![]() |
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir?
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir?
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir? Güneş, hava ve su kadar hayatın vazgeçilmez bir unsuru. Güneş ışınları, sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini sentezine önemli katkı sağlıyor. İnsan vücudunda bulunan D vitaminin %90-95’i güneş ışınlarının etkisi ile deride sentez ediliyor. Ancak, hayatın devamı için gerekli olan güneş ışınlarının bazı zararları da bulunuyor. Güneşten gelen UV(ultraviole-mor ötesi) ve IR (infra red-kızıl ötesi) ışınları insan cildine ve gözlere zarar veriyor. UV ışınları, güneş ışınlarının yaklaşık % 6.3'lük kısmını kapsıyor.Yeryüzüne ulaşan UV ışınlarının %95'lik kısmını UV-A ışınları oluşturuyor. Geri kalan %5'lik kısmını ise UV-B oluşturuyor. Ozon tabakası, UV-B’nin büyük bir kısmını ve çok daha tehlikeli olan UV-C’nin neredeyse tamamını emiyor.Güneşin zararlı etkileri arasında, güneş yanıkları, cilt kanseri, vücudun sıvı-mineral dengesindeki bozukluklar geliyor. Güneş ışınları göz sağlığımızı da olumsuz etkiliyor. Güneşe korunmasız olarak uzun süre bakmak katarakt, ve görme kayıplarına yol açabiliyor. Nemli ve sıcak havalarda, güneşte uzun süre kalındığında, kişide halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, çalışma isteğinde azalma, kas krampları ve bayılma görülebiliyor. Güneşin şiddetli ısı etkisine bağlı olarak güneş çarpması, ani şuur kaybı, felç, kalp krizi ve ölüm de görülebiliyor. Güneş ve Cildimiz Güneş ışınlarına fazla maruz kalmak, cilt yanıklarına,güneş lekelerine, hatta cilt kanserine yol açabiliyor. Gölgede durmak dahi bizi güneşin zararlarından tam olarak korumuyor. Güneşi en çok kar yansıtıyor (%80 oranında). Bunu sırasıyla deniz, kum ve çimler izliyor. Denizden olan yansımanın etkisiyle tekne üzerinde veya yüzerken ciddi güneş yanıkları olabiliyor. UV ışınları suda 2 metre derinliğe kadar etkili oluyor.Bu nedenle suyun içerisinde dahi güneş yanığı riski bulunuyor. Ayrıca, bulutlu havalarda bile UV ışınlarının %80'i yere ulaşarak bizleri etkiliyor. Güneş yanığına UV-A ve UV-B ışınları sebep oluyor. Güneşle gelen ultraviyole ışınları, cilt yanıklarının yanı sıra, cildin kırışmasına, lekeler oluşmasına ve erken yaşlanmasına sebep oluyor.Ultraviyole ışınlarına maruz kalan bölgelerde, koyu sarı veya kahverengi “güneş lekeleri” meydana gelebiliyor. Güneş ışınlarına maruz kaldıkça bu lekeler daha koyulaşıp belirginleşiyor.Genellikle 5 ile 10 mm çapında olan bu lekeler, açık tenli, sarışın kişilerde ve yaşlılarda daha sık görülüyor. Genç insanların cildinde gerginliği sağlayan ve yaşla azalan “tip I kollagen” adlı protein güneş ışınlarının etkisiyle azalıyor. Böylece ciltte uruşmalar ve erken yaşlanma meydana geliyor.UV-B’nin DNA yapısı üzerinde zararlı etkilerinden dolayı deri kanserlerindeki artışın sorumlusu olduğu düşünülüyor. Cilt kanserleri, deri üzerindeki bir benin renk, boyut ve görünüm olarak değişmesi ile kendini gösteriyor. Kenarları düzensiz, koyu kahve veya siyah renkli ve gittikçe büyüyen yeni bir ben gelişimi, şüphe uyandıran bulgular arasında sayılıyor. Özellikle açık tenli sarışın veya kızıl saçlı, renkli gözlü insanların cilt kanserine yakalanma riski daha fazla bulunuyor. Gözleri Korumak Güneş ışınları arasında bulunan UV-A ve özellikle UV-C gözler için oldukça zararlı. Güneşe uzun süre maruz kalındığında, kornea ve konjonktiva gibi gözün ön dokularında hasar oluşabiliyor. Güneş