elbe Irmağı dolaylarından gelmiş olan Doğu Slavları idi. İS 8. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Avrupalı ve Ortadoğulu tüccarlar bu topraklara geldiler. Bu sıralarda Doğu Slavları Asya'dan gelen göçebe kabilelerin saldırılarına karşı korunmak için yerleşim yerlerini surlarla çevirdiler.
9. yüzyılda kuzeyli kabileler Batı Avrupa'yı yağmalar ve yakıp yıkarken, Vikingler de gruplar halinde Baltık Denizi'ni aştılar ve ırmakları izleyerek güneyde Karadeniz kıyılarına kadar geldiler. Bunların amacı yağma değil, Konstantinopolis (bugün İstanbul) ile ticaret yapmaktı. Bu silahlı İskandinav tüccarların önderleri Doğu Slavları'nı yönetimleri altına alarak, Rus prensliklerine damgalarını vurdular.

Efsaneye göre Viking önderlerinden Rurik 862'de Novgorod'a yerleşti. 882'de Rurik' in kardeşi Oleg bu dönemde büyük bir ticaret merkezi olan Kiev'i ele geçirdi. 11. yüzyıla gelindiğinde Doğu Slavları'nın tümü Kiev prensinin egemenliğini kabul etmişti. Hıristiyanlık da Rusya'da ticaret yollarını izleyerek yayıldı. Kiev Büyük Prensi I. Vladimir 987'de Bizans imparatorunun kız kardeşi ile evlenince Hıristiyan oldu ve Rusya'da Hıristiyanlık' in yayılması için çaba gösterdi. Böylece Doğu Slavları Ortodoks Kilisesi'ne bağlarıdılar. Konstantinopolis'i hem dinsel, hem de ticari ve kültürel merkez olarak benimsediler. Rusya ile Konstantinopolis arasında uzun dönemli bir ilişki başlarken, Batı Avrupa'nın dinsel ve kültürel merkezi Roma'nın etkisi zayıfladı.

11. ve 12. yüzyıllarda Kiev Avrupa ile ilgili olaylarda etkin bir rol oynadı. Rus prensleri evlilik yoluyla Avrupa'daki krallıklarla bağ kurdular. Kiev ve öteki prensliklerin Avrupa ile olan bağlarıtilanMoğol istilasıyla kesintiye uğradı.

Kiev ve dolaylarında yerleşmiş olan Slavlar sık sık Asyalı kabilelerin saldırısına uğradılar. 13. yüzyılın başlarında Moğollar Asya'nın doğusunda güçlü bir devlet kurmuştu. Cengiz Han'ın Önderliğinde Avrupa'ya korku saldılar [bak. CENGİZ Han). 1238'de Cengiz Han'ın torunlarından Batu Han'ın yönetimindeki Altın-ordu kuvvetleri Kiev'i yakıp yıkarak Rusya' nın neredeyse tamamını ele geçirdiler. Moğol egemenliği 300 yıl sürdü. Sona erdiğinde ise Rusya artık Avrupa'dan kopmuş ve Avrupa' nın gelişmişlik düzeyinin gerisinde kalmıştı. Rusya bu dönemden sonra ekonomik, toplumsal ve askeri bakımlardan Avrupa'ya erişme çabasına girdi.

Moğol istilası sırasında güçlenen Moskova Prensliği, istila sona erdiğinde Rusya'yı yönetmeye başladı. Moğollar ele geçirdikleri ülkelerde en güçlü prenslerle anlaşır, haraç toplanmasından onları sorumlu tutarlardı. (Haraç, işgal altındaki ülke halkının işgalcilere ödedikleri paradır.) Moskova prensleri kısa zamanda Moğollar'in desteğini kazandılar. 1353'te II. İvan'ın tüm Rusya prensleri üzerinde egemenlik hakkı Moğollar'ca da kabul edildi. Böylece coğrafi açıdan merkezi bir konumda olmasından da yararlanan Moskova, ülkenin siyasal, 1453'te Osmanlılar'ın Konstantinopolis'i ele geçirmesinden sonra da dinsel merkezi oldu.

Şengül Şirin 12-17-2009 02:32 PM

Cevap : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Tarihi
 
Çarlık Yönetimi

1462-1505 arasında III. İvan Moskova Büyük Prensliği'nin egemenlik alanını genişleterek gücünü artırdı. 1480'de Moğol egemenliğine kesin olarak son verdi ve Rusya'yı bağımsızlığına kavuşturdu. 1533'te tahta geçen IV. İvan kendim tüm Rusya'nın çan (imparatoru) ilanetti. IV. İvan, uzun süren yönetimi sırasındaki acımasız tutumu nedeniyle Korkunç İvan olarak anıldı (bak. Korkunç İvan) . Korkunç İvan'ın yönetiminin ilk yıllarında Kazan ve Astrahan Rus topraklarına katıldı.

1584'te İvan'ın ardından başa geçen oğlu 1. Fyodor'un 1598'de ölümünden soma 15 yıl süren sorunlu bir dönem başladı. Zekâ özürlü I. Fyodor'un yerine Boris Godunov çar oldu. Yetenekli bir yönetici olmasına, iç ve dış siyasetteki basarılarına karşın, 1605'te rakipleri tarafından zehirlenerek öldürülen Godunov' un ardından tahta Düzmece Dmitri geçti. Düzmece Dmitri olarak anılmasının nedeni Korkunç İvan'ın oğlu olduğunu iddia etmesiydi. Dmitri ölünce Rusya kargaşaya sürüklendi ve Polonyalılar ile İsveçliler'in işgaline uğradı. Moskova'yı ele geçiren işgalciler kenti yaktı. Bu olay üzerine birleşme gereğini duyan Ruslar, işgalcileri ülkelerinden kovdular. Moskova'da, ülkenin her kesiminden gelen temsilcilerden oluşan bir meclis toplandı ve 1613'te Mihail Fyodoroviç Romanov çar olarak seçildi. Mihail Fyodoroviç 1917 Ekim Devrimi'ne kadar iktidarda kalanRomanov hanedanının ilk çarıydı.

Tarihte Büyük Petro olarak bilinen ve 1682-1725 arasında ülkeyi yöneten I. Petro, Rusya'yı her alarıda Avrupa ile eşit düzeye getirmek için çalıştı. Rusya'yı Avrupa'da güçlü bir devlet konumuna yükselten I. Petro, imparatorluğun gelişmesi için uğraştı. İsveç Kralı XII. Karl'ı II. Kuzey Savaşı denen uzun süren bir mücadele sonunda yenilgiye uğratarak B altık bölgesinin doğusunu alması Rusya'nın gücünü artırdı. St. Petersburg'da (bugün Leningrad) yeni bir başkent kurdu. Orduyu ve donanmayı güçlendirdi. Ülke sanayisini geliştirmek ve halkı eğitmek amacıyla Batı Avrupa'dan mühendis ve teknisyenler getirdi.

Devlet yönetiminde de önemli reformlar yaptı ve kiliseyi çarlığın yönetimine soktu. Madencilik, silah, gemi yapımı ve öbür sanayileri destekleyen Petro, dış ticareti geliştirmek için de uğraştı. Petro döneminde devlet eğitim alanına da girdi. Batıdan örnek alınan birçok kurum bu dönemde Rusya'nın kültür yaşamında önemli gelişmelere yol açtı. Temeli Petro döneminde atilanBilimler ve Sanatlar Akademisi (bugün SSCB Bilimler Akademisi) bu gelişmelerde öncü rol oynadı. Rusya'da olağanüstü değişiklikler gerçekleştiren Petro, uzun süren yönetimi sırasında, acımasız tutumuyla birçok insanın yaşamını yitirmesine de neden oldu. Halkın önemli bir kesimini oluşturan toprağa bağlı sertlerin durumu daha da kötüleşti.

Toprak sahiplerinin sertler üzerindeki haklarını genişleten Petro, vergi düzeninde yaptığı değişikliklerle sertlik sisteminin koşullarını daha da ağırlaştırdı (bak. Petro I). Rusya'nın önemli yöneticilerinden biri de 1762-96 arasında hüküm süren ve Büyük Katerina olarak bilinen Çariçe II. Katerina'dır. Bir Alman prensesi olan Katerina Rus tahtına evlilik yoluyla geçti. Katerina Polonya'dan aldığı topraklarla Rusya'yı daha da genişletti. Osmanlılar'a karşı kazandığı zaferlerle Karadeniz'in kuzeyindeki topraklar bütünüyle Rusya'ya geçti. 1783'te Kırım'ı alanRusya, Balkanlar'da etkili olmaya başladı. Fransız sanat ve kültürüne hayranlık duyan Katerina, Rusya'yı Avrupa ve Fransız etkisine biraz daha açtı, ama 1789 Fransız Devrimi'nin yeni düşüncelerinin Rusya'ya girmesi için herhangi bir çaba göstermedi. Tersine, hükümdarlık yetkilerini güçlendirerek, tüm yönetim kadrolannı kendi denetimine aldı {bak. Katerîna).

