ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Sorularla İslamiyet (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=620)
-   -   Nefsin Bütün İsteklerini Mi Reddetmek Lazım, Yoksa İyi Geçinmek Mi Lazım? (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=895745)

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 07:20 PM

Nefsin Bütün İsteklerini Mi Reddetmek Lazım, Yoksa İyi Geçinmek Mi Lazım?
 

Nefsin bütün isteklerini mi reddetmek lazım, yoksa iyi geçinmek mi lazım?
Hakkında Nefsin bütün isteklerini mi reddetmek lazım, yoksa iyi geçinmek mi lazım?




Nefis her zaman kötülükleri emreder. Bu bakımdan her zaman onun isteklerini reddetmek gerekir. Nefisle iyi geçinmek onun isteklerini yerine getirmekle olur. Bu ise insanın helaketine sebep olacaktır.

İşlenen günahlar nefsin bir gıdası hükmündedir ve nefsimizin daha çok şeyler istemesine sebep olur. Nefsimizin kendimize uydurmanın yolu günahlardan sakınmak ve ibadetleri yapmakla olur.

Nefsimizden bolca şikâyetler ediyoruz. Niçin? Bize kötülüğü emrediyor diye. Diğer yandan ona kuvvet verecek düşünce, fiil ve davranışlardan da geri kalmıyoruz. Bizi beğenmeyenler, nefsimizin hoşuna gitmeyenler kara listemize geçiyor.

Dünyayı olasıya seviyor, uğrunda ölesiye çalışıyoruz. Bütün bunlar nefsi besliyor, büyütüyor, şımartıyor, çılgınlaştırıyor. Ve ondan şikâyete başladığımızda vicdanımız bizi tasdik etmiyor. İçimizden bir ses “onu bu hâle sen getirdin” diyor, “şikâyetlerinde samimi değilsin” diyor. Bu son söze itiraz edecek oluyoruz. İspatı kolay diye karşılık veriyor bize. Önümüze bir seri teklif sıralıyor: falandan özür dileyebilir misin? Filânın hakkını iade edebilir misin? Şu kadar sadaka verebilir misin?

Bütün bu tekliflere, o dinç ve gürbüz nefis olanca gücüyle karşı çıkıyor. Ve bize ümitsizlik içinde kıvranmak kalıyor; o kadar. Günde beş kez ‘kurtuluş’ a çağrılırız, “haydin felâha, haydin felâha” diye. Bu çağrıya cevap olarak ‘lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil - aliyyil-azîm” deriz; gerçek kuvvet ve kudret sahibinin ancak Allah olduğunu ifade ederiz. İlk bakışta o çağrı ile bu cevap arasında fazla bir alâka yok gibi gelir. Ama, hiç de öyle değil. Bilerek veya bilmeyerek en güzel cevabı vermiş oluruz.

Bu cevapta önemli bir mesaj var: kurtuluşa ulaşmanın ilk şartı, kendi gücünü ve kuvvetini emanet bilmektir. Dün bedenimiz yok idi, önceki gün ruhumuz. Gözümüzün feri ve pazımızın gücü gibi, zekâmızın kuvveti, aklımızın dirayeti de hep Allah’ın ihsanı.

Bu pazarda herkes misafir, herkes asker, herkes memur. Kim neye sahipse, onun bekçiliğini yapmakta. Ne ışık güneşin öz malı, ne hayat bizim. Beyin hücresinde akıl ne gezer! Gıda, ne bilir doymaktan, doyurmaktan! Su, kandırmadan ne anlar! Toprağın, çekimle ne ilgisi var!

Kimde ne varsa emanet. Bütün kuvvetler o’nun kudretinin bir cilvesi. Ve işte nefsin, şeytanın şerrinden ve dünyanın aldatıcı zevklerinden kurtuluş reçetesi: Kendini kul, gücünü, kuvvetini ve her şeyini emanet bilmek.

SİE



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.