![]() |
‘’Küçük Kıyamet’’ Büyük İstanbul Depremi
Deprem 1509 Ağustosunda önce Tokat –Amasya bölgesinden başlamıştı. Daha sonra batıya doğru ilerlemiş önce 10 Eylül 1509’da İstanbul’u büyük hasara uğratmış daha sonra da Edirne’ye ulaşmıştı. Depremin büyüklüğünü araştırmacılar 7.4 olarak düşünmektedirler. Sarsıntılar kırk beş gün devam etmiş halk iki ay evlerine girememiştir.
Türkiye bulunduğu konum itibarı ile yeryüzünün büyük deprem riski taşıyan yerleri arasında olduğu bugün herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Yapılan araştırmalarda ülkemiz topraklarının %96’sı deprem riski altındayken nüfusumuzun %98’ininde buralarda yaşıyor olması, ihtimal dahilinde ki tehlikeyi gözler önüne sermektedir. Geçmişten günümüze bu topraklar üzerinde bir çok kez büyük ve yıkıcı depremler yaşanmıştı. işte bunlarda biriside 1509 yılında yaşanan ve halk arasında ‘’küçük kıyamet ‘’ olarak adlandırılan büyük depremdir. II.Bayezit’in iktidarda olduğu 1509 yılı yaşanılan büyük deprem felaketi nedeniyle oldukça sıkıntılı geçti. Deprem bugün uzmanların Kuzey Anadolu Fay Hattı olarak adlandırdıkları hat boyunca doğudan başlayarak batıya doğru birbirini izlemiş ve büyük yıkıntılar oluşturarak İstanbul’a hatta Edirne’ye kadar ulaşmıştı. Osmanlı Devleti’nin başkenti olması nedeniyle depremin İstanbul’da yaptığı yıkıntılar tarihi kaynaklarda ayrıntıları ile yer almaktadır. Deprem 1509 Ağustosunda önce Tokat –Amasya bölgesinden başlamıştı. Daha sonra batıya doğru ilerlemiş önce 10 Eylül 1509’da İstanbul’u büyük hasara uğratmış daha sonra da Edirne’ye ulaşmıştı. Depremin büyüklüğünü araştırmacılar 7.4 olarak düşünmektedirler. Sarsıntılar kırk beş gün devam etmiş halk iki ay evlerine girememiştir. İstanbul Depremi sonrası padişah daha güvenli olarak görülen II.Bayezit Edirne’ye gitti. Edirne’de padişah için kısa sürede depreme dayanıklı ahşap ,çatma bir ev inşa edildi. İstanbul’da ki tamir ve inşa işleri bitene kadar Edirne’de ikamet etti. Ancak deprem Edirne’yi de vurdu. Tunca nehri üç gün taştı ve bir çok insan öldü. İstanbul’da felaketin boyutu çok büyük olmuş, büyük can ve mal kaybı meydana gelmişti. Ölü sayısı beş bini bulurken, ölenler arasında hanedandan ve devlet adamlarından kişiler de vardı. Sağ kalabilen halk uzun süre evlerine girememiş ve çadırlarda yaşamak zorunda kalmıştı. Meydana gelen hasarın etkilerine bakarak depremin merkez üssünün adalar yakınlarında olduğu tahmin edilmektedir. Çünkü en çok hasar o bölge yakınların da olmuştu. Kaynaklar bu olayda yüz dokuz mescit ve bin yetmiş evin yıkıldığını bir çok caminin hasar gördüğünü belirtmektedirler. Eğrikapı-Yedikule arasındaki surlar yıkılmış ve Topkapı Sarayı’nın deniz tarafı epeyce zarar görmüştü. Fatih zamanında oluşturulan Karaman Mahallesi tamamen yerle bir olmuştu. Büyük camilerden Fatih camiinde çatlaklar oluşmuş, Bayezid camisinin kubbesi dağılmış, Atik Ali Paşa camisinin kubbesi düşmüş, Atmeydanı’nda ki bir çok sütun yıkılmıştı. Osmanlı Devleti idarecileri depremin hemen arkasından hızla yıkılan yerlerin tamir edilmesi ve yeniden inşa i işlemine başladılar. Yeni vergiler konuldu. Ev başına yirmi ikişer akçe vergi belirlenmişti. Anadolu’dan otuz yedi bin, Rumeli’den yirmi dokuz bin işçi getirildi. On bir bin civarında asker de tamir işi ile görevlendirildi. İşçiler ise yirmi evden bir kişi olacak şekil de ücretleri ödenmek şartıyla belirlenmişti. Üç bin kadar da mimar ve usta görevlendirildi. Devlete ait olan bölgelerde inşaat altmış beş günde tamamlandı. Tamir işlerinin hızlı olması devletin o zamanki ekonomik ve siyasi durumunu göstermesi bakımından da önem taşır. Deprem başta ifade ettiğimiz gibi geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu ülke için kurtulma şansı olmayan, her an karşılaşılabilecek büyük bir tehlikedir. Önemli olan bu tehlikeye karşı devlet ve vatandaş olarak ne kadar hazırlıklı olduğumuzdur.. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.