ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Genel Konular (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=324)
-   -   Adabı Muaşeret (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=902346)

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:12 PM

Adabı Muaşeret
 

Adabı Muaşeret
Hakkında Adabı Muaşeret




Kainatın iftihar tablosu Hz. Muhammed (SAV)’e layık olmak, davranış ve görüntüsüyle onu utandırmamak durumunda olan ve bunun yanında ‘inancını temsil’ zorunluluğuyla yaşayan bir insanın kendini kaba, biçimsiz, hoyrat her türlü davranış ve görüntüden arındırması ihmal edilmez bir gerekliliktir.

Bugüne kadar “adab-ı muaşeret “ olarak adlandırılmış, toplumdaki genel geçer nezaket kurallarına dayalı prensipler, görüntüsüyle inancını tebliğ etme konumundaki insanlar için şahsi zorunlulukları derecesinde önem taşımaktadır.

Adab-ı muaşeret kurallarını anlatılırken bazen hiciv üslubunda, bazen de ironik ve didaktik bir dil kullanılmıştır. Maksadı aşan teşbihler ve didaktik üslup için özür dileriz.

(Bu bölümde yanlış gördüğünüz veya eksik kaldığını düşündüğünüz hususları bize bildirirseniz düzeltip metne ekleyebiliriz.)



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:12 PM

Adabı Muaşeret
 



Yemek

“Ye’külüne kema te’külü’l enam”
“…yemeklerini hayvanlar gibi yerler.” 47/12

Yemek Yerken Ağzı Açma, Konuşma, Gülme

Kibar yemek yiyen bir insan görürseniz biraz seyredin. (Fazlası nezaketsizlik olur.) Ne kadar asil bir görüntü oluştuğunu fark edersiniz.

Allah’ın insan tasarımında, çirkin gereklilikler bir örtüyle kaplanmıştır.

Mesela yemek yerken ağzın içi çirkin bir görüntü oluşturur.
Dudakların fonksiyonlarından biri bu çirkinliği örtmektir.

Siz kalkar inek-misal bir şekilde her çiğneyişinizi kamuya açarsanız insanlar sizden iğrenir, tiksinirler.

Evet, ilk prensip yemek yerken ağzı kapalı tutmaktır.
Ağızdakileri yavaş yavaş çiğnemektir.

Görüntülü ileri moduyla çiğnemek ağzınız kapalı da olsa komik bir manzara oluşturur.

Toplu yemek yenen bir yerde ağzı açık olarak yemekleri çiğneme, ses olarak da insanları rahatsız eder. Bu tiksindirici ses insanların iştahını kapatır.

Ve yemek yerken ağız hacminin yarısı kadar yemeği ağza almak.

Fazlasını aldığınız zaman ağzınızda pinpon topu geveliyor gibi bir görüntü oluşur.

Bu top bir o yanağınızda bir diğerinde dolaşır durur.
İnsanlar bakmazsa problem yok ama…

Bu manzaranın daha kötüsü ağız dolusu yemekle konuşmaya kalkmak.
Bu ise bir çöp kamyonunun arka kapağının açılıp açılıp kapanması gibi bir manzara oluşturur.

Çünkü bir başkasının ağzında gevelenen lokma benim için iğrenç, çöp gibi bir şeydir. Siz kendi ağzınızdan çıkardığınızı bile tekrar ağzınıza almaktan iğrenirsiniz.

Bu manzaranın daha kötüsü ağız dolusu yemekle sesli gülmeye kalkmak. Bu olayda ağızda yer alan çöp kıvamındaki malzemeler gülmenin coşkusuna kapılıp kendilerini dışarı atarlar.
Bu da iğrençliğin zirvesidir.

Ağzınızdan fırlayacak bir kırıntı sizi bitirebilir.

