![]() |
Aşık Nuri Çırağı - Kimdir Kısaca Hayatı
Aşık Nuri Çırağı http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Kötünün kötü hevesi Geriye kalacak nesi Saz âşıkın gam teknesi Parmak telden vaz mı geçer. Çırağı vaadinde dursun Çalışan murada ersin İster ise avcı vursun Turna gölden vaz mı geçer. Âşık Nuri Çırağı 1948 yılının onuncu ayında Erzurum’un Şenkaya ilçesinin Gaziler (Bardız) nahiyesinin Kaynak köyünde doğmuştur. Köyün eski ismi Çermik yeni ismi ise Kaynak’tır. Asıl ismi Nuri Cihan Karataş’tır. Nüfus kayıtlarına göre doğum tarihi 01.01.1949’dur. Dedesinin ismi Süleyman, babası Muhammet Hamit’tir. Babaannesi Fadime, annesi Emine (Seher) hanımdır. Bir babanın bir çocuğudur. Seher Hanım doğum yaptıktan sonra hastalığa yakalanır. Genç yaşta annesini kaybeder. İlkokuldan 1960-1961 eğitim öğretim sezonunda mezun olur. Mezun olduğu yıl Erzurum Yavuz Sultan Selim Öğretmen Okulunu kazanır. Annesi yanından ayırmak istemediği için okula kaydolamaz. Eşi halasının kızı Zennure Hanım’dır. Zennure on beş yaşında Nuri on yedi yaşında iken evlilik gerçekleşir. Bu evlilikten; Emine, Neşe, Mehmet Mansur, Ahmet Nesimi, Ali İmran ve Ömer Faruk adında altı çocuğu dünyaya gelir. 1976 yılında Âşık Reyhani ile Kars’ın kahve kültüründen de etkilenerek Erzurum’da “Âşıklar Kahvesi”’ni açar ve bu kültürün gelişmesine hizmet ederler. Reyhani ile olan birliktelik 1978 yılına kadar devam eder. Bu kahve 1993 yılına kadar kültüre hizmet eder. 1993 yılında Kocaeli’nin Darıca beldesine taşınır. Halen Darıca’da yaşamaktadır. 1994 yılında İstanbul’da “Gülhane Parkı Âşıklar Kahvesi”ni açar. Bu kahve âşıkların İstanbul’a taşınmasını sağlar. Bu kahve aynı zamanda İstanbul’da kurulan ilk âşıklar kahvesidir. 1999 yılına kadar devam eden bu kahve 2000 yılında “Gebze Âşıklar Kahvesi” olarak açılır ve hâlâ devam eder. Âşıklar kahvesi zincirine 2001 yılında açılmak üzere olan “İzmit Çene Suyu Parkı Âşıklar Otağı” eklenir. Çocukluğundan beri kendisinden büyüklerle aynı mecliste olmayı sever. Âşık Nihani, Müdami, Deryami, Efgâri, Gülistan, Ruhani, Reyhani ve hocası Âşık Mevlüt İhsani gibi âşıkların saz meclisinde bulunur. Aynı köyde yaşadığı hocası Mevlüt İhsani kendisine ilk sazını alır. Bir gün babası namaz kılarken babasını rahatsız edince babası sazını kırar. Sazının kırılmasına çok üzülür. Daha sonra babasından aldığı para ile Kars’tan kendisine yeni bir saz alır. Şiir yazmaya kabiliyeti olan Nuri, ustası İhsani’den aldığı dersler sayesinde saz çalmayı öğrenir. Yıllarca beraber olduğu Reyhani’nin de kendisi üzerinde etkisi olduğunu kabul eder. Ancak asıl ustası Mevlüt İhsani’dir. 1966’da başlayan Konya Âşıklar Bayramı’na 1967 yılından itibaren katılmaya başlar. Mahlâsını Orhan Şaik, Fevzi Halıcı, Ahmet Kabaklı ve Behçet Kemal Çağlar Konya Âşıklar Bayramı’nda vermiştir. Konya Âşıklar Bayramı başta olmak üzere birçok kutlama, şenlik, tören gibi programlara katılmıştır. Türkiye’de gezmediği çok az il vardır. Bu iller Sinop, Hakkâri ve Muğla’dır. Bunun yanında yurt dışında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde turnelere katılmıştır. Bunların yirmi biri Avrupa’ya biri ise Orta Asya’yadır. Özel televizyon kanallarında ilk âşıklar programını yapan Âşık, halen bu tür programlara çok düzeyli bir katkı sağlamaktadır. TRT dâhil birçok radyoda da değişik programlara katılmıştır. Ayrıca TRT’nin Kars radyosunun onaylı sanatçısıdır. Yüzün üzerinde ödülü olan âşık, ulusal bir televizyon kanalında program yapmaya devam etmektedir.. Açtığı kahvelerle âşıkların yetişmesine büyük katkı sağlayan Çırağı, aktif hayatı nedeniyle doğrudan usta-çırak ilişkisiyle âşık yetiştiremese de bu kültüre katkılarıyla tarihteki yerini alacağına inanmaktadır. Doğu Anadolu’da ilk kez âşıklar için turne düzenlemiş, açtığı “Âşıklar Kahvesi” ile kültürün yayılmasına büyük hizmetler etmiştir. Kaynak: Edeb. Öğr. Ömer ÖZBAYRAK Kocaeli Ün. Fen-Edebiyat Fak. T.D.E. Lisans Tezi-2001 GÖRDÜKLERİM Gittim gördüm bizim köyü Neler olmuş biz gideli. Kurumuş pınarın suyu Neler olmuş biz gideli. Bir dolu içtim tasınan Gene eski hevesinen Gönlüm ayrıldı yasınan Neler olmuş biz gideli. O gün çok geç oldu sabah Kalktığımda çektim bir ah Yok olmuş diktiğim kavak Neler olmuş biz gideli. Pınar bilir sözümüzü Senle yuduk yüzümüzü Gel de bir gör emmim kızı Neler olmuş biz gideli. Han evler virâne olmuş Çiçekler sararmış solmuş Yerine baykuşlar konmuş Neler olmuş biz gideli. Çırağı’yım çok merağım Şirin yaylam Kumru dağım Yıkılmış baba ocağım Neler olmuş biz gideli. KAR ÇİÇEKLERİ Çıktım bu dağlara seyran eyledim Serpilmişler düze kar çiçekleri. Durdum onlarınan sohbet eyledim Karıştılar söze kar çiçekleri. Tarihi çok yakın düneyin daha Huşu ile can vermişler Allah’a Bütün istekleri tek bir Fatiha Sesleniyor bize kar çiçekleri. Ölmemişler, canlı fakat konuşmaz Aklı idrak eden bu işe şaşmaz Yazın, kışın renkleri de değişmez Her zaman tap taze kar çiçekleri. İstiklâl uğruna bahşetmiş canı Ruhu ile birleştirmiş vatanı Baktığında selamlıyor insanı Sanırsın yelpaze kar çiçekleri. Her zaman her yerde beraber onlar Vatanın âşığı sevdâkâr onlar Gelenden gidenden haberdar onlar Bakarlar göz göze kar çiçekleri. Biz de yanlarına gitsek otursak Durup ibret ile onlara baksak Nuri Çırağı’yım bir sual sorsak Ne söylerler yüze kar çiçekleri. OĞUL Yaratılan kulu ufak göremem Gönlü kendisine şah olur oğul. Yetimlerin torbasına el atmam Vallahi çok günah ah olur oğul. Çirkef ile gel nefsini bezetme Olur olmaz yere sözün uzatma Elin tabağına elini atma Batar ciğerine mıh olur oğul. Aklı olan hiç boş yere zorlanmaz Bulutun yokluğu göğü gürletmez Cahile bin cila sürsen parlatmaz Kâmillerin yüzü mâh olur oğul. Çırağı derdine bir çâre ara Hayır et, yâr ol yâr olan yâra Günah ile çıkar isen huzura Sadece kendine vah olur oğul. AÇMIŞ OLAYDIM Varıp gittim bir kapıya dayandım Şahâdet miftahıyla açmış olaydım. Ben dört renkli boya ile boyandım Emrini nehyini seçmiş olaydım. Varlığımı Hak cennete koydurdu Sol yanımdan Havva çıktı dedirdi Zalim nefis bana buğday yedirdi Elimle sitrimi biçmiş olaydım. Kara ettim Hakk’a karşı yüzümü Kalmadı cennette adam lüzûmu Serendib’e fırlattılar