ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Kişisel Gelişim (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=611)
-   -   Danışman-Danışan İlişkisini Güçleştiren Tutumlar (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=939013)

Prof. Dr. Sinsi 10-15-2012 05:39 PM

Danışman-Danışan İlişkisini Güçleştiren Tutumlar
 

Danışman-Danışan İlişkisini Güçleştiren Tutumlar

- Otoriter Tutum : Danışanın karşısında üstün bir insan gibi davranmak, amirane bir tavırla akıl vermek, önerileri benimsemediği zaman ona kızmak ya da alınmak, konferans verir gibi konuşmak ve danışana kendisini anlatabilmesi için yeterince fırsat tanımamak danışanlarda öfke veya hayal kırıklığı oluşturabilir. Bu da danışman-danışan ilişkisini güçleştirici bir etki yapar.

- Pasiflik : danışman danışma sürecinde pasif kalır, sözel ya da sözel olmayan yollarla tepki vermekten kaçınır ve hu tutumunu danışma boyunca sürdürürse danışanda kendisinin dinlenmediği ya da dinlense de anlaşılmadığı duygusu uyanabilir. Danışanların aktif danışmanlar karşısında daha çok kendilerini açtıkları bilinmektedir.

- Duygusal Konulardan Kaçınma : Bazı danışmanlar danışanla aralarındaki mesafeyi koruma kaygısı ile yoğun duygusal içerikli konulardan kaçınırlar ve konuşmaları, güvenli ve geleneksel konular içinde sürdürürler. Bu durum danışmanla danışan arasındaki ilişkinin gelişmesini önler.

- Belirli Konulardan Kaçma : Bazı durumlarda danışmanlar ya kendilerinin yüzleşmek istemediği durumlardan kaçtıkları için ya da değer ve tutumlarından dolayı belirli konuları danışanla konuşmaktan kaçınmaktadırlar. Bu durum yine danışan ve danışman arasındaki ilişkiyi olumsuz etkileyeceği gibi danışma sürecinin bitmesine de neden olabilir.

- Danışanı Dinlememe : Dinleme, etkili bir danışma sürecinin olmazsa olmazıdır. Danışan konuşurken danışman başka şeylerle ilgilenir, göz teması kurmaz ve söylenenleri sık sık kaçırırsa danışanla arasındaki iletişim bozulabilir. Bu durum danışanda öfke ve kızgınlı duygularına yol açabilir.

- Yersiz Yere Güven Verme : Genellikle danışanı anlama sabrı göstermeyen ya da danışanın güvenini hemen kazanmak isteyen danışanlar, teselli amaçlı yersiz güven verebilmektedirler. Bu durum danışanda hayal kırıklığı ve güvensizlik yaratmaktadır.

- Danışana Aşırı Derecede Samimiyet Gösterme : Danışmanın danışana aşırı derecede samimiyet göstermesi, danışanla arasındaki profesyonel sınırı koruyamaması, özellikle bağımlılık eğilimi fazla olan danışanların bağımlı olmasına, danışmana karşı farklı duygular hissetmelerine neden olabilmektedir. Bu da danışan danışman ilişkisini ve yardım sürecini olumsuz etkiler



Prof. Dr. Sinsi 10-15-2012 05:40 PM

Danışman-Danışan İlişkisini Güçleştiren Tutumlar
 

İsteksiz Danışanlarla Gerçekleştirilen Danışma

Kendi sorunlarını anlatmaya hazır olan gönüllü veya kendisi başvuran danışanlar ile danışma sürecine girmek kolaydır: danışmanın, danışanın süreci paylaşmasını sağlayacak bir başlangıç yapması yeterlidir. “Sana nasıl yardımcı olabilirim?” cümlesi sürecin başlaması anlamına gelir. Duyguların ve inançların kısaca anlatımı gibi tepkiler, “Bana … hakkında daha fazla açıklamalarda bulun” ve “Bana kendinden yaşantından söz et” gibi ifadelerle “Ben mesajları” açıklamaya uygun ortamlar yaratabilir.

Danışanların hepsi kendiliğinden gelmiş değildir. Çoğu kez danışmanlar kendileri ile birlikte olmak istemeyen danışanların sorunlarıyla ilgilenmek zorunda kalırlar. İsteksiz danışan mümkün olsa danışmaya gitmemeyi ve benliği hakkında konuşmamayı tercih eden kişidir.

Başkalarının baskıları ile danışma ortamına girdiklerinden isteksiz danışanların başlangıçtaki tutumları etkili danışmayı engelleyeceği bir nitelik taşımaktadır. Bazıları, neden danışmana gitmeleri gerektiğini bile bilmemektedirler.

Benlik savunması eğilimi göstererek ve benlik dışında bir başkasını suçlayarak danışma ortamına gireceklerdir. Birçokları da kendilerini danışmana gitmeye zorlayanlara karşı öfke duyacak ve bu öfkeyi danışmana yönelteceklerdir. Kavgacı ve savunmacı bir tutum takınan çoğu isteksiz danışan aslında yoğun bir korku ve kaygı duymaktadır. Bazıları “Burada olmak istemiyorum, benden istemediğim bir şeyi yapmamı isteyemezsin.” açık bir karşı gelme tutumuna girerler. Doğrudan kendilerine yöneltilen sorulara karşı kısa yanıtlar vermeleri hariç, iletişim konusunda isteksizlik gösterirler veya tartışma konularını benlikten uzaklaştırıp karmaşık bir şekle sokarlar.