Ağzı tıka basa doldurduğunuzda, diyelim ki bu bir baklava. Bir baklava dilimini bütünüyle yediğinizde 5 saniyede alacağınız lezzeti onu dörde bölüp yavaş ve kibarca, efendice yiyerek 1-2 dakikaya yayabilirsiniz.
Bazıları bu süreyi bir porsiyon yiyerek doldurabilir ve 'Su içsem kilo alıyorum.' diyebilirler.

Siz, siz olun; yemek yerken ağzınızı kapalı tutun bir, istiap haddini aşan fazla hacimde lokma (yani yanaklarınızın eğimini bozmayacak) almayın iki, ağzınızda yemek varken konuşmayın üç, hele hele gülmeye hiç kalkışmayın dört.


Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:12 PM

Adabı Muaşeret
 



Kaşık Miktarı

Kaşığın dolduruluş miktarı kuru yemeklerde kaşığın çukurunun simetrisini aşmamalıdır.

Eğer sulu bir yemekse doldurulan miktar kaşık kenar düzleminin 1 mm altında olmalı, yüzey gerilim hesapları mutlaka yapılmalıdır. Çorbayı yapanlar da su kıvamında çorba yapmamalılar.

Yemeği yerken kaşığı ağzın bulunduğu yere getirmek yerine bazıları ağzını yemeğin dikey düzlemine götürürler ki bence bu da hoş bir görüntü değildir.

Çorba içerken kaşığa ölçülü alınmalı ki bir kaşık çorba için reverans yapıp eğilmeyelim. Çorbayı kupada içmek de fena fikir değil! (Kimse yoksa!)

Çorbayla ilgili ikinci ikaz, çorbayı elektrik süpürgesini andıran bir ses ve fonksiyonla hüpletmemek hakkında. Genelde farkına varılmadan yapılır. Hakeza çay…

Çorbanın sıvı oluşu veya fazla sıcak oluşundan dolayı bazen hüpleterek soğutma veya dökülmesini önleme teşebbüsleri olabilir. Bu da hem mideye hava girişine (faturası ağır) ve insanların dikkatini ağız faaliyetlerinize çekmeye neden olur ki bu da yine gürültüsüz ve kibar yemek yeme prensibini ihlaldir.

Sulu yemeklerde veya çıkıntılı aksam içeren yemekleri yerken arada bir, hatta daha sık, ağzı peçete ile silmekte yarar var. Bir yemek yiyenin ağız kenarına konuşlanan ekmek kırıntısı veya yemek artığı yemek boyunca ona bakamamama ve zihnimi meşgul etmeye sebep olur.

Ketçaplı makarna yiyenlerin, yüz coğrafyalarını ara sıra peçeteyle kontrollerinde fayda vardır.

Çay içerken şekeri karıştırmak için, çay kaşığıyla bardağın cidarlarını döğmek de aşırı sesli hüpürdetmek de pek zarif değildir.

Evet yemek yerken, acemi bir yüzücünün batmama telaşı ses ve görüntüsünü değil, usta bir yüzücünün sessiz ve tek damla sıçratmadan yüzüşünü örnek alın.



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:13 PM

Adabı Muaşeret
 



Geğirmek

Geğirmek de yine çok yemenin yan etkilerinden. Yemek yenirken fazla şehvetten, hızlı yemekten veya ağzı açık yemekten lokmalarla beraber bir o kadar da hava mideye iner.

Midedeki yemeklerle haşir neşir olan o tertemiz hava yemeklere ait tüm molekül örneklerinden kokular sürünerek yukarıya yönelirler. Ve ortalık…

Bilhassa namazda safta duranların şiddetle kaçınması gerekir.

Yemek Yerken Hapşırma

Bu da genellikle hızlı ve çok yeme hırs ve telaşıyla oluşur ki bir felakettir. Böyle bir felaket geliyorum dediği an o ortamın selameti açısından kaçmakta fayda vardır. İnsanların iştahını kesmek de bir insan hakları ihlalidir.

