ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Yeraltı Nehirleri Ni Yüzeye Çıkarmamız Mümkün Mü (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=945723)

Prof. Dr. Sinsi 10-19-2012 01:19 PM

Yeraltı Nehirleri Ni Yüzeye Çıkarmamız Mümkün Mü
 

Yeraltı nehirleri ni yüzeye çıkarmamız mümkün mü

Şu anda, Londra'da yaşayan biri musluğunu açıp, çaydanlığına su dolduruyor. Bu kişi,

çaydanlık dolarken, büyük bir olasılıkla suyun geçmişi üzerinde kafa yormayacaktır.

Suyun bir bölümü buhara dönüşmekte, bir bölümü de delikten akıp gitmektedir; suyun

kalanı da bir kaç dakika içinde içip tüketilecektir. Bu kadar kısa ömürlü gibi gözüken

bir şeyin, nasıl bir geçmişi, tarihi olabilir ki? Çaydanlığı dolduran kişi, musluktan

akan suyun binlerce yıl önce, tüylü mamutlar* Trafalgar Meydanı'nda dolaşırken

yağmur olarak toprağa düştüğünü bilseydi, şaşırırdı şüphesiz. Londra'nın suyunun

büyük bir bölümü Chalk aküferinden gelir; Chalk aküferi, kentin yüzlerce kilometre

altında bulunan devasa bir yeraltı su havzasıdır. Bu aküferde depolanan suların bir

bölümü, son Buzul Çağı kadar uzak bir geçmişte, yeraltına inmiştir.

Suyu, akan veya buharlaşan bir şey olarak düşünmek doğaldır. Yağmur olarak

düştüğünü, nehir ve derelerde aktığını görürüz. Ama kullandığımız tatlı suyun büyük

bir bölümü göremediğimiz kaynaklardan, yerin altındaki su havzalarından yani

aküferlerden gelir. Aküferler, kum ve çakıl gibi kolayca su geçiren maddelerden veya

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

yeraltındaki kayalar arasındaki boşluklardan meydana gelen jeolojik oluşumlardır.

Aküferler, çok büyük miktarlarda suyu depolayabilirler; yağmur suları, taşan nehirler

ve eriyen buzullarla beslenirler. Dolayısıyla kullandığımız suyun büyük bir bölümünü

yerkürenin yüzeyinde görmeyiz. Dünyanın sıvı halde bulunan tatlı su kaynaklarının

yüzde 97'si, aküferlerde depolanmıştır.

Son elli yıl içinde küresel nüfus ve gıda talebi ikiye katlandıktan sonra, nehirler ve

dereler çevre kirliliğine maruz kaldı. Bu nedenle, içme ve sulamalı tarım için gerekli

suyu sağlamak için aküferlerden daha fazla yararlanmaya başladık; bu süreçte de

aklımızı başımıza getiren bir keşif yaptık. Aküferlerin çevre kirliliğine yol açan

maddelerden korunduğuna ilişkin yaygın izlenime karşın, bilim adamları her kıtada

çiftlikler, kentler ve fabrikaların civarında yer alan aküferlerde çevre kirlililiğine

ilişkin kanıtlar bulmaya başladılar. Ayağımızın altındaki suların çevre kirliliğinden

zarar görebileceğini görmekle kalmadık, yeraltı sularının bazı açılardan yüzey

sularından daha fazla kirlenebileceğini de keşfettik.

Bu keşfin çok ciddi sonuçları var. Su, dünya yüzeyinde buzullar kadar ağır hareket

ettiği için, on yıllar içinde aküferler, çevre kirleten maddelerin biriktiği dev lavabolara

dönüştü. Bazı aküferler, içindeki suları oldukça hızlı dönüştürür ve yeniler; Chalk

aküferi gibi bazı yeraltı su havzaları ise suyu binlerce yıl boyunca saklarlar. Ama

yeraltı sularının aküferde ortalama kalış süresi yaklaşık 1,400 yıl; suyun bir nehirde

ortalama kalış süresi ise 16 gündür. Dolayısıyla denize döküldüğü veya sürekli tatlı

su eklendiği için, içindeki çevre kirletici maddelerin oranları giderek azalan nehir

sularının aksine, aküferde çevre kirletici maddeler birikmeye devam eder. Nehirlerin

aksine, aküferlerde çevre kirliliği sürecini geriye döndürmek genellikle imkansızdır.

İklim değişikliğinin başlamasıyla birlikte başımızın üzerindeki havanın devasa

güçlerin savaş alanı olduğunu keşfetmemiz gibi, su krizi de, çok ağır hareket etse de

yeraltı sularının güçlü bir hidrolojik sistemin parçası olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu

hidrolojik sistemin içinde dünya, yüzey suları, gökyüzü ve deniz karşılıklı etkileşim

içindedir; bu gerçeği göz ardı etmekle kendimizi ciddi bir tehlikeye atıyoruz. Birkaç

sene önce insani faaliyetlerin iklimi nasıl etkilediğini düşünmeye başlamışken,

Columbia Üniversitesi'nden bilim adamı Wallace Broecker şöyle bir uyarıda

bulunmuştu: "İklim sistemi kızgın bir hayvana benziyor ve biz de onu değneklerle

dürtüp, duruyoruz". Benzer bir ifade ayaklarımızın altında duran sistem için de

kullanılabilir. Yerin altına delikler açıp, yerin atıklarımızı yutup bize tatlı su vermeye

devam etmesini beklersek, dünyanın en önemli su kaynağını hiç tahmin etmediğimiz

bir biçimde tehlikeye atıyor olabiliriz.




Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.