ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Sorularla İslamiyet (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=620)
-   -   Dua İle Evleneceğim Kişiyi Değiştirebilirmiyim? (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=895204)

Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 08:50 PM

Dua İle Evleneceğim Kişiyi Değiştirebilirmiyim?
 

Dua İle Evleneceğim Kişiyi Değiştirebilirmiyim?
Hakkında Dua İle Evleneceğim Kişiyi Değiştirebilirmiyim?




Soru
Evlenecegimiz kisi kaderimizde belliymis.Dualarimizla evlenecegimiz kisiyi degistirebilirmiyiz.

Insan kaderini bilmedigine göre mübah ve mesru olan herseyi ister. Bu istegi ister kaderinde olsun, isterse olmasin. Bizi bizden daha iyi bilen, bizi bizden daha çok düsünen, kaderimizi, geçmisimizi, gelecegimizi bilen, bizim için hayirli olani bizden daha güzel takdir eden Cenab-i Hak, arzu ettigimiz, dualarimizi istedigimiz taleplerimizin en iyisi, en güzeli, en faydalisiyla verecektir. Biz hastayiz, muhtaciz, bizi yoktan var eden Yüce Allah hastanin derdini bilen doktor misali bizim istek ve arzularimizi ihtiyacimiza göre verir. Bazan zenginlik isteyenimiz olur, Cenab-i Hak onun varlik sebebiyle azacagini bildigi için vermez, fakat ona saglam bir iman, ailevî bir huzur, saglikli bir vücut verir; birçok musibet ve belalardan muhafaza eder. Demek ki, duaya cevap verilmis, fakat en layiki ihsan edilmistir.

Dua kaderi nasil degistirir? Bu hususta Sevgili Peygamerimiz (a.s.m.) söyle buyururlar:
“Kaderi ancak dua geri çevirir. Ömrü ancak iyilikler arttirir. Kisi ancak islemis oldugu günah sebebiyle riziktan mahrum kalir.”

Bir baska hadiste ise ayni mesele söyle ifade edilir:
“Ihtiyat ve dikkat etmek Allah’in takdir ettigi seye fayda vermez. Ancak dua, inen ve inmeyen musibetlere fayda verir. Belâ iner, fakat onu dua karsilar ve kiyamete kadar ona karsi durur.”1

Duanin kaderi degistirmesi, diger bir ifade ile çevirmesi söyle açiklanmaktadir:
Burada degisen kader degil, kazadir. Kader bir sey hakkinda verilen karar, kaza da o seyin uygulanmasidir. Yani bir insan içten, samimi olarak bir dua eder, Cenab-i Hak mükâfat olarak o kimsenin basina gelebilecek bir belâyi kaldirir. Burada degisen kader degil, kaderin uygulamadan geri çevrilmesidir.

Meseleyi sizin sorunuza getirecek olursak sunlar söylenebilir: Diyelim ki, nisanlinizin veya beyinizin dinî yasantisinda birtakim hatalar ve eksiklikler var. Namaz kilmiyor, içki içiyor, kumar oynuyor, evine yuvasina ihmalkâr davraniyorsa; onun bu mânevî musibetten kurtulmasi için dua edersiniz; insaallah ihlâsli duaniz onu bu halden kurtarir. Bu arada fiilî dua dedigimiz, bizzat ilgilenme, konusma, dilinizin döndügü kadariyla anlatmayi da ihmal etmezsiniz. Bu arada anlattiklarinizi, onda görmek istediklerinizi de kendiniz bizzat tatbik eder, yasarsiniz; halinizle, davranislarinizla ona örnek olursunuz. Imrenilecek, taklit edilecek bir tavir sergilersiniz

1 et-Tergîb ve’t-Terhîb, 2: 481-482.

Mehmed Paksu
Aileye Özel Fetvalard


Prof. Dr. Sinsi 10-11-2012 08:50 PM

Dua İle Evleneceğim Kişiyi Değiştirebilirmiyim?
 