Katerina döneminde sertlik kurumuna karşı giderek artan hoşnutsuzluk köylü ayaklanmalarına yol açtı. Bunlardan en önemlisi, 1773'te Yemelyan İvanoviç Pugaçov önderliğinde sertliğe karşı başlatilanayaklanmadır. Ülkenin tüm doğu bölgelerini saran bu ayaklanma çarlık ordusunca bastırıldı, ama daha sonraki köylü ayaklanmalarına örnek oldu.
1. Aleksandr döneminde (1801-25) Napolyon Bonapart'ın orduları Rusya'yı işgal etti. Moskova'yı ele geçiren Napolyon terk edilmiş bir kentle karşılaştı. Fransızlar görüşme yapacak kimseyi bulamayınca, sert kış koşullarında açlıkla yüz yüze geldiler ve bozguna uğradılar. Napolyon'un Moskova yenilgisi Ruslar' in dünyadaki saygınlığını artıran önemli bir etken oldu {bak. Napolyon Savaşlari) .

1. Petro döneminde başlatilaneğitim atılımıyla okullaşma arttı, kültür düzeyi yükseldi. Batıdan gelen yeni düşünce akımları Rusya' da, özellikle aydınlar arasında çarlık yönetimine ve sertlik kurumuna karşı eleştirilerin doğmasına yol açtı.

1. Aleksandr tahta geçtiği zaman okullar ve üniversiteler açtı. Toprağa bağlı sertlerin öz-gürleştirilmesi için 1803'te çıkardığı yasa ise umularıı vermedi. Bu yasadan yaklaşık 47 bin serf yararlanabildi. Bu ise ülkede yaşayan sertlerin ancak çok küçük bir bölümüydü.
Rusya'da devrimci düşünceler giderek yayılıyor ve hoşnutsuzluk büyüyordu. Reformların gerçekleştirilmesi için genellikle soylu aydınlardan oluşan gizli topluluklar kuruldu. 1825'te I. Nikolay tahta geçince, bu aydınlar tarihte Dekabrist Ayaklanması olarak bilinen bir ayaklanma başlattılar. Çarlık güçleri bu başkaldırıyı bastırdı. Önderlerinden beşi idam edildi, öbürleri hapse atıldı ya da Sibirya'ya sürüldü. Ama özgürlükçü düşüncenin serpilip gelişmesinin önü alınamadı.

Nikolay halk arasında giderek yaygınlaşan reform isteklerini dikkate almadı. Tersine, yönetimi elinde tutabilmek için gittikçe sertleşti. Bu dönemde Dekabristler'le çalıştığından ya da gizli örgüt üyesi olduğundan kuşku duyulanlar hemen Sibirya'ya sürüldü.
1. Nikolay dönemi Kırım Savaşı (1853-56) ile sona erdi {bak. KIRIM SAVAŞI). Rusya'nın Kırım Savaşı'nda yenilmesi ülkedeki hoşnutsuzluğu artırdı. Bu savaş Rusya'nın yetersiz gelişmesini ve modern teknikler karşısında geri kalmışlığını açıkça ortaya çıkardı.
Rusya'nın yenilgisi bir dizi reformun yapılmasına yol açtı. I. Nikolay'dan sonra başa geçen II. Aleksandr döneminde (1855-81) yaşama geçirilen bu reformlardan en önemlisi 1861'de serflerin özgürlüklerine kavuşturulmasıydı. Ama bu reform oldukça gecikmişti ve sertler artık özgürlüklerinin yanı sıra toprak sahibi olmayı da istiyorlardı.

Aleksandr ayrıca mahkemelerde de reform yaparak yargı sistemini modernleştirdi. Seçimle işbaşına gelen yerel yönetim meclisleri oluşturdu. Sanayinin gelişimini hızlarıdıracak girişimlerde bulundu. Aleksandr döneminde Rusya'da üretim üç katma çıktı ve yeni demiryolları yapıldı.

Bu reformlara karşın ülkede huzur sağlanamadı. Köylüler bu kez de yaşamak için yeterli toprağa sahip olamadıklarından ayaklarııyorlardı. Birçoğu kentlere göç ederek yeni açılanfabrikalara girdi. Bu fabrikalarda çalışma koşulları çok kötü ve ücretler de çalışanların açlıktan ölmemesine yetecek kadardı. Topraksız köylüler yaşamlarını sürdürebilmek için bu koşullarda çalışmak zorunda bırakıldılar. Böylece hızla gelişen sanayi ve sertlerin özgürleştirilmesi Rusya'da düzenden hoşnut olmayan işçi sınıfının doğmasına yol açtı. Çarlık polisinin uyguladığı baskı ve yasaklara karşın, işçiler arasında gizli sendikal örgütlenmeler başladı ve grevler yaygınlaştı.

Kentlerde yoksulluğun ve çarlık baskısının neden olduğu hoşnutsuzluk, Avrupa'dan gelen sosyalist düşüncelerle birleşince, devrimci hareketler gelişmeye başladı ve yeni siyasal örgütlenmeler ortaya çıktı (bak. SOSYALİZM). 1870'lerde özellikle gençler arasında, köylüleri siyasal propaganda yaparak ayaklarıdırma girişimleri yaygınlık kazandı. Narodnikler olarak adlarıdırilanbu örgütün eylemlerini, çarlık polisinin yaygın tutuklamalanve sürgünler izledi. Baskıların artmasıyla bu gizli örgütlerin bir bölümü bombalama ve suikast gibi şiddet eylemlerine yöneldi. Bu sırada II. Aleksandr 1881 �de şiddet yanlısı bir örgütün bombalı saldırısı sonucu öldürüldü.

Tahta geçen II. Aleksandr, babasının halkın yönetimde bir ölçüde söz hakkı olmasını sağlayacak meşruti yönetime geçme tasarılarından tümüyle vazgeçti; çarların mutlak egemenlik yetkileri olduğunu ileri sürdü. Son 80 yılda oldukça yerleşmiş ilerici düşünceleri kesinlikle onaylamayan III. Aleksandr gerici bir siyaset izledi. Kargaşa ve teröre son vermek için baskıcı önlemler aldı. Kendisine karşı olan kişi ve grupları susturdu. Bu dönemde binlerce siyasal tutuklu Sibirya'ya sürüldü. İlerici gruplara ve Yahudiler'e ağır baskılar uygularıdı. III. Aleksandr dönemi (1881-94), bu baskıcı tutumuyla, Rusya'da devrim koşullarının olgunlaşmasını sağladı.

1894'te tahta geçen Çar II. Nikolay, yönetimin her kademesini titizlikle izleyen otoriter III. Aleksandr'a göre daha yumuşaktı. Hükümetin üzerindeki etkisi de zayıftı. II. Nikolay döneminde (1894-1917) Trans-Sibirya Demiryolu'nun açılmasıyla insanlar Sibirya'da yaşamaya özendirildi. Büyük Okyanus kıyısında, günümüzde Çin sınırları içinde bulunan Port Arthur (bugün Lüshun) ve Dairen limanları açıldı. Rusya'nın Büyük Okyanus'a doğru yayılması Japonya ile çatışmasına yol açtı. 1904-05 Rus-Japon Savaşı, Rusya'nın ağır yenilgisi ve donanmasının hemen tümüyle yok olmasıyla sonuçlandı.

İki Devrim

Rus-Japon Savaşı halk tarafından başlangıçtada benimsenmemişti. Bir de bu savaşın yitirilmesi ülkede durumun ne kadar kötüye gittiğini tüm açıklığı ile gösterdi. Çar demokratik siyasal partilerin kurulması önerisini reddedince, toplumda huzursuzluk daha da arttı. Birçok yerde bir dizi grev ve ayaklanma baş gösterdi.

22 Ocak 1905 Pazar günü, sonradan çarlık polisinin bir ajanı olduğu ortaya çıkan papaz Gapon'un öncülüğündeki büyük bir işçi topluluğu isteklerini çara sunmak üzere ellerinde haçlarla, ilahiler söyleyerek Kışlık Saray'a doğru yürüdüler. Polis yürüyüşü durdurmak için işçilerin üzerine ateş açtı. 100'ün üzerinde göstericinin öldüğü bu olay tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçti. Kanlı Pazar'ın ardından Rusya'da birçok kentte grevler, kırsal bölgelerde köylü ayaklanmalanve askerler arasında isyanlar görüldü. 1905 Devrimi olarak adlarıdırilanbu toplumsal hareketler Rusya'da meşruti monarşinin kurulmasında etkili oldu. Bu başkaldırıların en ünlülerinden biri de Potemkin zırhlısında baş gösteren isyandır. -Bu isyan daha sonra Sergey Ayzenştayn'ın ünlü filmine de konu olmuştur.

1905 Devrimi sonunda çarlık güçlerince bastırıldı, ama Çar II. Nikolay, askeri diktatörlükle halka bazı haklar tanıyacak bir reform programı arasında bir seçim yapmak zorunda kaldı. "Ekim Manifestosu" olarak bilinen yazılı bir metinle söz ve düşünce özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğü gibi belirli bazı hakları tanıdığını açıkladı. Ayrıca bu manifestoda, çarın yasa yapma yetkisini paylaşacak Duma adında bir meclisin kurulması da öngörülüyordu. 1906'da seçilen ilk Duma'da sol muhalefet ve reform yanlilançoğunluğu alınca, çarlık yönetimiyle çatışma kaçınılmaz oldu ve Duma iki ay içinde dağıtıldı. II. Duma da aynı biçimde, üç ay içinde dağıtıldı. Çar ve bakanları Duma'nın seçimi ile ilgili kuralları değiştirerek ve yetkisini kısıtlayarak, etkin bir biçimde çalışmasını engellediler. Daha sonra seçilen III. ve IV. Duma'lar çarlık yönetimini destekledi. Gene de, Duma Rusya'da demokratik yönetime doğru atılmış bir adım oldu. Tanınan haklar da siyasal partilere, sendika ve dernekler ile basına görece özgür bir ortam sağladı.