ışığına direk bakmak, görme tabakası olan retinaya önemli ölçüde zarar veriyor. Retina üzerinde bulunan ve merkezi,yani keskin görmeyi oluşturan “makula” noktasında yanıklar oluşabiliyor ve bu durum kalıcı görme hasarıyla sonuçlanıyor. İdeal bir güneş gözlüğü camı, UV ışınlarını uygun orandaemerek göze zarar vermesini engelliyor. Ek olarak, göze ulaşan ışığın şiddetini azaltarakgörüşü de artırıyor. Özellikle mavi-yeşil göz rengine sahip insanlar ışığa daha hassas oluyorlar.Bu kişilerin gözünde, ışınların indirgenmesini ve etkisini azaltmaya yarayan pigment bulunmadığı için güneşten daha fazla etkileniyorlar. İyi bir güneş gözlüğü zararlı ışınların%80'inden fazlasını emiyor. Ayrıca ısı etkisioluşturan IR ışınlarını da emerek gözlük camı ile göz arasında ısı oluşmasını engelliyor.Güneş gözlüğü camının gözde tam koruma sağlayabilmesi için, üstten, yandan ve yansıyanışınlardan da koruyacak şekilde düzenlenmiş olması gerekiyor. Sadece estetik kaygıyla yapılmış olan ve yüzden uzakta kalan küçük camlar yeterli koruma sağlamıyor. UygunUV koruması sağlamayan renkli bir cam, göz bebeğinde genişlemeye yol açıyor ve ağ tabakaya daha fazla zararlı ışın geçişine neden oluyor. Güneş gözlüğü seçiminde, gözlüğün şekline ve camın özelliklerine dikkat etmek, göz sağlığımız açısından oldukça önem taşıyor. Güneş Çarpması Güneş ışınlarının direk etkisine bağlı olmasa da, yol açtığı aşırı ortam sıcaklığına bağlı olarak, vücut ısısını ayarlayan mekanizmaların (cilt damarlarındaki genişlemeve terleme gibi) bozulması güneş çarpmasına yol açıyor. Ölüme dahi yol açabilen güneş çarpmasının ilk belirtileri arasında, baş ağrısı, bitkinlik, yürümede zorluk ve aşırı sinirlilik sayılıyor. Önlem alınmazsa baş dönmesi, göz kararması, bulantı, kusma,nabızda hızlanma, solunumda artma görülüyor.Bir süre sonra terleme ve ısı kontrol yeteneğini tamamen kayboluyor ve vücut ısısı 41°C’ye kadar yükseliyor. Vücut ısısı aşırı yükselince, bilinç kaybı ve kasılmalar başlıyor. Güneş çarpması tedavi edilmediği durumlarda ölümle neticelenebiliyor. Güneş çarpmasında ilk olarak, kişinin serin ve havadar bir yere taşınarak sıkı giysilerinin gevşetilmesi gerekiyor. Vücut ısısını düşürmek için soğuk su banyosu uygulanıyor. Hastanın bilinci açıksa bol miktarda soğuk su veya tuzlu ayran içirilmesi öneriliyor. Bu sayede vücudun kaybettiği tuz ve su geri veriliyor. Alınan önlemlerle kişi düzelmez, solunum veya kalp hızında düzensizlik devam ederse en kısa sürede sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi gerekiyor. Güneşten Korunmanın Yolları Güneşin zararlı etkilerinden korunmanın en önemli yolu güneş ışınlarının en şiddetli olduğu 11.00-15.00 arası güneşe çıkmamak. Korumasız olarak güneş altında oturulması oldukça sakıncalı. Güneşlenirken ilk günlerde 15-20 dakikanın aşılmaması ve bu sürenin kademeli olarak arttırılması öneriliyor. Vücudun güneşe direk maruz kaldığı durumlarda mutlaka koruyucu kremler kullanmak gerekiyor.Bu kremler cildi UV-A ve UV-B ışınlarına karşı koruyarak cildin yanmasını önlüyor. Tatilin ilk günlerinde ten rengi ne olursa olsun herkesin yüksek koruma faktörlü (60) kremleri kullanması öneriliyor. Yeşil-mavi gözlü ve açık tenli kişilerin tüm tatil boyunca bunları kullanması gerekiyor. Ela gözlü kumral kişilerin,orta koruma faktörlü (25-30) kremleri, esmerlerin düşük koruma faktörlü (10-15) kremleri kullanması yeterli oluyor. Bebeklerin veya 3 yaşından küçük çocukların güneş ışınlarına direk teması ise kesin olarak önerilmiyor. Bu