Kaşık Yalama

Bazı insanlar yemekte kedilere öykünüp kaşık ve çatallarını yalarlar. Bunun da müstekreh ve komik bir görüntü oluşturduğu muhakkak.

Her ne ve nasıl yenirse yensin arada bir peçete ile ağız silinmeli dudak kenarlarında bir şeyler kalması engellenmeli.
Ağzı, parmaklarla karıştırmak, balık ve pirzola gibi şeyler yiyip parmakları yalamak da bir başka kerih görüntüdür.

Kürdan

Uluorta elinde kürdanla dolaşıp dişlerini sergileyerek sondajlayanların görüntüsü; kebapçı önlerinde doymuş, güneşlenecek yer arayan, bu arada yalanan kedileri çağrıştırıyor bana



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:13 PM

Adabı Muaşeret
 



Aynı Kaptan Yemek Yeme

Bu alışkanlık bir köy âdetinin şehirde devamı gibi. Zaman ve şartlar bir dönem gerektirmiş de olabilir. Ama şehir insanına ulaşma, bir şeyler anlatma kaygısı varsa bundan vazgeçilmeli; zayıf tabiatlı insanların bazen sunulan güle değil, sarılan ambalaja takılabileceği göz ardı edilmemelidir.

Hakkında nass olmayan bu âdet, bazı evlerde hâlâ kaldıysa da terk edilmeli.

Siz bir kişiyi bile tiksindirecekseniz bunu yapmaya hakkınız yok.

Örnek kabul edilen insanın şu anki sofrası ve masası örnek alınmalı.

Köylülüğü devam ettirmek için kutsi mehaz arayışına girerek anakronizmaya düşülmemelidir.

Hitap

Yabancı filmlerden geçen bir kötü alışkanlık da insanların birbirlerine hitap etmeleriyle ilgili.

Tüm insanlara isimleriyle hitap etme hastalığı.

Yaşça sizden küçüklere sizle bir yakınlıkları varsa isimleriyle hitap edebilirsiniz.

Fakat daha dün tanıştığınız birine ismiyle hitap etme bedevilik olmasa bile kabalıktır.

Gurur ve kibir asrı olan bu zamanda bu tarz bir hitap enaniyeti de okşamaktadır.

Beraber hizmet ettiğiniz insanlara ‘bey’ demek bile size zor geliyorsa size bir gün ne derler bilinmez.

Bu tür isimle hitap tarzı veya ‘âdab’sızlık maalesef hızla yayıldı. Kendinden bir basamak aşağıda hizmet edenlere Ahmet, Mehmet, Ali, Veli demek, adlarıyla hitap etmek, o isimlerin de aşağıya aynı tarzda hitap etmelerine sebep oldu.

Artık müdür yardımcısı öğretmenine ismiyle, genel müdür müdür yardımcısına ismiyle hitap ediyor.

Muktediler böyleyken hâlbuki Mukteda Bih çoluk çocuğu yaşındakilere ‘bey’i ‘hoca’yı çok görmemekte nezaket dersi vermektedir.

Yine aynı Zat çoluk çocuğa muhatap olurken bir defa bile “sen” demezken muktediler herkesle “sen”li benlidirler.

“Ruhtaki edebsizlik önce dilden sızar.”



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:13 PM

Adabı Muaşeret
 



Gıyaben Hitap

Bu hitap tarzı, adapsızlığının daha kötüsü!
Yanında bulunurken insanlara ‘bey’, ‘hoca’ derken onların gıyabında isimleriyle hitap etme seviyesizliği.

Bu da hızlı yayıldı. Enaniyet ve gururu incimad etmiş hizmet senadidleri nazarında herkes sadece ismidir.

İnsanların yüzlerine karşı yapamadıkları bu hitap tarzını arkalarından yapmakta, 3-5 yaşındaki çocuklardan bahseder gibi 3-5 çocuk sahibi insanlar hakkında terbiyesizce konuşabilmekteler.