1905-17 arası hoşnutsuzluğun sürdüğü yıllar oldu. Devrim söylentileri yaygınlaştı. Çarlık yönetiminin Rus olmayan halklara ve özellikle Yahudiler'e uyguladığı baskı yoğunlaştı. Sanayide hızlı bir gelişmenin olduğu bu yıllarda Sibirya'da yerleşim yaygınlaştı. Ama 1914'te başlayan I. Dünya Savaşı çarlık yönetiminin çöküşünü hazırlayan temel nedenlerden biri oldu.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107

Rusya I. Dünya Savaşı'nda Almanya'ya karşı İtilaf Devletleri ile birleşti. Donanım ve erzak eksikliği Rus ordusunun savaşta ağır yenilgiler almasına yol açtı. Osmanlı ordusunun Almanya ve Avusturya yanında savaşa girmesiyle Kafkasya'da yeni bir cephe açmak zorunda kalanve boğazların kapanmasıyla aldığı destek büyük ölçüde azalanRusya, art arda yenilmeye başladı. 1916'ya gelindiğinde ordunun insan kaybı 1 milyonu aşmıştı. Kötü yönetimden büyük zarar gören ordunun savaşma gücü kalmamıştı. Halk arasında savaşa karşı hoşnutsuzluk giderek arttı. Askerler isyana ve birliklerini terk etmeye başladılar. Petrograd'da (bugün Leningrad) ve Moskova'da çarlık yönetiminin önleyemediği grevler ve gösteriler hızla yayıldı. Fabrikalarda işçiler, cephede askerler ve kırsal alarıda köylüler sovyet adı verilen yerel örgütler kurdular ve örgütlendiler.

Savaşın ve ekonominin kötü gidişi basında ve Duma'da yeni bir hükümet kurulması isteğinin gündeme gelmesine yol açtı. Mart 1917'de Petrograd'da işçi ve askerlerin temsilcilerinden oluşan Sovyetlerin önderliğinde başlayan ayaklanma Moskova ve öbür kentlere de yayıldı. Şubat Devrimi olarak adlarıdırilanbu devrimle çar tahttan çekildi ve yönetim kurulanGeçici Hükümet'in eline geçti.

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049129

Askerlerinin desteğini yitiren çar 1918'de kurşuna dizildi. Bu arada Rusya'da etkinlik gösteren sosyalistler çalışmalarını çeşitli örgütlerin içinde ayrı ayrı sürdürüyor, belirli olaylarda birlikte hareket ediyorlardı. 1898'de işçi ve aydınlarca kurulanRus Sosyal Demokrat İşçi Partisi 1912'de Bolşevikler (çoğunluk) ve Menşevikler (azınlık) olarak iki ayrı partiye bölünmüştü. Bu iki parti ile öbür sosyalist parti ve gruplar Rusya'nın siyasal yaşamında giderek önemli bir yere sahip oldular. Şubat Devrimi'nden sonra Rusya'nın hemen her önemli kent ve bölgesinde işçi, köylü ve askerler arasında giderek yaygınlaşan Sovyetlerin içinde güçlendiler.

Bolşevikler'in önderi V. İ. Lenin, Şubat Devrimi'nin ardından Almanya'dan Rusya'ya döndü. Savaşı sona erdirmeyen, işçi, köylü ve askerlerin istemlerini karşılayamayan Geçici Hükümet'e karşı halkın büyüyen hoşnutsuzluğunu da dikkate alarak, devrimin sürdürülmesini ve bütün iktidarın Sovyetlere geçmesini savundu. Devrimin önderlerinden Lev Troçki ve bazı Menşevikler'i de yanlarına alanBolşevikler, geniş bir propaganda çalışması başlattılar; Sovyetlerin içinde giderek güçlendiler; "Barış, Toprak ve Ekmek" sloganıyla geniş halk kesimlerini kendi yanlarına çektiler. Bu arada başarısız bir sağ darbe girişimi, Sovyetlerin devrime sahip çıkması gerekliliğini ortaya çıkardı. Eylül 1917'de Petrograd ve Moskova Sovyetleri seçimlerini kazanan Bolşevikler, Lenin'in önerisiyle 7-8 Kasım gecesi Geçici Hükümet'i devirerek yönetimi ellerine geçirdiler (bak. EKİM DEVRİMİ; Lenİn, VladİMİrİlyİç). Ardından toplanan kongrede tüm iktidar Sovyet Merkezi Yürütme Komitesi'ne bırakıldı. Hükümet görevi de Lenin'in başkanı olduğu Halk Komiserleri Konseyi'ne verildi.

Sovyet Devleti


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107


Lenin, Rusya'da gerçekleştirilen sosyalist devrimin Avrupa'daki düzeni sarsacağını ve bir dizi devrimin ilki olduğunu düşünmüştü. Oysa Avrupa'da beklenen sosyalist devrimler gerçekleşmedi ve Lenin tüm gücüyle, tam anlamıyla sanayileşmemiş bir ülkede sosyalizmi gerçekleştirmek için çalışmaya başladı. Sıkı disiplinli Komünist Parti yönetimi, Çarlık Rusya'sının merkezi otoritesinin yerini aldı. Bu yönetimin temel görevi, bir tarım ülkesi, dolayısıyla da oldukça yoksul bir ülke olan Rusya'yı modern ve sanayileşmiş bir güç yapmaktı.

Komünist öğreti, 19. yüzyıl felsefe, ekonomi ve siyaset kuramcısı Kari Marx'ın düşüncelerinden kaynaklarıır. Batı sanayi toplumlarını inceleyen Marx, bu toplum biçiminin yarattığı haksızlıklara karşı çıkarak kapitalizmin yıkılmasının kaçınılmaz olduğunu, yerine komünist sistemin kurulacağını savunmuştur. Marksizm'in temel öğretilerinden biri de, bir ülkenin toprak, maden, fabrika ve banka gibi tüm zenginlik kaynaklarının halkın denetiminde kamu mülkiyetine geçmesi gerekliliğidir. Böylece, herkes bu zenginliklerden adil biçimde yararlanabilecektir {bak. KOMÜNİZM; Marx, Karl; Sosyalizm).

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049129

Lenin, hem ülkeyi Marksizm'in ilkelerine göre yönetmek, hem de sanayinin gelişimini hızlarıdırmak gibi çifte görevle karşı karşıya kaldı. Devrimle komünist toplum arasında bir geçiş döneminin, yani sosyalizm aşamasının yaşanması gerektiğini savunan Lenin, bu ara dönemde ülke yönetiminin proletaryanın (işçi sınıfının) elinde olacağını söyledi. Sosyalizm aşamasında "herkesin yeteneğine göre çalışması ve herkese çalışmasına göre ödeme yapılması" ilkesi geçerli olacaktı.
Ülke yeterince zenginleşince, "herkes yeteneğine göre çalışacak, ama üretimden gereksindiği kadar pay" alacaktı. Bu gerçek komünist toplumda, artık gereksizleşen devlet ve devletin ordu, polis gibi kurumları ortadan kalkacaktı.

Devrim Sonrası

Devrimden sonra, Lenin ve arkadaşlarının karşılaştığı en acil sorun Almanya ile savaşa son verilmesiydi. Yeni yönetimin ilk uygulamalarıarasında tüm toprakların kamulaştırılması ve köylülere dağıtılması, bankaların devletleştirilmesi, fabrikalarda işçi denetiminin yerleştirilmesi, kadın erkek eşitliğini sağlayacak yasal düzenlemelerin yapılması sayılabilir. Bu arada Alman birlikleri Rusya topraklarında ilerliyordu. Ordusu dağılmış ve yeni sistemi henüz oturtamamış olan Rusya'da toplumsal ve siyasal ortam da oldukça karışıktı. Bu nedenle, kendi partisi içinde bile sert karşı çıkışlar olmasına karşın, Lenin Almanya ile Brest-Litovsk Antlaşmasının imzalarımasını sağladı (1918). Bu antlaşmayla yeni yönetim Baltık bölgesi, Polonya, Ukrayna ve Kafkasya'dan çekilmeyi kabul etti.

Devrimden sonra Rusya'nın bazı bölgeleri Sovyet sistemini benimsemişti. Yeni yönetim de, Rusya'daki tüm halklara eşit haklar tanıyan, kendi kaderini belirleme, ayrılma ve bağımsız devlet oluşturma hakkı veren bir kararı onaylamıştı. Ukrayna ile Don ve Volga ırmakları çevresinde yaşayan Kazaklar Sovyet sistemini reddettiler. Ukrayna Moskova'dan bağımsızlığını ilanetti. Brest-Litovsk Antlaşmasıyla da Sovyet birlikleri Ukrayna'dan çıktı.
Yeni yönetimin iktidarını pekiştirme çabalanMayıs 1918'de çıkan iç savaşla yeniden kesintiye uğradı. Eski çarlık generallerince yönetilen karşıdevrimci Beyaz Ordu, Mart 1918'de Rus Komünist Partisi adını alanBolşevikler'e karşı olan bazı gruplar ile İngiltere, Fransa ve ABD gibi batılı devletler Sovyet yönetimine karşı savaşmaya başladılar. İtilaf Devletleri Bolşevikler'i devirmek ve Rusya'yı yeniden Almanya'ya karşı savaşa sokmak için Arhangelsk, Murmansk ve Vladivostok'a asker çıkardılar. I. Dünya Savaşı'ndan sonra da batılı devletler para, silah ve erzak yardımıyla Beyaz Ordu'yu desteklediler.