özümü Bu tatlı canımdan geçmiş olaydım. Hıkıf inzal oldu kendi varından Haber verdi bu gününden yarından Daha evvel bilip şeytan şerrinden Hakk’ın daldasına kaçmış olaydım. Fâni mülke Âdem diye duyruldum Bir kalmadım Havvâ ile ayrıldım Tövbe ettim günahlardan sıyrıldım Fâniden bâkîye göçmüş olaydım. Çıkmaz idim cennet denen yuvadan Ellerimi indirmezdim duadan Bir kalırdım ayrılmazdım Havvâ’dan Rahman pınarından içmiş olaydım. Çırağı’yım razı olsam çileme Dert dökmeye sarılmazdım kaleme Kahretmezdim göçer iken âleme Birlik tohumunu saçmış olsaydım. FAKİR Kazanı kaynamaz eleği dönmez Dumanı bacadan çıkmaz fakirin. Kapısı açılmaz bir kimse gelmez Komşusu yüzüne bakmaz fakirin. Nasip olmaz gide düğüne toya On bir nüfusu var düşmüş hay huya Aylar geçer hasret şekere, çaya Kurumuş pınarı akmaz fakirin. Feleğin fakire bilmem kastı ne Başın koyar kuru hasır üstüne Dolu düşer harmanının üstüne Karısı erkenden kalkmaz fakirin. Kurban günü bir et değer diline Acımazlar neden ise haline Çocukları elvan değer diline Düğünde bayramda yakmaz fakirin. Çırağı geliyor bilmem ne yandan Kirpiği karışmış yaş ile kandan Her gün kuru ekmek acı soğandan Yiyor çocukları bilmez fakirin. VAZ MI GEÇER Sinek ayranına konar Arı baldan vaz mı geçer. Suç işleyen kendi yanar Mevlâ kuldan vaz mı geçer. Bu varlığı beden bilir Dili tevhit eden bilir Hakk’a doğru giden bilir Yolcu yoldan vaz mı geçer. Yeşeren ağaçta dal var Kâmilde bir ehl-i hal var Kötüye bin kere yalvar Fitne felden vaz mı geçer. Kötünün kötü hevesi Geriye kalacak nesi Saz âşıkın gam teknesi Parmak telden vaz mı geçer. Çırağı vaadinde dursun Çalışan murada ersin İster ise avcı vursun Turna gölden vaz mı geçer. ARZUMUZ Biz ki insan yaratıldık anadan İnsan geldik insan olmak arzumuz. Türlü renge sahip olduk sonradan İnsan geldik insan olmak arzumuz. Bakmaz mısın başındaki dumana Sanma hevesliyim saza kemana Ben âşık değilim fotoromana İnsan geldik insan olmak arzumuz. Dinle kardaş sana bir çift sözüm var Çırağı’yım elde dertli sazım var İnsan olmak için candan arzum var İnsan geldik insan olmak arzumuz. TÜRKÜLERİMİZ Beni gardaşımla kucaklaştırdın Dilden dile yaşa türkülerimiz. Koskoca dünyaya sen çığır açtın Toprak ile taşa türkülerimiz. Biz seni severiz kollarını aç Çünkü yaramıza sendedir ilaç Gelinime duvak, güveyime taç Bacıma gardaşa türkülerimiz. Gönlündesin milletimin her zaman Mehterle çalındın şaşırdı düşman Gâh Köroğlu oldun gâhi Genç Osman Yön verdin savaşa türkülerimiz. Önünde krallar başını eğmiş Kopuz ile çalınarak söylenmiş Öz yurdumda mesken kurmuş eğlenmiş Bir baştan bir başa türkülerimiz. Bas bağrına dalgalansın bayrağı Dünya bilsin bura Türk’ün toprağı Seni söyledikçe Nuri Çırağı Düşer mi telaşa türkülerimiz. BENİM Serin serin esme rüzgâr Bugün gönlüm gamlı benim. Şaka yapmayın bulutlar İki gözüm nemli benim. Ömür güneşimiz açtı Vakit müddete yanaştı Hayat ipliğim dolaştı İşim serencamlı benim. Hal dinlerim hal söylerim Gam okurum dert çözerim Çırağı ağlar gezerim Günüm hep matemli benim. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.