Bir başka mürai hitap da herkese yanında “abi, abi, abi” deyip arkasında isimle hitap ederek konuşma. (Bundaki tahfif, gurur da içeriyor.)

"Mümin, karşısındaki insana hem yanındayken hem de gıyabında aynı terbiye ve nezaketi gösterebilen, ikiyüzlü davranmayandır."

Yakından Konuşma

İnsanlarla konuşurken ağzımızın kokusundan rahatsız olunmaması için belli bir mesafeye ihtiyaç vardır.

Hem yeterince ağız temizliği yapmayan, hem de sesin dalgalarla değil tükürük tanecikleriyle yayıldığını sanan bazı kimseler burnunuzun dibinde gelip konuşabilirler.

Size düşen böyle yapmamak, yapanlara da sabretmek veya kaçmak.



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:13 PM

Adabı Muaşeret
 



Misafirlik

Ev ziyaretleri (büyük şehirlerde) oldukça büyük bir problemdir.

İdarecilerin kendi astlarının veya personellerinin evlerini ziyaret etmeleri fevkalade önemlidir. Bu tür ziyaretler kadro uyumunun da garantisidir.

Bir insanın evi ziyaret edilmeden, özel hayatının nabzı tutulmadan hiçbir zaman hakkında kanaat belirtilmemelidir.

Fakat bu ziyaretler büyük şehirlerde belli bir standarda getirilmezse problem haline gelir, yapılamaz.

Öncelikle ziyaret süresi normalde 1 saat, maksimum 1,5 saat olmalı. (Ne kadar ısrar edilirse edilsin.)

Misafirlikte televizyon mutlaka kapatılmalıdır. Ev sahibi ve misafir beraberce ağızlarını açıp televizyon seyredeceklerse niye bir araya gelirler ki?

Bir insan 22.30’da, en geç 23.00’te namazını kılmış olarak evinde değilse, o gecesi mahvolur. Ne evrad, ne teheccüt ve hatta ne de sabah namazı doğru dürüst ifa edilir.

Nadle b. Ubeyd-i Eslemî rivayet ediyor: Sahâbî yatsı namazlarının vaktinden bahsederken: "Resûlullâh(SAV) yatsıdan evvel uyumaktan ve ondan sonra da oturup konuşmaktan hoşlanmazdı" (Buhari, Mevakit)

Gecesinde yapılması gerekenlerin yapılmadığı bir gece, gündüzünde sadece bereketsizlik getirir.

Her ziyarete mutlaka küçük de olsa bir hediye götürülmelidir. Götürülecek hediye insanların birbirini ziyaretine engel olmayacak çapta belirlenmelidir.

Bu kimi zaman çocuklar için 1-2 çikolata bile olabilir.

Ev sahibi, yapacağı ikramlarda da ifrat etmemelidir.

3 küçük parçadan oluşan pasta tabağı ve çay vakit varsa 2 çeşidi aşmayacak meyve, sınır olarak benimsenmelidir.

İkram Allah rızası için sunulmalı, enaniyet meselesi yapılmamalıdır.

Her iki aile de çocuklu ise en geç 21.30’da müsaade istenmelidir.

Toplantı severlerin de bu konuları göz önüne alması, hiçbir toplantının 21.30’u aşmaması gerekir.

İttiba edilen zatın 22.00’ den sonra hiçbir zaman toplantı yapmadığı herkesin bildiği ama genelde uygulamadığı bir prensiptir.
(Gündem mücahitlerine, toplantı kahramanlarına duyurulur!)

Fatih Sultan Mehmed Hazretleri, İstanbul’u fethederken düz bir öğretmenimiz kadar toplantıya katılmamıştır her halde!



