![]() |
Mor Soğan Besin Değerleri
Mor soğan besin değerleri İnsanoğlu dünya üzerinde var olduğundan beri bitkileri başlıca yiyecek ve yakacak olarak kullanmış, daha önemlisi hastalıklarına çareyi bu yolda aramıştır. Yirminci asrın sonunda dahi bitkiler sentetik yapılı ilaçlara alternatif olma özelliklerini korumuşlardır. Bugün eczahanelerimizde ilaçlarımızın hammaddeleri büyük çoğunlukla bitki, hayvan ve sentetik kaynaklıdır. Bunlardan bitki kaynaklı olanlar ilaçların 1/3’ünü oluşturmakta olup bu maksatla bitkilerin kökleri, gövdeleri ve çiçekleri kullanılmaktadır. http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Ülkemizde hammaddesi bitki olan halihazırda 122 ilaç bulunmaktadır. Tedavi maksadıyla ise 500’ den fazla bitki türü kullanılmaktadır. Dünyada bu gayeyle kullanılan şifalı bitki sayısı 20.000’i aşmaktadır. Bugün modem hekimlik, amansız hastalıklar olan kanserin, AIDS’in ve daha birçok tedavisi mümkün olmayan hastalıkların dermanını yine tabiatta, özellikle bitkilerde aramaktadır. Allah’ın şifa verici binlerce harika moleküllerden yapılmış eczalarla doldurduğu tabiat, öyle kıymetli bir şifa hazinesidir ki, bu hazine incelendiğinde birçok hastalıkların dermanı birer birer gözlerimizin önüne serilmektedir. Günümüzde artık havuçta bulunan B Karotin’in AIDS’e karşı vücudun direncini artırdığı tesbit edilmiştir. Tabiattaki şu vakıaya kafa yormak gerekir: Bütün olumsuz çevre faktörlerine rağmen tam kontrol edilemese bile, ot yiyen hayvanların insanlardan daha az hastalandıkları tahmin edilmektedir. Bu üstünlükte hayvanların yedikleri şifalı bitkilerin rolü büyüktür. Kullanılması binlerce yıl öncesine dayanan şifalı bitkilerin önemi hakkında tarih boyunca İbn-i Sina, Biruni, Ebubekir Razi, Paracelcius gibi ünlü tıp alimleri, şifalı bitkiler alanında önemli çalışmalar yapmışlardır. Bugün analitik kimya dalında modern analiz metodları geliştirilerek şifalı bitkilerde hastalıkları tedavi edici veya hafifletici bir veya daha fazla etkili maddenin varlığı tesbit edilmiştir. Bitkiler, birden fazla etkili madde ihtiva etmeleri halinde, farklı hazırlama usulleriyle değişik hastalıklara karşı kullanılmaktadır. Yani bir başka hastalığı tedavi edebilmek için, o hastalığa karşı şifalı olan etkili maddeyi açığa çıkarabilecek özel hazırlama metodları geliştirilmektedir. Bitkilerin bünyesinde bulunan ve hastalıkları tedavide kullanılan kimyevi maddeler sentetik olarak imal edilmiş ve bunun sonucunda dev ilaç sanayileri doğmuştur. Halihazırda ülkemizde sentetik hammaddeli ilaç tüketimi trilyonları aşmıştır. 30-35 yıl öncesine kadar alternatifsiz olarak kullanılan sentetik ilaçların, kullanan insanlarda azımsanmayacak derecede yan etkileri görülmektedir. Bazılarının alışkanlık yaptığı ve çevre kirlenmesinde önemli role oldukları tesbit edilmiştir. Ayrıca sentetik ilaçların şifalı bitkilerin aksine genellikle yalnız bir etkiye sahip olduklarını görüyoruz. Şifalı bitkiler uzun süre kullanıldıkları için varsa yan etkileri bilinmekte, daha ucuz ve bol ilaç elde edilebilmektedir. Sentetik ilaçların bu olumsuzlukları insanoğlunu yeniden şifalı bitkilere yöneltmiştir. Bugün Avrupa’da insanların % 8O’i şifalı bitkilere güvenmektedir. Bu sebeple dünyanın dev ilaç firmaları milyarlarca dolar harcayarak, bitki kaynaklı ilaç hammaddeleri tesbiti için okyanus diplerinde, Amazon ormanlarında araştırmalar yapmaktadır. Artık birçok şifalı bitki tıbbın ve kozmetik sanayinin gözdesi haline gelmiştir. Şifalı bitkiler bugün ülkeler arasında geniş ölçüde ithal