ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Bin Yıllık Birikimi 70 Yılda Bitirdik (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=92232)

KRDNZ 09-10-2009 11:53 AM

Bin Yıllık Birikimi 70 Yılda Bitirdik
 
İmparatorluk san’atı, yeni bir tarih terimidir. Biribirine hiç benzemez kavimleri tek devletin çatısı altında toplayıp yönetmek hüneridir. Çok az millete nasîb olmuş bir hüner... Romalıların, Türklerin, İngilizlerin, Avusturyalıların bu san’atın üstâdı oldukları kabûl edilir.
Günümüzden geriye baktığımız zaman, anılan milletlerin, çeşitli milliyetleri yönetmelerindeki başarıya hayret ediyoruz. O zamanda yönetimleri eleştirilmekle, kınanmakla beraber, sürüp gitmişlerdir. Bugüne gelince imparatorluk, çağ dışı bir kavram gibi görünür: Biribirine benzemez coğrafyalarda biribirine hattâ zıt milletleri bir araya getireceksiniz. Bir sembole inandıracaksınız. Belirli bir düzen verip o düzeni uygulayacaksınız. Mümkün olabilen en az sızıltı ile asırlarca bu siyasî yapıyı devam ettireceksiniz.
Bu derecede karmaşık bir sistem bugün çağ dışı görüntüsü veriyor. Ancak geçmişte bu düzeni başarı ile yürütenlere hayranlığımızı engellemez. Bugün millî devletleri yönetmek san’atının bile ne kadar zor bir iş olduğu ortadadır. Onun için eski imparatorluklara hayranlığımızda haklıyız.
Bir devlet düşününüz ki, taht şehri İstanbul’dur. İstanbul’dan Macaristan’a, Yemen’e, Habeşistan’a, Cezayir’e, Azerbaycan’a nahiye müdürü ve takım komutanı gönderir. Günümüzün birkaç milyon nüfuslu nev-zuhûr devletlerinin ne derecede yönetim güçlükleri içinde yüzdükleri ile mukayese ediniz. İmparatorluk san’atının ne idüğünü kavrayabilirsiniz.


TÜRKLER VE ALMANLAR BAŞARDI

Modern çağlarda Türkler ve Avusturyalı Almanlar, bu san’atı çok iyi uyguladılar. Türkler üç kıt’ada, Avusturyalılar Orta Avrupa’da. Birinci sırları, sömürgeleri olmaması idi. Gerçi son söz kesinlikle İstanbul ve Viyana’da söyleniyordu. Fakat her kavim, devletin yönetimine katılıyordu. Diğer bir sır, bu iki imparatorlukta, İslâm ve Hristiyan tarihlerinin en büyük iki hanedanının, Osmanoğulları ile Habsburgların, gerçek bir birlik sembolü oluşturmaları idi.
Roma, İngiliz, Fransız, Rus, Çin imparatorluklarında ise anavatan-sömürge ayırımı olması ile, bambaşka bir karakter yapısı vardır. Bunlara sömürge imparatorlukları diyoruz. Ayrıca egemen ırk, olanca şiddetiyle belirgin haldedir. Türk imparatorluklarında Türk, Avusturya’da Alman egemen milletleri o derecede vurgu yapmazlar. Hemen hemen diğer milletlerle ortak hayat oluşturmuşlardır ki, büyük maharettir.
Osmanlı devletinde Hristiyan ve Müslümanlar vardı. Mûsevî, hattâ Budistler, Natüralistler mevcuttu. İki üç düzine dil konuşuluyordu. Hristiyanların çoğu Ortodoks ve padişah aynı zamanda bu mezhebin hâmîsi olmakla beraber Katolik ve az sayıda Protestan da mevcuttu. Yemen’de, Irak’ta, Şîî Müslümanlarımız vardı. Öyle olduğu halde günümüzün sıkıntılarının bir kısmı belirsizdi, bir kısmı hiç yoktu. Üstelik yedi düvel Osmanlı Türkiyesi’ne hasımdı. Osmanlı, Balkan Savaşı’nda beklenmedik yenilgiye uğradıktan sonra, Birinci Cihan Savaşı belâsına bizzat tertip oluşturup girmek süper hatasını yapınca, nice asırlık düzen, tesbih taneleri gibi dağıldı...