yaştaki çocukların, deniz kenarında en yüksek faktörlü kremler sürülerek gölgede tutulması gerekiyor. Koruyucu kremlerin,güneşe maruz kalan tüm vücut yüzeylerine, güneşe çıkmadan 15-20 dakika öncesindesürülmesi gerekiyor.Direk güneş altında kalmayıp, mümkün olduğunca gölgeleri tercih etmek, şapka kullanmak,açık renk ve rahat giysiler giymek, güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolları olarak kabul ediliyor. Gözlerimizi korumak için de uygun güneş gözlükleri kullanmamız gerekiyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar, kalp ve şeker hastalarının güneşten korunması hayati önem taşıyor. Kalp ve tansiyon hastalarında aşırı sıcaklar kalp krizi ve felç riskini arttırıyor. Sıcak havalarda alkollü içeceklerden ve ağır yemeklerden kaçınmak gerekiyor. Sebze, meyve ağırlıklı öğünler, tuzlu gıdalar ve bol sıvı alımı (en az günde 1,5 litre su içilmesi) öneriliyor. Kapalı bir araçta sıcaklık 60-70 °C’ye çıkabildiği için çocukları ve küçük ev hayvanlarını kapalı otomobilde yalnız başına bırakmak ölümle sonuçlanabiliyor. Gerekli önlemleri alıp, sıcak havaların tadını çıkartmanızı diliyoruz. |
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir?
Vücudumuzun en büyük organı olan deri; dokunma organıdır. Kişi dokunmayla; basınç, sıcak, soğuk ve acıyı algılar.Dokunmayla eş seçer. Altderide bulunan sinir uçlarına bağlı duyu cisimciklerinin kimi dokunmayı, kimi basıncı, kimi sıcağı, kimi soğuğu, kimi acıyı alır.
Geniş yüzeyi ve büyük duyarlığıyla deri vücudumuzun dış etkilerden korunmasını sağlar. Bu nedenle derinin bakımı ve korunması insanlar için büyük önem taşır.Onu koruyabilmek için biraz daha yakından tanıyalım. Dokunma duyusu organı olan deri vücudun üstünü kaplar. Derinin üstünde kıllar ve gözenek adı verilen çok küçük delikler bulunur. Derimiz,bedenimizin doğal deliklerinin içinde (solunum ,sindirim,cinsel organ girişlerinde) özelleşmiş nemli yapısıyla mukoza adını alır. Derimiz esas olarak 3 bölümden oluşur. -Epidermis -Dermis -Subkutan doku Epidermis: En üst tabakadır.Üst ve alt olarak bunun da kendi içinde 2 ye ayrıldığını söyleyebiliriz.Kalınlığı, 1 mm nin onda biri kadardır.Derinin koruyucu fonksiyonunda önemli rol oynar.Dış ortamla direkt ilişkilidir.Protein yapıda olan keratin maddesi bu tabakada sentezlenir ve deriye dayanıklılık verir. Derimize rengini veren melanin sentezi de epidermisin malpigi denen canlı kısmında gerçekleşir.Yapısında keratin bulunan saç ve tırnaklar gibi epidermisin üst kısmı da cansızdır.Dış etkenlerin etkisiyle ölü hücreler aşınıp döküldükçe alttan yeri doldurulur.Eğer epidermisin üstü canlı hücrelerle kaplı olsaydı çok acı çekerdik.Keselenmek denilen türk geleneği esnasında bu cansız bölümdeki ölü hücreler temizlenir. Dermis: Epidermisin altında bulunur.Bu tabakanın temel maddesi yine bir protein olan kollajendir.Deriye dayanıklılık kazandırır.Dermis esnek ve direçlidir.Dermis, ter ve yağ bezleri, kıl kökleri, sinir uçları, deriyi besleyen kılcal kan damarlarını içerir.. Supkutan: Altderinin altında derialtı dokusu denilen yağlı bir tabaka yer alır. Bu tabaka derinin kaslar ve kemikler üstünde kalmasını sağlar. Kıllar: Kıl’ın gövdesi cansız, fakat kökü canlıdır. Kıl günde ortalama 0,2 mm kadar uzar. Kan dolaşımı arttıkça kılın büyümesi de hızlanır. Kötü beslenme ve kötü kan dolaşımı kılların dökülmesine yol açar. Bazı hastalıklar da kılların dökülmesine sebep olur (kellik, saçkıran vb.) Her kılın dibinde bir irkilme kası vardır. Soğuk ve korku gibi etkiler