ve ihraç edilebilen, bütçesi milyarlarca dolara ulaşan bir topluluktur. Ülkemiz, birçok şifalı bitkinin ana vatanı olmasına rağmen, bu pazarda yerini yeteri kadar alamamıştır. Şifalı bitkilerin özellikle Avrupa’da kullanımı o kadar artmıştır ki, artık bugün İsviçre’de ve bu arada ülkemizde sentetik tansiyon düşürücü ilaç yerine kokusu alınmış sarımsak verilebilmektedir, Şifalı bitkiler, tıpta önemli bir yere sahip olmalarına rağmen hastalıkların tedavisinde kullanılması yegane yol değildir. Bu bitkilerin kullanımı klasik tedavi usullerinin terkini gerektirmemeli, ayrıca bu bitkiler aaafi olarak değil doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Çünkü bu bitkilerin bazıları çok zehirli, bazıları yüksek dozda zehirli, bazılarının bileşimleri karmaşık olduğu için ezbere kullanılmaları çok sakıncalıdır. KALBİN DOSTU SOĞAN Soğan eski çağlardan beri gıda olarak kullanılan şifalı bir bitkidir. Binlerce yıl önce taşlara yazılan yazılardan fevkalade yararlı olduğunu görüyoruz. Soğanın halk hekimliğinde kullanılması binlerce yıllık tecrübeye dayanır. Bunlar papirüs kağıtlarına veya taşlara yazılarak ifade edilmiştir. Soğanın birçok hastalıklara karşı kullanılması ihtiva ettiği bazı etkili maddelerden ileri gelmektedir. Mesela taşıdığı sulfosid sebebiyle antibiotik etkiye sahiptir. Soğanın, halk hekimliğinde uzun süre kullanılan ve bilimsel olarak da kliniklerde etkisi tesbit edilen iki önemli tedavi edici özelliği vardır. Kalbi güçlendirir, dolaşım bozukluğunu giderir: Soğan suyu kalbi güçlendirmektedir. Ayrıca kan basıncını (tansiyonu) düşürücü etkiye sahiptir. Kan yapımına yardımcı olur ve ağır kansızlık vakalarını ortadan kaldırır. Kan temizleyici etkisi yanında kalp çarpıntısını giderir. Kalp hastalıklarının belki de başında kalp enfarktüsü gelmektedir. Bu şifalı bitki kalbimizi enfarktüse karşı da korumaktadır. Koruma mekanizması şöyledir: *İhtiva ettiği flavonoid etkisiyle damarları genişletir, yüksek tansiyonu düşürür. *Kanı sulandırır. *Kolesterolü düşürür. *Taşıdığı esterler kanın pıhtılaşmasını önler. Bunun için soğan ya muntazam ve sürekli olmak üzere çiğ yenmeli veyahut da günde üç defa yemeklerden önce birer çorba kaşığı soğan suyu içilmelidir. Soğanın daha çok pişik yönden destek olması gibi faydaları sebebiyle birçok psikosomatik hastalıkta önemli tesiri olduğu düşünülmektedir. Bu tesir aşırı endişeyi ortadan kaldırmasından veyahut da stresi yok etmesinden ileri gelmektedir. Bunun için soğan düzenli ve sürekli olarak çiğ yenmelidir. Bu iki önemli etkisi yanında soğan, daha birçok hastalıkların tedavisinde veya korunmasında kullanılmaktadır. Bunlara kısaca değinelim: *Burun kanamalarını durdurmak amacıyla soğan yumrusu ikiye kesilir yarısı burnun önüne bağlanır. *Soğan mide mukozasındaki bezlerin salgısına uyarıcı etki yaptığı için iştah açma özelliğine sahiptir. Bu sebeple iştahsızların salatada veya çiğ olarak bol soğan yemeleri gerekir. *Çocuklarda bağırsak parazitlerini dökmek üzere aç karnına günde üç defa yemeklerden önce birer tatlı kaşığı soğan suyu içilmelidir. *Karın sancılarına ve mide kanamalarına karşı çok ince doğranmış soğan süt içerisinde kaynatılarak içilir. Dibinde toplanan soğanlar ise yenir. *Mide ve bağırsaklarda gaz oluşumuna, ayrıca mide boğaz yanmasına karşı ince doğranmış soğan ekmekle yenir. *Ayak, bacak, karın, göğüs ve ellerdeki şişmelere karşı günde üç defa yemeklerden önce birer çorba kaşığı soğan suyu içilir. |
Mor Soğan Besin Değerleri