GÜNÜMÜZE GELİNCE...

Bu tarihî yetenek bugünün Türk’ünde devam ediyor mu? derseniz, 1938’den sonra içine kapanan Türkiye‘de nesillerin uyutulduğu açıktır. Her iki Irak savaşına da girememişizdir. Sovyet imparatorluğunu ölümsüz sandığımız için, bizimkinden başka Türk devletleri birden ortaya çıkınca, nasıl irtibat kuracağımızı şaşırmışızdır. Bu şaşkınlık devam ediyor. Daha fazla örnek de vermiyorum... Birkaç yıldan beri dünyaya açılmaya çalışan bir Türkiye imajının belirmesi bize ümit veriyor. Babalarımızın, dedelerimizin genlerinde mevcut yetenekleri büsbütün yitirmemiz bahis konusu olmamalıdır. Yanlış ve eksik bir eğitim sistemimiz, kültür politikamız, bin yıllık kültür kazançlarımızın büyükçe parçalarını alıp götürmüştür. Batı, bizim yitirdiklerimizi özenle koruyup geliştirdiği için çağdaş uygarlık dünyası oluşturdu. Ki biz, dahil olmak için hâlâ bocalıyoruz.
Açılımdan sonra Bakû’ya giden ilk iş adamlarımız ve gazetecilerimiz “yahu bu insanlar aynen bizim dilimizi konuşuyorlar!” şeklinde hayretlerini dile getirmişlerdi. Demek kültürümüzü oluşturan Nesîmî, Hatâyî, Fuzûlî, Safiyyüddîn, Abdülkaadir gibi büyük dâhilerimizin isimlerini bilmeyen kuşaklar yetiştirmiştik.


BİR KÜLTÜR 5 ASIRDA OLUŞUR

Bununla beraber imparatorluklar döneminin tarihe karışması, demek ki bazı kültür değerlerini de beraberinde kapıp götürüyor. Bugün Avrupa uygarlığı da 19. yüzyıl şairlerini, bestekârlarını, ressamlarını, filozoflarını, tarihçilerini, fikir adamlarını yetiştiremiyor. Ama bizim gibi onları unutmuyor, öğreniyor ve yaşatıyor.
Çin ve İran gibi imparatorluk tipindeki bazı devletler devam ediyor. Japonya imparatorluğu zaten tek kavimden oluştuğu, üstelik derhal demokrasiye geçebilmek için çok büyük hünerini gösterdiği için, hükümdarı hâlâ imparator titri taşıyan tek devlet başkanıdır.
Son 60-70 yıl içinde devlet sayısı 3’e katlanarak bugün 196’yı buldu. Dünya nüfusunun aynı oranda artması bu gelişmeyi açıklamaz. Zira milletler hiç çoğalmamış, bilakis küçük kavimler gittikçe ortadan kalkmıştır. Bir kültür en az 500 yılda oluşmaktadır. 200 devletin çoğu yapaydır. Sömürgeci imparatorlukların doğurganlıkları eseridir. Bu bakımdan 21. yüzyılda eskilerinden bambaşka anlamda çağ üstü imparatorluklar teşekkül edecektir, etmektedir. En vurucu örneği Avrupa Birliği’dir. Her devletin bağımsızlığını muhafaza ederek böyle bir medeniyet projesini başarması, insanlık tarihinde eşsizdir. Bu şekilde Arap ve Türk devletleri gibi ülkelerin de bağımsız ülkelerden meydana gelen birlikler kurması, tarih kanunlarına uygun düşer.


Yılmaz Öztuna


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.