![]() |
Gezegen
3 Eklenti(ler)
Gezegen
Güneş Sistemi'mizde, Güneş'in çevresindeki ayrı yörüngelerde dolanan dokuz büyük gezegen bulunur. Bunlardan biri de üzerinde yaşadığımız Dünya'dır. Güneş' ten ve öbür yıldızlardan çok daha küçük ve soğuk olan gezegenlerin kendi ışığı yoktur. işık saçarmış gibi parlak görünmelerinin tek nedeni Güneş'in ışığını yansıtmalarıdır. Gezegenler Bugün için yalnızca Samanyolu Gökadası'ndaki Güneş Sistemi'nin dokuz gezegeni biliniyor. Ama astronomlar bizim gökadamızdaki ya da evrenin başka yerlerindeki öbür yıldız sistemlerinin de gezegenleri olduğuna inanıyorlar. Güneş Sistemi'mizin dışındaki bu uzak gezegenleri Dünya'dan görmemiz olanaksızdır. Bununla birlikte, görebildiğimiz bazı yıldızların yörüngedeki hareketinde izlenen düzensizlikler ya da sapmalar, bu yıldızların çevresinde dolanan gezegenlerin çekim kuwetlerinden ileri gelebilir. Bu da, bilmediğimiz yeni yıldız ve gezegen sistemlerinin varlığına ilişkin bir kanıttır. Nitekim Neptün ve Plüton gezegenlerinin varlığı, yakınlarındaki öbür gezegenlere uyguladıkları çekim kuwetlerinin yarattığı düzensizliklerden yola çıkılarak bulunmuştur {bak. ASTRONOMİ; YERÇEKİMİ). Güneş Sistemi'nin dokuz büyük gezegeni, Güneş'e yakınlık sırasıyla Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton'dur. (Bu gezegenlere ilişkin ayrıntılı bilgiyi ansiklopedideki kendi maddelerinde bulabilirsiniz.) Dünya'dan bakıldığında bunlardan ilk beşi çıplak gözle, Uranüs, Neptün ve Plüton ise ancak teleskopla görülebilir. Bu yüzden, teleskopun bulunmasından önceki çağlarda astronomlar yalnızca Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gezegenlerini biliyorlardı. Her gezegenin kendine özgü bir yapısı vardır. Güneş'e en yakın olan ilk dört gezegen (Dünya ile birlikte) öbürlerinden daha küçük ve kayalıktır. Boyutları ve yüzey biçimleri Dünya'ya ya da öbür adıyla Yer'e benzediği için bu dördüne "yerbenzeri gezegenler" denir. Ama bütün Güneş Sistemi'nde, üzerinde denizlerin bulunduğu ve canlıların yaşadığı tek gezegen olan Dünya bu özellikleriyle öbür gezegenlerden ayrılır. Dev gezegenler denen Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün çok büyük gaz küreleridir. Bunlardan ilk üçünün çevresinde halkalar bulunur. Çok uzakta olduğu için yapısı ve boyutları tam olarak bilinmeyen Plüton'un, göründüğü kadarıyla küçük ve donmuş gazlarla kaplı bir gezegen olduğu sanılıyor. Astronomlar bütün bu gezegenlerin Güneş'le aynı zamanda, uzaydaki bir gaz ve toz bulutundan oluştuğunu öne sürerler {bak. GÜNEŞ SİSTEMİ). Güneş Sistemi'nde bu dokuz gezegenden başka, özellikle Mars ve Jüpiter arasındaki yörüngelerde dolanan çok sayıda küçük gezegen vardır |
Cevap : Gezegen
2 Eklenti(ler)
Gezegen
http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371514 Güneş sistemimizin sekiz gezegeni. (Büyüklükler ve uzaklıklar ölçeklenmemiştir. Bir uydu olmasına rağmen ay resimde görülmektedir) aysima ve yarenin sevgilerine karşıgezegen adı verilir. Dar anlamıyla, Güneş Sistemi içinde, Güneş'in doğrudan uydusu olan ve Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) tarafından bu tanıma uygun bulunmuş 8 gök cismini belirlemede kullanılır. Güneş Sistemi'nde, resmi olarak kabul edilen 'sekiz gezegen'den başka, bu cisimlerle boyut, yörünge ve fiziksel özellikler açısından aynı gruba konabilecek yeni gök cisimlerinin keşfedilmesi, bir yandan da başka yıldızların etrafında da Güneş Sistemi gezegenlerine benzer gök cisimlerinin dolandığının saptanması, 'gezegen' tanımının sınırlarının bulanıklaşmasına neden olmuştur. Uluslararası Gökbilim Birliği'nin (IAU), 1919 yılından bu yana kabul ettiği Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni, Güneş'e yakınlık sıralarına göre şunlardır:
Gezegen nitelikleri İsim Ekvatoral çap[a] Kütle[a] Yörünge yarıçapı (AU) Yörünge periyodu (yıl) Yörünge Eğikliği güneş'in çapına (°) Dışmerkezlik (gökbilim) Dönme periyodu (gün) Uydu Halkalar Atmosfer Yerbenzeri gezegen Merkür 0.382 0.06 0.39 0.24 3.38 0.206 58.64 — yok minimal Venüs 0.949 0.82 0.72 0.62 3.86 0.007 -243.02 — yok CO2, N2 Dünya[b] 1.00 1.00 1.00 1.00 7.25 0.017 1.00 1 yok N2, O2 Mars 0.532 0.11 1.52 1.88 5.65 0.093 1.03 2 yok CO2, N2 Gaz devleri Jupiter 11.209 317.8 5.20 11.86 6.09 0.048 0.41 63 var H2, He Satürn 9.449 95.2 9.54 29.46 5.51 0.054 0.43 60 var H2, He Uranüs 4.007 14.6 19.22 84.01 6.48 0.047 -0.72 27 var H2, He Neptün 3.883 17.2 30.06 164.8 6.43 0.009 0.67 13 var H2, He a Ölçüler Dünya ile ilişkilidir.b kesin değerler için Dünya maddesine bak. Bu 8 gezegenin dışında daha önce gezegen olarak tanımlanan Plüton IAU'nun yeni tanımlamasına göre Cüce Gezegen olarak kabul edilmektedir. Bu gezegenlerin en büyüğü Salakto'dır. 1995 yılında Michel Mayor ve Didier Queloz tarafından 51 Pegasi adlı yıldızın çevresinde dönen bir gök cismi keşfedildiğinde, bu cismin 'gezegen' olarak tanımlanması uygun görüldü. 1995-2005 yılları arasında yapılan gözlemlerle, 100'ü aşkın değişik yıldız çevresinde dolanan 150'den fazla gezegen bulundu. Güneş Sistemi gezegenleri ile karıştırılmaması için bu cisimlere 'Güneş dışı gezegenler' veya Güneş Sistemi dışı gezegenler adı verilmektedir. Yine karışıklığı önlemek amacıyla, bu tür gezegenlerin yıldızları ile birlikte oluşturdukları sistemlere genel olarak gezegen sistemi ya da 'yıldız sistemi' adı verilmektedir. 'Güneş Sistemi' adı ise, yalnızca özel ad olarak Güneş ve uydularının oluşturduğu gezegen sistemini tanımlamada kullanılır. ek olarak 1996 yılında amerikalı uzay bilimcisi Arthur Frank Elbourn 'un yapmış olduğu bir takım araştırmalar uzay hakkında daha da fazla bilgi almamızı sağlamıştır. Arthur Frank Elbourn un yapmış olduğu çalışmlarda 10 olan gezegen sayısı aslında 12 gezegen vardi. Goono ve Afelbourn ismi verdiği iki gezegen daha keşfetti. NASA tarafından doğrulanan bu gezegenler fazla medyaya duyurulmadı. Tarih boyunca gezegen kavramı http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371514 Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin yörüngeleri Hollandalı gökbilimci Kuiper tarafından kuramsal olarak ortaya atılan ve bugün Kuiper kuşağı olarak bilinen bölge, Güneş'ten 30-50 A.Ü (astronomi ünitesi-gökbilim birimi) yani yaklaşık 4,5-7,5 milyar km. uzaklıktaki alanı kaplar ve Güneş çevresinde dönen çok sayıda küçük gök cisminin bu aralıkta yer aldıklarına 1950'lerden bu yana inanılmaktadır. 