Sovyet yönetimi Lev Troçki'yi, Kızıl Ordu olarak bilinen yeni orduyu örgütlemekle görevlendirdi. 1919'dan başlayarak Petrograd'a yürüyen karşı kuvvetler Troçki'nin önderliğindeki Kızıl Ordu tarafından püskürtüldü. Ukrayna, Beyaz Rusya, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan Sovyet yönetimine girdi. Baltık cumhuriyetleri Letonya, Litvanya ve Estonya İtilaf Devletleri'nin desteğiyle bağımsızlıklarını korudular. Polonya'ya karşı sürdürülen savaş başarılı olamadı ve Ukrayna ile Beyaz Rusya'nın bir bölümü Polonya'ya bırakıldı. İç savaş 1920'nin sonlarına doğru bitti. Bu savaş 100 binden fazla kişinin ölümüne ve yaklaşık 2 milyon kişinin ülkeden kaçmasına yol açtı.

Savaş döneminde Rus Komünist Partisi iktidara tek başına egemen oldu, muhalefet susturuldu, parti içinde merkeziyetçilik ve disiplin temel alındı. İç savaş sırasında "savaş komünizmi" uygulaması adı altında sanayi, ticaret ve hizmet sektöründe sıkı bir devlet denetimi uygularıdı. Savaş koşulları nedeniyle köylüye para ödenemeyince, fazla ürünlerine parasız el kondu. İşçi ücretleri ürün ya da karne ile ödenmeye başlandı. Bu zorunlu uygulamalar, art arda yaşanan I. Dünya Savaşı, devrim ve iç savaşın ülkede yarattığı yıkımla birleşince, Rusya yoksulluğun ve kıtlığın eşiğine geldi. Tarımsal üretim düşmüş, sanayi felce uğramıştı.

Lenin 1921'deki parti kongresinde, Yeni Ekonomi Politikası (NEP) adını verdiği bir programın uygularımasını kabul ettirdi. NEP, tarımda zorla alım yerine yeni bir vergi sistemi getiriyor, özel mülkiyete, kapitalist yönetim tekniklerinden yararlanmaya ve piyasa ekonomisine bir ölçüde izin veriyordu. NEP uygulaması tarım ve sanayi üretimini artırdı, ekonomi kısa sürede savaş öncesi durumuna geldi. 1921'de uygularımaya konan NEP, Lenin'in ölümünden sonra 1928'e kadar sürdürüldü.

NEP dönemi aynı zamanda Troçki ve Josef Stalin'in Komünist Parti içinde süren çekişmelerinin de doruğa çıktığı dönem oldu. Lenin'in sağlık nedeniyle parti ve devlet işlerinden uzak durduğu 1922-24 arasında, Troçki 1922'de parti genel sekreteri olan Josef Stalin karşısında gücünü yitirdi. Lenin'in ölümünü izleyen dönemde iktidarını pekiştiren Stalin muhalefeti sindirme yolunu seçti. 1926'da Troçki ve öbür muhalifler partiden ve devlet görevlerinden uzaklaştırıldı. Troçki 1929'da ülke dışına sürgüne gönderildi.
1928'den sonra partiyi ve devlet yönetimini kesin denetimine alanStalin beş yıllık planlarla büyük çapta bir sanayileşme girişimini başlattı. Bunun yanı sıra tarımın kolektifleştirilmesi gündeme geldi. Ekim Devrimi'nden sonra köylüye toprak dağıtılmıştı. Ama toprak devletin mülkiyetindeydi. Tarımda üretimin artırılması için, her aileye küçük bir tarla vermek yerine, 150-300 ailenin çalıştığı kolhoz adı verilen çiftlikler kuruldu. Kolhozun ürettiği ürünler devlete satılıyor, toprak ve tarım araçları kolhoz tarafından devletten kiralanı yordu. Başlangıçta kolhoz uygulaması ciddi karşı çıkışlara, kıtlıklara ve aksaklıklara yol açtı, ama 1936'da bütün köylere yayıldı.

1941'e gelindiğinde, 24 milyon dolayında insan yeni açılanfabrikalarda çalışmak üzere köylerden kentlere göç etmişti. 26 milyon küçük çiftlik yerine, neredeyse tarım yapılan alanların tamamını kapsayan 242 bin kolhoz vardı. Bunlar daha sonra yeniden birleştirilerek Sayıları44 bine indirildi. Ayrıca 7.000 sovhoz (devlet çiftliği) kuruldu.

Beş yıllık planlarla her ana sanayi kolunun görevleri ve üretimde ulaşması gereken hedefler belirlendi. 1929-32 arasında uygularıan ilk beş yıllık plan özellikle ağır sanayinin kurulmasını öngörüyordu. Bu dönemde çok zor koşullarda çalışıldı ve sonuç çok başarılıydı. İkinci beş yıllık plan (1933-37) ilkinin devamı niteliğindeydi ve SSCB giderek büyük bir sanayi ülkesi durumuna geldi. Üçüncü beş yıllık plan II. Dünya Savaşı'nın çıkması ile yarıda kaldı.

1939'da SSCB ile Almanya 10 yıllık bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. Bu antlaşma, Almanya'yı hem doğuda, hem de batıda savaşa sokmak istemeyen Hitler'in düşüncesiydi. II. Dünya Savaşı Almanya'nın 1 Eylül'de Polonya'ya saldırısıyla başladı. 17 Eylül'de SSCB güçleri Doğu Polonya'yı işgal etti. Ardından Estonya, Letonya, Litvanya'ya giren SSCB, bu ülkeleri kendi sınırlarının içine kattı. Kısa bir savaştan sonra Finlarıdiya'dan da bazı bölgeler alındı. Bu harekât, bir bakıma SSCB ile Almanya arasında "tampon" bir bölge oluşturmayı amaçlıyordu. Bu önlemlere karşın 1941'de Almanya SSCB'ye saldırdı ve kısa sürede ülkenin doğu bölümünün büyük kesimini ele geçirdi.

SSCB savaş sırasında fabrikalarını Urallar'ın gerisine taşımak gibi olağanüstü zor bir işi gerçekleştirerek, hem üretimin tümüyle aksamasını önledi, hem de savaş için gerekli gereçlerin üretilmesini sağladı. 1941'de Moskova yakınlarına kadar gelen Almanlar, Müttefikler'den askeri destek alanve moral olarak da toparlarıan Kızıl Ordu'nun savunması karşısında çekilmek zorunda kaldılar. Bir yıl sonra, Almanlar Kafkasya'daki zengin petrol
yataklarını ve Stalingrad (bugün Volgograd) sanayi bölgesini ele geçirmek amacıyla yeni bir saldırı başlattı. Stalingrad aylarca kuşatma altında kaldı. Halk yardım gelinceye kadar kenti savundu. Sonunda büyük bir bozguna uğrayan Alman ordusu geri çekilmeye başladı. 1943'ün sonunda Alman işgalindeki toprakların üçte ikisi kurtarılmıştı. 1944'te Doğu Avrupa'da ilerleyen SSCB ordusu Alman topraklarına girdi.

II. Dünya Savaşı SSCB'nin de içinde bulunduğu Müttefik Devletler'in zaferiyle sona erdi, ama savaş ve Nazi işgali milyonlarca insanın ölümüne ve büyük yıkıma neden oldu. Savaşta SSCB yaklaşık 20 milyon insanını yitirdi {bak. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI).
Savaştan sonra yapılan beş yıllık planlar bu yıkımı onarmaya yönelikti. Ayrıca SSCB güçlü bir ordu da beslemek durumundaydı. Alman işgalinden kurtardığı Doğu Avrupa ülkelerinin denetimini de elinde tutuyordu. Orduları, uyduları ve komşu sosyalist ülkelerle birlikte SSCB en güçlü ülkelerden biri oldu.

Beş yıllık planlar ayrıca, SSCB'nin Kutup Bölgesi topraklarının geliştirilmesini ve yeni sanayiler için gerekli dev hidroelektrik santralların kurulmasını da öngörüyordu. 1936' ya kadar Komünist Parti ve devlet yönetiminde tek otorite olarak iktidarını pekiştiren Stalin, parti içinde ve halk arasında yükselebilecek her türlü muhalefeti baskıcı yöntemlerle susturdu. "Büyük Temizlik" olarak adlarıdırilanuygulamalarla, eski Bolşevik önderlerin çoğu Stalin'e karşı çıktıkları için düzmece gerekçeler ve delillerle tutuklarıdı, hapse atıldı ya da idam edildi. Partide ve devlet kademelerinde çalışanlardan Stalin karşıtı olanlar yargılarıdı, sürgün edildi ya da görevden alındı.

Binlerce kişi halk düşmanı ilanedilerek çalışma kamplanna gönderildi. 1953'te Stalin'in ölümünden sonra Nikita Kruşçev ve Georgi Malenkov yönetime seçildiler. 1955'te Malenkov'un yerini Nikolay Bulganin aldı. SBKP'nin 1956'da yapılan 20. Kongresi'nde ilk kez Stalin'in putlaştırılması yerildi, yöntem ve uygulamalarıeleştirildi. Kongrede ayrıca "barış içinde bir arada yaşama" ilkesi kabul edildi. Bu ilkeye uygun olarak, 1957'de yönetimin en güçlü kişisi olan Kruşçev'in döneminde ABD ve öbür batılı ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesine çaba harcandı. Yerel yönetim birimlerine ağırlık verilirken merkezi yönetimin yetkisi azaltıldı.