Soru
kader konusunda yazmis oldugunuz cevabi okurken icime böyle bir soru dogdu: calistigimiz is, evlendigimiz es, yasadigimiz yer, (kazandigimiz)- rIzkImIz, Allah'in bizim icin secmis oldugu-kaderimizdir demi? yani hersey Allah'in dilemesiyle olur bu süphesiz böyledir, ama bize secme imkani verilmis ve Allah'in bizim icin yazmis oldugu ve degismeyecek olanlar nelerdir? hakkinizi helal edin...

1- Kader konusunda akliniza takilan her seyi sorabilirsiniz. Bu durum inkar ettiginiz anl----- gelmez. Nitekim Kurandan ögrendigimize göre Hz. Ibrahim aleyhisselam ölülerin nasil diriltilecegini sormus, sonra da Allahim inanmadigimdan degil, kalbim tatmin olsun diye soruyorum demistir. Bu nedenle bizler de aklimiza takilan sorularimizi sorabiliriz. Biz de elimizden geldigi kadar cevap vermeye çalisiriz.

2- Kaderin esas anlami Allah’in, olmus olacak her seyi bilmesi demektir. Dikkat edersek insan iradesini yok saymiyor. Bilmek ayri yapmak ayridir. Bilen Allah’tir, yapan kuldur. Bu konuya bir misal verelim;

Peygamberimiz Istanbulun fethini ve komutanini yüz yillar önce müjdelemis ve haber vermistir. Zamani gelince de dedigi gibi çikmis. Simdi, Istanbul Peygamberimiz dedigi için mi fethedildi, yoksa fethedilecegini bildigi için mi söyledi. O zaman Fatih Sultan yatsaydi, çalismasaydi, ordular hazirlatip savasmasaydi yine olacak miydi. Demek ki Allah Fatihin çalisip Istanbul’u fethedecegini biliyordu ve bunu elçisi Hz. Peygambere bildirdi.

Buradaki ince nokta: Allah bildigi için yapmiyoruz. Biz yapacagimiz için Allah biliyor. Zaten Allah’in gelecegi bilmemesi düsünülemez. Bilmese veya bilemese yaratici olamaz.

Buna bir örnek verelim; Allah dostu evliyadan bir ögretmen düsünelim. Ögrencilerinden birisine “yarin seni su kitaptan imtihan edecegim.” diyor. Fakat ögretmen Allah’in izniyle onun filim, maç, oyun, eglence, derken sabah okula çalismadan gelecegini bilerek, aksamdan karnesine “0” yaziyor. Ertesi sabah ögrenci sorulan sorulara cevap veremiyor ve sifiri hak ettigini bildigi anda, ögretmen cebinden not defterini çikarip “senin çalismayip sifir alacagini bildigim için önceden deftere sifir yazmistim” diyor. Buna karsi ögrenci “Hocam sen sifir yazdigin için ben sifir aldim. Yoksa geçer puan yazsaydin geçerdim.” diyebilir mi?

Demek ki Allah yazdigi için biz yapmiyoruz, bizim yapacagimiz seyleri bilerek Allah yaziyor. Iste buna kader diyoruz.

3- Kaderi ikiye ayirabiliriz: izdirari kader, ihtiyari kader.

"izdirari kader"de bizim hiçbir tesirimiz yok. O, tamamen irademiz disinda yazilmis. Dünyaya gelecegimiz yer, annemiz, babamiz, seklimiz, kabiliyetlerimiz izdirari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayi mesuliyetimiz de yok.

Ikinci kisim kader ise, irademize baglidir. Biz neye karar vereceksek ve ne yapacaksak, Allah ezeli ilmiyle bilmis, öyle takdir etmistir. Sizin sordugunuz soruda bu alanda müzakere edilmektedir. Yani siz bir aday tipi belirliyorsunuz ve ariyorsunuz. Allah’ta sizin istediginiz vasiflara sahip birkaç kisiyi önünüze çikariyor. Sizde bunlardan birini iradenizle begenip kabul ediyorsunuz. Alah’in alacaginiz esin kim oldugunu ezelde bilmesi kader, fakat sizin iradenizle seçmeniz cüz’i irade dedigimiz insanin mesuliyet sinirlaridir.

Kalbimiz çarpiyor, kanimiz temizleniyor, hücrelerimiz büyüyor, çogaliyor, ölüyor. Vücudumuzda, bizim bilmedigimiz birçok isler yapiliyor. Bunlarin hiçbirini yapan biz degiliz. Uyudugumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor.

