![]() |
Saat Seni Çoktan Geçmiş
Şehrin yapışkanlığından ayrıldığım bir vakitti gözlerimi aralayabildiğim. Taş gibi bir beyin taşıdığımı, saati görmeye çalıştığım zaman vuran "saat başı" düdüğünden sonra algılayabildim. Saat 19:00... Bu sersemlik halinin üzerinden kaç vakit geçtiğini anımsamıyorum. Yoksa dünde miyim hala? Ve düşte mi uyandım bu saatte? Başımı kaldırıp bakmaya cesaretim yoktu. Sararmış gözbebekleri çevresinden ayırt edebildiğim; puslu bir kırmızılığın, şüpheci yalnızlığıydı. Görmek istemiyordum. Havluyla küçük bir münakaşa yaşadık... Bahçede uğraşırken koparıverdiğin gelinciğin tebessümüyle tutmuştum bıçağı saçlarından. Fesleğenlerin ona ihtiyacı vardı. Güneş kulaklarımdan süzüldüğünde, ter kokan avuçlarının bile ne denli mühim olduğunu kendime itiraf ediyordum. Gözlerimden içeri yalnızlığım girdi...Masaya son gelen salataydı. Tabiiki sevdiğin gibi, fesleğenli. Bir de efkarımız olmalıydı, şatırlarımıza inat. Vardı. İki mumun ayrıntısına sıkıştırılmış yüzlerimizde, isten geçecek kadar dirençli bir çizgiye rastlamamanın verdiği memnuniyet vardı gülümsemelerimizde. "Gizli aşkım..." Leonard Cohen başka bir şey diyemez miydi acaba, bu ıslak cereyanlarda... En keskin üzüm şıraları bile bu kadar sarsar mıydı gönlümün ihya edilmemiş yerlerini? İlk yudumu senin elinden içtim, sen de benim. O zaman başım ağrımıyordu... Bir müddet sonra karşımda oturmaktan sıkılmış olduğunu düşündüm. Senin her zerrenden, ne demek istediğin çıplaklaşıyordu. Kalktın. Bir günebakan tarlasının içinde, güne bakmaktan yorulmuştuk. Elimde dolaştırdığın şarkıyı biliyordum. Bir disk çalar totalinin üçle çarpılması kadardı sanırım, aksak ritmli ayakta kalmanın bedeli. Tuttun. Hiç kimse senin kadar güzel dokunmuyordu hislerime... Uyandığımı anımsıyorum. Kalkar kalkmaz saate bakarsan, saniyelerin devinimi sana yorucu gelir. Hangi öğüdün bilgeliği sunabilirdi ki bunca efsaneyi? Yastığımın başucuna bakmayı unutmuşum. Aynanın karşısında bu kadar vakit mi geçer? Saat 23:00. El yazından kalma bir baş ağrısını sürüyorum yüzüme. Seni kırdığım için üzgünüm, beni kırdığım için de... Aynadaki, özgün bir fonla notunu bırakıyor şimdi. "Gece yarısını bekle. Düşlediklerinin hepsi sensin. İyi bak. Seni Seviyorum..." Kıraç bir esnemeyle ayılmaya çalışırken, kapı tokmağıyla sarsılıyordum... Kalkabildiğim yer, mutfak parkelerinin ziftli yumuşağıydı. Kapıyı araladığımda, gördüğüm düşü hatırlıyordum. Sen gelmedikçe, Sen gitmemişsin akılmdan... Bin yıllık hasretten gelip, boynuma sarılacağını ummuyordum alıntı.. |
Saat Seni Çoktan Geçmiş
Özledim Yaz günlerinde, el ele tutuştuğumuzda, terlese bile bırakmak istemediğimiz Kış günlerinde yokluğun aklıma geldiğinde ellerimi ısıtan Narin ellerini Hafif rüzgarlarda savrulan Parlak siyah saçlarını Her defasında kendine daha çok sevdiren Sempatik gülüşünü Sana şiirlerimi okuduktan sonra bakan Dalgın bakışlarını Veda ederken aldığım, kapının üstünde kuruttuğun Bitmez kokulu Kırmızı güllerimizi Teninle bütünleşen her zaman seni hissetmem için Üzerime de sıktığın Sihirli kokunu Telefonda konuşurken aşkım, canım diyen Dudaklarından dökülen Tatlı sözlerini Moralin bozuk olduğu anlarda, elini tuttuğumda Sakinleşen halini, yüzündeki sevimli mimikleri Her ismini andığımda dönmen için değil, Mutlu sağlıklı yaşaman için dualar ettiğim, Senden çok sevdiğim seni Kendim gibi, bir parçam gibi hissettiğim Mutlu kardeşlerini (kardeşlerimi) Bana hep iyiyi öğreten Anne demeyi çok istediğim, diyemediğim Annem kadar sevdiğim, elini öpemediğim İyi kalpli anneni (annemi), Bir köşeyi dönerken karşımda seni görme umuduyla Dolaştığım bazen kaybolduğum İstanbul'un çıkmaz sokaklarını Denizlerde bulduğum, ada vapurunda takıldığım, kendimi bulduğum Gözlerimde kaybettiğim Hayat dolu gözlerini Her yıldırım düştüğünde, şimşekler çaktığında, Korktuğunu bildiğim, yanında olamadığım, Sarılamadığım sevgilimi Bu ayrılığı kabullenmediğim için vazgeçmediğim, Her gün hayallerinle yaşadığım, Başka kalplerde seni yaşatmak istemediğim Bir tek seni özledim Mehmet Seçkin |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.