ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Sanat Tarihi / Arkeoloji (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=593)
-   -   Heykel Sanatı 17. Yüzyıldan Günümüze (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=87164)

Şengül Şirin 07-08-2009 03:57 PM

Heykel Sanatı 17. Yüzyıldan Günümüze
 
Heykel Sanatı 17. Yüzyıldan Günümüze



Michelangelo'dan so nra gelen heykelciler taşa her istedikleri biçimi kolayca verebilecek kadar yetkinleştiler. Ne var ki, bazı heykelciler duygularını yansıtmaktansa yontma sanatındaki yeteneklerinin üstünlüğünü sergilemeyi yeğledi. 17. yüzyılın ünlü heykelcilerinden Gian Lorenzo Bernini daha 17 yaşındayken, hiçbir yaprağı ötekine benzemeyen bir ağaç yontarak yeteneğini kanıtlamıştı. En başarılı yapıtlarından biri Roma'daki Dört Irmak ÇesmesFâir (bak. Bernini. Gian Lorenzo


Büyük boyutlu, görkemli, uçuşuyormuş izlenimi veren, hareketli figürler, kıvrımlar ve süslemelerin egemen olduğu bu yeni üsluba barok sanat adı verilir. İtalya'nın dışındaki ülkelerde de yaygınlaşan barok sanatı, fazla süslü ve gösterişli bulan bazı sanatçılar daha yalın ve sade bir biçim arayışına yöneldi. Bu arayış Eski Yunan heykellerindeki klasik üslubun yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Aynı anlayışı benimseyen Fransız heykelci Jean Antoine Houdon (17411828) dinsel ve mitolojik konulu yapıtlann yanı sıra birçok ünlü kimsenin büstünü de yaptı. Modelinin kişiliğini yapıtına ustaca yansıtmasıyla tanındı. Büstünü yaptığı ünlü kişiler arasında George Washington, JeanJacques Rousseau ve Voltaire de vardı. Mitolojik yapıtı Diana,mn ise, çıplak olduğu gerekçesiyle zamanında sergilenmesine izin verilmemişti.

18. yüzyılın sonlarında heykel sanatında klasik Yunan heykellerinin yalın, dingin çizgileri yeniden ağırlık kazandı. Ama heykeller artık Eski Yunan'da olduğu gibi elle yontularak yapılmıyordu. Sanatçı heykelin önce kilden bir modelini çıkarıyor, profesyonel bir taş yontucusu da özel bir kesme makinesiyle modelin mermerden bir kopyasını yapıyordu.
19. yüzyılda eski oyma ve yontma yöntemleri iyice unutuldu. Heykelcilerin hemen hepsi döküm yöntemiyle çalıştı. Bu yüzyıla damgasını vuran Fransız Auguste Rodin. Michelangelo'dan sonra gelen en büyük heykelcidir. Yaşadığı dönemin heykel anlayışına taban tabana zıt olan Rodin'in heykelleri yaşıyormuşçasına canlı yapıtlardır (bak. Rodin. AUGUSTE). Rodin'le aynı dönemde yaşamış olan Camille Claudel (18641943) çok genç yaşta yeteneğini kanıtlamış bir kadın sanatçıydı. Bir süre Rodin'in atölyesinde çalıştıktan sonra kendi atölyesini açtı ve 20. yüzyılın başında kadın olmasının getirdiği birçok engelle karşılaştı. Yaşamının son 30 yılını kapatıldığı akıl hastanesinde geçiren Camille Claudel'in günümüze kadar gelen yapıtları arasında Rodin büstü, Çacountala ve La Vals sayılabilir.
19. yüzyılın ikinci yarısında Auguste Rodin ve öbür sanat dallarından sanatçıların geleneksel üsluplara karşı çıkışları, 20. yüzyılda yepyeni bir üslup ve biçim arayışına dönüştü. Bu gelişmeler öteki sanatlarda olduğu gibi heykelcilikte de Kübizm, Gerçeküstücülük gibi yeni akımların ortaya çıkmasına yol açtı (bak. GERÇEKÜSTÜCÜLÜK: KÜBİZM). İngiltere'de modern heykelciliğin öncüsü Sir Jacob Epstein'ın yapıtları ilk bakışta, insanları irkiltse de, ilgi çekmeyi başardı.

Yenilikçi genç heykelciler heykelin mimarlıktan bağımsız olduğunu, belirli bir nesneye benzetilmesine gerek duyulmadan kendi başına bir güzellik taşıdığını ve anlatım gücüne sahip olduğunu savundular. Bu sanatçılardan biri de Romen asıllı heykelci Constantin Brancusi'ydi (18761957). Çağdaş soyut heykelin öncüsü sayılan Brancusi bir köylü ailesinden geliyordu. Tahta oyma tutkusu çok küçük yaşta başlamıştı. Okuma yazmayı kendi kendine öğrenen Brancusi, 18 yaşına gelinceye kadar birçok işe girip çıktı. 1896"da Bükreş Güzel Sanatlar Okulu'na girmeyi başardı. Olanaklarını zorlayarak Paris'te çalışmaya başladı. Yapıtlarına büyük bir hayranlık duyduğu Rodin'in etkisinde ve gölgesinde kalmamak için, onun atölyesinde çalışmayı kabul etmedi. Brancusi'nin heykelleri yalınlıkları ve geometrik biçimleriyle dikkati çeker. Modellerini önce meşe ya da kestane ağacından yontan sanatçı, daha sonra bunları mermere ya da tunca uyguladı. Gökyüzüne doğru sonsuza kadar uzanabileceği izlenimini veren, üst üste konmuş simetrik parçalardan oluşanSonsuz

Sütun Brancusi'nin soyut heykellerinin en güzel örneklerinden biridir. Brancusi'nin atölyesinde bulunan 80'in üzerinde heykel, kendi yaptığı mobilyalar, kullanmış olduğu araç ve gereçler bugün Paris Kenti Modern Sanat Müzesi'ndedir.

İngiliz heykelci Henry Moore ise bir Meksika yağmur tanrısı heykelinden esinlenerek, uzanmış kadın temasını işlediği bir dizi heykel yaptı. Moore yapıtlarında kullandığı gereçlerin doğal yapısını ve dokusunu bozmamaya özen gösterdi. Yontma tekniğini yeniden gündeme getiren sanatçı, çalıştığı gereçleri, doğal özelliklerini öne çıkaracak biçimde işledi. Heykellerinin rüzgârdan aşınıp oyulmuş kütlelere benzemesinin nedeni budur (bak. Moore Henry).

İsviçreli Alberto Giacometti (190166) kibrit çöpü inceliğindeki heykelleriyle sanata yeni bir duyarlılık ve gerçeklik anlayışı getirdi.
20. yüzyılda heykelcilik konu, gereç, yöntem ve üslup açısından büyük bir çeşitlilik kazandı. Çağdaş heykelciler eski yontma ve biçimlendirme yöntemlerinden vazgeçerek demir, çelik, alüminyum, plastik gibi yeni gereçleri birleştirme yöntemiyle çalışmaya başladılar. Günümüzün en ilginç yeniliklerinden biri de, asılı ya da dengede duran öğelerin motor gücü ya da hava akımı ile hareket ettirildiği "mobil" denen heykel türüdür. Bu heykelin yaratıcısı ABD'li Alexander Calder'dir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.