bu kasın kasılmasına ve kılın dikleşmesine sebep olur. Kılların dibinde bulunan salkım biçimindeki bir yağ bezi durmadan yağlı bir sıvı salgılar. Bu yağ deriyi ve kılları yağlayarak sudan korur. Kılların ağarması: Kılların beyazlaşması ise kıl soğanındaki boya maddelerini akyuvarların yok etmesinden ve mikroskopik hava kabarcıklarının kıla yerleşmesinden ileri gelir. Derinin görevleri: Derinin kalınlığı,vücüt bölgelerine göre 1,5 - 4 mm. arasında değişiklik gösterir.Yüzölçümü erkeklerde1,80 m2 kadınlarda ise 1,60 m2 kadardır. -Dokusu çok sağlam olduğu için asalakların, mikropların zehirlerin girmesine izin vermez. -Esnek ve sağlam yapısıyla fiziksel travmalara karşı koyar. -İçindeki çok sayıda sinirlerle ve üstündeki hareketli kıllarla, üç çeşit dokunma duyusu (şekil, basınç, ısı) verir. -Deri salgılarının da koruyucu bir rolü vardır.Yağ maddesi; Keratin ihtiva eden tabakaları (deri yüzeyi,saç ve tırnaklar) yumuşak tutar. -Terleme yoluyla, organizma artıklarının bir kısmını (kreatinin,üre,amonyak) atarak detoksifikasyonu sağlar -Gene terleme ve buharlaşma yoluyla vücut ısısını ayarlar. Derimiz yani cildimiz; bedenimizin aynası gibidir.İç organlarda ki bir sorun kendini ilk cilt belirtileriyle gösterebilir.Hem dış ortam ile organizma arasındaki ilişkiyi hem de bir takım ruhsal tepkilerimizi yansıtır.Ona iyi bakmak hepimizin görevidir. Alıntı |
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir?
Deri Nedir?
Deri, insanlar ve hayvanların vücutlarını kaplayan en üst katmandır. Bu tabakanın altında yağ tabakası vardır. Yağ tabakası vücudumuzu sıcak tutar ve darbelere karşı korur. Burada bulunan ter bezleri boşaltıma yardımcı olur. Deri Hastalıkları Nelerdir? eri vücudumuzdaki kütle olarak en büyük organımızdır. Derinin temel fonksiyonu vücudu dış etkenlerden ve çevredeki mikro organizmalardan korumaktır. Ancak bu temel fonksiyonunun yanı sıra derinin birçok yan fonksiyonları da vardır; bir duyu organı olarak çevreyi algılamak, vücudun su kaybını önlemek, vücut ısısını kontrol etmek, D vitamini metabolizmasında rol alarak vücutta kalsiyum dengesini sağlamak, morötesi ışınlkarı tutan melanosit hücreleri sayesinde vücudu zararlı güneş ışınlarından karumak gibi. Deri fonksiyonel nitelikleri ve görünümü bakımından hemen altında yer alan bağ doku (connective tissue) ve terbezi, kıl ve tırnak gibi deri ekleri ile birlikte bir bütün oluşturur. Deri altı bağ doku tipik olarak (kolajen ve elastin gibi) yapısal proteinler, (fibrilin, fibronektin ve laminin gibi) özgün proteinler ve proteoglikanlardan oluşur. Doğal olarak bağ doku tutulumu olan genetik hastalıklarda deriye ilişkin bulgular ve semptomlar da görülebilmektedir (örneğin Marfan Sendromu, Ellis-van Creveld Sendromu ve Menkes Sendromu gibi). Unutulmamalıdır ki deri ve bağ doku hastalıkları farklı genlerin tutulumu ve farklı moleküler genetik mekanizmalarla oluşsada çoğu zaman birçok ortak yönü olan ve benzer klinik tablolarla seyreden hastalıklardır. Ayrıca ailevi yatkınlık gösteren ve genetik komponenti olduğuna inanılan (Akne ve Lupus hastalığı gibi) bazı hastalıklarda patoloji tek bir gene indirgenememekte ve genetik anomalinin yanısıra çevresel faktörler gibi ek patolojilrinde hastalığın etiyolojisinde rol oynadığı düşünülmektedir. Ancak yakın zamanda genetik bazlı deri ve bağ doku hastalıklarında moleküler genetik tanı yöntemlerinin ve prognostik analiz uygulamalarının çoğalması beklenmelidir. |
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir?