1964'te Kruşçev görevden alınarak, yerine Sovyetler Birliği Komünist Partisi birinci sekreterliğine Leonid İlyiç Brejnev, başbakanlığa da Aleksey Nikolayeviç Kosigin getirildi. Bu dönemde merkezi yönetimin otoritesi yeniden güçlendirildi. 1966'da genel sekreterliğe, 1977'de ise Yüksek Sovyet Prezidyumu başkanlığına getirilen Brejnev ülkenin iç ve dış ilişkilerini belirleyen en güçlü adamı oldu.

1957'de ilk yapma uydu Sputnik, 1961'de ise Rusça'da "evren gezgini" anlamına gelen ilk kozmonot uzaya gönderildi. SSCB Ortadoğu'da, Afrika'da ve Orta Amerika'da etkin bir rol oynamaya başladı. Ama bir zamanlar çok iyi olan SSCB-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri ciddi biçimde bozuldu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra çeşitli uluslararası çelişkiler dünyanın iki büyük gücü olan SSCB ve ABD çevresinde gelişti. Kore Savaşı (1950-53), Küba Bunalımı (1962), Vietnam Savaşı, Afganistan ve Nikaragua sorunları bunlardan en önemlileriydi. Gene de 1971 sonrasında geliştirilen yumuşama siyaseti sonucu, 1972'de ABD ile Stratejik Silahların Sınırlarıdırılması Görüşmeleri (SALT) başlatıldı.

Leonid Brejnev 1982'de öldü. Yerine seçilen Yuri Andropov SSCB'nin güçlü haber alma örgütü KGB'nin başkanıydı. Andropov ekonomiyi geliştirmek ve ülkede bir yenilenme hareketi başlatmak istiyordu. Ama bunları gerçekleştiremeden öldü. Konstantin Çernenko 1984'te görevi devraldığı zaman 73 yaşındaydı. O da ancak bir yıl görevde kaldıktan sonra ölünce, bu kez Politbüro'nun genç ve dinamik üyelerinden Mihail Gorbaçov işbaşına geçti. Gorbaçov, SSCB'de yürürlükte olan sistemi yeniden düzenlemekte kararlıydı. Parti ve devlet kademelerinde büyük değişiklikler yapmakla işe başlayan Gorbaçov 1986'da perestroyka (yeniden yapılarıma) ve glasnost (açıklık) ilkelerini açıkladı ve parti içinde onaylarımasını sağladı. Perestroyka, SSCB'de sanayi ve tarımdan, tiyatro ve çevre sorunlarına bakışa kadar yaşamın tüm alanlarının yeniden biçimlendirilmesi anlamını taşıyordu. Glasnost ise, SSCB'de sistemin aksayan yönlerini göstermeyi amaçlıyordu.

Gorbaçov aynı zamanda, SSCB'de sistemin demokratikleştirilmesinden yanaydı. Sıradan insanların siyasal yaşama daha fazla katılmasını ve görevlileri rahatlıkla eleştirebilmesini istiyordu. Komünist Parti'nin ekonominin günlük işleyişine daha az karışmasını, devlet aygıtındaki rolünün azaltılmasını, yerel meclislere (sovyetler) daha fazla yetki verilmesini ve güçlendirilmesini, Komünist Parti'nin yerel düzeydeki etkisinin azaltılmasını da savunuyordu. Bu görüşleri Komünist Parti içinde de destek buldu ve ülkede yeni bir döneme girildi.
1989'da Yüksek Sovyet Prezidyumu başkanlığına getirilen Gorbaçov, 1990'da daha geniş yetkiler tanınarak aynı göreve seçildi. Gorbaçov yönetimi, ABD ve öbür batılı ülkelerle ilişkilerin yumuşatılması ve Çin'le ilişkilerin düzeltilmesi konulannda önemli adımlar attı. Özellikle silahlarıma yarışını durdurma ve ABD ile orta menzilli nükleer füzelerin kaldırılmasına ilişkin görüşmelerde önemli gelişmeler oldu.

Merkezi otoritenin daha demokratik bir yapıya kavuşturulmasıyla birlikte, SSCB'de yaşayan çeşitli halkların merkezi yönetimle ve birbiriyle olan çelişkileri de su yüzüne çıktı. Kafkasya'daki olaylar ile Baltık cumhuriyetleri olan Letonya, Estonya ve Litvanya'nın bağımsızlık kararları birbirini izledi. Haziran 1990'da Rus Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti de aldığı egemenlik kararı ile SSCB'den ayrılma hakkını saklı tutarak merkezi hükümetle olan bağlarını gevşetti. Bu olaylar sonunda SSCB'de yapısal değişik ilklerin hangi düzeyde gerçekleşeceği henüz belirginlik kazanmadı.
Gorbaçov öbür Doğu Avrupa ülkelerinin komünist partileri ve yönetimleri üzerindeki SSCB denetimini kaldırınca, 1989'dan başlayarak bu ülkelerde de önemli siyasal ve toplumsal değişimler yaşandı.


http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1261049107


Gorbaçov dış politikadaki başarılarına karşın, içeride büyük sorunlarla karşı karşıya geldi. Bunların başında ekonomik reformların hızı konusundaki görüş ayrılıkları, beş yıldır uygularıan perestroyka'mn (yeniden yapılarıma) halkın yaşam düzeyini iyileştirememiş olması ve bundan kaynaklarıan hoşnutsuzluk ile eski rejim yanlılarının direnişleri geliyordu. Öte yandan cumhuriyetlerde baş gösteren bağımsızlık girişimleri ve etnik çatışmalar çok ciddi bir gerginlik kaynağı durumuna geldi. Ülkede birçok yeni parti ve örgüt ortaya çıkarken, basın özgürlüğünün genişlemesi muhalif gazetelerin büyük bir güç kazanmasını sağladı.

Gorbaçov'un iktidara gelişinden sonra uyguladığı reformlarla içten içe gelişen çatışma 1991'de kaçınılmaz bir hesaplaşmaya dönüştü. Önde gelen reformcuların tutuculara yönelttiği ağır suçlamalarla birlikte darbe söylentileri yayılmaya başladı. Martta birliği koruma amacıyla düzenlenen halkoylamasına katılarıların yüzde 76'sı birlikten yana oy kullarıdı. Ama reformcu kanatta yeni bir güç odağı olarak sivrilen Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in güçlü olduğu bölgelerde bu oran daha düşük çıktı. Baltık cumhuriyetleri ile Gürcistan, Moldavya ve Ermenistan halkoylamasına katılmayı reddettiler.
Reformcu yönetimin güç kaybetmesinden yararlanmak isteyen tutucular 18 Ağustos 1991'de, Kırım'da dinlenmekte olan Gorbaçov'u Olağanüstü Hal Komitesi adına görevden çekilmeye zorladı ve bunu kabul etmeyince de göz hapsine aldı. Ertesi gün sağlığının bozuk olması nedeniyle Gorbaçov'un yetkilerini yardımcısına bıraktığı duyuruldu.

Ama Gorbaçov Moskova'yla telefon bağlarıtısı kurmayı başararak gerçek durumu aktardı. Darbeye karşı halkın gösterdiği büyük tepkinin başına geçen Yeltsin hemen genel greve gidilmesi çağrısında bulundu ve halktan Olağanüstü Hal Komitesi'nin emirlerine uymamalarını istedi. Bazı ordu birlikleri de parlamentoda odaklasan direnişi desteklemeye başladı. Yeltsin 20 Ağustos'ta çıkardığı bir kararnameyle Rusya toprakları üzerindeki bütün ordu birliklerinin ve KGB güçleriyle öteki güvenlik birimlerinin komutasını üstlendiğini duyurdu. ABD Başkanı George Bush Yeltsin'i arayarak Gorbaçov'un görevinin başına dönmemesi durumunda SSCB'yle ilişki kurmayacağı yolunda güvence verdi. Darbe kısa sürede çöktü ve darbeciler Moskova'dan kaçarken tutuklarıdılar. Gorbaçov ve ailesi 22 Ağustos'ta Moskova'ya döndü.

Darbenin ardından Baltık cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilanettiler. Öteki cumhuriyetlerin de aynı yönde adımlar atması ve ortaya çıkan otorite boşluğu bir anda komünist rejimin çözülmesini getirdi. 8 Aralık'ta bir araya gelen üç Slav cumhuriyeti Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya'nın liderleri artık SSCB'nin var olmadığı konusunda görüş birliğine vardılar ve merkezi Beyaz Rusya'nın başkenti Minsk'te olmak üzere Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT) kuruluşunu ilanettiler. Baltık ülkeleri ile Gürcistan dışındaki eski Sovyet cumhuriyetleri bağımsız devletler olarak bu yeni yapı içinde yer aldılar. Gorbaçov'a da artık devletsiz kalmış bir devlet başkanı olarak istifa etmekten başka bir yol kalmadı. Böylece 71 yıllık SSCB sona ermiş oldu.

Şengül Şirin 05-26-2010 02:10 PM

Rusya tarihi
 
Rusya tarihi


Rusya'nın bilinen tarihi 5. yüzyılda batıdan Rusya topraklarına giren Slav kabileleriyle başlar. İlk Rus devleti 9. yüzyılda İskandinavyalılar tarafından kuruldu. Devletin merkezi Novgrod ve Kiev'deydi. On üçüncü yüzyılda ülke toprakları Moğolların saldırılarına uğradı. Bundan sonra Moskova prenslikleri ve büyük dükleri idaresinde ortaya çıkmaya başlayan ülke 1480 yılında Altınordu Devletinin hakimiyetinden kurtuldu.

