ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   İslam'da Simya (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=94157)

Şengül Şirin 10-09-2009 04:31 PM

İslam'da Simya
 
İslam'da Simya



Simyanın Arapça'sı al kimiya'dır. Kimiya kelimesi de Grekçe'de "dönüştürme sanatı" anlamına gelen chumeia'den (veya Çemeya) veya "altın yapan sıvı" anlamına gelen Güney Çinli kim-iya'dan gelir. Grek ve sonraki Helenistik yazılar genelde İslam bilimin arkasındaki itici güç olarak kabul edildiğinden kelimenin Grek kaynağı genel kabul görmüştür.

İslam açısından al kimiya maddi ve ruhsal olarak nesneleri en yüksek mükemmellik şekline dönüştürme sanatı anlamına gelir. Kimiya ayrıca dönüşümü gerçekleştiren katalizör anlamına gelerek aynı zamanda iksir (al iksir) ve "felsefe taşı" (hajar al falasifah) anlamlarında kullanılır.

İdeal iksiri bulmak dünyanın birçok kültüründe kadim bir arayıştı. Metalleri en mükemmel biçimlerine (altın), madenleri en güçlü konumlarına ve doğru iksirin ölümsüzlüğü getirebildiği inanılırdı. Her madde türü, örneğin metaller aynı elementleri içerdiği varsayılıyordu. Doğru kimiya veya iksir elementleri ideal düzene koyarak, söz konusu metalı basit bir biçimden mükemmel bir biçime değişmesini sağlardı.

Örneğin bakırı altına çevirmek.
Diğer bir bağlamda, simyanın felsefi teorisi ruhun arınmasını açıklamak için kullanılmıştır. Simyanın terminolojisi ve işlevleri alegorik bir üslupla ruhun vasat, dünyevi, kirlenmiş halinden saf mükemmelliğe dönüşümü için uygulanmıştı. Ayrıca psikolojik kuramlar alegorik olarak kimyasal özelliklere çevrilmişti. Mistikler için iksir imansızı hidayette erdiren ilahi hakikat sembolüydü. Sufi edebiyatında ruhani mürşit müridin rununu bir tür ruhsal simya süreciyle arındırır. Ruhsal konularda simya unsurlarının kullanımı, insan ruhunu evrenin içerdiği güç ve prensiplerinin bir mikrokozmosu olarak gören ortaçağı İslam dahil olmak üzere kadimlerin dünya görüşlerini yansıtmaktadır.

Tarihi özgeçmişi
Müslümanlıkta görülen simyanın kadim kökenleri vardır. Simyanın kökeni birçok peygamber ve bilginden Adem'e dek atfedilmişti. İntikal zinciri kadim dünyanın üstatları, Aristo, Galen, Sokrates, Plato ve diğerlerine dek iner. Müslümanların bu sanatı bu üstatlardan aldığı düşünülür.


Haz. Muhammet'in (ölm. 632) bu sanatı tasvip edip ettiği söylenir ve damadı Haz. Ali ibn Abi Tãlib (ölm. 661) onun hamisi olarak görülür. Haz. Ali'nin torunu Ja'far al-Sadiq (ölm. 765) sanatı yayan bir sonraki kişi olarak kabul edilir. Ümeyyi prens Hãlid ibn Yazid (660-704) simyayı uyguladığı gibi himaye edip ilgili eserleri Grekçe ve Süryanice'den (Arameikce) Arapça'ya tercümelerini teşvik ettiği kaydedilir.

Efsaneye göre simyayı farklı ülkelerde süren uzun bir arayıştan sonra bulduğu Marianos adında Süryani bir keşişten öğrenmişti. Ja'far al-Sadiq'in müridi olduğu kabul edilen Jabir ibn Hayyãn (ölm. 815) simya üzerinde 300 eser yazdığı söylenir. Dolayısıyla, bu efsaneleşmiş tarihi kişinin adı yetkin üstatlık ima etmeye başlamıştı.