1992 yılında, o ana dek Kuiper kuşağının bilinen tek üyesi Plüton gezegeni iken, (15760) 1992 QB1 geçici adıyla tanınan 'ilk Kuiper kuşağı cismi'nin bulunması ve bunu kısa sürede çok sayıda yenilerinin izlemesi ile bu yeni gök cisimi sınıfı bir kavram olarak netleşmeye başladı. Plüton'un bilimsel anlamda bu sınıfın bir üyesi olduğu gökbilim çevreleri tarafından kabul edilirken, hala bir gezegen olarak kabul edilip edilmeyeceği konusu popüler bir tartışma biçimini aldı. Uluslararası Gökbilim Birliği (IAU) 1999 yılında Plüton'un resmi olarak Güneş sistemi'nin dokuzuncu gezegeni kabul edildiğini ve bunun değiştirilmesinin düşünülmediğini açıklayan bir bildiri yayınlamak zorunda kaldı. 200 yılında Plüton'un yarısı çapındaki 50000 Quaoar'ın, 2004'te ise neredeyse Plüton büyüklüğünde 90377 Sedna'nın keşfi, Plüton'un diğer Kuiper kuşağı cisimlerinden (Kuiper Belt Objects-KBO) fazla ayrıcalıklı olmadığını göstermesi bakımından önemli görüldü. 29 Temmuz 2005'de üç yeni Kuiper kuşağı cisimi daha bulunduğu açıklandı. Bunlardan 2003 UB313 adlı olanı, Plüton'dan daha büyük olması nedeni ile bazılarınca 10.cu gezegen ilan edilirken bir yandan da Plüton'un gezegen sıfatının gözden geçirilmesi tartışmaları yeniden alevlendi. |
Cevap : Gezegen
5 Eklenti(ler)
GEZEGEN a.
1. Güneş'in çevresinde dolanan ışıksız gökcismi. (Bk. ansikl. böl.) —2. Güneş'ten başka yıldızların çevresinde dolandığı varsayılan gökcismi. || Gezegenler sistemi, Güneş'in ve büyük bir olasılıkla öteki yıldızların çevresinde dolanan gezegenler kümesi. || Dış gezegen, Güneş'e Yer'den daha uzak olan gezegen. || iç gezegen, Güneş'e Yer'den daha yakın olan gezegen. || Küçük gezegen, boyutları birkaç yüz kilometreyi geçmeyen gezegen. (Eşanl. asterOİt.) —ansikl. Bir gezegen bir yıldızdan farklı olarak kendine özgü bir ışınım yayınlamaz, yalnızca çevresinde dolandığı yıldızdan aldığı ışığı yansıttığı için parlak görünür. Bugün Güneş çevresinde bilinen dokuz ana gezegen vardır ve Güneş'e yakınlıklarına göre şöyle sıralanır: Merkür", Venüs*, Yer*, Mars*, Jüpiter*, Satürn*, Uranüs", Neptün*, ve Plüton*. Bunlardan beşi, yani Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn gökyüzünde çıplak gözle görülebilir, dolayısıyla Antikçağ'dan bu yana gözlenir. Bu temel gezegenlerin dışında çoğu Mars ve Jüpiter'in yörüngeleri arasında dolanan pek çok küçük gezegen vardır. XVI. yy.'da Kopernik'in günmerkezliliği savunmasından sonra, XVII. yy.'da Kepler, gezegenlerin Güneş çevresinde dola-nımıyla ilgili yasaları, deneysel olarak buldu; sonra Nevvton'un evrensel çekim ilkesinin bir sonucu biçiminde ortaya çıktı. http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371287 Güneş'e en yakın gezegen günberi noktasında 45,9 milyon km ile Merkür ve en uzak gezegen ise günöte noktasında 7,4 milyar km ile Plüton'dur; Güneş çevresindeki dolanımlan 3 ay ile 248 yıl arasında değişir; öteki gezegenler bu iki uzaklık arasında yer alır ve tümü fiziksel açıdan iki ailede toplanır: 1. Güneş'e yakın, boyutları küçük ama yoğunlukları görece yüksek olan yersel gezegenler (Merkür, Venüs, Yer, Mars). Bunlar, oluşumlarından bu yana çok büyük evrim geçirmiştir. Uçucu elementlerini yitirmiş, bugünkü atmosferleri büyük bir olasılıkla gaz çıkarma ve kimyasal evrim sonucu oluşmuş ikincil atmosferdir. Ayrıca bunların, çekirdekleriyle atmosferlerini ayıran katı bir kabukları vardır; —2. Güneş'ten daha uzak, çok daha iri, daha hacimli, ama yoğunlukları düşük dev gezegenler (Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün). Temel