On beşinci asırda Osmanlı Devleti ile münasebetleri başladı. İstanbul'u fethederek, Bizans da denilen Doğu Roma Devletine son veren Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) Rus Knezliklerinin güneyindeki Kırım Hanlığını imtiyazlı beylik halinde, Osmanlı Devletine bağlayıp, vergi yerine her yaz Moskoflar üzerine netice alıcı ve yıldırıcı akınlar yapmakla vazifelendirdi.

Ruslar, Papalığın gönderdiği kardinal ve papaz heyetleri sayesinde Türklere karşı uyanmaya başladı. Rus Knezlikleri birleştiler ve Çarlık dönemi başladı. Korkunç İvan 1547'de ilk çar ilan edildi. Böylece Rus çarları kendilerini Doğu Roma'nın varisi saydılar.

Yönetim ve askerlik alanındaki düzenlemelerle devlet idaresini güçlendiren, Çar İvan katıldığı seferlerde Kazan Hanlığı topraklarını işgal etti ve 1556'da Astrahan Hanlığını da Moskova'ya bağladı. Kırım Hanlığına karşı sefer düzenlediyse de başarılı olamadı. Daha sonra Baltık Denizine açılmaya ağırlık vererek Litvanya topraklarına girdi. Rus Çarlığı ile İsveç ve Polonya'yı karşı karşıya getiren bu savaşta Rusya ilk önceleri başarılı oldu ise de daha sonraları ard arda alınan mağlubiyetler ülkede iç karışıklığa sebep oldu. Bunun üzerine Çar İvan baskıcı bir politika takip etti ve muhaliflerini acımasızca öldürdü. Bu sırada Rus ekonomisi ağır bir darbe aldı.

Korkunç İvan'ın ölümünden bir süre sonra iç karışıklıklar başladı. Rus Çarlığı yıkılmanın eşiğine geldi. İsveç ve Polonya'nın da olaylara karışmasıyla, tam bir iktidar boşluğu ortaya çıktı. Polonya kuvvetlerinin Rusya'yı 1610'da işgali halkı direnişe sevk etti ve Romanov ailesinden Mihail Fyodoroviç çar seçildi. Bir süre sonra düzeni yeniden sağladı. Büyük toprak kaybedilmesine rağmen İsveç (1617) ve Polonya ile (1618) barış antlaşması yapıldı. Ayrıca Rusya bütün Avrupa'yı sarsan Otuzyıl Savaşlarının dışında kaldı.

İlk Osmanlı-Rus savaşı, Çar ordularının 1667'de Kiev'i de ele geçirmesinden on yıl sonra 1677'de Kırım Hanlığı ile Ukrayna arasındaki topraklara saldırmasıyla başladı. 1677-1678 yıllarında Osmanlı ordusu Ruslara karşı Çihrin/Çehrin Seferine çıkarak, Rusları ve onlara yardımcı Lehlileri yendi. Çihrin Kalesi Osmanlı ordusu tarafından, bir daha bölgede Rusların tutunmasına mani olmak için yıktırıldı.

Moskova elçileri 1681 Ocak ayında Kırım Hanına ricaya gelerek bir daha Osmanlı ve Kırım topraklarına saldırmayacaklarına yeminle söz verip, bir antlaşma imzaladılar. Kırım Hanı, Edirne'de sefer hazırlığı görmekte olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı ikna ederek Bahçesaray Barışü adıyla anılan ilk Osmanlı-Rus Antlaşmasını imzalatmaya muvaffak oldu (11 Şubat 1681).

1683 yılında Avusturya İmparatorluğunun merkezi Viyana'nın ikinci defa kuşatılmasındaki türlü düşünce ve hatalar yüzünden geri çekiliş, Rusların beklediği büyük fırsatı doğurdu. Papalık-Avusturya-Venedik-Lehistan gibi Akdeniz'den Baltık'a kadar yayılan Katolik devletlerinin Osmanlı aleyhine kurduğu Mukaddes İttifak'a, Rusya'da katıldı. Bu beşli ittifak devletleriyle yapılan on üç yıllık harpler sırasında, Rusya Çar Deli Petro'nun (1682-1725) gayretleriyle gelişip, kuvvetlendi.

İttifak devletlerinin Osmanlı Devleti ile harplerinden cesaret alan Deli Petro; 1695 ilkbaharında kuvvetli bir ordu ile, Sibirya'dan gelen tarihi kürk ticaret yolunun ağzında bulunun ve gelen da bağlanmış kürklerin Karadeniz, Akdeniz ve Avrupa içlerine sevkiyat merkezi olan Azak Kalesine saldırdı. Azak Kalesindeki sayıca az olan Osmanlı kuvveti, kahramanca karşı koyarak uzun süre dayandı. Rus Donanması Don/Ten Nehri boyunca Azak Kalesine geldi. Ruslar nehir ve deniz tahkimatı güçlü olmayan Azak Kalesini ele geçirdiler.

Azak Kalesinin düşmesiyle, bir Türk gölü halinde olan Karadeniz'de Ruslara bir pencere açılmış oldu. Azak Denizinin, Karadeniz'e açılan boğazda bulunan Kerç/Kerş Liman Kalesi Osmanlıların hakimiyetinde bulunduğundan, Rus donanmasının Karadeniz'e çıkmasına engel oluyordu.

1699 Karlofça Antlaşmasından sonra, Osmanlı Devletiyle savaşı göze alamayan Rusya, 1700'de imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla barışa razı oldu. Antlaşmayla Azak Kalesi ve çevresi Ruslara bırakıldı. Ekonomik ve kültürel alanda bilgi toplamak amacıyla çıktığı Avrupa gezisinde Osmanlılara karşı yeni bir ittifak girişiminden netice alamayan Deli Petro, Karadeniz yerine Baltık Denizine yönelmeye karar verdi ve İsveç'le ünlü Büyük Kuzey Savaşını başlattı (1700-1721). Başlangıçta Ruslar mağlup oldu ise de Poltava çarpışmasıyla (1709), savaş Rusların lehine döndü.

Bu arada Rus ordularının Osmanlı hududuna tecavüz etmesi üzerine, 9 Nisan 1711 tarihinde Osmanlı Devleti,Rusya'ya sefer düzenledi ve iki ordu Prut Irmağı boyunda karşılaştı. Ruslar mağlup oldu. Çar Deli Petro kumandasındaki Rus ordusu, antlaşma isteğinin kabulüyle imhadan kurtuldu. Azak Kalesi ve çevresi Osmanlılara geri verildi ve aşağı Özü boyundaki Rus kaleleri yıktırıldı.

Deli Petro'nun kızı Anna zamanında, Osmanlılar ile Venedik-Avusturya harplerini fırsat bilen Ruslar, Avusturya-Rusya ittifakını yenilediler. Ardından Rus ordusu, Osmanlı ordusunun Avusturya cephesinde bulunmasından faydalanarak, Kırım Yarımadası batısındaki Özü Kalesini alıp, Kırım'a girdiler. Ruslar, 1 Temmuz 1736'da ikinci defa Azak Kalesini zapt ettiler. Azak savaşı 18 Eylül 1739 Belgrad Antlaşmasıyla sona erdi. Antlaşmayla Azak Kalesi yıktırılıp, Azak bölgesi Osmanlı Devleti-Rusya arasında tarafsız saha ve müstakil Kabartay ülkesi de iki devlet arasında tampon halde tutulup, Moskoflar Karadeniz'den son bir defa daha uzaklaştırıldı.

Çariçe İkinci Katerina (1762-1796) zamanında Rusya'nın Lehistan Polonya'ya yerleşmesine engel olmak için, Osmanlı Devleti tarafından Rusya'ya sefer açıldı. Rusların işgal ve zulmünden kaçıp Türk hududunu aşarak Osmanlı Devletine sığınan ailelerini Rus ordusunun takip etmesi ve uğradıkları köy ve kasabalardaki silahsız masum ahaliyi kırmaları bu seferin açılmasına sebep oldu. Divan-ı hümayun kararı ile Rusya'ya sefer açıldı. 1769 Şubatında Kırım Hanı Giray Hanın orduları Güney Rusya'ya girerek Rusları yendi ve 100.000'den fazla esir aldı. Fakat gelişmeler Osmanlı Devletinin aleyhine oldu.

Beş yıl süren ve 21 Temmuz 1774 tarihli Küçükkaynarca Antlaşmasıyla biten bu harp; ilk defa ahalisi Müslüman ve Türk olan toprakların elden çıkması ve 300 yıldan beri Anadolu'nun kuzey kalesi sayılan Kırım Hanlığının Kuban ve Bucak Tatarlarının, sözde müstakil olma kaydıyla koparılmasıyla neticelendi. Azak, Yenikale, Kerç ve Kılburun şehirleriyle Aksu-Turla'ya kadar olan Karadeniz kıyıları Ruslara bırakıldı. Ruslar Karadeniz'e rahatça çıkabildiler. Nihayet, sözde müstakil olan Kırım Hanlığını 1783 Temmuzunda işgal ederek yerli ahaliden kadın ve çocuklarıyla 30.000'den fazla Türk'ü öldüren Ruslar, 1784 Ocağında Kırım'a resmen hakim oldular. Rus zulmü altında ezilen birçok Kırımlı, Osmanlı toprağına göç etti.