fiziki sebeplerle meydana gelen deri hastalıkları
Delici, kesici, ezici cisimlerin meydana getirdiği yaralar, yanıklar, soğuğa bağlı olan çatlaklar, kimyasal maddelerin tahrişine bağlı olarak ortaya çıkan yaralar bu grupta sayılabilir. Parazitlerin sebep olduğu deri hastalıkları Bu grup hastalıkların başında uyuz, bitlenme ve çeşitli mantar hastalıkları gelmektedir. Ayrıca pire, tahtakurusu, kene gibi böceklerin ısırmalarından meydana gelen deri bozuklukları da bunlardan sayılabilir. Mikroorganizmaların sebep olduğu deri hastalıkları Bu organizmalar genellikle deri iltihaplanmalarına yol açar. Mikroorganizmalar derideki herhangi bir bozukluğun üzerine kolayca yerleşebilirler. Yaralar, yanıklar, uyuz, böceklerin ısırdıkları yerler, egzemalar ve uçuklar kolayca iltihaplanabilirler. Deri iltihaplarına dermatit de denir. Mikroorganizmaların yol açtığı hastalıklardan olan cüzzam, deri veremi ve frengide ise yukarıdaki bahsedilen iltihaplanmaların dışında bir mekanizma söz konusudur. Bunlar bu yüzden spesifik iltihaplar veya spesifik enfeksiyonlar grubu olarak adlandırılmıştır. Allerjik deri hastalıkları En sık rastlanan deri hastalıklarıdır. Allerjik deri hastalıkları arasında serum hastalığı, Quincke ödemi, kurdeşen, egzema, kontakt dermatit sayılabilir. Allerjik deri hastalıklarının sebebini bulmak oldukça güçtür. Bu amaçla hasta ve çevresi çok iyi araştırılır. Çeşitli deri testleri yapılır. Gerekirse hasta bulunduğu çevreden bir müddet uzaklaştırılır. Allerjiye sebeb olan amil bulunmaya çalışılır. Bu amiller; çiçek tozları, çeşitli besin maddeleri, ev tozları, bazı ilaçlar, barsak parazitleri olabilir. Allerjik hastalıklarda irsiyetin, vücut yapısının ve asabi durumun yani psikolojik sebeplerin de rolü büyüktür. |
Deri Nedir? Deri Hastalıkları Nelerdir? - Deride Görülen Hastalıklar Hengileridir?
Güneş, hava ve su kadar hayatın vazgeçilmez bir unsuru. Güneş ışınları, sağlıklı kemikleşme için gerekli olan D vitamini sentezine önemli katkı sağlıyor. İnsan vücudunda bulunan D vitaminin %90-95’i güneş ışınlarının etkisi ile deride sentez ediliyor. Ancak, hayatın devamı için gerekli olan güneş ışınlarının bazı zararları da bulunuyor.
