![]() |
Hz.Muaviye'nin Oğlu Yezid Hakkında Nasıl Düşünmeliyiz?
Hz.Muaviye'nin Oğlu Yezid Hakkında Nasıl Düşünmeliyiz? Hakkında Hz.Muaviye'nin Oğlu Yezid Hakkında Nasıl Düşünmeliyiz? Soru Hz.Muaviye’nin oglu Yezid hakkinda nasil düsünmeliyiz.Tenkit edilebilir mi? ÖZELLIKLE MÜSLÜMAN midir? Dua edilebilir mi? Hüns-ü zan yapabilir miyiz. Yezid (646-683) Emevilerin ikinci halifesidir. Halifelik onun sahsinda saltanata dönüsmüstür. Hz. Hüseyin’in (ra) sehit edilmesi ve Kerbela Faciasindan sorumlu tutuldugu için Islam dünyasinin büyük tepkisine sebebiyet vermistir. Bazi alimler tarafindan lanetlenmekle birlikte, sonradan pisman olup tövbe etmis olma ihtimalini göz önünde bulunduranlar bu konuda temkinli davranmislardir. Risale-i Nur’da ismi, kendisine lanet etmenin caiz olup olmadigi tartismasi baglaminda geçmekte; lanet getirmenin bir kazanç saglamayacagi gibi mahzurlarina da dikkat çekilmektedir. Yezid, 646 yilinda Sam’da dogdu. Çocuklugu ve gençligi, babasinin valiligi münasebetiyle Sam’da geçti. Çocuklugu sirasinda iyi bir egitim gördü. Sonraki hayatinda özellikle sanata merak saldi. Henüz veliaht tayin edilmeden önce Bizans’a karsi gönderilen orduya katildi. Bu sefer, Bizans Imparatorluguna karsi isyan eden ve Emevilerden yardim isteyen Ermenilere yardim etmek maksadiyla düzenlendi. Bizans’a karsi harekete geçen Islam ordusu 668 yilinda harekete geçti. Kadiköy önlerine gelindikten sonra yardim istendi. Bunun üzerine Yezid komutasinda hazirlanan yardimci kuvvetlerle birlikte Bogaz’i geçip Istanbul kusatildi (669). Yaz boyunca devam eden kusatma, kisin yaklasmasi üzerine kaldirildi. Bu kusatma sirasinda aralarinda Ebu Eyyüp El-Ensari’nin de bulundugu bazi Sahabeler sehit düstü. Kusatma neticesinde, Bizans’in vergi vermesi sartiyla baris yapildi. Emevi halifesi Hz. Muaviye, ülkede düzeni ve iç barisi sagladiktan sonra Küfe valisi Mugire bin Su’be’nin tesvik ve telkiniyle, vefatindan evvel oglu Yezid’i veliaht tayin etti. Muaviye özellikle Medine’de bulunan Islam büyüklerinin bu gelisme karsisindaki düsüncelerini ögrenmek istedi. Ancak, Hz. Hüseyin, Abdullan bin Ömer ve Abdullah bin Zübeyr buna karsi çiktilar. Bu muhalefete ragmen Muaviye, ülkenin degisik beldelerindeki idarecilerini toplayarak veliaht olarak Yezid’e biat edilmesini istedi. 679 yilinda babasi Muaviye’nin vefati üzerine Yezid halife oldu. Bu gelisme ile halifelik Yezid’in sahsinda saltanata dönüsmüs oldu. Veliahtligina karsi çikanlar kendisine biat etmediler. Söz konusu kisilerin halifeligini tanimalari için Medine valisi Velid bin Utbe’ye mektup yazdi. Ancak, Medine valisi bu girisimde muvaffak olamadi. Bu arada, Hz. Hüseyin’e (ra) elçi gönderen Küfeliler, kendisini halife olarak taniyacaklarini bildirdiler. Bunun üzerine amcasinin oglu Müslim Küfe’ye giderek Hz. Hüseyin adina biatleri kabul etti. Küfe valiligine de atanan Basra valisi harekete geçti ve Müslim’i öldürdü. Hz. Hüseyin (ra) son gelismeden habersiz bir sekilde Küfe’ye dogru yola çikti. Yolda Müslim’in öldürüldügünü ögrendi. Ancak, geri dönmedi. Kerbela’ya ulasan Hz. Hüseyin’in üzerine dört bin kisilik bir ordu gönderildi. Kendi maiyeti çok az olan ve Küfe’den de yardim gelmeyecegini anlayan Hz. Hüseyin (ra) geri dönmek istediyse de vali Ubeydullah bin Ziyad, Yezid’e biat etmesini ve ondan sonra geri dönmesine izin verilecegini bildirdi. Teklifi kabul etmeyen Hz. Hüseyin 680 yilinda ( Hicri 10 Muharrem 61) yetmis kisi ile birlikte sehit edildi. Islam tarihine “Kerbela Faciasi” faciasi olarak geçen bu olay özellikle Yezid basta olmak üzere Emeviler için büyük bir leke oldu. Muaviye, Hz. Hüseyin ve ailesine iyi davranmasi için ogluna vasiyette bulunmustu. Sehit edildigini duydugunda çok üzüldügü ve kendisini sehit ettiren vali Ubeydullah’a lanet getirdigi ve