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:13 PM

Adabı Muaşeret
 



Oturma

Misafir olarak bulunduğumuz bu dünyada misafirlik edep ve saygısıyla bulunmak, bir müminin en bariz vasfıdır. Oturma, kalkma, yatma hepsi mümine yakışır bir keyfiyette olmalı. Kendi başınayken bu denge ve adabı korumak belki “ihsan”a erenlerin hali olabilir. Ama insanlar arasında mümince bir temsil zorunluluğuyla bulunuyorken;

koltuklara kaykılmak,

biçimsizce yayılmak (daha açık yazılamaz herhalde)

ayak uzatarak oturmak,

ayak ayak üstüne atmak,

ayakları masa üstüne koymak,

elleri pantolon cebine sokmak (üşüme gerekçesi hariç)

gibi fiiller bir mümine yakışmaz.

Bunları safiyane yapanlar konumuz dışı; ama genel olarak bu fiiller gizli bir kibir ve gururun tekzip edilmez delilidir.

Ayrıca ayak ayak üstüne atıp koltuklara yayılanlar , kendilerini nazar-ı İlahiden kaçabildikleri bir yerde mi düşünüyorlar ki o tür bir saygısızlığı fütursuzca yapabiliyorlar?

Gülme

İnsana yakışan gülüş şekli tebessümdür.

Bunun ötesi değişik patlama tür ve seslerini ihtiva eden kahkahadır.

İnsan bu dünya misafirliğinde mümkün olduğunca kibar ve nazik olmalı. Allah’ın huzurunda bulunduğumuz bilinciyle kahkaha atmaktan, sarsıntılarla gülmekten, debelenmekten kaçınmalıyız.

Bir garipsin şu dünyada
Gülme gülme ağla gönül…
Yunus



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:13 PM

Adabı Muaşeret
 



Tokalaşma

Tokalaşma sadece elle yapılan bir nezaket alış verişi değildir. Sizin duygularınızı karşı tarafa ifade eder.

Öncelikle muhatabınızın gözüne bakmalısınız.

Muhatabınızın yüzüne bakmadan el sıkıyorsanız bunun bir hakaret ve kibir ifadesi sayılabileceğini unutmayınız.

El sıkma tek elle olmalı, gözleriniz samimi ve hafif bir tebessümle muhatabınızda olmalı, hatta az bir açıyla eğilmelisiniz de.

Ön tamponu yan tarafına takılmış araba gibi bakışlarınız bir yerde, yüzünüz başka bir yerde, elleriniz başka yönde el sıkma büyük bir hakarettir.

Önünüzde bir çok insan varsa ya el sıkışmayın veya hakkını vererek musafaha edin.

Hele eliniz terliyse, kirli veya yağlıysa bu tokalaşma işini de lütfen yapmayın.
‘Elim kirli’ deyin.

Sarılma, Muanaka, Öpüşme

5 veya 6 aylık ayrılıklar haricinde ve her bir araya gelişte sarılmanın dini temeli yoktur. Bu biçimsiz âdet terk edilmeli. Her bir araya gelişte yapılan bu uzun ve lüzumsuz serenomi suni bir merasimden başka bir şey değil.

Yanak yanağa tokuşturarak öpüşmeyi, kafa kafaya tokuşturarak 'koç muanakası' yapmayı, öncelikle bizim terk etmemiz gerekir.

Bir de bir grup insan yemek yerken veya oturuyorken yeni birisi içeriye geldiğinde yapılan merasimler var.

Siz bir yere girdiğinizde yemek yiyorlarsa veya bir şey görüşüyorlarsa size düşen sadece selam verip bir kenara oturmaktır. O insanları rahatsız edip ayaklandırmanın mantığı yok.

Bir düşünün 10 kişi bir şey görüşüyor. Yeni biri içeri girdiğinde herkes ayağa kalkıyor.

Onlarca musafaha, sonra bazıları kerhen Muanaka….

Muanaka bir sürur ve sevinç taşmasından hasıl değilse suni demektir.

Bu saçma merasimcilikten vazgeçilmeli.

İnsanları rahatsız etmeye hakkınız yok, kibarca girip bir kenara oturmalısınız.