Şengül Şirin 10-09-2009 04:31 PM

Cevap : İslam'da Simya
 
Simyanın Arapça'sı al kimiya'dır. Kimiya kelimesi de Grekçe'de "dönüştürme sanatı" anlamına gelen chumeia'den (veya Çemeya) veya "altın yapan sıvı" anlamına gelen Güney Çinli kim-iya'dan gelir. Grek ve sonraki Helenistik yazılar genelde İslam bilimin arkasındaki itici güç olarak kabul edildiğinden kelimenin Grek kaynağı genel kabul görmüştür.

İslam açısından al kimiya maddi ve ruhsal olarak nesneleri en yüksek mükemmellik şekline dönüştürme sanatı anlamına gelir. Kimiya ayrıca dönüşümü gerçekleştiren katalizör anlamına gelerek aynı zamanda iksir (al iksir) ve "felsefe taşı" (hajar al falasifah) anlamlarında kullanılır.

İdeal iksiri bulmak dünyanın birçok kültüründe kadim bir arayıştı. Metalleri en mükemmel biçimlerine (altın), madenleri en güçlü konumlarına ve doğru iksirin ölümsüzlüğü getirebildiği inanılırdı. Her madde türü, örneğin metaller aynı elementleri içerdiği varsayılıyordu.

Doğru kimiya veya iksir elementleri ideal düzene koyarak, söz konusu metalı basit bir biçimden mükemmel bir biçime değişmesini sağlardı. Örneğin bakırı altına çevirmek.

Diğer bir bağlamda, simyanın felsefi teorisi ruhun arınmasını açıklamak için kullanılmıştır. Simyanın terminolojisi ve işlevleri alegorik bir üslupla ruhun vasat, dünyevi, kirlenmiş halinden saf mükemmelliğe dönüşümü için uygulanmıştı. Ayrıca psikolojik kuramlar alegorik olarak kimyasal özelliklere çevrilmişti.

Mistikler için iksir imansızı hidayette erdiren ilahi hakikat sembolüydü. Sufi edebiyatında ruhani mürşit müridin rununu bir tür ruhsal simya süreciyle arındırır. Ruhsal konularda simya unsurlarının kullanımı, insan ruhunu evrenin içerdiği güç ve prensiplerinin bir mikrokozmosu olarak gören ortaçağı İslam dahil olmak üzere kadimlerin dünya görüşlerini yansıtmaktadır.

Tarihi özgeçmişi
Müslümanlıkta görülen simyanın kadim kökenleri vardır. Simyanın kökeni birçok peygamber ve bilginden Adem'e dek atfedilmişti. İntikal zinciri kadim dünyanın üstatları, Aristo, Galen, Sokrates, Plato ve diğerlerine dek iner. Müslümanların bu sanatı bu üstatlardan aldığı düşünülür.


Haz. Muhammet'in (ölm. 632) bu sanatı tasvip edip ettiği söylenir ve damadı Haz. Ali ibn Abi Tãlib (ölm. 661) onun hamisi olarak görülür. Haz. Ali'nin torunu Ja'far al-Sadiq (ölm. 765) sanatı yayan bir sonraki kişi olarak kabul edilir. Ümeyyi prens Hãlid ibn Yazid (660-704) simyayı uyguladığı gibi himaye edip ilgili eserleri Grekçe ve Süryanice'den (Arameikce) Arapça'ya tercümelerini teşvik ettiği kaydedilir.