Osmanlı Devleti Kırım'ı Rusların işgalinden kurtarmak için Sultan Birinci Abdülhamid Han zamanında Rusya'ya altıncı sefer düzenlendi. Rus Çariçesi II. Katerina Avusturya İmparatoru II. Josef ile Bizans-Yunan projesinin tatbiki ve Osmanlı Devletinin parçalanması için ittifak yaptılar. Avusturya'nın, Rusya müttefiki olarak Osmanlı Devletine savaş açması üzerine, Osmanlı askeri iki cephede savaşmak mecburiyetinde kaldı.

Osmanlı Devleti ateşli silahları ellerinde bulunduran Yeniçerinin sebep olduğu bozgunla ağır yenilgiye uğradı. Önce Avusturya ile 1791 Ağustosunda Ziştovi Barışü imzalanarak Belgrad geri alındı. Ruslarla devam eden harp 9 Ocak 1792 tarihinde imzalanan Yaş Antlaşmasıyla sona erdi ve Kırım Hanlığının tamamen Rusya hakimiyetine girmesi kabul edildi.

Üçüncü Selim Hanın her sahadaki icraatlarıyla Osmanlı Devletini güçlendirip, ıslahatlarda bulunması Rusya'yı telaşlandırdı. Çar I. Aleksandr, Osmanlıya tabi Sırbistan'ı isyana teşvik edip, Slavlık propagandasıyla Balkanları karıştırdı. Sırplar, Rusların teşvikleriyle isyan etti. Vilayet merkezi Belgrad 13 Aralık 1806'da düştü. Ruslar 1806 Aralık ayında ansızın Basarabya'da Bender ve Hotin kalelerini alıp, Tuna Nehri ağzındaki kaleleri de istila ettiler. Bunun üzerine Osmanlı Devleti 22 Aralık 1806 tarihinde Rusya'ya harp ilan etti.

1807'de Tiflis'ten hareket eden Rus ordusu, Temmuz ayı başlarında Arpaçay'ı geçerek Kars Kalesine saldırdı. Kars'taki Osmanlı askerlerinin ve ahalinin cansiperane müdafaasıyla Rus taarruzu püskürtüldü. Ruslar pek çok zaiyat vererek, Arpaçay ötesine geri çekildiler. 1810 yazında Ahılkelek üzerinden saldırıya geçen Ruslar, bu kaleyi alamayınca Ahıska şehrini kuşattılar. Osmanlı mukavemeti ve salgın hastalığa dayanamayıp 1811'de Tiflis'e geri çekildiler.

Aynı sene üçüncü defa taarruza geçerek Ahılkelek Kalesini ele geçirdiler. Bu sırada Almanya'yı istila eden Napolyon Bonapart'ın Moskova'ya sefer düzenlemesi üzerine, Rusların isteği ile 28 Mayıs 1812'de Bükreş'te imzalanan antlaşmayla Osmanlı-Rus savaşına son verildi. Bükreş Antlaşmasıyla; Kuzey Boğdan Ruslara, güney Boğdan ise Osmanlı Devletine bırakıldı.Kalelerinde Osmanlı askeri bulundurmak şartıyla da Sırbistan'a idari muhtariyet hakkı tanındı.

Napolyon orduları Moskova önlerine kadar geldiyse de yoğun kış şartları askerin telef olmasına sebep oldu ve Napolyon geri çekilmek mecburiyetinde kaldı. Rus ordularının hızla batıya doğru ilerlemesi ve kazanılan zafer Rus Çarlığını Avrupa'nın önde gelen devletleri arasına girmesini sağladı. Avrupa'da söz sahibi durumuna gelen Çar I. Nikolay İran, Osmanlı Devleti, Polonya ve Kafkasya üzerine seferler düzenleyerek yerini iyice kuvvetlendirdi.

Sultan Mahmud Han, Yeniçeri Ocağını 1826'da kaldırması ve 1827 Fransa-İngiltere, Rusya ittifakına mensup müttefik Haçlı donanmasının Navarin'deki Osmanlı-Mısır donanmasını bir hile ile yakmasıyla, Osmanlı Devleti kara ve deniz kuvvetlerinin büyük bir bölümünü kaybetmiş oldu. Bunu fırsat bilen Rusya, 26 Nisan 1828'de Osmanlı Devletine karşı harp ilan ederek, Boğazlar ile İskenderun körfezini elde edip, Akdeniz'e inmek idealiyle Rumeli ve Anadolu cephesinden harekete geçti.

Osmanlı Devleti, askeri ve kadın çocuk bütün halkıyla bu saldırılara karşı koymaya çalıştı. Ruslar top ile uzaktan attığı tutuşturulmuş neftli paçavralarla kaleleri yaktı. Rumeli'de Romen, Bulgar, Rum, Ortodoks Gagavuzların yardımı ve Anadolu Cephesinde Tiflis'ten gelen Hıristiyan Kartli ve yerli Ermenilerin desteğiyle dönüş yollarının kapanma korkusu olmaksızın, batıda Edirne, doğuda Bayburt ve Muş'a kadar ilerlediler.

Bir yıl, beş ay süren harp; Ruslar için korkunç bir insanlık lekesi ve yüzkaralarıyla dolu, vahşet fiilleri ve Osmanlı Devleti içinde hala yaraları kapanmayan büyük maddi ve manevi zararlarla neticelendi. Babıali'nin antlaşma isteği veFransa ve İngiltere sefirlerinin ihtarıyla, 14 Eylül 1829 tarihinde EdirneAntlaşması imzalandı. Rumeli'de Tuna ağzındaki kaleler Ruslara bırakılıp, Prut Nehri hudut kabul edildi. Anadolu cephesinde Rusya'ya ilk defa toprak verilerek, Kars vilayetinin Çıldır, Ardahan ve Deskof kuzeyinden hudut çizildi. Harp tazminatı olarak da 11,5 milyon flemenk altının yedi yılda taksitlerle ödenmesi kararlaştırıldı.

Bu tarihten sonra Rusya, Osmanlı Devletinin bütünlüğünü destekleyerek, Boğazlar üzerinde denetim kurma ve Akdeniz'e inme yönünden büyük kazançlar sağladı. Bir ara Boğdan ve Eflak prensliklerini ele geçirmek isteyen Rusya üzerine Osmanlı Devleti sefer düzenledi.Kırım savaşı olarak tarihe geçen, bu savaşta Fransa ve İngiltere Osmanlı Devletinin yanında yer aldı. Kırım savaşı sonunda imzalanan 30 Mart 1856 tarihli Paris Antlaşması sonunda, Rusya toprak ve çok fazla maddi kayba uğradı. Rusya bu harpten sonra, ordularının yetersizliğini anlayarak yenilik yapma yoluna gitti. Bu arada diğer taraftan Osmanlı Devletinin içindeki azınlıklara karşı Slavlık ve Ortodoksluk propagandasını arttırdı.

Bu propagandaların ardından 1877'de Rusya Osmanlı Devletine savaş açtı. Tarihe 93 savaşı olarak geçen bu savaş 3 Mart 1878 Yeşilköy Antlaşmasıyla neticelendi. Bu antlaşma ile Bulgaristan bağımsızlığını kazandı. Sultan İkinci Abdülhamid Hanın siyasi dehasıyla toplananBerlin Kongresinde İngiltere veAvusturya'nın etkisiyle imzalanan Berlin Antlaşmasında Balkanlarda Rusya'nın kazançları sınırlandırıldı ve Osmanlı Devleti yönünden harp asgari zararla neticelendi. Bir süre sonra Almanya, Avusturya ve İtalya; Rusya'ya karşı üçlü ittifak kurdu. Kendisine destek sağlamak için Fransa'ya dönen Rusya, 1891'de ekonomik ve askeri ilişkileri geliştirmek için Fransa'yla bir ittifak kurdu.

Diğer taraftan doğuda, Rusya, Türkistan'da 1860'lı yıllarda başlattığı yayılma politikası ile 1880'li yıllarda Hazar Denizinin doğu kıyısındaki, Türkmen topraklarını işgal etti. Bu gelişmeler İngiltere'nin Hindistan'daki durumunu tehdit edince iki ülke arasında Afganistan üzerinde başlayan sürtüşmelerle yeni bir durum kazandı. Orta Asya'daki bu Rus-İngiliz mücadelesi, 1885 Eylülünde nüfuz sınırlarının tespitiyle yatıştı.

Rusya, Uzakdoğu sınırında Japonya ve Çin ile birçok antlaşma imzalayarak Sahalin ve Kuril adalarıyla Amur Irmağı Vadisi gibi önemli noktaları ele geçirdi. Kore üzerindeki Çin-Japon mücadelesinde Çin'in yanında yer aldı. 1900'de Boxer Ayaklanması sırasında Rus askeri Mançurya'ya girince, Japonya ile rekabet sıcak savaşa döndü. Savaşın büyümemesi için görüşmeler sürerken 1904 Şubatında Japon birlikleri Port Arthur'daki Rus harp gemilerine ani baskınla saldırması üzerine Rus-Japon Savaşı başladı. Bir seri ağır mağlubiyetlerin yanı sıra, ülkede meydana çıkan devrimci hareketler Rus ÇarıII. Nikolay'ı barış yapmaya mecbur bıraktı (5 Eylül 1905).