maddeleri hidrojen ve helyum olan bu gezegenler, en azından Jüpiter ve Satürn, kökenlerini oluşturan bulutsuya çok yakın bir bileşim taşır. (-• evrendoğum.) Diş katmanları gazlardan oluşur, iç katmanları ise çok yüksek basınç yüzünden sıvı ya da katı halde oldîığu sanılmaktadır. Görünen yüzeyleri, bazı gaz bileşenlerin yo-ğuşması sonucu doğan bulutlarla kaplıdır. Güneş'e en uzak gezegen Plüton'a, henüz iyi tanınmadığından, bir sınıfta yer vermek çok güçtür. Plüton, boyutları bakımından yersel gezegenlere, yoğunluğu bakımından ise dev gezegenlere benzer. Kuramcılar pek çok yıldızın gezegeni bulunduğuna kesin gözüyle bakar ve bir gezegen sisteminin oluşumunu sıradan bir olay biçiminde değerlendirir. Bununla birlikte, yıldızların çok uzakta bulunmaları yüzünden Güneş sistemi dışında henüz hiçbir gezegen gözlenemedi; yalnızca en yakın yıldızlardan bazılarının özdevinim-lerinde, bu yıldızların çevresinde başka gezegenler bulunduğu izlenimi veren hafif salınımlar saptandı. Amerikan uzay mekiğinin 1986'da yörüngeye yerleştireceği uzay teleskobu*'nun, sönük gökcisimleri için düzenlenen fotoğraf odasıyla Güneş dışındaki yıldızların gezegenlerini saptama olanağı vereceği umut edilmekteydi. Küçük gezegen. Sonuncu yersel gezegen Mars ile ilk dev gezegen Jüpiter arasında Güneş sistemini ikiyi bölen büyük boş bir alan uzanır. XVIII. yy.'ın ikinci yarısında, gezegenlerin Güneş'ten göreli uzak-lıklannı deneysel olarak veren ve "Tıtius-Bo-de yasası" adıyla bilinen sayısal bir bağıntının bulunması, gökbilimcilerin, bu boşluk İçinde henüz bilinmeyen bir gezegenin yer aldığını düşünmelerine yol açtı. Böylece, Berlin gözlemevi müdürü Bode ile macar amatör gökbilimci von Zach'ın girişimleri sonucu, sürekli olarak bu gizemli gezegeni araştırmak amacıyla bir gözlemci grubu oluşturuldu. Ne var ki, bu "gökyüzü po-lisi"nden daha önce davrananlar olmuştu. Nitekim 1 ocak 1801'de Palermo'da P Gu-iseppe Piazzi Boğatakımyıldızı'nda, hiçbir gök haritasında yer almayan bir gökcismi bulmuştu; bu gökcisminin Güneş'e 414 milyon km'lik ortalama uzaklıkta, 1 680 günde dolanımını tamamlayan küçük bir gezegen olduğu anlaşıldı. Ama Ceres adı verilen bu küçük gezegen tek değildi. Bunu izleyen yıllarda, art arda Pallas (1802), Ju-non (1804), Vesta (1807) ve Astraia (1845) bulundu. 1848'den bu yana her yıl yeni gezegenler saptandı. Günümüzde; 2 500 küçük gezegen işlenmiştir, yüzlercesi de karşıko-numları yakınında yeniden gözlenerek yörünge öğelerinin hesaplanmasını beklemektedir. Büyük bir olasılıkla, henüz saptanamayan binlerce küçük gezegen vardır: 19. kadirden daha parlak küçük gezegen sayısının yaklaşık 30 000 ve küçük gezegen kuşağında yer alan çapları 1 km'nin üzerinde gökcisimlerinin sayısının ise 400 bin olduğu tahmin edilmektedir. • Yörüngeler. Küçük gezegenlerin çoğu Mars ile Jüpiter'in yörüngeleri arasında Güneş'ten ortalama 2,17 ile 3,3 astronomik birim (ab) uzaklıktaki bir bölgede toplanmıştır. Bununla birlikte bu halkanın içinde, 1866' da amerikalı gökbilimci Kirkvvood bulduğu için Kirkvmod boşlukları adı verilen bazı bölgelerin hemen hemen boş olduğu sanılmaktadır; çünkü bu bölgeler küçük gezegenlerin tutunamayacağı, Jüpiter'in rezonans ve çekim kuşaklan içinde kalır Söz-konusu boşluklar özellikle Güneş'ten 