![]() |
Korkunc Bir Gece - Anton Cehov..
Korkunc Bir Gece - Anton Cehov.. SUNUŞ Anton Pavloviç Çehov kısa ömrünün (1860-1904) son 25 yıllık yazarlık döneminde 300 kadar öykü, üç perdelik, tek perdelik oyunlar yazarak dünya yazınında saygın bir yer tutmuştur. Türk okurları Çehov'u yeterince tanırlar. Öykü dalında, özellikle kısa öyküde nerdeyse dünyanın bir numaralı utası sayılan, oyunlarıyla tiyatro sanatına büyük yenilikler getiren yazar, öykülerinin defalarca çevrilip yayınlanmış, oyunlarının Devlet ve İstanbul Şehir Tiyatrolarında, özel tiyatro sahnelerinde birçok kez sergilenmiş olmasıyla ülkemiz okurlarının, izleyicilerinin sürekli ilgi odağı olmuştur. Çehov'a ülkemizde ilk ilgiyi Hilmi, İkbal, Akba gibi özel yayınevlerinin Haydar Rifat, Adnan Tahir Tan, Vahdet Gültekin gibi çevirmenlere Batı dillerinden yaptırıp bastıkları öykü çevirilerinde görüyoruz. Ardından 1940-1950 yıllarında devletin başlattığı aydınlanma döneminde Tercüme Bürosu ve Tercüme Dergisi çevresinde toplanan birçok çevirmen arasında Nihal Yalaza Taluy, Hasan Ali Ediz, Oğuz Peltek, Servet Lunel, Gaffar Güney, Erol Güney, Rana Çakıröz, Zeki Baştimar, Kemal Kaya, Şahap İlter'in doğrudan doğruya Rusça'dan yaptıkları çevirilerle Çehov'un yapıtları Milli Eğitim Bakanlığı yayınları aracılığıyla Türk okurlarına ulaşır. Zamanla çoğalıp gelişen Varlık, Cem, Remzi, Bilgi, Can, Sosyal, Yeditepe, Adam vb. özel yayınevleri Milli Eğitim Bakanlığı Yayınevi'nin bastığı kitapların yeni basımlarını yaparlar, bu arada yeni kuşak çevirmenlerden Ergin Altay, Ataol Behramoğlu, Mazlum Beyhan vb. Çehov çevirilerini yayınlarlar. Burada bir izlenimimi aktarmak isterim. Nihal Yalaza Taluy, Rus asıllı bir kişi olmakla birlikte Tolstoy, Dostoyevski gibi yazarlardan, özellikle de Çehov'dan yaptığı çevirilerde şaşırtcı, pırıl pırıl bir dil kullanmıştır. Bu inanılmaz başarıyı tanınmış edebiyatçılarımızın bu çevirmenin çalışmalarını yeni baştan Türkçeleştirmesine bağlıyorum. Anton Çehov'u her zaman büyük bir zevkle okudum. "Bozkır" adlı uzun öyküsünün çevirisini yazar üzerine bir incelemeyle birlikte 1959'da fakülte bitirme tezim olarak vermiştim. 1970'li yıllarda çevirmenlik çalışmalarım yeniden Çehov'a yöneldi. O tarihlerde yaptığım çeviriler birkaç kez basılarak okur karşısına çıktı. Daha sonra, "Pravda" Yayınevi'nin Moskova 1970 basımlı 8 ciltlik "Anton Pavloviç Çehov'un Bütün Yapıtları" adlı yayınını temel alarak, Cem Yayınevi için bu büyük yazarın çok sayıda öyküsünü çevirdim. Böylece, Anton Çehov'un öykülerinin üçte ikisi ilk kez Türk okurunun karşısına çıkmış oldu. Şimdi de, bu öykülerden bir seçme, Cumhuriyet Dünya Klasikleri arasında yayınlanarak on binlerce aydın okura ulaşıyor. Bundan dolayı mutluyum. Türkçemiz sürekli gelişmekte, çeşitli engellemelere karşın "ulusal dil" kimliğini kazanma süreci ilerlemektedir. Her 20-30 yılda bir geriye dönüp baktığımızda daha önce yazılanların dilinin eskidiğini görüyoruz. Tutucu bakış açısı taşıyan kişiler Türkçemizin bu gelişmesinden ürkmekte, kuşakların birbirini anlamakta güçlük çektiğini ileri sürmektedir. Batı dillerinin baskısından kurtulamamakla birlikte dilimizin gitgide arılaştığını, kendi kökeninden gelen sözcüklerle zenginleştiğini kimse yadsıyamaz. İşte bu nedenle Çehov'un yeni bir çevirisi dildeki zenginleşmeyi yansıtmalıydı. Bu düşüncelerle, öyküleri çevirirken buna çaba göstermiş; ancak, arı Türkçe kullanırken aşırılıklardan, tam yerleşmemiş sözcükleri kullanmaktan kaçınmıştım. Cumhuriyet Dünya Klasikleri Dizisi için bu seçmeyi yaparken, öyküleri dil açısından gözden geçirdiğimi ve bazı yenileştirmeler yapma gereğini duyduğumu belirtmek isterim. İlk öykülerinde sıradan insanları yergici bir dille, gülünç yönleriyle anlatan bu izlenimci, eleştirel gerçekçi yazarın sonraki öyküleri güldürücülüğü yanında hüzünlü bir havaya bürünür. Bu büyük yazardaki değişimi düşünürken, onun, Rus halkının içinde bulunduğu ağır yaşam koşullarını yakından tanıdıkça umutsuzluğa düştüğü kanısına varırım. Hiçbir ideolojiye bağlı olmayan, bu yüzden çağdaşlarınca eleştirilen Çehov bize 19. yüzyılın ikinci yarısının Rus toplumundan çarpıcı insan tabloları çizmektedir. Olgunluk dönemindeki yapıtlarında gördüğümüz karamsarlığa karşın onun insanlığı genelde aydınlık bir geleceğin beklediğine inandığını duyumsarız. Bilimin gelişmesiyle birlikte sağduyu, insanların yüreğini dolduran iyicillik, doğruya, güzele olan sonsuz inanç kötülüklere yenik düşmeyecektir. http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1258488323 |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.