![]() |
Ah Osmanlı
Ah Osmanlı
Numan Gün Osmanlı. . . Osmanlı deyince akla hoşgörü, adalet, güven gibi güzelliklerin gelmemesi mümkün mü acaba? Evet. . . Tabi ki mümkün. . . Osmanlı`da hoşgörü, adalet ve güvenden zerre kadar eser yoktu diyen ve kendi tarihini yerden yere vurmayı bir marifet sanan tarihçilerimiz var maalesef. . . Acaba bizden başka bir milletin evladı var mıdır kendi tarihini yerden yere vurmayı seven? Hayır, yok. . . Maalesef bizden başka böyle bir millet yok. Osmanlı, egemenliği altındaki milletlere hoşgörüyle yaklaşmadı mı? Onların haklarını rahatça kullanmalarını sağlamadı mı? Dinlerini güzel bir şekilde yaşamalarına izin verilmedi mi? Bu soruların hangisinden olumsuz bir cevap alabiliriz sizce? Durun. Ben söyleyeyim. Tabi ki hiçbirinden. . . (şahsi düşüncem) Osmanlı`ya göre yabancı Türk olmayan demek değildi. Osmanlı`da yabancı ``Gayrimüslim`` demekti. Peki gayrimüslimler yadırganıyor muydu? Tabi ki de hayır. . . Osmanlı onlara da şefkatini gösteriyordu her zaman olduğu gibi. . . Haklar, imtiyazlar tanınıyordu onlara da. . . Osmanlı emperyalist değildi. . Neden mi? Bir mesel vereyim sizlere. . . Şu sözleri hatırlıyor musunuz? `` İstanbul`da kardinal külahı görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederiz. `` Bu sözler Bizans İmparatoru Dragazes`e güvenmeyen Bizanslıların ağızlarından dökülüyordu. Osmanlı`nın adaletinden ve iyi idaresinden bahsediyorlardı. Bunları söyleyen bir BİZANSLI. . . İşte Osmanlı. . . Bizanslıların Bizanslıların bile böylesine güzel sözler sarfetmesine neden olan Osmanlı. . . Fransız müellif Motray şu sözleriyle Osmanlı`nın 1700`lerdeki halini- o hal ki ne güzel hal- anlatıyordur umarım: `` Türk dükkanlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkancılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu`ndaki ikametgahıma kadar gelmişlerdir. `` Bu sözler; Osmanlı`da adam kayırma, iltimas, rüşvet, adaletsizlik, hırsızlık vs. baş gösteriyordu diyenlere çok güzel yanıt değil mi sizce? 46 yıllık Kanuni Dönemi`nde İstanbul`da ortalama sadece bir cinayet vakası meydana geliyordu. Koskocaman İstanbul ve yılda sadece bir cinayet vakası. . . Günümüzle kıyaslama- ya kalksak abes kaçmaz mı? Varın gerisini siz hesap edin. . . Osmanlı dinamiğini olduran birkaç unsurdan biri. . . Ahilik. . . Amaç kamil insan yetiştirmekti. O Ahiler ki savaş sırasında kelle koltukta savaşıyor, barış zamanında ise öğretmenlik yapıyor. Bu teşkilata herkes dahil olabiliyor muydu? Tabi ki hayır. . . Ahilik Şartnamesi vardı. Bu şartname kamil insan olma yolunda ilk adımları atmayı sağlıyordu. İyi huylu, güzel ahlaklı ve herkes için sevgi dolu olması gerekiyordu Ahi olan kişinin. Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli, dürüst ve kerem sahibi olmak. . . Bu özelliklerin hepsi bir Ahi`de vardı. Olması gerekiyordu zaten. . . Ahilerin özellikleri bunlarla da bitmiyordu tabi ki. . . Onların özelliklerini, kişiliklerini boylu boyunca anlatmak. . . Anlatabilmek. . . Roman yazmaktan daha uzun ve yorucu olsa gerek. . . Ah Yavuz. . . O Yavuz ki ondaki incelik kimsede yoktu belki de. . . Mısır`ın fethinde kölelerin kulaklarında küpeleri görünce, `` Bana da küpe getirin, ben de küpe takayım. Zira ben de Allah`ın kölesiyim. `` diyen Yavuz. . . İnceliğe bir bakın. . . Fatih Devri`ne göz attığımızda adalet timsallerini görmemek mümkün değil. . . Zira günlerden bir gün Fatih, tartıda hile yapılıyor mu yapılmıyor mu diye dükkanları gezer. İlk girdiği dükkanda birkaç şey ister. Ama dükkâncı Fatih`in istediklerinin yalnız yarısını verir. Fatih tam karışacakken şu sözleri işitir: `` Benim bugünlük rızkım çıktı. Diğer yarısını da yan dükkândan al da o da nasiplensin. `` Padişah sevinçli bir şekilde yan dükkâna girer. Yine aynı şekilde birkaç şey ısmarlar. Bu dükkâncı da