2,50, 2,82, 2,96 ve 3,28 ab uzaklıklarda gözlenir; bu uzaklıklarda yörünge çizecek gezegenler bulunsaydı, dolanım süreleri ile Jüpiter'in dolanım süresi arasındaki oran sırasıyla 1/3, 2/5, 3/7 ve 1/2 olacaktı. Bununla birlikte bazı küçük gezegenler, çoğunluğun toplandığı bölgeden oldukça uzaklaşır. Çok büyük dışmerkezli yörüngeleri, bunların dönemsel olarak Yer'e, Venüs'e, hatta Merkür'e yaklaşmalarına yol açar. Yer'e bu ölçüde yaklaşan gezegenler (earth-grazers ya da earth -grazing asteroids; kısaca EGA) arasında, özellikle Eros, ikar ve Hermes sayılabilir. Bu kategorideki bazı gökcisimleri arasında, Yer'in yörüngesinin içinde kalan yörüngeler çizenler, dolayısıyla dolanım süreleri Yer'in dolanımından kısa olanlar da vardır. Truvalılar" gezegenleri ise, küçük gezegen kuşağının dışında dolanan bir başka özel küçük gezegen grubunu oluşturur. Kuşkusuz Mars'ın iki küçük uydusu, Phobos ve Deimos çekim etkisiyle yakalanmış eski küçük gezegenlerdir. Aynı varsayım Jüpiter'in dış uyduları, Satürn sistemindeki Phoebe ve Neptün sistemindeki Nereid için de öne sürülmektedir. Bugün için Güneş'tenken uzak küçük gezegen, 1977'de bulunan ve Satürn ile Uranüs'ün yörüngeleri arasında bir yörünge çizen Chiron'dur. • Kütleler ve boyutlar. Küçük gezegenlerin incelenmesinde, kütlelerinin ve boyutlarının belirlenmesi büyük önem taşır. Bir küçük gezegenin kütlesi, bir başka küçük gezegenin deviniminde yol açtığı çekimsel tedirginliklerden çıkarılabilir Gerçekte bu tedirginlikler, ölçülemeyecek kadar zayıf olması yüzünden bu yöntem yalnızca üç ana küçük gezegene uygulandı: Ceres, Pallas ve Vesta. Öteki küçük gezegenlerin kütlelerini saptamak için, önce çaplarını belirlemek ve ortalama yoğunluklarını tahmin etmek gerekir. Yakın zamana dek, bir küçük gezegenin çapını belirlemek için yalnızca bir yöntem vardı: Gökdürbünüyle görsel olarak gözlemek ve görünen çapını ölçmek. Ne var ki küçük gezegenlerin çoğu, en güçlü aygıtlarla bile nokta biçiminde görünür; dolayısıyla bu yöntem de ancak en hacimli dört küçük gezegene uygulanabildi; kaldı ki bu ölçümlerde bile hata payı olasılığı oldukça büyüktü ve gözlenen görüntülerin açısal çapı en çok yay saniyesinin onda birinin birkaç katını geçmiyordu. 1970'ten sonra dolaylı iki yeni teknik başarıyla kullanıldı. Her İki teknikte de albe-doya başvuruldu; nitekim bir küçük gezegenin parlaklığı, uzaklığı ve albedosu bilinirse küresel olduğu varsayılarak yaklaşık çapı belirlenebilir. Birinci yöntem, küçük gezegenin farklı açılarda yansıttığı ışığın kutuplanmasını ölçmektir; gerçekten göktaşlarının laboratuvarda çözümlenmesi, kutuplanmanın, yüzeyin yansıma gücünün fonksiyonu olduğunu göstermiştir: yüzey ne kadar koyu olursa, bir başka deyişle albedo ne kadar küçükse kutuplanma o kadar büyür, ikinci teknik küçük gezegenin parlaklığının görünen ışıkta ve kı-zılaltında ölçümüne dayanır: bu ölçüm gökcisminin yansıttığı, güneş ışığı miktarı ile soğurup ısı biçiminde yayınladığı ışık miktarını karşılaştırmaya olanak verir. Birbirinden tümüyle bağımsız bu iki yöntem, tamamen çakışan sonuçlar verdi ve 200'ün üstünde küçük gezegenin boyutlarının saptanmasını sağladı: bu gökcisimleri arasında yalnızca 8'inin çapı 300 km'nin üzerindedir ve çapı 100 km ya da daha büyük olanların sayısı yüzü geçmez. Bir küçük gezegenin bir yıldızı örtmesi çok seyrek rastlanan bir olay olsa bile böyle bir olayın gözlemi sözkonusu küçük gezegenin boyutlarını tam belirleme olanağı verir. 