![]() |
Ayasofya’Nın Geleceği
AYASOFYA’NIN GELECEĞİ
Bu sarayın içinde dört yüz seneden beri olmuş ihtilaller, hal’ler; kıtaller bu Kur’an sesini bir an susturamamış. Bu hadiseyi idrak ettikten sonra İstanbul’dan niçin çıkarılamıyoruz? Bu şüpheyi halleder gibi oldum. Yahya Kemal (1921) Gezintilerimde bir hakikat keşfettim. Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu Ezan ki hala okunuyor! Selim’in Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kur’an ki hala okunuyor! Yahya Kemal (1922) Artık Ayasofya’nın geleceği İstanbul’un, İstanbul’un geleceği Türkiye’nin geleceği olmuştur. Yahya Kemal 1922’de “Anladım ki bu devletin iki temeli var, birisi Ayasofya’da okunan Ezan, diğeri ise dört yüz yıldır Topkapı Sarayı’nın Harem dairesinde hiç fasılasız okunan Kur’an” diyordu. O tarihte İstiklal Savaşı yeni kazanılmış, Cumhuriyet ise henüz kurulmamıştı. Yeni kurulan Cumhuriyet, Yahya Kemal’in Ayasofya ve Topkapı Sarayı ile ilgili görüşlerini paylaşmadı. Ayasofya’daki Ezan’ı da Topkapı Sarayı’nda okunan Kuran’ı da, kendi temelleri saymıyordu. Ezan’ın Türkçe okunması mecburi kılındı. 1934’de Ayasofya müzeye dönüştürüldü ve ibadete kapatıldı. Topkapı Sarayı Harem dairesinde Kur’an okunmasına son verildi. Yeni Başkent Ankara’ydı ve Cumhuriyet bütünüyle İstanbul’a sırtını dönmüştü. Zaman ilerledi, şartlar değişti. Ezan’ın istenildiği dilde okunması serbest bırakıldı. Ogün bugündür Ezan Türkiye’nin her yerinde Allah-u Ekber diye okunuyor. İstanbul’daki eski camiilerin çoğu çok ciddi bir restorasyondan geçti. Çoğunun etrafı temizlendi, eli yüzü açıldı. İstanbul, Osmanlı, Fatih, Fetih, Mehter yeniden ön plana çıktı. Türbeler açıldı. Fatih’in Türbesi de ziyaret edilebilir oldu. Bir süre sonra Topkapı Sarayı hareminde Kur’an okutulmaya da başlandı. Umarım hala devam etmektedir. Bütün bu yapılanlarda Cumhuriyet ve Devrimler’de hiçbir zarar görmedi. Bütün bunlar olurken Ayasofya’nın durumu ise değişmedi. O, müze olmaya devam etti. Sadece zaman zaman Ayasofya ibadete açılsın sesleri sokaklarda ve meydanlarda yükseldi. Bu istekler dış dünyaya ve Hristiyan alemine karşı olmaktan çok içe dönüktü. Türkiye’deki mevcut düzene karşıydı. Ciddi bir içerikten ve idrakten mahrumdu. Bir manada düzene muhalefet etmenin yoluydu. Bunu isteriz diyenlerin ise müslüman kimliklerini ön plana çıkarmalarına yarıyordu. Siyasal İslamın başlangıç ve devamıydı. Biz de Siyasal İslam layıkıyla kavranmış ve anlaşılmış bir İslam’ın üzerine oturmadı. Duygusal tepkilerden oluşan bir temel üzerine oturdu. Ne uzak ne de yakın tarihi etraflıca öğrenmek gibi bir kaygısı olmadı. Yetişen bir kaç şair dışında da estetikle de bir ilgi kurmadı. Bunun içindir ki Siyasal İslam’ın isteklerinin ve kavramlarının içi çabuk boşalabildi. Ayasofya ibadete açılsın talebinin ise içi hiç dolmamıştı. Duygular da aşındı. Yakın zamana kadar İstanbul’un fethini en büyük bir bayram olarak kutlayanlar 28.