Ama sunu da çok iyi biliyoruz ki, kendi istegimizle yaptigimiz isler de var. Yemek, içmek, konusmak, yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayif da olsa bir irademiz, az da olsa bir ilmimiz, ciliz da olsa bir gücümüz var.

Yol kavsaginda hangi yoldan gidecegimize kendimiz karar veriyoruz. Hayat ise, yol kavsaklariyla dolu.

Su halde, bilerek tercih ettigimiz, hiçbir zorlamaya maruz kalmaksizin karar verip isledigimiz bir suçu kendimizden baska kime yükleyebiliriz?

Insanin cüz-i ihtiyari adi verilen iradesi, önemsiz gibi görülmekle beraber, kainatta geçerli olan kanunlardan istifade ederek büyük islerin meydana gelmesine sebep olmaktadir.

Bir apartmanin üst katinin lütuflarla, bodrum katinin ise iskence aletleriyle dolu oldugunu ve bir sahsin bu apartmanin asansörü içerisinde bulundugunu farz ediniz. Kendisine, apartmanin bu keyfiyeti daha önce anlatilmis bulunan bu zat, üst katin dügmesine bastiginda lütfa mazhar olacak, alt katin dügmesine bastiginda ise azaba duçar olacaktir.

Burada iradenin yaptigi tek sey, sadece hangi dügmeye basilacagina karar vermesi ve tesebbüse geçmesidir. Asansör ise, o zatin kudret ve iradesiyle degil, belirli fizik ve mekanik kanunlarla hareket etmektedir. Yani, insan üst kata kendi iktidariyla çikmadigi gibi, alt kata da kendi iktidariyla inmemektedir. Bununla beraber asansörün nereye gideceginin tayini, içindeki sahsin iradesine birakilmistir.

Insanin kendi iradesiyle yaptigi bütün isler, bu ölçüyle degerlendirilebilir. Mesela; cenab-i hak, meyhaneye gitmenin haram, camiye gitmenin ise faziletli oldugunu insanlara bildirmis bulunmaktadir. Insan bedeni ise kendi iradesiyle, misaldeki asansör gibi her iki yere de gitmeye müsait bir yapidadir.

Kainattaki faaliyetlerde oldugu gibi, beden içindeki faaliyetlerde de insanin iradesi söz konusu olmamakta ve insan bedeni, kanun-u külli adi verilen ilahi kanunlarla hareket etmektedir. Fakat onun nereye gideceginin tayini, insanin irade ve ihtiyarina birakilmistir. O hangi dügmeye basarsa, yani nereye gitmek isterse, beden oraya dogru hareket etmekte, dolayisiyla da gidecegi yerin mükafati veya cezasi o insana ait olmaktadir.
Dikkat edilirse, kaderi bahane ederek, “benim ne suçum var” diyen kisinin, iradeyi yok saydigi görülür.

Eger insan, “rüzgarin önünde sürüklenen bir yaprak” ise, seçme kabiliyeti yoksa, yaptigindan mesul degilse, o zaman suçun ne manasi kalir? Böyle diyen kisi, bir haksizliga ugradigi zaman mahkemeye müracaat etmiyor mu?

Halbuki, anlayisina göre söyle düsünmesi gerekirdi: “bu adam benim evimi yakti, namusuma dil uzatti, çocugumu öldürdü, ama mazurdur. Kaderinde bu fiilleri islemek varmis, ne yapsin, baska türlü davranmak elinden gelmezdi ki.”

Hakki çignenenler gerçekten böyle mi düsünüyorlar?

Insan yaptigindan sorumlu olmasaydi, “iyi” ve “kötü” kelimeleri manasiz olurdu. Kahramanlari takdire, hainleri asagilamaya gerek kalmazdi. Çünkü, her ikisi de yaptigini isteyerek yapmamis olurlardi. Halbuki hiç kimse böyle iddialarda bulunmaz. Vicdanen her insan, yaptiklarindan sorumlu oldugunu ve rüzgarin önünde bir yaprak gibi olmadigini kabul eder.
Selam ve dua ile...



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.