1977'de Herculina küçük gezegenine uygulanan bu yöntem, en büyük çapı için 240 km'lik bir değer bulunmasını sağlamakla kalmayıp, ayrıca çevresinde, 1 000 km uzaklıkta dolanan 40-50 km çapında bir uydunun varlığını da ortaya koydu: bu ikili, bilinen ilk çift küçük gezegendir. Gerçekte, küçük gezegenlerin çoğu, dönemsel parlaklık değişimleriyle ortaya çıkan düzensiz bir biçim taşır. Nitekim çeşitli gözlemler, Eros'un 10 x 15 x 36 km büyüklüğünde, Mars'ın uydularına benzeyen uzunca bir cisim olduğunu ortaya koydu. • Yüzeysel bileşim. Küçük gezegenlerin fiziksel özelliklerini araştırmada çeşitli teknikler (ışıkölçüm, tayfölçüm, polarimetri, kızılaltı ışınölçümü vb.) geliştirilmiştir. 70'lerin başından bu yana bu alanda elde edilen en önemli sonuçlardan biri, küçük gezegenlerin fiziksel açıdan 6 büyük grupta toplanmasıdır: —C türünde (incelenen küçük gezegenlerin % 47'si), yüzeyleri karbonla kaplı gökcisimleri yer alır; koyu renkli (albedo: 0,02 - 0,06) bu cisimler karbonlu göktaşlarının yansıtma özelliklerini sunar; —S türünde (incelenen küçük gezegenlerin % 35'i), yüzeyleri silikattı gökcisimleri (albedo: 0,10 - 0,22) toplanır; yansıma tayfları silikatlarca zengin göktaşlarını andırır; —M türü (incelenen küçük gezegenlerin % 3'ü), metal bakımından zengin cisimleri (albedo: 0,08 - 0,15) içerir; —R türü (incelenen küçük gezegenlerin % 1'i), demirce fakir olağan kondritlere benzer cisimlerdir (albedo: 0,20 - 0,30); —E türü, yüzeylerinde hiç demir bulunmayan ender cisimlerden (albedo: 0,30 -0,38) oluşur; —Vesta türünde çok az sayıda cisim (albedo yaklaşık: 0,25) yer alır; bazalt kökenli kimi kondritleri andıran bir yüzey taşırlar. Bu türler içinde C ve S, incelenen küçük gezegenlerin % 80'den çoğunu kapsar. Buna karşılık, incelenen küçük gezegenlerin yaklaşık °/o 13'ü yukarıdaki 6 türün hiçbirine girmez; şimdilik ü (unclas-sified: sınıflanmamış) ile belirtilen bu gökcisimlerinin gelecek yıllarda başka göktaşı sınıfları içine alınması olasıdır. • Köken. Son yıllarda küçük gezegenlerle ilgili bilgilerin çok artmasına ve araştırmaların ilerlemesine rağmen, kökenleri henüz tartışma konusudur. Geçen yüzyılda alman gökbilimci Olbers, bu küçük gökcisimlerinin, çok eskiden bilinmeyen bir nedenle patlayan büyük bir gezegenin kalıntıları olduğu varsayımını ortaya attı. Bu kuramın yandaşları hâlâ vardır. Bununla birlikte, uzmanların büyük çoğunluğu, küçük gezegenlerin tek bir cisimden kaynaklanmadığı kanısındadır; daha çok kütle yetersizliği (10"9 Güneş kütlesi, yani Merkür'ün % 1'i) yüzünden bir gezegen biçiminde toplaşamayan, başlangıçtaki Güneş bulutsusunun yoğuşması sonucunda oluştukları sanılmaktadır. Bazı küçük gezegenlere uzay sondalarının gönderilmesi, yakın gelecekte, çok sayıda soruya yanıt getirecek yeni öğelerin elde edilmesini sağlayacaktır. http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371287 http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371287 http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371287 http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1276371287 |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.