![]() |
Afyon İline Ait Türküler Ve Hikayeler Ve Açıklamaları İle İlgili Bilgiler
Afyon İline Ait Türküler Ve Hikayeler ve Açıklamaları İle İlgili Bilgiler Afyon Yöresine Ait Türkü Ve Hikalyeler İle İlgili Tüm Bilgileri Okuyalım Osmanlı devrinde Afyonkarahisar (Karahisar-ı Sahip), Bursa iline bağlı bir sancak iken şehir merkezi, Karahisar kalesi etrafına yani kale ile Hıdırlık arasına toplanmıştır. Aynı zamanda şehir doğuya doğru gelişmektedir. Şimdiki Kadınana İlkokulunun bulunduğu semt şehrin büyük mezarlığı idi. Bu mezarlığın ortasında patika yol bulunmaktadır. Halkın çoğu, işyerine veya evlerine giderken çoğu kez bu iki mezar arasındaki yoldan geçerlerdi. İki mezar arasında zaman zaman hadise olduğu için, ikindiden sonra bu yoldan geçen pek olmazdı. O zamanlar Afyonkarahisar’da her mahallenin güvenliğini sağlayan efeler de bulunurdu. Semt halkının ırz ve namusunu korumak amacıyla, bellerinde silahlık, koltuk atlarında “yatıgan” ya da “kulaklı” adı verilen boyu uzun bıçaklar taşırlardı. İki efe kavgaya tutuştuklarında birbirlerine karşı bıçağın sırtını vurmak suretiyle kendilerini savunurlardı. Kesinlikle bıçağı saplayarak karşısındakini yaralayıp öldürmezlerdi. Afyonkarahisar defterdarlığından emekli 80 yaşında olan Hacı Mustafa Sağdıç, iki mezar arasında Kazım adlı efenin öldürülmesiyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Babam ve yaşlılardan edindiğim bilgiye göre; tahminen 1918 yılında bahsi geçen mezar arasında her nedense Kazım efe ile arkadaşı olan diğer efenin arası açılır ve iki mezar arasında karşılaşırlar, kavgaya tutuşurlar. Türkünün sözlerinde adı geçen kaytan bıyıklı Kazım efe, Afyonkarahisar’da mertliği ve gözükaralığı ile tanınan ve sevilen bir kimsedir. Diğer efe ile kavgaya tutuştuğunda, Kazım efe yediği bıçak darbelerinin etkisi ile (diğer efe yatıganının sırtını değil yüzünü vurmuş Kazım efeye) gücünü kaybeder ve aldığı yaraların etkisiyle oraya yıkılır ve bir müddet sonra da ölür” Bu olay üzerine Kazım efeye yakılan bu ağıt, aradan yıllar yılı geçmesine rağmen Afyonkarahisar’da halen “Kazım Türküsü” olarak çığırılmaktadır. Türkünün Sözleri Mezar arasında harman olur mu Gama yarasına derman olur mu Gamayı vuranda iman olur mu Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor Gaytan bıyıkları gana batıyor Mezar arasından atlayamadım Döküldü cephanem toplayamadım Bir tek düşmanımı haklayamadım Gama yarasını saklayamadım Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor Gaytan bıyıkları gana batıyor Mezar arasında ganlı gasaplar İnsan ahbabına gama mı saplar Cenazem geçiyor bakın ahbaplar Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor Gaytan bıyıkları gana batıyor Mezarımın daşı gıbleye garşı Üstünün toprağı gözümün yaşı Benim gözel oğlum efenin başı Aslanım Kazım’ım yerde yatıyor Gaytan bıyıkları gana batıyor Afyonkarahisar’ın eski gelenek ve göreneklerine göre iki gencin evlenmeleri görücü usulüyle yapılmaktaydı. Yeni evlenen gelin evde bulunan eşini, anne ve babasının tutum ve davranışını haliyle bilemez. Evlenen yeni bir gelin hamile kalınca aşerme devresine girer. Kendisinde bazı yiyeceklere karşı aşırı istek belirir, canı çeker. Hatta bu arzusu mevsiminde bulunmayan yiyecekleri dahi içerir ve onu yiyemediği sürece huzursuz olur. Bu durumu bilen etrafındakiler, hamile olanın hemen isteğini yerine getirmeye özen gösterirler. Bundan tahminen doksan yıl önce ilimizde Zeliha adındaki bir kız davranışlarıyla çevresine kendini sevdirmiş. Halk ağzıyla Zehle diye hitap edilirmiş kendisine. Evlenme çağına gelen Zehle’yi anne ve babası görücü usulüyle evlendirirler. Dediğimiz gibi gelin evdekileri kısa sürede tanıyamaz. Disiplinli, asabi bir kayınvalidesi olduğunun farkında değildir gelin. Bir gün kaynanası kendilerine ait bağlarından asma yaprağı getirerek büyük bir ustalıkla sardığı ve pişirdiği yaprak sarmasını dolaba koyar ve bağa gider. Yaprak sarması akşam olunca birlikte yenilecektir Aşerme devresinde olan Zehle gelin çok lezzetli olan yaprak dolmasını evin içerisinde gide gele akşama varmadan bitirir. Tencerenin içinde birkaç tane daha kalmış dolmayı yerken üzerine kaynanası geliverir. Mutfakta gelinin dolmayı yediğini ve bitirdiğini görünce aniden sinirlenir, eline geçirdiği mısır sopası ile Zehle gelini dövmeye başlar. Kaynana sopasına dayanamayan gelinin acıyla bağırmasına komşuları koşup geldiklerinde gelin kız bayılmış ve kanlar içinde yerde yatmaktadır. Kaynanasının elinden gelini kurtarırlar ve yakınlarının yardımıyla odasına götürürler. Gerekli ilkyardım için kocakarı ilaçlarıyla tedaviye girişirler ama iş işten geçmiş, Zehle aldığı sopa bereleriyle düşük yapmış ve aşırı kan kaybından ötürü de ölmüştür. Bu acıklı olay karşısında genç geline bu ağıt yakılmıştır. Türkünün Sözleri Biricik biricik tükenmez sandım Anama babama duyulmaz sandım Üç günlük gelini dövülmez sandım Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı Bir incecik mayhoş ile sarmayı Kapının önünde hasır yayılı Hasırın üstünde Zehle’m bayılı Arkasından kaynanası bağırı Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı Bir incecik mayhoş ile sarmayı Kaynatası almış keçi budunu Kaynanası almış mısır odunu Duymadın mı kaynananın adını Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı Bir incecik mayhoş ile sarmayı Yoğurdu var al mavili çanakta Benleri var al kırmızı yanakta Anam babam mahkemede konakta Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı Bir incecik mayhoş ile sarmayı Bağımızın yaprakları göğ idi Zehle gelin bu vakitler sağ idi Evimizde bir topacık gül idi Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı Bir incecik mayhoş ile sarmayı Dolma kazanında elim kırıldı Duyan duydu duymayanlar inandı Arzuhalim İstanbul’a dayandı Hep mi yedin Zehle gelin dolmayı Bir incecik mayhoş ile sarmayı |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.