Ekim 1905'te başlayan demiryolu işçileri grevi dalga dalga ülke geneline yayılarak genel grev şeklini aldı ve Petersburg Sovyeti'nin kurulması ile devrimci hareket en yüksek noktasına ulaştı. Zor durumda kalan II. Nikolay bir bildiri yayımlayıp, meşruti bir anayasa ve seçilmiş bir meclis sözü verdi. Bir süre sonra yavaş yavaş işci hareketi bastırıldı. Nisan 1906'da yapılan seçimler neticesinde liberal ve sol muhalefet mecliste çoğunluğu elde etti. Köklü reformlar istediği için çarlık hükümetiyle ters duruma düşen ilk meclis iki ay geçmeden dağıtıldı. Daha sonra seçilen ikinci meclisin de ömrü üç ay oldu. Köylülere ve azınlıklara seçme hakkının verilmediği seçimlerle seçilen üçüncü ve dördüncü meclis genelde çarlık hükümetinin politikasını destekledi.

Uzakdoğu'da Japonya ile savaşa son veren Rusya 1906'dan sonra Balkanlar üzerinde nüfuz kazanmak için Avusturya ile mücadeleye girdi. Bu durum Rusya'yı İngiltere veFransa'nın yanında Birinci Dünya Savaşına girmesine sebep oldu. Bir süre sonra da Osmanlı Devletinin Almanya, Avusturya'nın müttefiki olarak harbe girmesiyle Kafkasya'da yeni bir cephe açmak mecburiyetinde kaldı. Aynı zamanda Boğazların açık olmasına bağlı ikmal desteğini yitirdi. Önemli derecede silah ve mühimmat sıkıntısı çeken Rus orduları batıda birbiri ardına ağır mağlubiyetler aldı.

Savaşın sebep olduğu yıkım, basın ve mecliste halkın güvenine dayalı bir hükümetin olması isteğini yaygınlaştırdı. 1917 Mart ayının başlarında Moskova'da başlayan grev, asker ve subayların desteklemesiyle, Şubat Devrimi olarak bilinen ayaklanmaya dönüştü. Prens Lvov başkanlığında bir geçici hükümet kuruldu. Hükümete bağlı birliklere Pskov'da kuşatılan Çar Nikolay'ın 15 Mart 1917'de tahttan çekilmesiyle Çarlık rejimi tarihe karıştı.

7 Ekim 1917'de komünist ihtilal patlak verdi. Vladimir Ilyich Lenin başkanlığındaki komünistler, hükümeti ve serbest seçimle iş başına gelmiş bulunan meclisi lağv ederek komünist diktasını getirdiler. Lenin, biraz soluk alabilmek için İtilaf devletlerinin baskısına rağmen, Almanya ile barış görüşmeleri yaptı. Bazı bolşeviklerin ve sol sosyalist devrimcilerinin muhalefetine rağmen, Baltık bölgesi, Polonya, Ukrayna ve Kafkaslar'dan çekilmeyi öngören Brest-Litovsk Antlaşmasını 3 Mart 1918'de imzaladı.

Bu antlaşmanın ardından bolşeviklerin Sovyet iktidarını yerleştirme çabaları 1918 Mayısında başlayan iç savaşa sebep oldu. Komünistlerin ordusu olan Kızılordu, karşıt grubun ordusu olan Beyazordu ile amansız bir mücadeleye girdi. Askeri yönden daha üstün olanBeyazordunun, köylülere ve Rus olmayan milliyetlere karşı acımasız ve düşmanca politikası, ağır mağlubiyetine sebep oldu.

Kızılordunun kazandığı zaferler, Ukrayna, Beyaz Rusya, Gürcistan, Ermenistan ve Âzerbaycan'ın Sovyet idaresi altına girmesini sağladı. Bunun yanında Almanya'nın mağlubiyetinin ardından kurulan Estonya, Letonya ve Litvanya cumhuriyetleri İtilaf devletleri desteğiyle varlıklarını devam ettirdiler. Sınır problemi yüzünden çıkan Rus-Polonya Savaşında Kızılordu mağlup oldu ve ardından yapılan Riga Antlaşmasıyla (Mart 1921) Ukrayna ve Beyaz Rusya topraklarının büyük bir bölümü Polonya'ya bırakıldı.

İç savaş sırasında çok sayıda insan ölürken, 2 milyona yakın halk da ülkesini terk etti. İç savaşın bitmesinden sonra yönetimi ele geçiren komünistler, karşıt görüşte olanları büyük bir hızla ortadan kaldırdılar. Lenin Rusya'nın tek siyasi partisi olan Komünist Partisini kurdu. Birinci Cihan savaşı sonrasında, İstiklal savaşı yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisiyle 16 Mart 1921'de Moskova'da Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması imzalandı. Moskova Antlaşmasıyla, Batum Rusya'ya ait Gürcistan'a bırakıldı ve Kars'ın doğusundaki Arpaçay Suyu hudut kesildi.

Zalimliği ve halkına yaptığı zulümleriyle tanınan Lenin, milyonlarca insanı katletti. İnançsızlığın yayılması için çok uğraştı. Ölümünden sonra yerine Joseph Stalin geçti. Stalin ölünceye kadar Rus milletini ve Müslümanları işkence altında inletti. Lenin'i geride bırakarak elli milyondan fazla insanı öldürttü. Milleti kendine tapmaya zorladı. Bu iki idareci tarafından ülke; utanç duvarları ile çevrilmiş ve demir perdelerle kapatılmış bir esaret kampı haline getirildi.

1939 yılında Almanya ve Rusya aralarında bir saldırmazlık paktı imzalamalarına rağmen, 1941'de Naziler Rusya'ya saldırarak Leningrad'ı kuşattılar. Uzun süren kuşatma neticesinde, Alman askerleri soğuk kış şartlarına dayanamayarak mağlup oldular. Bundan sonraki iki yıl içinde Ruslar, Almanları Doğu Avrupa ve Balkanlar'dan çıkardılar, İkinci Cihan savaşından Rusların galip çıkmasında İngiliz ve Amerikan yardımları büyük rol oynadı.

Stalin'in ölmesiyle yerine geçen Kuruşçev idaresindeki Moskova diktası, Polonyalıların ve Macarların üzerinde uyguladığı büyük baskı ile kontrolünü güçlendirdi. 1964 yılında Kuruşçev'in yerine Leonid Brejnev geçti. Bu sırada Çekoslovak hükümetinin liberalist faaliyetleri görüldüğü için, Macaristan'da yapıldığı gibi 1968 yılındaRus askerleri Çekoslovakya'yı işgal etti. Tank paletleri insan cesetleri üzerinde dönerek, milyonlarca insan öldürüldü.

Dünyayı hakimiyeti altına almak için silahlanan Rusya, dünyanın birçok ülkesinde komünist teşkilatlar kurarak, dünya barışını tehdit ederken, çeşitli ülkelerde de iç savaşların çıkmasına sebep oldu. Memleket içindeki iktidar değişikliği darbe ve karışıklıklardan istifade ederek 1980 yılında Afganistan'ı işgal etti. Afganlı mücahidlerin direnmesi karşısında, büyük silah gücüne sahip Rus ordusu, başarıya ulaşamamış ve ağır kayıplar vererek güç durumlara düşmüştür.

Gorbaçov, 1987 yılında glasnost (açıklık) ve perestroika (yeniden yapılanma) politikasını başlattı. Ülkeyi meydana getiren 15 cumhuriyetle ilk çok partili seçimler yapıldı. 17 Mart 1991 referandumunda %77 seçmen Rusya Federasyonu için evet oyu kullandı.

Rusya Federasyonu başkanlığına Boris Yeltsin seçildi. 19 Ağustos 1991'de Gorbaçov'a karşı darbe düzenleyen başkan yardımcısı Gennadi Yanayev başkanlığındaki 8 üyeli Olağanüstü Hal Komitesi yönetime el koydu. Gorbaçov Kırım'daki yazlık evine hapsedildi. Rusya Federasyonu lideri Boris Yeltsin ve halk darbeye karşı koyunca Olağanüstü Hal Komitesi feshedildi ve darbeciler 21 Ağustos günü ülkeyi terk ettiler. Aynı gün Sovyet parlamentosu Gorbaçov'u resmen yeniden başkanlık görevine getirdi. Bunu takip eden günlerde Sovyetler Birliği'ni meydana getiren cumhuriyetler ardıardına bağımsızlıklarını ilan ettiler.

8 Aralıkta Rusya Federasyonu, Beyaz Rusya ve Ukrayna bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğunu meydana getirdiler. 17 Aralık 1991'de Mihail Gorbaçov ile Boris Yeltsin 31 Aralık 1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin resmen dağıtılmasına karar verdiler. Mihail Gorbaçov emekliye ayrıldı ve yerine Yeltsin devlet başkanlığına getirildi. Baltık Cumhuriyetleri hariç bağımsızlıklarını ilan eden diğer cumhuriyetler Bağımsız Devletler Topluluğuna katıldı. Böylece Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarihe karışmış oldu.

1993 başlarında parlemento ile ters düşen Yeltsin, parlamentoyu feshederek erken seçim kararı aldı. Bunu tanımayan parlamenterlerin bazıları ve komünistler Beyaz Ev denen Rusya Parlamentosunu işgal etti. Askeri güçlerin baskısıyla işgalciler parlamentoyu boşalttılar ve Yeltsin'in isteklerini kabul ettiler. 12 Aralık 1993 günü erken genel seçim yapıldı. Hiçbir parti tekbaşına iktidara gelecek sandalye sayısı kazanamadı.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.