Danışmanların isteksiz danışanlarla ilgilenmelerinin gerekli olup olmadığı önemli bir konudur. Bazıları, danışmaların sadece yardım isteyen danışanlarla ilgilenmeleri gerektiğini düşünürler.

Danışmanın yararlı olması için gerekli şartların isteksiz danışanlarda bulunmadığı açıkça görülmektedir. Eğer danışmanın yararlı olması isteniyorsa, danışmanın danışanının danışma ortamına hazır olmasını sağlaması gerekiyor. Bir başka deyişle, danışmanın, danışana iyi bir danışanın nasıl olacağını öğretmesi gerekir. Bunun başarılması için, en uygun yol, geçerli bir yöntem kullanmaktır. Yöntem, danışmanın, neden danışmana gitmeye zorlandığının öğrenilmesi için danışana yardımcı olması yoludur. Genelde, bu yöntemin ilkeleri yapıcı ilişki şekillerinin ilkelerine benzemektedir. Bu, danışmanın, oturumların nedenleri ve amaçları konusunda danışana açıklamalarda bulunması sorunlar ile ilgili verileri karmaşık yapılarla anlatma yerine, danışanın anlayabileceği bir dil kullanması, danışma ortamındaki kişisel duygu tepkilerini paylaşmak için “ben mesajı” kullanmaya istekli olması, sorunları cezalandırma yerine yapıcı olmayı amaçlayarak ele alması ve danışanın sorunu tam olarak anlamasına yardımcı olması koşulları ile gerçekleştirilebilir. Bu bilginin tümü kapalı mesajlar kullanılmaksızın açık ve dürüst bir şekilde paylaşılmalıdır.

Birçok danışman için isteksiz danışanların danışmaları konusundan plan yapmak güçtür. Bu oturumlar genellikle, danışanın yaptığı yanlış bir davranıştan sonra azarlamak havasında geçer. Ortaya konulan veriler bir suçlama özelliği taşırlar ve danışmanlar sıksık danışanların savunma durumuna gireceğini düşünürler. Sonuçta danışan sorunu bir başka yöne çevirme yoluna gider ya da söz konusu sorunun sorumluluğunu bir başkasına yükler.

Yüzeysel teknikler danışanın danışmanla paylaştığı ortamda sorunlarını açık olarak anlatmasına sağlayacak tekniklerdir. “Joe bana gelecekteki yaşantınla ilgili kişisel görüşlerinden söz eder misin?” danışmanın buradaki amacı danışanı pek önemli olmayan bir konuda konuşturmak, güven ve açıklık duygusunu geliştirerek asıl sorununu anlatmaya hazır olmasını sağlamaktır. Bu yaklaşımın tehlikesi de danışanın, daha şüpheci ve isteksiz olma olasılığıdır.
Danışanların direnmeleri konusundaki yoğun teknikler sorunla doğrudan karşılaşmayı amaçlar ve sorunla yüzyüze gelme durumlarının bütün ilkelerini kullanır. Bu yoğun yaklaşımlar danışanın isteksizliğini hemen belirtir; diğer yaklaşımlar buna bir de yorum eklerler ve danışanın danışmanın önemini ve anlamını öğrenmelerini isterler. İlk yaklaşıma şöyle bir örnek verilebilir: “Jack, şuanda canım çok sıkılıyor. Sana yardımcı olmayı çok istiyorum ama sen sorununu bana anlatmak istemiyorsun… Sorun gerçekten önemli ve birbirimizle açık olarak konuşmamız gerekiyor. Bu yüzden gel bir dereceye kadar da olsa açık konuşalım.” Aşağıdaki örnekler yoruma dayanan yaklaşım örneklerdir. “Sara, beklide sessizliğinin asıl nedeni değişme riskini göze almaktan korkuyor olman” “Phill, bence, senin iletişim konusundaki isteksizliğin senin büyüklerini hor görme ve onlara güven duymadığını anlatma şeklin.”

Her düzeyde örnekler seçmenin amacı danışmanların danışanların direnmeleri karşısında izleyebilecekleri yolları belirtmektedir. Görüldüğü gibi yüzeysel yaklaşımlar en az riskli ve yoğun yaklaşımlar en fazla bastırıcı yollardır. Bütün danışanlar için bu yaklaşımların hiçbiri kendi başına yeterli değildir. Danışanın duyarlılığının bir bölümü de belirli bir danışma durumunda hangi yaklaşımın en etkili olacağını sezmektir. Danışman etkinliğinin bir başka boyutu da bu yaklaşımlarının tümünü bir arada uygulama becerisidir. Çoğu danışman, danışanın danışma ortamından uzaklaşacağı ve danışmanın zamansız sonuçlanacağı kaygısı ile yoğun yaklaşımı uygulanmasından yana değildir (Eiseberg & Delaney, 1993).

Eisenberg, S. Delaney, D. (1993). Psikolojik Danışman Süreci. (Çev. Nihal Ören, Mehmet Takkaç). İstanbul:Milli Eğitim Basımevi



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.