![]() |
Karamürsel Öyküleri
Karamürsel ÖykÜlerİ KARAMÜRSELLİ ÖYKÜLERİ Karamürsel ÖykÜlerİ MEHTERHANE VAKALARI Takvimlerde nasıl, kırlangıç fırtınası, ayondan fırtınası, çaylak fırtınası gibi sayılı fırtınalar varsa, İstanbul”da da o devirde üç sınıf sayılı fırtına vardı: 1-Külhan beyler, 2-Tulumbacı kabadayıları, 3-Efendi kabadayılar. Külhanbeyler makbul sayılmazdı. Hatta kabadayılar birini küçültmek isterse: (Külhanbey) derlerdi. Bunlar, başlarına sıfır kalıp siyah fes giyerler, sırtlarına altından sakız kuşağı görünen camadanvari yelek, yardan ayrıldım biçiminde yakası büzmeli siyah gömlek, bacaklarına bol paçalı pantolon, ayaklarına da arkası basık yumurta ökçeli kundura giyerlerdi. Tulumbacı kabadayılarının bütün kabadayılık tezahüratı, tulumbacılık sahasına münhasırdı, onlar kendi alemlerinde yaşardı. Bunlardan başka bir de Rum kabadayıları vardı. Bunlar kabadayıdan ziyade vurucu, kırıcı kasa hırsızları idi. Her şeyden evvel namuslu adam olmak iddiasında olan şehir kabadayılarına bu güruhu karşılaştırmak doğru değildir. Hapishane vak”alarına bir girizgah olmak için Karamursallı* Tahir”le Aksaraylı meşhur Kadayıfçı Ali vak”asını anlatalım. Tahir, o zaman şimdiki gibi kırçıl, göbekli,olgun ve durgun bir adam değildi. Geniş omuzlu, geniş göğüslü, adaleleri kuvvetli, gözü pek bir gençti. Tıbbiye Mektebine girmiş, pek tabii olarak yarıda bırakmış,çıkmıştı. Hali vakti kadar gücü kuvveti de yerinde olduğu için yavaş yavaş kabadayılık muhiti onu çekti, içine aldı. Tahir”in söylenen vak”alarından biri Kadayıfçı Ali”nin oğlu Hamdi ile dövüşüdür. O zaman Yorgi”nin kahvesine çıkarlarmış. Bir akşam kahvede Kargo ile Fresko isminde iki Rum, Tahir”e o akşam bir iki kadeh çakmak için kendilerini meyhaneye götürmesini rica ederler. Tahir kabul eder...Meyhaneye giderlerken (Musalla) ya geldikleri zaman Kadayıfçı Ali”nin oğlu, hiç yoktan yanlarına sokulur, Tahir”e taarruz eder. Tahir mukabele etmek ister, Hamdi, hemen elini kaldırır, içinde ustura olan bu el bir tokat gibi Tahir”in yüzüne iner. Tahir tehlikeyi anlayıncaya kadar ustura onun sol yanağını ağız hizası ile doğrar, Tahir kendini geri atar, belinden ufak bıçağını çeker, karşılıklı vuruşmaya başlarlar. Neticede Hamdi on sekiz yerinden yaralı olduğu halde yere yatar, ikisini de hastaneye kaldırırlar. Hamdi”nin ölümden kurtulması bütün doktorları hayrete düşürmüş. Babası Kadayıfçı Ali : -Oğlumun ciğerleri görünüyor! Diye dövünürmüş. Kavgadan sonra Tahir tevkif edilerek Mehterhaneyi boylar. Yaralı olduğu için hastaneye yatırılır. O esnada meşhur kasa hırsızlarından Kefalonyalı İspiro da, Acemlerle dövüşerek yaralandığı için onu da Mehterhane hastanesine getirirler. Bu tarihte hapishane müdürü Rıza Beymiş... Bu adamın sopaya istinat eden idaresi hala söylenir. Tahir”in bulunduğu yerde Kambur Cemal’i öldüren ve yine yaralı olduğu için hastanede tedavi edilen Yeni bahçeli Lütfi de varmış. Kadayıfçı Ali”nin hapishanede elleri var, Lütfi”nin de düşmanları var. İkisi derhal ittifak ederler, fakat ellerinde silah bulunmaması, bunları düşündürür. Tahir : - Lütfi! der, eğer ufak bir bıçak olsun edinmezsek seni de, beni de harcarlar. Lütfi : - İmkanı yok, Tahir bey bıçağı nereden bulacağız! Tahir : - Senin aklın ermez. Altın anahtar her kapıyı açar. Ertesi gün Mehterhanenin hastalar ağası Mustafa Efendiyi çağırır : - Mustafa Efendi, benim sana bir ricam var. - Nedir Tahir Bey?.. Bir şikayetin mi var? Elimizden geleni yapıyoruz. - Hiçbir şikayetim yok. Fakat biliyorsun, Kadayıfçının burada çok adamı var. - Onlardan mı çekiniyorsun? - Haksız mıyım? Ali”nin oğlu hala ölümle pençeleşiyor. Babası intikam almak istemez mi? - Burada size ne yapabilir? |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.