Güneşten gelen UV(ultraviole-mor ötesi) ve IR (infra red-kızıl ötesi) ışınları insan cildine ve gözlere zarar veriyor. UV ışınları, güneş ışınlarının yaklaşık % 6.3'lük kısmını kapsıyor.Yeryüzüne ulaşan UV ışınlarının %95'lik kısmını UV-A ışınları oluşturuyor. Geri kalan %5'lik kısmını ise UV-B oluşturuyor. Ozon tabakası, UV-B’nin büyük bir kısmını ve çok daha tehlikeli olan UV-C’nin neredeyse tamamını emiyor.Güneşin zararlı etkileri arasında, güneş yanıkları, cilt kanseri, vücudun sıvı-mineral dengesindeki bozukluklar geliyor. Güneş ışınları göz sağlığımızı da olumsuz etkiliyor. Güneşe korunmasız olarak uzun süre bakmak katarakt, ve görme kayıplarına yol açabiliyor. Nemli ve sıcak havalarda, güneşte uzun süre kalındığında, kişide halsizlik, bitkinlik, yorgunluk, çalışma isteğinde azalma, kas krampları ve bayılma görülebiliyor. Güneşin şiddetli ısı etkisine bağlı olarak güneş çarpması, ani şuur kaybı, felç, kalp krizi ve ölüm de görülebiliyor. Güneş ve Cildimiz Güneş ışınlarına fazla maruz kalmak, cilt yanıklarına,güneş lekelerine, hatta cilt kanserine yol açabiliyor. Gölgede durmak dahi bizi güneşin zararlarından tam olarak korumuyor. Güneşi en çok kar yansıtıyor (%80 oranında). Bunu sırasıyla deniz, kum ve çimler izliyor. Denizden olan yansımanın etkisiyle tekne üzerinde veya yüzerken ciddi güneş yanıkları olabiliyor. UV ışınları suda 2 metre derinliğe kadar etkili oluyor.Bu nedenle suyun içerisinde dahi güneş yanığı riski bulunuyor. Ayrıca, bulutlu havalarda bile UV ışınlarının %80'i yere ulaşarak bizleri etkiliyor. Güneş yanığına UV-A ve UV-B ışınları sebep oluyor. Güneşle gelen ultraviyole ışınları, cilt yanıklarının yanı sıra, cildin kırışmasına, lekeler oluşmasına ve erken yaşlanmasına sebep oluyor.Ultraviyole ışınlarına maruz kalan bölgelerde, koyu sarı veya kahverengi “güneş lekeleri” meydana gelebiliyor. Güneş ışınlarına maruz kaldıkça bu lekeler daha koyulaşıp belirginleşiyor.Genellikle 5 ile 10 mm çapında olan bu lekeler, açık tenli, sarışın kişilerde ve yaşlılarda daha sık görülüyor. Genç insanların cildinde gerginliği sağlayan ve yaşla azalan “tip I kollagen” adlı protein güneş ışınlarının etkisiyle azalıyor. Böylece ciltte uruşmalar ve erken yaşlanma meydana geliyor.UV-B’nin DNA yapısı üzerinde zararlı etkilerinden dolayı deri kanserlerindeki artışın sorumlusu olduğu düşünülüyor. Cilt kanserleri, deri üzerindeki bir benin renk, boyut ve görünüm olarak değişmesi ile kendini gösteriyor. Kenarları düzensiz, koyu kahve veya siyah renkli ve gittikçe büyüyen yeni bir ben gelişimi, şüphe uyandıran bulgular arasında sayılıyor. Özellikle açık tenli sarışın veya kızıl saçlı, renkli gözlü insanların cilt kanserine yakalanma riski daha fazla bulunuyor. Gözleri Korumak Güneş ışınları arasında bulunan UV-A ve özellikle UV-C gözler için oldukça zararlı. Güneşe uzun süre maruz kalındığında, kornea ve konjonktiva gibi gözün ön dokularında hasar oluşabiliyor. Güneş ışığına direk bakmak, görme tabakası olan retinaya önemli ölçüde zarar veriyor. Retina üzerinde bulunan ve merkezi,yani keskin görmeyi oluşturan “makula” noktasında yanıklar oluşabiliyor ve bu durum kalıcı görme hasarıyla sonuçlanıyor. İdeal bir güneş gözlüğü camı, UV ışınlarını uygun orandaemerek göze zarar vermesini engelliyor. Ek olarak, göze ulaşan ışığın şiddetini azaltarakgörüşü de artırıyor. Özellikle mavi-yeşil göz rengine sahip insanlar ışığa daha hassas oluyorlar.Bu kişilerin gözünde, ışınların indirgenmesini ve etkisini azaltmaya yarayan pigment bulunmadığı için güneşten daha fazla etkileniyorlar. İyi bir güneş gözlüğü zararlı ışınların%80'inden fazlasını emiyor. Ayrıca ısı etkisioluşturan IR ışınlarını da emerek gözlük camı ile göz arasında ısı oluşmasını engelliyor.Güneş gözlüğü camının gözde tam koruma sağlayabilmesi için, üstten, yandan