Bir de yemek yiyenlerin yanına giriyorsanız kesinlikle tokalaşma ve sarılmaya kalkmayın.

Ne sizin dışarıdan getirdiğiniz kirli elinizi yemek yiyenlere bulaştırma hakkınız var, ne de onların yemek bulaşığı, ekmek kırıntısı bulunan ellerini size temas hakları.

Yemek yiyenlerin yanına girdiğinizde onları rahatsız etmeden bir kenara oturmak en doğrusudur.

(Resulullah (sav) buyurdular ki: "Müsafaha edin ki, kalblerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin."
Muvatta, Hüsnü'l-Hulk

Berâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki müslüman karşılaştıklarında el sıkışırlarsa, birbirlerinden ayrılmadan önce günahları bağışlanır.”Ebû Dâvûd, Edeb

Hayber fethedildiği gün Cafer İbnu Ebî Talip (ra) Habeşistan’dan dönmüştü. Peygamber Efendimiz (asm) bu iki olaya öylesine sevinmişti ki, “Bilemiyorum, bunlardan hangisine sevineyim? Hayber’in fethine mi, Cafer’in dönüşüne mi?” buyurmuş ve Hazret-i Cafer’i kucaklayarak iki gözü arasından öpmüştü.
Ebû Davud, Edep, 157

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
– Bir adam:
– Yâ Resûlallah! Bizden bir kişi kardeşi veya arkadaşıyla karşılaştığında onun için eğilebilir mi, diye sordu. Peygamberimiz:
– “Hayır eğilemez” buyurdu. Adam:
– Ona sarılıp öpebilir mi, diye sordu. Efendimiz:
– “Hayır” buyurdular. Bu defa adam:
– Elini tutup musâfaha edebilir mi, dedi. Peygamberimiz:
– “Evet” buyurdu.[İbni Mâce, Edeb 15

Saygı ve hürmet maksadıyla rükû eder gibi veya baş eğmek şeklinde bir kimsenin önünde eğilmek İslam’da caiz değildir. Uzaktan gelen ve çoktandır görüşmeyen kimselerin veya uzun yolculuklardan dönen kimsenin yakınlarıyla muanaka denilen kucaklaşması caizdir.
Riyaz-us Salihin şerhi )


Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:14 PM

Adabı Muaşeret
 



Diş Rengi

Sararmış dişle, kokar ağızla yanıma gelmeyiniz.” Tirmizi

Dişler bir insanın düzen ve intizamla ilgili kimlik kartıdır. Dişlerine bakmayan, hiç olmazsa günde 1 defa temizlemeyen insanla ilgili direkt “pasaklı” sıfatını kullanabilirsiniz.

Dişleri sararmış, birçok yemeğin kalıntısı renk değiştirerek diş diplerini mesken tutmuş, şehirlerarası benzinci tuvaletlerindeki lavabolar gibi diş manzarasına sahip bir insanın dolabı da aynıdır, odası da aynıdır, cepleri de aynıdır.

Belki mübalağa olacak ama ruhu da öyle karışıktır.

Tertemiz, bembeyaz olarak bize teslim edilen dişlere bakmamak, zamanı geldiğinde dişçide kontrol ettirmemek, en az günde 1 defa 2 dakika fırçalamamak, ayda bir defa beyazlatıcıyla ovmamak emanete hıyanet olmaz mı?
(Günde 10’u aşkın çay içenlere…)



Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 11:14 PM

Adabı Muaşeret
 


--->: Adabı Muaşeret frmacil sayfa 2iki --->: Adabı Muaşeret



Birer Cümleyle…

Size bir şey uzatıldıysa almalısınız. Kimsenin eli havada bekletilmez.

Sırada bekleyenlerin önüne geçmek kul hakkını haizdir.

