![]() |
Kibir, Ruhsal Bir Hastalıktır
Bazı insanlar vardır, kendilerini en akıllı, en yetenekli, en donanımlı ve en kahraman insan olarak görürler. Bu nedenle, herkesin kendilerini dinlemesini ve verdikleri emirleri aynen yerine getirmesini isterler. Türk ordusunun general kademesine yükselen subaylar, bu tipin en çarpıcı örnekleridir. Aile ve okulda alınan terbiye, sokak ve işyerinde alınan eğitim ve içinde yaşanılan maddi ortam, insanları şekillendiren temel etmenlerdir. 27 Mayıs 1960 Askeri müdahalesi, Türk ordusunun çok önemli bir kırılma noktasıdır. O tarihe kadar askerler de siviller gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına göre çalışan, dar gelirli kimselerdi. Onlar da diğer memurlar gibi, kiralık evlerde oturur, ucuz mal almak için elde file pazara çıkarlardı. Bu nedenle de, kurulu düzenden memnun olmayan insanlardı. 27 mayısta askeri cuntanın çıkardığı bir kararnameyle Türk ordusuna sınıf değiştirdi. Türk ordusunun sahip olduğu OYAK bu gün, dış sermaye ile ortak iş yapan, kırka yakın dalda ticaret yapan, Koç ve Sabancılardan sonra, Türkiye’nin üçüncü holdingi konumundadır. Türk ordu mensupları, etrafı tel örgülerle çevrili, özel konutlarda oturuyorlar. Sinema, kuaför, alışveriş ve eğlence merkezleri, sivillerinkinden ayrılmıştır. Eskiden halk çocukları da askeri okullara alınırdı. Bu gün babası ve dedesi asker olanlar alınıyor. Bu üç ana neden dolayısıyla Türk ordusu halkına yabancılaşmış, Türk toplum içinde ayrıcalıklı bir kast haline gelmiştir. Okul ve kışlada aldıkları emir komuta eğitimi gereği, üstüne karşı tartışılmaz bir itaat, astına karşı ise katı ve acımasız bir otorite kültürüne sahiptirler. Onlara göre her general tüm albaylardan, her albay yüzbaşılardan, her yüzbaşı ise tüm teğmenlerden daha akıllıdır, bilgilidir, üstündür. Hayatın her alanında, beceri ve donanımlı olduklarına inanırlar. Alayın kantinini işlettikleri için kendilerini ekonomist, siper kazdıkları dere üzerine köprü inşa ettikleri için mühendis, ordu evlerini yönettikleri için işletmeci, acemi askeri eğittikleri için öğretmen olduklarına inanırlar.Yüksek tahsil görmüş, bir dalda mastır yapmış, birkaç dil bilen sivillere bile, burun ucuyla bakarlar. Siviller tek tip elbise giydikleri, sokakta uygun adım yürüdükleri, birbirlerinden farklı düşündükleri, fikirleri için birbirlerine karşı çıktıkları, farklı parti ve dernekler kurdukları için onlara, “Başı bozuk” diyorlar. Onlar, farklı düşünmenin, düşüncesini söyleyip savunmanın, ülkenin geleceğini tehlikeye sokan bir davranış olduğuna inanıyorlar. Bu nedenle askerlerin düşünmesini engelleyen bir tavır içindedirler. Örneğin askerlere önce çukur kazdırıp, sonra doldurturlar. Sahadaki taşları toplatıp sonra tekrar sahaya attırırlar. Size göre saçma olan bu davranış, onların savundukları yaşam anlayışının temel dayanağıdır. Bu davranışlarını şu şekilde savunurlar. “Türk askerini boş bırakmayacaksın. Bıraktığında kötü şeyler düşünmeye başlar ve olmadık şeyler yapmaya kalkar. Bu nedenle onu oyalayacaksın.” Okul ve kışlada verilen Kemalist eğitim sonucunda, kendilerini ülkenin gerçek sahibi olarak görürler. Bu nedenle, ülkenin iyi yönetilmediğine inanmaları halinde, halk oyuyla seçilmiş parlamento ve hükümete müdahale etme hakkına sahip olduklarına inanırlar. Kısacası herkesten daha akıllı, daha yurtsever olduklarına, vatan ve millet için neyin iyi ve neyin kötü olduğunu, herkesten daha iyi bildiklerine inanırlar. Bu nedenlerle, tedavi edilmez bir üstünlük kompleksi ve buna bağlı olarak, büyük bir kibir içindedirler. Bunun içindir ki, her hangi bir resmi kutlamada, beğenmedikleri bir partiden seçilmiş belediye başkanını, törenden kovabilmektedirler. Demokrasi ve hukuk kuralları içinde seçilen ülkesinin cumhurbaşkanına selam vermeme, başka ülkelerin devlet ve parti başkanları için aşağılayıcı sıfatlar kullanma nezaketsizliğini gösterebilmektedirler. Kısacası kendini dev aynasında görme, herkese burun ucuyla bakma, kendi ulusunu, vatanını ve bayrağını yüceltirken, başkalarınınkini aşağılama, salgın ruhsal bir hastalıktır. Bu hastalığın kitleselleşmesi halinde toplumsal bir travmaya dönüşebilir. Bir avuç maceracı insan grubu, böyle bir toplumu çok rahatlıkla başkalarına karşı kışkırtabilir, yerel veya dünya savaşı çıkartabilirler. Tarih bunun örnekleriyle doludur. yılmaz çamlıbel |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.