![]() |
Osmanlı Padişahlarının Fazileti
OSMANLI PADİŞAHLA RININ FAZİLETİ
Osmanlı İmparator luğu, on dördüncü asrın başından yirminci asrın ilk çeyreğine kadar hüküm süren dünyâ târihinde şerefli ve en uzun ömürlü bir hanedân devletidi r. Hem de, Asr-ı seâdet ve Hulefâ-i Râşidîn devirleri nden sonra Hak ve adâlete riâyette en üstün seviyeye yükselen bir devlet. Böyle bir üstünlük, fazilet her devlete nasip olmamıştı r. Bunda, devletin ilk kurucusun un ve sonra sultanlar ın iyi niyetleri nin, samimiyet lerinin ve ihlasları nın büyük payı vardır. Bir şeyin temeli iyi niyetlerl e ve sağlam olarak atılırsa ömrü de o kadar uzun olur. Osman Gâzi daha işin başında, niyetini ve temel prensiple rini ortaya koymuş, kendisind en sonra gelenlere de devletin anayasası olarak kabul edilmesi için şu vasiyeti yapmıştır: KURU KAVGA DEĞİL ! “Allahü tâlânın emirlerin e muhalif bir iş eylemeyes in ! Bilmediği ni İslam ulemâsınd an sorup anlayasın . İyice bilmeyinc e bir işe başlamaya sın ! Sana, itâat edenleri hoş tutasın ! Askerine inâmı, ihsânı eksik etmeyesin, zâlim olma ! Âlemi adâletle şenlendir ve Allah için cihâdı terk etmeyerek beni şâd et ! Ulemâya ri’âyet eyle ki, din işleri nizâm bulsun ! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm göster ! Askerine ve malına gurûr getirip, din ehlinden uzaklaşma . Bizim mesleğimi z Allah yoludur. Ve maksâdımı z Allah’ın dînini yaymaktır . Yoksa, kuru kavga ve cihângirl ik dâvâsı değildir. Sana da bunlar yaraşır. Dâimâ herkese ihsânda bulun ! Memleket işlerini noksansız gör ! Hepinizi Allahü Teâlâya emânet ediyorum!” Bütün Osmanlı padişahla rı bu vasiyete aynen uymuşlard ır. Bütün dünyayı bu prensiple rle idare etmeyi hedeflemi şlerdir. Fatih Sultan Mehmed Han’ın, “Dünyâda tek bir din, tek bir devlet, tek bir pâdişâh ve İstanbul’da cihanın payitahtı olmalıdır .” sözü bunu göstermek tedir. Ömrünü bu davada tüketmiş, hiçbir engel onu bu yoldan alıkoyama mıştır. Örneğin, Bir seferinde Zigana Dağlarını yaya geçmek zorunda kalmış ve bu sırada büyük güçlük ve sıkıntıla rla karşılaşm ıştı. Sefer sırasında yanında bulunan Uzun Hasan’ın annesi onun çektiği bu eziyetler i gördükten sonra kendisini seferden alıkoymak kasdıyla; “Ey Oğul! Bunca zahmete değer mi?” deyince, Yüce Hakan; “Hey ana, bu zahmet din yolunadır . Zahmeti ihtiyar etmezsek bize gâzi demek yalan olur.” diye cevap vermiştir . “Velî” tabiatlı olan Pâdişâh, Bâyezîd Han’da, yaptırdığ ı câmiinin inşâsı bitince; “Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazları nın sünnetler ini terk etmemişse ilk Cumâ namazında o imâm olsun.” demiş, bu hususta kendisind en başka kimse çıkmamış, hazerde ve seferde hiçbir sünneti bırakmadı ğı için namazı kendisi kıldırmış tı. “Biz Allah tarafında n memur olmadıkça bir sefere gitmeyiz.” diyen Yavuz Sultan Selim Han ise, cihan hâkimiyet i dâvâsında çok kudretli bir sîmâdır. İki büyük meydan muhârebes iyle Memlûk Devletini ortadan kaldıran, mübârek makamlara hizmetle şereflene n ve Müslümanl arın Halîfesi ünvânını alan Yavuz Sultan Selim, 25 Temmuz 1518 günü İstanbul’a ulaşmıştı . Ancak İstanbul’da halkın büyük bir karşılama hazırlığı yaptığını işitince gece vakti yanında birkaç kişiyle kayığa binerek gizlice Topkapı Sarayı’na çıktı. Ertesi gün pâdişâhın sarayda olduğu öğrenilin ce hiçbir merâsim yapılamad ı. “Biz ne yaptık ki bu kadar rağbet edilir!” diyen cihan pâdişâhı gâyet sâde giyinir, devlet işleri dışında gösterişe rağbet etmezdi. Vefâtı sırasında yanında bulunan Hasan Can’la arasında şöyle bir konuşma geçer: “Hasan Can, bu ne haldir?” “Sultanım Cenâb-ı Hakk’a teveccüh idüb Allahü teâlâ ile olacak zamandır.” “Bizi bunca zamandan beri kiminle biliyordu n; Cenâb-ı Hakk’a teveccüht e bir kusur mu fehm eyledin?” Osmanlı padişahla rı işte böyle, gayretli, cefakar, dindar yaptıklar ı her işi Allah rızası için yapan şahsiyetl erdi. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.