Efsaneye göre simyayı farklı ülkelerde süren uzun bir arayıştan sonra bulduğu Marianos adında Süryani bir keşişten öğrenmişti. Ja'far al-Sadiq'in müridi olduğu kabul edilen Jabir ibn Hayyãn (ölm. 815) simya üzerinde 300 eser yazdığı söylenir. Dolayısıyla, bu efsaneleşmiş tarihi kişinin adı yetkin üstatlık ima etmeye başlamıştı.
__________________

Şengül Şirin 10-09-2009 04:32 PM

Cevap : İslam'da Simya
 
Al-Razi - Hekim ve filozof Muhammad ibn Zakariya al-Râzi (ölm.. 925) simyaya önemli etkisi olan ikinci Müslüman simyagerdir. Metallerin kükürt ve cıva unsurları teorisine tuzluluk unsurunu ekledi. Simyada kükürt, cıva ve tuzdan oluşan üç unsurun bulunduğuna dair popüler teori Avrupaya geçerek Batı Simyada önemli bir rol oynamıştı.

Al-Râzi'ye göre cisimler aralarında boşluk bulunan görünmeyen elementlerden (atomlar) oluşur. Bu elementler sonsuzdur ve belirli bir hacmi vardır. Bu kavram modern fizikteki madde yapısına oldukça yakın gözükmektedir.

Al-Râzi'nin kitapları Sirr al asrãr (Sırların Esrarı) ve Madkhal al-ta'limi (Talime Başlangıç), özellikle İran'da 10. asır İslam dünyasında uygulanan simyanın prensip ve tekniklerini anlamak açısından önemli kaynaklardır.

Bu eserlerde kimyevi maddelerin yapıları, tepkileri ve inceleme aletleri konusunda dikkatle incelenmiş ve doğrulanmış veriler sitemli sınıflandırmalar altında aktarılmaktadır. Dili simya eserlerinde görülen mistik ve muğlak ifadelerden uzak, açık ve anlaşılırdır. Çok sayıda Jabiri eserler arasında al-Râzi sadece Merhamet kitabından söz etmekte, belki de diğer eserlerin zamanından sonra yazıldığı içindir.

Diğer Üstatlar - Muhammad ibn 'Umayil (10. asır) simya üzerinde iki esas kitabından dolayı önlüydü: Kitab al-ma' al-waraqi (Gümüşlü Su ve Yıldızlı Toprak Kitabı) ve Kitäb al ilm al-muktasab. 'Ali ibn Wahshiyâ'nin (10. asırlı efsanevi bir kişi) eserleri İslam'da simya geleneği konusunda adeta bir ansiklopedi kadar bilgi vermekte.

Simyagerler ve sanatları konusunda önemli bir bilgi kaynağıdır. Ayrıca konu üzerinde simyager olmayan önemli kişilerin görüşlerine de yer vermektedir. Bu sıralarda derlenen ancak yazarı henüz tespit edilemeyen önemli diğer bir eser de batıda meşhur Latince tercümesi ile Turba Philosophorum olarak bilinen Musbaf al-jamâ'ab, eski çağlarda Pitagoras'ın yönetimde simyagerlerin bir toplantıda Archelaus'ün Sokrates öncesi dokuz filozofun doktrinlerini kaydettiğini aktarır.

Maslamah al-Majriti (ölm. 1007?) Rutbat al-hakim (Bilginlerin Adımları) adlı ünlü simya kılavuzunun yazarıydı. Ayrıca Ghayat al-hakim (Bilginlerin Gayesi) başlıklı maji kitabı da büyük rağbet görmüştü ve batıda tercüme edilmişti. Bir sonraki asırda önemli bir simyager Husayn 'Mi al-Tughra'i (ölm. 1121?) 1112 yılında yazdığı Kitãb haqa 'iq al-isthishad fi-al-kimiya' (Simya Konusunda kanıtlanan Gerçekler) kitabıyla simyayı savunarak Ibni Sina'nın inkarlarına karşı sert çıkışlarda bulunmuştu.

Simya konusunda daha sonra Mısırlı Aydamir ibn 'Mi al-Jildaki (ölm. 1360) kendisinden önce simya ve maji konusunda bütün yazılanları özetleyerek yorumlamıştı. __________________


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.