ve yansıyanışınlardan da koruyacak şekilde düzenlenmiş olması gerekiyor. Sadece estetik kaygıyla yapılmış olan ve yüzden uzakta kalan küçük camlar yeterli koruma sağlamıyor. UygunUV koruması sağlamayan renkli bir cam, göz bebeğinde genişlemeye yol açıyor ve ağ tabakaya daha fazla zararlı ışın geçişine neden oluyor. Güneş gözlüğü seçiminde, gözlüğün şekline ve camın özelliklerine dikkat etmek, göz sağlığımız açısından oldukça önem taşıyor. Güneş Çarpması Güneş ışınlarının direk etkisine bağlı olmasa da, yol açtığı aşırı ortam sıcaklığına bağlı olarak, vücut ısısını ayarlayan mekanizmaların (cilt damarlarındaki genişlemeve terleme gibi) bozulması güneş çarpmasına yol açıyor. Ölüme dahi yol açabilen güneş çarpmasının ilk belirtileri arasında, baş ağrısı, bitkinlik, yürümede zorluk ve aşırı sinirlilik sayılıyor. Önlem alınmazsa baş dönmesi, göz kararması, bulantı, kusma,nabızda hızlanma, solunumda artma görülüyor.Bir süre sonra terleme ve ısı kontrol yeteneğini tamamen kayboluyor ve vücut ısısı 41°C’ye kadar yükseliyor. Vücut ısısı aşırı yükselince, bilinç kaybı ve kasılmalar başlıyor. Güneş çarpması tedavi edilmediği durumlarda ölümle neticelenebiliyor. Güneş çarpmasında ilk olarak, kişinin serin ve havadar bir yere taşınarak sıkı giysilerinin gevşetilmesi gerekiyor. Vücut ısısını düşürmek için soğuk su banyosu uygulanıyor. Hastanın bilinci açıksa bol miktarda soğuk su veya tuzlu ayran içirilmesi öneriliyor. Bu sayede vücudun kaybettiği tuz ve su geri veriliyor. Alınan önlemlerle kişi düzelmez, solunum veya kalp hızında düzensizlik devam ederse en kısa sürede sağlık kuruluşuna müracaat edilmesi gerekiyor. Güneşten Korunmanın Yolları Güneşin zararlı etkilerinden korunmanın en önemli yolu güneş ışınlarının en şiddetli olduğu 11.00-15.00 arası güneşe çıkmamak. Korumasız olarak güneş altında oturulması oldukça sakıncalı. Güneşlenirken ilk günlerde 15-20 dakikanın aşılmaması ve bu sürenin kademeli olarak arttırılması öneriliyor. Vücudun güneşe direk maruz kaldığı durumlarda mutlaka koruyucu kremler kullanmak gerekiyor.Bu kremler cildi UV-A ve UV-B ışınlarına karşı koruyarak cildin yanmasını önlüyor. Tatilin ilk günlerinde ten rengi ne olursa olsun herkesin yüksek koruma faktörlü (60) kremleri kullanması öneriliyor. Yeşil-mavi gözlü ve açık tenli kişilerin tüm tatil boyunca bunları kullanması gerekiyor. Ela gözlü kumral kişilerin,orta koruma faktörlü (25-30) kremleri, esmerlerin düşük koruma faktörlü (10-15) kremleri kullanması yeterli oluyor. Bebeklerin veya 3 yaşından küçük çocukların güneş ışınlarına direk teması ise kesin olarak önerilmiyor. Bu yaştaki çocukların, deniz kenarında en yüksek faktörlü kremler sürülerek gölgede tutulması gerekiyor. Koruyucu kremlerin,güneşe maruz kalan tüm vücut yüzeylerine, güneşe çıkmadan 15-20 dakika öncesindesürülmesi gerekiyor.Direk güneş altında kalmayıp, mümkün olduğunca gölgeleri tercih etmek, şapka kullanmak,açık renk ve rahat giysiler giymek, güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolları olarak kabul ediliyor. Gözlerimizi korumak için de uygun güneş gözlükleri kullanmamız gerekiyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar, kalp ve şeker hastalarının güneşten korunması hayati önem taşıyor. Kalp ve tansiyon hastalarında aşırı sıcaklar kalp krizi ve felç riskini arttırıyor. Sıcak havalarda alkollü içeceklerden ve ağır yemeklerden kaçınmak gerekiyor. Sebze, meyve ağırlıklı öğünler, tuzlu gıdalar ve bol sıvı alımı (en az günde 1,5 litre su içilmesi) öneriliyor. Kapalı bir araçta sıcaklık 60-70 °C’ye çıkabildiği için çocukları ve küçük ev hayvanlarını kapalı otomobilde yalnız başına bırakmak ölümle sonuçlanabiliyor. Gerekli önlemleri alıp, sıcak havaların tadını çıkartmanızı diliyoruz. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.