*Boğaz iltihabı (Iarenjit)’in tedavisi, sesin güzelleştirilmesi, sinirsel rahatsızlıkların tedavisi, öksürüğe, bronşit ve boğaz ağrısına karşı en iyi ilaç soğan suyunun balla karıştırılarak yenmesidir. Bu maksatla hazırlanan macundan günde üç çorba kaşığı yenmelidir. *Nasırları yok etmek için, sirke içerisinde kaynatılan soğan, nasır üzerine konarak bağlanır ve bu işlem birkaç kez tekrarlanır. *Balgam çıkarmak amacıyla soğan yağ içerisinde çıtırdayacak kadar pişirilir, mümkün olduğu kadar sıcak halde göğüs üzerine sürülerek ovulur. Böylece kolayca balgam çıkarılması sağlanır. *Çıbanları olgunlaştırmak için soğan yumrusunu oluşturan yapraklar haşlanarak çıban üzene konur. *Dizanteri veya bağırsak iltihaplarına karşı çiğ yumurta sarısı, taze tereyağı, iyice ezilmiş kimyon tohumu ve fazla miktarda soğan suyu karıştırılır ve günde üç defa birer çorba kaşığı yenir. *İdrar yolları ağrılarında, taze kesilmiş ve ısıtılmış soğan, sıcak sıcak ağrıyan yerin üzerine konur ve bu işlem birkaç kez tekrarlanır. *Dudaklarda uçuklama her insanın başına gelmiştir. Bunlardan, kesilmiş soğanla ovarak kurtulabilirsiniz. *Genciyle yaşlısıyla çoğu insanlarımızda saç kepeği sıkıntısı vardır. Soğanla hazırladığınız karışım bu üzüntünüzü ortadan kaldırabilmektedir. Nasıl mı hazırlayacaksınız? Çok kolay. Bunun için üç-beş kuru soğan ince ince kıyılır ve tuvalet ispirtosunda bir hafta bekletilir. Bunu takiben hazırlanan karışım bir şişeye süzülür. Bir litre suya bu eriyikten 3-4 damla ilave edilerek saçlar iyice yıkanır. Bu tedaviye en az bir hafta devam edilir. *Romatizmal ağrılarda ağrıyan yere ve arı sokmalarında ilk tedbir olarak soğan suyu sürülür. *Şeker hastalığına karşı bol miktarda soğan yenir. *El ve ayak tırnaklarının çabuk kırılması halinde, tırnakları sık sık soğan suyu ile oymak gerekir. *Safra kesesi salgısını artırır ve bunun sonucu olarak taş oluşumunu önler. *Kesik ve yanık yaralarının mikrop almaması için soğan suyu sürülür. *Bunların dışında soğanın vücuttaki zehirli maddeleri yok etme, hazmı kolaylaştırma, idrar sökücü, kramp çözme, gribi önleme, ameliyattan sonraki hissizliği giderme gibi daha birçok etkileri de vardır. Bugün başta sarı, mor ve kahverengi olmak üzere çok değişik soğan çeşitleri vardır. Hepsinin hastalıklara karşı tedavi özelliği hemen hemen aynıdır. Soğan bazıları tarafından kokusu sebebiyle sevilmemektedir. Ağızdaki soğan kokusunu gidermek için maydanoz veya kahve çiğnemeli, elma veya bal yemelidir. Bu arada mutfaktaki hanımlara veya beylere birkaç tavsiyemiz olacak: Soğandan istenen faydayı elde edebilmek için doğru kullanılması gerekir. Mesela, soğan hiçbir zaman kullanılma vaktinden önce soyulmamalı veya küçük parçalara ayrılmamalıdır. Nitekim soyulan ve kesilen soğanların, hava ile temas ettiğinde ihtiva ettiği birtakım tedavi edici maddeleri kaybolmaktadır. Soğanın, doğrandıktan yarım saat sonra, içerisinde bazı ayrışmalar meydana geldiği tesbit edilmiştir. Bu ayrışma maddeleri hassas bağırsak ve midelerde gaz toplanmasına, mide ekşimesine ve karın ağrılarına sebep olmaktadır. Salatalara soğan ilavesi tavsiye edilmektedir. Sos içerisindeki soğanın hazmı ise çok zordur. Soğan hiçbir zaman sarımsağın yanında yenmemelidir. Aksi takdirde bağırsaklarda mayalanma sonucunda ağrı yapar. Acı soğanların acılığını hissedip gözlerinizin yaşarmaması için çok keskin bıçakla kesilmesi gerekir. Son olarak zikredebileceğimiz önemli bir husus ise, bitkilerin tedavide kullanılması klasik tedavi yöntemlerinin terkine sebep olmamalıdır |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.