Kendinize ihtimam gösterin. Arada bir aynada (hatta büyüteçli aynada) yüzünüzü inceleyin. Kulaklarınızdaki, burnunuzdaki uzamış kılları…vs temizleyin. Burun deliğinizden dışarı sarkmış iki kıl bile tüm karizmanızı yıkmaya yeter.

Size bir şey söyleyen ayakta ise siz de ayağa kalkın. İnsanları karşınızda ayakta bekletmeyin.

Hareket halinde olan yürüyen bir insanın önü kesilerek bir şey denmez. Yanda durulup seslenilmeli. İzin isteyerek konuşmalı.

Elleri cebine sokarak (iki el veya tek el) ders anlatma veya gezme kibir alametidir. Bir mümine yakışmaz. Bilhassa oturan öğrencilerin bakışı göz önüne alındığında. (Hava soğukluğu gerekçesi hariç.)

Hiçbir zaman, hiçbir kapı 3 defadan fazla çalınmaz. 3 defa çalınır açılmazsa gidilir.

Çay veya başka bir şey ikram edilirken göğüs hizasında takdim edilir.
Gökten geliyor gibi uzatılmamalı.

Yemeğe başlarken dudakları kıpırdatarak "Bismillahirrahmairrahim" demek, lezzeti ve nimeti hissettiğiniz lokma ve yudumda yine sessizce dudakları kıpırdatıp "Elhamdulillahi heze min fazli Rabbi" diyebilmek ne büyük bir teşekkür ve bahtiyarlıktır.12/38

'Kullanma','istimal' eşya ile ilgili kelimelerdir.
İnsanlar için bu kelimeyi 'falanı kullanmak' şekliyle telaffuz, insanları eşya olarak değerlendirdiğiniz anl----- gelebilir. İnsanlar için 'istifade' kelimesi daha insanidir.

Emri bi-l maruf, nehyi ani-l münker yapmaya veya koordineye müstaid bir insan için ticari işlere geçiş ne büyük bir talihsizlik, vesile olanlar için de ne büyük bir vebaldir.

Dünyaya bu kadar sunilik hakimken bulunduğunuz mekanlara yapay çiçekler kullanarak bir de siz sunilik katmayın.

Herkesin içinde insanların hatası söylenmez.
Eğer karşınızdakini sevmiyorsanız hatasını da söylemeyin. Rahatsızlık uyarır. En güzeli bir kenarda kibarca söylemektir. Daha da güzeli bir kâğıda yazıp masasına veya cebine bırakmaktır.

En kötü itham yalan ithamıdır. Bir insanın yalanını yüzüne vurmak, ona ‘Yalancısın!’ demek nezaketsizliği, yalan söylemenin yanında hafif kalır.

İnsanlar konuşurken onlara laf yetiştirme endişesiyle zihninizi yormayın. Önce dinleyin.

Herhangi bir kusurla itham edildiyseniz ve sizin bu işte % 10 bile suçunuz varsa kendinizi savunmayın. Çenenizi yormayıp hatanızın muhasebesini yapın.
Yani havadan bir taş geldiğinde hemen mukabele edecek taş aramaya kalkmayın. Önce kenara çekilip taşa ve kendinize uzun uzun bakın.
% 10 bile suçunuz varsa taşı atana yardım edin.
Böyle durumlarda taşı atan dahi etkilenip gelip taşını geri alabilir.

Yanınızda anlatılan her olay paralelinde mutlaka kendi hayatınızdan bir olay bulup anlatmak zorunda değilsiniz.
“İşte ben de, bir gün...”
Her çağrışıma atlamayın.

Eğer akıldan geçen her şeyin konuşulması gerekseydi Allah düşündüğümüz şeylerin otomatik olarak dilimizden döküleceği bir mekanizma verirdi.

Eskiler, 'Eskiler boğaz dokuz boğumdur, önce düşün sonra konuş' derlerdi.

Kendinizi hayat maceraları bilinmek zorunda olunan biri gibi hissediyorsanız psikiyatrik bir yanınız var demektir.



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.