istediklerinin yalnız bir kısmını verir. Ve sonra şunları ekler: `` Bu günlük evlad-ı iyalimin(çoluk çocuğumun) nafakası çıkmıştır. Kalanını yan dükkândan temin et. Zira daha siftah yapamadığını söylemişti az önce. `` Bu sözleri işiten Fatih`in gözleri dolar ve böyle bir halkın hükümdarı olduğu için duygulanır ve sevinir. İşte bütün bunlar neyden kaynaklanıyordu sizce? Osmanlı`daki inançtan, hoşgörüden, adaletten. . . Dininin getirdiği güzellikleri yaşıyor ve yaşatıyordu Osmanlı. . . Belki de CİHAN DEVLETİ oluşunun sırrı burada yatmaktaydı. Kim bilir? . . Osmanlı`da padişahlar diktatör değildi. Ne kadar tarih kitaplarımızda `` Asarlar, keserler, kimseyi dinlemezler. `` denilse de. Oysa bir şeyhülislam(Zembilli Ali Cemali Efendi) Yavuz`un karşısına dikilebilmiş, `` Seni kılıcımla doğrulturum. `` diyebilmiştir. Bir kadı(İlk İstanbul Kadısı Sarı Hızır Çelebi), minderinin altına sakladığı demir topuzu(gürz) Fatih`e gösterip, `` Padişahlığına güvenip hükmümü dinlemeseydin billahi bu gürz ile başını ezerdim. `` diyebilmiştir. Bu meseller bitmez. Onlarca meselden sadece iki tanesi. . . Evet. . . Eğer bu anlatılanlar bir diktatörlükse Osmanlı Padişahları diktatörden başka bir şey değillerdi. Diktatördü onlar. . . Canlar feda olsun öyle diktatörlüğe. . . Belki geç kaldım. Evet evet kesinlikle. . . Akıllardan hiç silinmeyecek olan Çanakkale`mizi kastediyorum. Çünkü inanç dendiği zaman Çanakkale gelir akla. Oradaki kahramanca müdafaa gelir akıllara. . . Tarihini kötülemeyi seven, bir marifet sanan bizler bunlara `` hurafe `` diyeceğiz belki de. . . İnanmayacağız imanın, inancın ne kadar kuvvetli olduğuna. . . Biz inanmasak da, `` hurafe `` desek de bunlara Seyyid Onbaşı 215 okkalık mermiyi sırtlamıştı o anki gücüyle, inancıyla. . . Evet. . . O anlıktı o güç. . . Sonradan yerinden bile oynatamamıştı o mermiyi Seyyid Onbaşı. . . Fatma Bacılar vardı orada. Yavrularını bir kurbanlık koyun gibi kınalayıp cenge gönderen elleri öpülesi analar. . . Ne uğruna kurban ediyorlardı canlarının bir parçası olan biricik yavrularını? Soruyorum. Ne uğruna? . . Üç dakika sonra öleceğini bile bile müdafaayı bırakmayan arslanlar hatırlıyorum. Başlarında taarruzu değil ölmeyi emreden cesur kumandan. . . Acaba onlar niçin göze alıyorlardı bütün bunları? Soruyorum cevap alamasam da. . . Niçin? . Safiye Hüseyin. . . Kaç kişi duydu onu? Kaç kişi tanıyor? Bilemiyorum. . Ama o yürekli kadın arslan parçaları için Çanakkale`deydi. . . Onların acılarını dindirmek için. . . Yaralarını sarmak için onların. . . Hemşireydi safiye Hüseyin. . . Peki, niçin katlanıyordu bu yürekli kadınımız bütün bu zorluklara? Bir sebebi olmalıydı. Vardı zaten bir sebebi. Vatan, millet, din sağolsundu. . .Bu yeterdi ona. . . Ben birilerini tanıyorum. Tanımayan yoktur umarım. Hasan Tahsin vardı. . . Gözünü kırpmadan öleceğini(şehit olacağını) bile bile ilk kurşunu atan Hasan Tahsin vardı. . . Hayallerde. . . İyi ki varsın Hasan Tahsin. . . İyi ki varsın. . . Sütçü İmam`ımız vardı bizim. . . Hatırlayanınız var mı? Ne uğruna şehit düştüğünü bileniniz var mı? Evet. . . Biliyoruz. . . Ama ne kadar? Nasıl? Kendimize ne kadar çeki düzen veriyoruz bunlar karşısında? Bu şuurla ne kadar yaşayabiliyoruz? Daha doğrusu bu şuurla yaşayabiliyor muyuz acaba? . . Keşke. . . Keşke demek istemezdim. . . Ama tarihimizi bilmezsek, anlayamazsak tarihimizi. . . Ve o güzel tarihimize sahip çıkmazsak, çıkamazsak. . . İşte o zaman ardı arkası kesilmez keşkelerin. . . Örnek alırsak o güzel tarihi işte o zaman eser kalmaz `` keşke `` den. . . Fatihler, Kanuniler, Yavuzlar, Abdulhamidler, Hasan Tahsinler, Sütçü İmamlar, Seyyid Onbaşılar, Fatma Bacılar, Safiye Hüseyinler. . . Onları anlamak ve keşkeleri hayatımızdan atmak dileğiyle. . . Numan Gün |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.