agladigi nakledilmektedir. Hz. Hüseyin’in sehit edilmesi için, Yezid’in emir vermedigini ileri sürenler oldugu gibi, valisini her yönden destekledigini ileri sürenler de olmustur. Hz. Hüseyin’in çocuklarini Sam’a getirttigi ve kendilerine çok iyi davrandigi da ifade edilmektedir. Ancak, tüm bunlar Islam dünyasinda kendisine karsi duyulan tepkiyi engelleyemedi. Yezid, döneminde gerçeklesen bu aci olay, gerek Müslümanlar ve gerekse ilim dünyasinda çok büyük üzüntülere sebep oldu. Çok büyük tepki aldi. Sadece Siilerin degil, Sünniler bile Yezid isminden özellikle kaçindi. Kendi çocuklarina Ali, Hasan ve Hüseyin ismini çok fazla sayida vermelerine ragmen, Yezid ismini kullanmaktan imtina ettiler. Alimler arasinda da bu isim üzerinde tartismalar yasandi. Kendisini lanetleyenler oldugu gibi, sonradan pisman olup tövbe etmis olma ihtimalini göz önünde bulundurarak temkinli yaklasanlar da oldu. Risale-i Nur’da da ismi zikredilmekte ve hakkindaki tartismalara deginilmektedir. Bir ayet-i kerimenin tefsirinde; “… birinin hatasiyla baskasi mesul olamaz…” (En’am 164) Ilahi ikaza ragmen sosyal ve siyasi hayatta bunun aksine davranildigi ve bu yüzden de büyük cinayetlere sebep olunduguna isaret edilmektedir; “Kardesi de olsa, asireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete serik sayilmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalniz manevi günahkar olup, ahirette mes’ul olur; dünyada degil…” izahi yapildiktan sonra, Kur’an-i Kerim talebelerinin bu büyük cinayete mani olmaya çalistiklari, fedakarca çalisan bu insanlara mürteci deyip onlari itham edenlerin; “… mel’un Yezid’in zulmünü adalet-i Ömeriyeye tercih etmek misillü…” (Emirdag Lahikasi, 1997, s. 319-320) insanlarin uyguladigi söz konusu vahsi kanunu, Kur’an’in bu adil hükmüne tercih etmek oldugu ifadelerine yer verilmektedir. Yezid için “mel’un” tabiri kullanilirken, bu konuda bazi ikazlar da yapilmaktadir; “Haccac-i Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere ilm-i kelamin büyük allamesi olan Sadeddin-i Taftazani, ‘Yezide lanet caizdir’ demis; fakat ‘Lanet vaciptir’ dememis. ‘Hayirdir ve sevabi vardir’ dememis. Çünkü, hem Kur'ân’i, hem Peygamberi, hem bütün Sahabelerin kudsi sohbetlerini inkar eden hadsizdir. Simdi onlardan meydanda gezenler çoktur. Ser’an bir adam, hiç mel’unlari hatira getirmeyip lanet etmese, hiçbir zarari yok.” (Emirdag Lahikasi, s. 178) Çünkü, lanet getirmek methetmek gibi degildir. Medih ve muhabbet salih amel içinde yer almasina karsilik, lanet getirmenin bir sevabi ve kazanci yoktur. Daha da önemlisi, hatali ve yanlis bir sekilde insanlari lanetleyip kötülemek çok büyük zararlara yol açabilir. Hz. Hüseyin’in sehit edilmesinden sonra Yezid’e karsi muhalefet eden Abdullah bin Zübeyr kaldi. Mekke’de bulunan Abdullah’in üzerine gönderilen kuvvetler bir netice elde edemediler. Mekke 683 tarihinde kusatildi. Kusatma devam ederken Yezid’in ölüm haberi geldi ve bunun üzerine bir netice alinmadan kusatma kaldirildi. Bu tarihlerde Yezid’e biat etmeye yanasmayan Medineliler üzerine de kuvvet gönderildi. Önce biat etmeleri için kendilerine üç gün mühlet verildi. Bu süre doldugu halde biat etmemeleri üzerine Medine’ye girildi ve biat etmeyenlere zorla biat ettirildi. Yezid, 683 yilinda ve otuz yedi yasinda Sam’in Havran köyünde öldü. Ölümünden sonra yerine oglu geçti. Halifeligi sirasinda Kuzey Afrika’nin tamami Ukbe bin Nafi komutasindaki Islam ordusu tarafindan fethedildi. Kendi döneminde yasanan feci hadiselerden dolayi Müslümanlar arasinda kötü olarak anildi. Kendisinin veliaht tayin edilmesi ve babasindan sonra halifelige getirilmesi, hilafetin saltanata dönüsmesine ve seçimle halife olma sistemine son verilmis oldu. Selam ve dua ile... |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.