Şubat’tan sonra bundan da vazgeçtiler. Ayasofya müze olmaya devam edebilir mi? Türkiye’nin iç şartlarına bakacak olursak devam edeceğinden hiçbir şüphemiz olmayacaktır. Dış şartlara gelince; dış şartlar Cumhuriyet’in başlangıcından Soğuk Savaş dönemine ve Soğuk Savaş döneminin sona ermesine kadar olduğu gibi devam etseydi dış şartlar açısından da Ayasofya’nın müze olarak devam edeceğinin kesin olduğunu söyleyebilirdik. Ama dış şartlar değişiyor. Gerek Hristiyan aleminde gerekse AB çevrelerinde, Ayasofya Kilise olsun gibi istekler duyulmaya başladı. Bu arada yeni seçilen Papa İstanbul’a gelecek ve Ayasofya’yı ziyaret edecek. Bu ziyareti Tempo Dergisi’nin 2.Ağustos.2005 tarihli sayısında Aytunç Altındal çok ilginç bir şekilde yorumluyor. Daha doğrusu bütün Türkiye’yi uyarıyor. Aytunç Altındal 1967’deki Papa’nın da İstanbul’a geldiğini, Ayasofya’da dua etmek istediğini, o zaman ki hükümetin izin vermediğini söylüyor. Bugün için AB ve dış dünyanın gösterebileceği tepkiler açısından bunun tekralanamayacağı anlaşılıyor. Altındal’a göre ise; “Papa’nın bir yerde dua etmesi, o yeri kutsallaştırır. Hristiyanlar nezdinde bir kilise haline getirir. Bundan dolayı Ayasofya birden kiliseye dönüşmese bile O’nu ziyeret eden Hristiyanlar için bir dua yeri haline gelebilir. Bu da O’nun müze olmaktan çıkmaya başlaması demektir.” Diğer taraftan patrikhanelerin ekümenliğe dönüştürülmesi yolundaki istekler, bir yerde Ayasofya’nın da Kilise olmasını istemek anlamına geliyor. Amerika’nın ve AB’nin ekümenlik için istekleri henüz tam bir baskıya dönüşmedi. Her an dönüşebilir. Patrikhane ekümenlik olsun, Ayasofya Kilise’ye dönüşsün, İstanbul uluslararası bir şehir olsun. Bir zamanlar batının bunları istediğini veya isteyeceğini söylemek ciddiye alınmayabilirdi. Ogünün şartlarında bu doğru idi. Bugün ise şartlar değişti. Bütün bunlar açıkça konuşulur ve istenilir oldu. Bundan sonra bunları ciddiye almamak veya İhanetle arasında bir sınır kalmamış olan gaflet olur. Kim ne derse desin batıyla ilişkilerimiz iyiye gelişmiyor. AB üyelik müzakerelerini Lozan’ı ters-düz etme sürecine çevirmek istiyor. ABD ekümenlik konusundaki ısrarını arttırıyor. Kuzay Irak’ta barınan ve her türlü lojistik desteğini oradan alan PKK Türkiye’deki terör eylemlerini çoğaltmasına rağmen, ABD O’na bir müdahalede bulunmuyor. Kuzey Irak ve Irak’ın geleceği ile ilgili belirsizlik bütün ürkütücülüğüyle devam ediyor. Kuzey Kıbrıs elimizden gitmek üzeredir. Ekümenlik ve Ayasofya’nın kiliseye çevrilmesi yönündeki istekleri arttıkça bunların “Ayasofya müze olarak kalacak.” diye karşılanması mümkün olmayacaktır. Türkiye, bunlara karşı Ayasofya’yı düşünmeye başlayacak hatta bunu gerçekleştirecektir. Artık Ayasofya, Türkiye’nin kendi içi ile ilgili bir konu değildir. Türkiye için Ayasofya halkın belli bir kesimiyle, Türkiye’nin mevcut düzeni arasında bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bugün iktidarda olanlar dün, Ayasofya’nın camii olmasından bahsedenlerdir. Önümüzdeki Kasım’da Papa’nın Ayasofya’ya ziyaretine karşı çıkmamaları kuvvetle muhtemeldir. Türkiye ile dış dünya arasında bir mesele haline gelmektedir. Yahya Kemal Ayasofya’dan okunan Ezan’ı devletin iki temelinden birisi sayıyordu. Devlet politikası, O’nu 1934’de müzeye çevirdi. Gelecekte ise, yine devlet politikasının Ayasofya’yı tekrar camiiye çevirmek istemesi mümkün ve muhtemeldir. Batı dünyası bizden “Ya bize uyun ya da karşı çıkın.”demeye devam ederek her türlü uzlaşma kapısını kapatırsa olacağı da budur. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.